Dünyanın güneyindeki kadınlar

Kadın Haberleri —

Kadın mücadelesi

Kadın mücadelesi

  • Güney Amerika’da kadınlar, 1539’da Guaraní isyanının öncüsü Juliana’dan bugünün Kaingang, Guaraní-Kaiowá ve Mapuche direnişçilerine dek 500 yıldır aynı hatta direniyor: Topraklarını, doğayı ve topluluklarını savunuyorlar.

Sınır tanımayan direniş

Dünyanın neresine bakarsak bakalım, kadınların yaşamlarını kuşatan şiddet yalnızca bireysel bir sorun değil; sömürgecilikten savaşa, yoksulluktan otoriter politikalara uzanan tüm iktidar biçimlerinin ortak dili. Ancak aynı ölçüde ortak olan bir şey daha var: Kadınların sınır tanımayan direnişi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle, farklı ülkelerden kadınların deneyimlerini ve mücadele pratiklerini bir araya getiriyoruz. Güney Amerika’nın ormanlarını savunan yerli kadınlarından, Ortadoğu’nun savaşla bölünmüş coğrafyasında direnişleriyle ilham verenlere; Avrupa’nın göçmen kamplarında adalet arayanlardan dünyanın dört bir yanında sokaklarda özgürlüğü haykıranlara kadar…

Farklı ülkelerden kadın yazar, siyasetçi ve aktivistlerin kaleme aldığı metinlerle, bu direnişin çok sesli hikayelerine yer vereceğiz.

***

SILVIA ADOUE* - Çeviri: Tijda YAĞMUR

Guaraní ve Kaiowá (Batı Guaraníleri) kadınları

1539 ile 1542 yılları arasında, Avrupalı işgalcilere karşı gerçekleşen ilk Guaraní isyanına, vaftiz adı Juliana olan bir kadın öncülük etti. Bu ilk sömürü dalgası, Guaraní erkeklerini tarım işine zorlamayı başaramadı; çünkü tarım sadece kadınların yaptığı bir işti. Bunun üzerine kadınlar toplu olarak köleleştirildi ve “evlilik” adı verilen bir yöntemle sömürüldü. Her işgalcinin tarımda çalıştırdığı ve iş gücünü çoğaltmak için çocuk doğurtulan 100 ila 300 “karısı” olabiliyordu. Guaranílerde cinsiyetlere göre iş bölümü çok katı olduğu için, bu kadınların emeği artık tamamen sömürgeci efendinin çıkarlarına yöneltilmişti. “Hindiyen Juliana”, Asunción’un kurucu valisinin ona verdiği isimle, “kocasını” öldürdü ve diğer kadınları isyana çağırdı. Bu nedenle ağır işkencelerle öldürülerek diğerlerine gözdağı verildi.

Guaraní halklarının topraklara yayılışı

Bu güney topraklarındaki kadınların mücadelesi, daha en başından sömürgeciliğe karşı mücadeleyle iç içe gelişti. Yaşamı yeniden üretmeye adanmış tüm emekleri, zorla patron için artı değer üreten bir işgücüne dönüştürülüyordu. Kadınlar hem kendilerini hem de çocuklarını özgür ve onurlu bir yaşam için savunmaya girişti.

Avrupa işgalinin yıkıcı gücü karşısında birçok yerli halk, tropik ve yarı tropik ovalardan kaçarak Avrupa için kâr getirmeyecek dağlık veya ulaşılması zor bölgelere sığındı. Afrika’dan kaçırılıp Amerika’da köleleştirilen milyonlardan kaçabilenler de bu yerli topluluklara katılarak ortak yaşamlar kurdu. Bu yeni oluşan toplumlarda da kadınlar, toplumsal geleneklerin koruyucularıydı.

‘Cadı’ ilan edilip avlandılar

Doğa ve topluluk yaşamı böylece 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar varlığını koruyabildi. Ancak ikinci sanayi devriminin artan talebi, yerel zenginlerin iştahını kabarttı ve daha önce korunmuş topraklara yöneldiler. Bu dönemde de yine kadınlar direnmenin en güçlü unsurları oldu; çitlerin, efendilerin ve patronların olmadığı eski yaşamın hafızasını taşıyanlar onlardı. Ormanlarla, suyla, dağlarla ve toprağın ruhlarıyla dayanışma bağları kurdular. Bu yüzden “cadı” ilan edilip avlandılar.

Río de la Plata

19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başlarında Avrupa’nın yoksullarının kitlesel göçü sırasında, gemilerle gelen kadınlar da bu mücadeleye katıldı; grevlerin ve toplumsal hareketlerin ön saflarında yer aldılar. Río de la Plata’da yayımlanan “La Voz de la Mujer” gazetesinin sloganı “Ne tanrı, ne patron, ne koca” idi. Kadınlar işçi grevlerinde ve kiracıların direnişlerinde öncülük ettiler.

“La Voz de la Mujer” gazetesi kapağı (1896)

Biz kaybedersek tür kaybeder

Bugün, üçüncü büyük sömürü dalgasında da kadınlar kritik bir rol oynuyor. Toprak gasbına karşı verdikleri mücadele belirleyici nitelikte. Esnek ekstraktivist zincirler, insanları hammadde tedarikine dahil etmeye çalışıyor. Kaigáng, Guaraní ve Kaiowá kadınları, Mapuche kadınları, Amazon halklarının kadınları ve köylü kadınları; topraklarını maden ve tarım şirketlerine kiralamaları için erkeklere vaat edilen gelir tuzaklarına karşı direniyorlar. Bilgece söyledikleri gibi: “Bugünün ekmeği, yarının açlığıdır.” Aralarında nhandesy olarak bilinen Guaraní-Kaiowá ruhani lider kadınlar, tarım şirketlerine toprak kiralanmasına karşı çıktıkları için işkence edilip yakılarak öldürüldü. Aynı şey Mapuche direnişçisi Julia Chuñil ve yerli orman savunucusu Macarena Valdez’in başına da geldi.

Kaigáng topraklarının dağılımı

 

Mapuche toprakları olan Wallmapu’nun dağılımı ve hareketliliği

Bir kişi daha eksilmeyeceğiz

Direnmek kolay değil. Kadınların bölgesel örgütlenmesi ve güven ağları kurması, zorluklarla daha güçlü mücadele etmelerini sağlıyor. Arjantin’de “Yeşil Dalga” olarak bilinen yasal kürtaj mücadelesinin başarısının temelinde, yasadışı kürtaj koşullarında çalışan dayanışmacı kadın ağları olan socorristas vardı. “Bir kişi daha eksilmeyeceğiz” hareketi gibi kadın cinayetlerine karşı mücadeleler ise daha sürekli örgütlenme biçimleri gerektiriyor. Ne kadar kitlesel olursa olsun, sokak gösterileri etkileyici olsa da, kadınlara yönelik şiddet çoğunlukla ev içi alanlarda, tek başımızayken bizi yakalıyor.

Buenos Aires’te “Yeşil Dalga” feminist yürüyüşü

Savaş, yağma yoluyla birikimin artmasına en uygun egemenlik biçimidir. Ve feminist düşünür Rita Segato’nun* dediği gibi, “kadınlara karşı savaş”, toprak gasbına karşı direnişi kırmayı amaçlar. Avrupa’da kapitalizmin yükselişinden önceki yüzyıllarda erkekler, ortak toprakların kaybını ücretle telafi ederken, Silvia Federici’nin anlattığı gibi, kadınlara yönelik şiddet -yoksul erkekler arasında bile- kapitalizmle yapılan ataerkil bir uzlaşmanın sonucu oldu.

Güney’de hâlâ gidilecek çok yol var. Kadınlar, doğanın ve insan doğasının yok edilmesine karşı vazgeçilmez son savunma hattıdır. Biz kaybedersek, tür kaybeder.

La Paz (Bolivya) sokaklarından bir duvar resmi

 

* * *

Silvia Adoue kimdir?

Buenos Aires’te doğan Silvia Adoue, daha sonra Brezilya’ya yerleşti. İlk ve ortaokulda öğretmenlik yaptı; matematik, pedagoji ve sinema bilimleri alanlarında lisans, edebiyat bilimleri alanında ise doktora derecesi aldı. Topraksız Kırsal İşçi Hareketi (MST) bünyesindeki Escuela Nacional Florestán Fernandes’de (ENFF) ders veriyor ve aynı zamanda Araraquara’daki São Paulo Üniversitesi’nde (USP) öğretim üyesi olarak çalışmalarını sürdürüyor.

* Rita Laura Segato, 1951 Buenos Aires doğumlu feminist düşünür.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.