Devletin fuhuş sorumlusu: Emniyet İstihbarat!

Dosya Haberleri —

  • Arı kovanının bulduğum peteği, Hanefi Avcı’nın ‘Milli Damar’ dediği yapıyla da örtüşüyor: Melih Gökçek’e çok yakın bir yapı, çoğunlukla da Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeki insanlar bu yapının içinde.
  •  Perinçek cenahı yargıda çok güçlü ya, oralara varıyor bu. Militarist boyutları var, askeri casusluk falan. Srı kovanına çomak soktum ve o kovanın hiç basite indirgenemeyecek bir yapı olduğundan emin oldum.
  •  İzmir’deki eskortlu askeri casusluk davasında mağdur müşteki olmuş bir hakim: İsmail Volkan Şahin. Belli ki altın çağını yaşayan Perinçek yargısından biri.
  •  Annesinin ismine ulaşan Ekmekçi, daha sonra biyolojik babasının da ismine ulaşıyor: 12 Eylül darbe döneminin Başbakanlık Özel Kalem Müdürü ve eski ANAP Milletvekili Tevfik Ertürk.

Kontrgerillanın fuhuş yurtları 2. BÖLÜM

GÜLCAN DERELİ

 

  • Avukat ve akademisyen Dr. Dilek Ekmekçi, biyolojik ailesini ararken, tıpkı bir matruşka gibi birini açtıkça içinden aynı türün daha küçük boyutu çıkan devlet içi çetelerle karşılaşıyor...

Avukat ve akademisyen Dr. Dilek Ekmekçi’nin anlattıklarına göre devlet yurtlarında yaşanan fuhuş bataklığının bir ucu Melih Gökçek ve Doğu Perinçek gibi kontrgerilla unsurlarına uzanırken bir ucu da Ümitcan Uygun gibi kriminal tiplere uzanıyor. Tıpkı bir matruşka gibi, birini açtıkça içinden aynı türün daha küçük boyutluları çıkıyor. Dosyanın ikinci ve son bölümünde Ekmekçi’nin anlattıklarının yanı sıra kamuoyunda gündem olan kadın cinayetlerinde “devlet yurtları” ayrıntısına yer vereceğiz.

‘Beypazarı’nın kadın pazarlayanı’

Ekmekçi, devletin içinde yer alan yapıda birçok isme ulaşıyor. Hakimler ve savcılar, Emniyet İstihbarat, Ankara Büyükşehir Belediyesi… Bütün parçaları zaman içerisinde yerine oturtan Ekmekçi, şu ifadeleri kullanıyor: “Koray Öner parçası, en son oturan kilit taşıdır. Melih Gökçek’e yakın isimlere işlerin uzandığını iyi kötü fark ediyordum. 2018’de bir yazı yazmıştım, ‘Beypazarı’nın kadın pazarlayanı‘ diye, orada Ali Hancıoğlu ve Mevlüt Öner’den isimlerini açık yazmasam da bahsetmiştim yani. Hancıoğlu, Beypazarılı çünkü. Melih Gökçek’ten de, ‘eski bir Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürü’ diyerek bahsetmiştim. Ama ben Koray Öner parçasını birleştirmemiştim; onu birleştirmem Koray Öner’in Mevlüt Öner’in abisi olduğunu anlamamla oldu.”

İç savaş başlıyor

Zincirin halkalarını birleştiren ve bir bir ortaya çıkaran Av. Dr. Ekmekçi, şöyle devam ediyor: “Ben bu Beypazarı başlıklı yazıyı yazdıktan sonra bana kumpas kurmaya başladılar. Bu yazıyla ilgili kesinleşmiş takipsizlik olan dosyada hakaretten dava açtılar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre ifade özgürlüğü kapsamında olduğu halde benimle uğraşmaya başladılar. Ali Hancıoğlu’nun bana hakaretleri ise kesinleşmiş mahkumiyete konu bir videoyu paylaştığı halde takipsizlikle örtbas edildi. Fuhuş soruşturması da örtbas edildi ama devletin içinde bir savaş var. Örtbas eden savcı, Batı Adliyesi’ne sürülüyor. Mehmet Kalkan da Mardin’e sürülüyor. Sürüldüğü zaman da emekliliğini istiyor.”

Sadece ablam değil...

Sadece ablasının eskort olarak kullanılmadığının, yurt çocuklarının bu şebeke tarafından kullanıldığının altını çizen Ekmekçi, “Ablamın çevresinde eskort olduğunu bildiğim, tanıdığım pek çok kadın vardı. İsimlerini şikayet dilekçesinde de verdim. Bunların içinde yurt kızları vardı. Onlar o yapının içindeler” diye anlatıyor.

‘Milli Damar’ yapısı

Yurt çocukları, sadece Ankara’da değil, Türkiye ve bölge kentlerindeki yurtlarda da aynı istismara maruz kalıyor. Bunu Av. Ekmekçi de teyit ediyor. Sözü tekrar Ekmekçi’ye bırakıyoruz: “Bir tane yurtta olmuyor bunlar. Ablam mesela, pek çok yurtta kalmış. Belli bir yaşa kadar Keçiören Atatürk, 3 yaşında terk ediyor, benimle aynı anda ben doğar doğmaz, 5 yaşına kadar Keçiören’de, sonra Saray’da, sonra Burdur’da kalmış. Bunlar benim ablamın kaldıkları ama bunlar tek bir yurtla sınırlı bir olay değil. Mesela Turhan Çözmez’in 2007’de rapor ettiği şey, İstanbul’daki yurt ile ilgili bir olay. Yani çok yaygın bir yapı bu. Türkiye’deki pek çok yurtta olan bir şey bu fuhuş meselesi. Yurt kızlarını bürokratlara, hakimlere, savcılara, siyasetçilere, şantaj amaçlı seks kaseti vs. için eskort olarak gönderiyorlar. Arı kovanının benim bulduğum peteği, Hanefi Avcı’nın ‘Milli Damar’ dediği ve ihbar ettiği yapıyla da örtüşüyor. O yapı da Melih Gökçek’e çok yakın bir yapı, çoğunlukla da Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeki insanlar bu yapının içinde.”

Kilit isim Koray Öner!

Ancak neredeyse her kadın cinayetinde ve tecavüzünde olduğu gibi devletin içindeki failler de korunuyor. Bunun en yakın örneği ise iki kadını katleden Ümitcan Uygun.

Ümitcan Uygun ile ilgili konuya dosyanın sonunda yer vereceğiz. Şimdi sözü tekrar Ekmekçi’ye verelim.

İstihbaratçı Koray Öner’in devlet tarafından korunduğuna dikkat çeken Ekmekçi, devam ediyor: ”Koray Öner, 15 Temmuz’un merkezinde olan bir adam, korunuyor hala. Adamın adının karışmadığı FETÖ borsası iddiası yok gibi, şaibeli olayların merkezinde bir isim. Akaryakıt kaçakçılığı, en son çakma MİT’çi olayı, 7 kişi gözaltına alındı, Aydın-Mersin hattındaki Eman Enerji FETÖ borsası olayı, Natek Teknokent FETÖ borsası olayı, Ergenekon kumpasındaki FETÖ’cü emniyet istihbaratçılar içinde şematize edilmesi… Koray Öner’in hakkında hep böyle iddialar var. 15 Temmuz gecesi de Erdoğan’ın yanındaki FETÖMETRE mucidi müstafi amiral Cihat Yaycı’yı arayan kişi, Koray Öner. O gece Ankara Hakimevi’nde 3 bine yakın hakim ve savcıyı paket eden ekibin içinde olan bir kişi Koray Öner. Dolasıyla 15 Temmuz’un da kara kutularından biri olduğu için henüz kendisine yargı tarafından dokunulamıyor ve bunca iddia kendisine sorulamıyor, dahası bana bazı hakim-savcılarla kumpas kurmasına müsaade ediliyor.”

Perinçek ayağı

Kendisinin bu peteği bulduğunu ancak peteği bulduktan sonra kendisine yöneltilen kumpaslarla da işin askeri casusluk bağlantılı olaylara kadar uzanan bir arı kovanı olduğunu fark ettiğini dile getiren Ekmekçi, “Şu Perinçek cenahı yargıda çok güçlü ya, oralara kadar varıyor bu. Çok militarist boyutları var. Askeri casusluk falan. Yani ben arı kovanına çomak soktum, çomak soktuğum arı kovanının hiç basite indirgenemeyecek bir yapı olduğundan emin oldum” diye vurguluyor.

Tesadüf der misiniz?

Ekmekçi, sözlerini son bir örnek vererek şöyle noktalıyor: “Benim fuhuştan suç duyurum örtbas ediliyor; yetmiyor, bana iftira, kumpas davasına çevriliyor, zaten o başlı başına bir skandal. İşte o kumpas davası açıldıktan sonra dava için ayarlanan hakim, İzmir’deki eskortlu askeri casusluk davasında mağdur müşteki olmuş bir hakim: İsmail Volkan Şahin. Belli ki Perinçek yargısından biri. Yani Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın ‘Distopya yaşanıyor’ dediği, Perinçek’in Anayasa Mahkemesi Başkanı’nı istifaya davet ettiği, altın çağını yaşayan Perinçek yargısından biri. Fuhuş şebekesi, iddia ve ihbar ettiğim hususları örtbas etmek için bana kumpaslarlampas kuruyor ve bu hakimi kullanmaya karar vermiş. Yine Ali Hancıoğlu’nun bana hakaretine İstanbul Anadolu Adliyesi’nde takipsizlik veren savcı kim, biliyor musunuz? Aydın Aktaş diye bir savcı. 2014’te fuhuş ve örgütle alakalı soruşturma geçirmiş ve FETÖ kumpasına uğradım diyerek kendini aklamış bir savcı. Bu isim de Perinçek cenahına yakın, aynı Emniyet İstihbarat’ta yıllarca Perinçek cenahını takip etmiş, 15 Temmuz gecesi Perinçek cenahına yakın amiral Cihat Yaycı’yı arayan Koray Öner gibi. İşin ilginç yanı, hem Koray Öner ile ilgili hem de Cihat Yaycı ile ilgili, üstelik Ergenekon’da sanık olmuş veya Perinçek cenahından insanların, FETÖ iddiaları da olmuş. Siz tesadüf der misiniz bu kadarına? Derin veya paralel, hepsi aynısının farklı renkleri değil mi? Mesela Koray Öner’in bana adli mobbing yapan avukat ekibi de derin Mehmet Ağar’a çok yakın ve Tansu Çiller’in hukuk danışmanı olan isimler, manken Aslı Baş’ın ölümünde ve aynı zamanda FETÖ’den yargılanan sanıkların avukatı olan isimler bunlar. Koray Öner’in Ağar döneminde, 1995’te Polis Akademisi’ni bitirir bitirmez Emniyet İstihbarat’a girdiği söyleniyor. Her şey mi tesadüf?”

Bu arada annesinin ismine ulaşan Ekmekçi, babasının da ismine ulaşıyor. Ekmekçi, biyolojik babasının 12 Eylül darbe döneminin Başbakanlık Özel Kalem Müdürü ve eski ANAP Milletvekili Tevfik Ertürk olduğunu söylüyor.

 

Bir seri katil gibi!

 

Ümitcan Uygun kim? Aleyna Çakır’ın katilinden sorumlu kişi. Herkes Aleyna Çakır diye biliyor. Oysa gerçek adı Sema Esen.

Ümitcan Uygun, baş şüpheli olarak gözaltına alınıp bırakılıyor. Ardından Esen’e uyguladığı şiddet anı görüntülerine ilişkin hakkında açılan dava sürerken, cinayetten değil uyuşturucudan tutuklanıyor. Avukatının itirazı üzerine 17 Temmuz’da tahliye ediliyor.

Uygun, daha sonra ise Esra Hankulu’nun ölümünün baş şüphelisi olarak bir kez daha karşımıza çıkıyor. Medyaya verdiği demeçte ise tehditler savuruyor.

Esra Hankulu kim? O da yetiştirme yurdunda kalan bir kadın.

Uygun, bu dosyada ise kamuoyunun baskısının ardından tutuklanıyor.

Yani iddialara göre, Uygun’un katil zanlısı olduğu her iki kadın da yetiştirme yurdundan.

Ümitcan Uygun’un Ankara Keçiören’de bulunan Atatürk Yetiştirme Yurdu’nun hemen karşında bir bakkal işlettiği belirtiyor.

Yine Ümitcan Uygun’un babasının Süleyman Soylu’nun arkadaşı olduğu için korunduğu bilgisi öne sürülüyor.

Bir ilginç bir bilgi daha: Ümitcan Uygun’un annesi de yurtta çalışan biri. Fuhuş iddialarına ilişkin savcılığa ifade vermek için çağrılan Gülay Uygun, ifadeye gitmeden birkaç gün önce ölüyor. Yurtta ‘Yurt Anne’ diye bilinen Gülay Uygun’un da katledildiği iddia ediliyor. Gülay Uygun, Facebook profilinde ise Emniyet Genel Müdürlüğü’nde çalıştığını belirtiyor.

 

Eda Nur Kaplan’ın arkadaşı Sıla:

Yurt çocuğu olduğumuz için...

Ve son olarak bir “intihar” haberi…

Yusuf Güzelyurt ve Mehmet A.’nın tecavüzüne maruz kalan Eda Nur Kaplan, faillerin tutuklanmaması üzerine yaşamına son veriyor.

Tecavüz failleri serbest bırakıldığı için intihar eden Eda Nur Kaplan’ın ablası Güler Kaplan ve arkadaşları, katıldıkları bir televizyon programında Eda Nur Kaplan’ın yaşadıklarını anlatıyor. Kardeşi ile beraber yetiştirme yurdunda kaldıklarını belirten Güler Kaplan, Eda Nur Kaplan’ın tecavüze uğradığı gece polisi aradığını anlatıyor. Kardeşinin kaçırılarak tecavüze maruz kaldığını anlatan abla Kaplan, “Polisi aradım; polis bana, ‘Biz bir şey yapamayız’ dedi” diyor.

Eda Nur Kaplan’ın arkadaşı Sıla ise, “Yurt çocuğu olduğumuz için herkes bizi sahipsiz zannediyor” diye konuşuyor. Bunun üzerine program sunucusu Fulya Öztürk’ün “Devlet yanınızda” sözüne Sıla, “Değil, bizim kimse yanımızda değil. Hiç kimse değil” ifadelerini kullanıyor. Suç makinesi failler ise her seferinde olduğu gibi kamuoyunun tepkisi ardından tutuklanıyor. Bunlar sadece devlet yurdunda yetişenlerin maruz kaldığı birkaç örnek. Yani buzdağının görünen yüzü.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.