Deprem sonrası Şark Islahat Planı!

Dosya Haberleri —

  • Maraş merkezli depremlerden sonra yaşanan göç dalgasının ayrı bir okumasının yapılması gerektiğini söyleyen Amed Şehir Planlamacıları Odası Eşbaşkanı Berivan Güneş, "Depremin etkili olduğu coğrafyaya baktığımız da; demografik yapısı tarihi kültürel ve siyasal yapısı bize bu politikayı anlamakta ipuçları vermektedir. Bunların başında da Şark Islahat Planı’nı gözden kaçırmamak gerekmektedir" diyor.

MAHİR FIRAT FİDAN

Maraş merkezli 6 Şubat depreminin ardından çok yoğun bir göç dalgası başladı. Maraş, Antakya, Adıyaman, Antep, Urfa, Malatya ve Amed’te yaşanan göç görünen yüzünde konutların yetersizliği, var olan konutların kira fiyatlarının çok ciddi bir artış göstermesi ve başta çadır olmak üzere temel ihtiyaçların hala giderilmemiş olması gibi nedenler yatıyor. Fakat yoğun göçün altında yatan esas neden görünen sebeplerden çok farklı olarak bir devlet politikasının olduğunu gösteriyor. Depremin etkilediği kentlerde yaşayan insanların zorunlu olarak göçe tabi tutulması, tarihte Kürt ve Arap halklarına uygulanan imha, inkar ve asimilasyon politikaları ile aynı karakteristik özelliği taşıyor. Depremin yaşandığı bölgenin sosyo-politik hattına bakıldığında buradan göç ettirilmek istenen sadece halklar değil, aynı zamanda kültürlerin ve toplumsal hafızanın da silinmek istendiği dikkat çeken bir diğer nokta. Resmi rakamlara göre 1 milyon 971 bin 589 kişinin, gayri resmi rakamlara göre ise daha fazla kişinin göç ettiği bölgenin deprem sonrası sosyo-politiğini ve yaşanan göçlerin tarihsel izleğini Amed Şehir Planlamacıları Odası Eşbaşkanı Berivan Güneş ile görüştük.

Zorunlu göç

Doğal afetlerle beraber yaşanan göçlerin sorunlu olduğunun fakat 6 Şubat Maraş merkezli depremlerden sonra yaşanan göç dalgasının ayrı bir okumasının daha yapılması gerektiğini söyleyen Güneş, “Deprem ile birlikte kısmi göçleri anlamak gerekiyor ancak göçlerin bu boyutta olmasının kısmi göçler ile alakası yoktur. Yaşanan bu göç devlet eliyle bilinçli olarak politik, siyasal ve ekonomik anlamda toplumların ucuz iş gücü haline getirilmesi ve uzun zamandan bu yana yaratmış oldukları demografik kültürel ve ekonomik değerlerinin ellerinden alınması amaçlı politikalardır. Depremin etkili olduğu coğrafyaya baktığımız da: demografik yapısı tarihi kültürel ve siyasal yapısı bize bu politikayı anlamakta ip uçları vermektedir. Bunların başında da Şark Islahat Planı’nı gözden kaçırmamak gerekmektedir’’ diyor. Şark Islahat Planı’ın altını çizen Güneş, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Şark Islahat Planı’nda bu bölgeler asimile edilmesi ve buradaki yerleşik demografinin değiştirilmesi kapsamında ele alınmış bölgelerden bir kısmıdır. Deprem, bu planın devam ettirilmesi için bir fırsat olarak görülmüş ve göçertme planı bir politika olarak devreye konulmuştur."

Göçertme politikası

AKP-MHP iktidarının AFAD eliyle bölgede yaşayan halklara göç etmeleri için batı ilerini göstermesinin dikkat çekici olduğu söyleyen Güneş, şöyle devam ediyor: ”İktidarın yıllar içerisinde önüne koymuş olduğu sanayi ve enerji yatırımların yapıldığı bölgelere bakmak gerekir. Aydın, Muğla, İzmir, Antalya, Mardin'e bakmak lazım. İktidar özellikle bu illerde son zamanlarda sanayi, tarım, enerji ve turizm endüstrisi ile birlikte ciddi yatırım planları hazırlamış durumda. Bu anlamda buralara göçerteceği hayrı sayılır nüfus ile birlikte buralarda ucuz işgücü yaratma politikası güdüldü. Mersin ve Adana özelinde ise mevcut potansiyeli korumayı amaçlıyor. Tüm bu bağlamda değerlendirdiğimizde amaç kentlerin demografisinin değiştirilmesi ile birlikte yeni rant alanları oluşturmak hedeflendi.”

Demografik oyun!

Depremin yaşandığı bölgede çevre illere ya da akrabalarının bulunduğu illere yoğun göç yaşandığını söyleyen Güneş, "Yaşanan zorunlu göçlerle demografik yapının değiştirilmesi amaçladığı somut olarak görülüyor. Bu alanda çalışan arkadaşlarımızdan aldığımız veriler göçlerin daha çok Mersin, Adana, İstanbul, İç Anadolu Bölgesi ve Kürt coğrafyasına doğru yaşandığını gözlemliyoruz. Örneğin en son AFAD verilerine göre Merdin iline en az 70 bin kişinin geldiği verisi bulunmaktadır. Tabi geri dönüşler de söz konusudur. Tüm bu politikaların aksine depremzedelerin başka illere gitmektense yoğun olarak kendi köylerine gitmeyi tercih ettiklerini söylemek mümkün" diyor.

Tarih tekerrür ediyor

Depremle beraber yaşanan göçlerin asimilasyon politikaları ile doğrudan bir bağlantısı olduğunu söyleyen Güneş, bu politikanın tarihsel arka planını şöyle değerlendiriyor: "Yavuz Sultan Selim’in eliyle 1500’lü yıllarda devreye konulan göçertme politikası Kürtler ve Aleviler üzerinde uygulandı ve Cumhuriyet döneminde bu politika devam ettirildi. İç Anadolu ve Karadeniz bölgelerine doğru gerçekleştirilen zorunlu göç politikaları, bugün yine devlet eliyle, ortaya çıkan bir afet sonucu uygulanmak isteniyor. Aslında tarih kendini burada tekerrür ediyor. 500 yıldır tamamlanamayan Kürt, Arap ve Alevi yurttaşların asimile edilmesi politikasının tamamlanması için deprem bir fırsat olarak görülüyor.

Halk cemaatlere yönlendiriliyor

Zorunlu göçe maruz kalanların gittikleri yerde de yaşam koşullarının iyi olmadığını söyleyen Güneş, "Bu sorunların başında barınma problemi ortaya çıkıyor. Deprem ile birlikte birçok kentte konut kira fiyatları ikiye katlandı. Gücü olmayan yurttaşlar devletin gösterdiği yurtlar, oteller ve diğer barınma alanlarında kalmaya mecbur bırakıldılar. Bir yandan ağır koşullarda hayatlarını devam ettirmeye çalışırken diğer yandan da ekonomik olarak kendileri idam ettirmeye çalışıyorlar. Devletin yardımları sadaka boyutunda ve birçok insan cemaat ve vakıflara mecbur bırakılıyor. Devletin bu noktada kamusal destek mekanizmalarını hayata geçirmesi gerekmektedir. Barınma, sağlık, eğitim, ulaşım ve kamusal hizmetler noktasında ciddi eksikler yaşanmaktadır" diye vurguluyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.