Egîd Civyan ve Şengal

Forum Haberleri —

.

.

  • Egîd Civyan’ın şahadete ulaştığının duyulduğu günlerde, Şengal Êzîdî halkı yeni bir soykırım saldırısı tehdidi ile karşı karşıya geldi. Bu tehdit Birleşmiş Milletler (BM), Irak Merkezi Hükümeti ve KDP’nin kurdukları masada almış oldukları kararın 9 Ekim 2020 tarihinde KDP sözcülerinin yaptığı açıklama ile gündeme getirildi.

CEMAL ŞERİK

HPG-BİM tarafından Egîd Civyan (Vahdettin Karay) ile Canfeda Goyi ve Hebun Gré Spi’nin 11 Eylül 2020 tarihinde Van-Şah’da şahadete ulaştığı açıklandı. Egîd Civyan Kürdistan halkının ve dünya kamuoyunun tanıdığı HPG komutanlarındandı. Egîd Civyan’ı bu kadar tanınır kılan da, Şengal’in DAİŞ çetelerine karşı savunulmasında ve Êzîdîler üzerinde yapılmak istenen 73. Fermanın önüne geçilmesinde oynamış olduğu roldü.
Egîd Civyan, Êzîdî Kürt halkını savunmak için kendisiyle birlikte Şengal’e giden12 kişilik HPG Gerilla Birliğinin komutanıydı. O yoldaşları ile Şengal’e vardığında KDP’nin talimatı ile halkı silahsızlandıran peşmergeler bindikleri araçlarla Şengal’i terk etmişlerdi. DAİŞ çeteleri de KDP’den teslim aldığı bölgelere kademe kademe yerleşerek Êzîdî Kürt halkına karşı soykırım başlatmıştı. DAİŞ çetelerinin girdikleri bölgelerde yedi yaşından büyük Êzîdî Kürt erkekleri kafaları kesilerek katledilirken, geride kalan erkek ve kız çocukları, kadınlar tecavüze uğramış, kurulan köle pazarlarında satılmaya başlamış, mal-mülk ne varsa “ganimet” olarak alınmıştı. Başlatılan bu saldırılar karşısında da yüzbinlerce Êzîdî çareyi Rojava Kürdistan’a doğru göç etmekte bulmuştu.
Böylesi bir süreçte Egîd Civyan komutası altında kendisiyle birlikte sayısı on kişiden oluşan gerilla birliğiyle Şengal Dağlarına ulaşmış halkı kendini savunacak bir şekilde örgütleyerek konumlandırmaya başlamış, DAİŞ saldırılarını durdurmayı başarmıştı. DAİŞ çetelerinin durdurulması, soykırım saldırılarına karşı Êzîdî Halk Direnişinin başlaması anlamına gelmiş, topraklarını terk eden değil, savunan bir halk gerçeği açığa çıkarılmıştı. Eli silah tutan herkes Şengal Dağlarını bir savunma mevzii haline getirmişti. Egîd Civyan’da, başlayan bu direnişin komutanı olarak tarihe geçmişti. Başlayan bu direniş sonucunda da DAİŞ çeteleri yenilgiye uğratılarak, Şengal özgürleştirilmişti. Şengal’in özgürlüğünden sonra, HPG Gerillaları, Egîd Civyan’ın komutası altında o güne kadar yerine getirdikleri görev ve sorumluluğu asıl sahiplerine; Şengal Savunma Birliklerine, halkın iradesi olan meclislere bırakarak, yeniden özgürlük alanlarına, Medya Savunma Alanlarına çekilmişti.
Egîd Civyan Medya Savunma Alanlarında, Kürdistan halkına karşı görev ve sorumluluğunu yerine getirmeye, rolünü oynamaya devam etti. Botan’da son nefesini verdiğinde de üstlendiği görev ve sorumlulukla ülkesinin kurtuluşu, halkının özgürlük mücadelesinde en ön saflarındaki yerini almıştı. Egîd Civyan’ın şehadetini duyan/öğrenen Şengal halkı günlerce meydanlara çıkarak, büyük, ölümsüz komutanını saygı ve minnetle anarak ona olan bağlılığını gösterdi. Egîd Civyan şehit düşmüştü fakat Şengal halkının yüreklerinde kurmuş olduğu tahtla yaşadığını/yaşamaya devam edeceğini herkes göstermiş oldu.
Egîd Civyan’ın şahadete ulaştığının duyulduğu günlerde, Şengal Êzîdî halkı yeni bir soykırım saldırısı tehdidi ile karşı karşıya geldi. Bu tehdit Birleşmiş Milletler (BM), Irak Merkezi Hükümeti ve KDP’nin kurdukları masada almış oldukları kararın 9 Ekim 2020 tarihinde KDP sözcülerinin yaptığı açıklama ile gündeme getirildi. KDP sözcülerinin yaptığı açıklamaya göre, Şengal Irak Merkezi Hükümeti ve KDP’nin kontrolü altına girecekti.
Şengal Êzîdî Kürt halkı bu açıklamanın ardından infial yaşadı. Çünkü bu güçlerin hiçbiri Şengal’in DAİŞ çetelerinden kurtarılmasında rol almadıkları gibi, DAİŞ’le suç ortaklığı yapmışlardı. BM, DAİŞ’in soykırım saldırıları karşısında “kör”, “sağır” ve “dilsiz” kesilmişti. Irak Merkezi Hükümeti kendi derdine düşmüştü. KDP ise peşmergelerine verdiği talimatla önce halkı silahsızlandırmış sonra da, arabalara binerek Şengal’i terk etmişti. Onun hemen ardından da DAİŞ çeteleri KDP’nin bıraktığı yerleri doldurarak soykırım saldırılarını başlatmıştı. Şimdi bunlar çıkmış kendi gerçeklerini görmeden, sanki önceden hiçbir şey yaşanmamış gibi; Şengal’e ilişkin karar almışlardı. Şengalli Êzîdî Kürt halkında infial yaratan da bundan başkası değildi. Hem de bu güçler Şengal halkının iradesini hiçe saydıkları gibi almış oldukları bu kararı tam da uluslararası komplonun yıl dönümüne ve onları soykırımdan kurtaran komutanları Egîd Civyan şehadetinin duyulduğu günlerde duyurmuşlardı. Adeta bu tutumlarıyla Şengal Ezidi Kürt halkının amiyane deyimle “bam teline” basmışlardı. Şengal halkının böyle bir tutum içerisine girmiş olması da son derece doğal ve olması gerekendi. Şengal Êzîdî Kürt halkının yaşadıkları da bunu gerekli kılmaktaydı. Bundan başka bir tepki göstermeleri de mümkün değildi. Çünkü BM, Irak Merkezi Hükümeti ve KDP’nin almış olduğu bu karar onları 73. Ferman’ın başladığı günlere götürmüş ve bir kez daha yaşadıkları ihaneti hatırlayarak kahrolmuşlardı.
DAİŞ, Şengal’e 20 Aralık 2014 gecesi saldırmış, KDP’den devraldığı bölgelerde tam bir soykırım başlatmış, önüne gelen her şeyi yakıp-yıkmaya geriye kalanları da yağmalamaya, talan etmeye başlamıştı. Dünyanın gözleri önünde Şengal’de katledilen insanların oluk oluk kanları akıtılmıştı. Ancak bir yılını daha doldurmadan uğradığı bozgun sonucunda yenilmekten de kurtulamamıştı. 13 Kasım 2015 günü Egîd Civyan’ın komutasında HPG-YJA/Star ve Şengal Direniş Birlikleri (YBŞ ve YBŞ-J) YPG ve YPJ’nin de kuşatma altına aldığı DAİŞ çetelerine karşı saldırıya geçerek, koalisyon güçlerinin de verdiği havadan destekle DAİŞ’e son darbeyi vurarak Şengal’den çıkarmıştı.
Şengal’in özgürleştirilmesinin ardından beş yıl geçti. 13 Kasım’da da altıncı yılına girecek. Geride kalan bu beş yıllık süreç içerisinde özerk demokratik yönetim kurumsal mekanizmalarını ve öz yönetimini geliştirirken, kendi kültürel ve tarihsel dokusunu koruyarak birlikte yaşadığı Arap ve Asuri-Süryani halkıyla birlikte toplumsal, ekonomik inşa çalışmalarını yürütmüş, kendi kendine yeterlilik temelinde bir gelişme kaydetmiştir. Fakat buna rağmen Irak merkezi yönetiminden gerekli desteği göremediği gibi, engelleme ve sınırlandırma çabalarıyla karşılaşmıştır. Sadece bununla da kalınmamış, KDP’yi yanına alan soykırımcı TC Devleti’nin ciddi saldırılarıyla karşılaşılmıştır. KDP’nin verdiği destek ve istihbaratla soykırımcı TC Devleti’ne bağlı savaş uçakları ve SİHA’lar defalarca Şengal’i bombalanmış ve içerisinde Êzîdî Kürtlerinin öncüsü olan Zeki Şengali’nin de şehadete ulaştığı katliamlar yaşanmıştır. Hala da bu saldırılar devam etmektedir. Egîd Civyan şehadetinin yaşandığının duyulduğu günlerde, 9 Ekim uluslararası komplonun yıldönümünde KDP sözcülerinin yapmış olduğu açıklama da bu saldırılara eklenen yeni bir halka anlamına gelmiştir. Hatta öncekilerden daha ciddi ve tehlikeli bir saldırı olmuştur.
9 Ekim 2020 günü startı verilerek başlatılan bu saldırı doğrudan tüm suç ortakları tarafından birlikte gerçekleştirilmiştir. Bir nevi 17 Eylül 1998’de Washington’da yapılan antlaşmayı akıllara getirmektedir. 17 Eylül 1998’de Washington’da Önder Apo’ya karşı başlatılan uluslararası komplonun startı da o anlaşma metninin altında imzaları olan; ABD, KDP ve YNK tarafından verilmişti. Fakat bu sefer anlaşma metninde ABD’nin yerini Birleşmiş Milletler(BM), YNK’nin yerini Irak Merkezi Hükümeti alırken, asıl aktör olarak KDP yerini korumuştur.
9 Ekim komplosunun güncellenen boyutu içerisinde yer alan bu anlaşmanın merkezine konulan da PKK ve Şengal olmuştur. Bu anlaşmayla, Şengal halkının direnerek oluşturduğu Öz Yönetime ve Şengal halkının Önder Apo’ya ve PKK’ye olan bağlılığına son verilmek istenilmiştir. Böyle bir anlaşma metninde BM’nin ve Irak merkezi rejiminin yer almış olması da anlaşılmaz değildir.
ABD uluslararası komplonun asıl sorumlusu olduğu gibi, BM, Irak Merkezi Hükümeti ve KDP’nin imzaladığı anlaşma metnini de hazırlayandır. Bugün Irak Cumhurbaşkanı olan Berhem Salih ve Başbakan Mustafa El Kazimi’nin ABD ile olan ilişkilerini bilmeyen yoktur. Ki bu anlaşma imzalanmadan önce ABD’nin Suriye özel temsilcisi J. Jefri’nin Şengal’e dair yaptığı açıklamada; Irak Merkezi Hükümeti, KDP ve Soykırımcı TC Devleti’nin birlikte hareket etmesi gerektiğini belirtmiştir. Yine aynı J.Jefri’nin hazırlattığı Rojava işgal haritasını R.T. Erdoğan’ın eline tutuşturarak, BM Genel Kurulu’nda tüm dünyaya göstermesini sağlamış ve 9 Ekim 2019’da Serekani, Gire Spî işgalinin startını vermişti ve buna da BM kendi varlık gerekçesini hiçe sayarak ses çıkarmamıştı. Böylece BM kendini, Şengal’i DAİŞ’e teslim ederek Êzîdî Kürt halkının soykırımında ABD’nin oynamış olduğu rolü üstlenen bir konuma getirmiştir. Hem de kimlik, kültür, inanç vb. olarak yok olma tehlikesi altında olan halklara ve topluluklara ilişkin almış olduğu bağlayıcı kararlara rağmen böyle bir kararın altına imzasını atarak bunu yapmıştır.
Fakat Şengal halkı, Ekim ayının ilk günlerinde alınmasına rağmen 9 Ekim günü açıklanan bu kararı, meydanlara çıkarak; iradesinin hiçe sayılması olarak görmüş ve kabul etmemiştir. Altında BM’nin imzası da olsa, tarihinde 72 Ferman yaşamış, 73. Fermanı direnerek engelleyen bir halk olarak böyle bir tutum içerisine girmiştir. Şengal halkının takındığı bu tutum onun en doğal ve meşru olan bir hakkıdır. Hiç kimse Şengal halkından DAİŞ’in suç ortaklarına bir kurbanlık koyun gibi boynunu; Irak Merkezi Hükümetinin, soykırımcı TC Devleti’nin bir uzantısı ve işbirlikçisi KDP’nin ve bunların hamiliğini üstlenmiş olan BM’nin önüne uzatmasını beklememelidir ve buna hiçbir şekilde hakları da yoktur.
BM, Irak Merkezi Hükümeti ve KDP’nin altında imzası olan bu anlaşma metni, DAİŞ eliyle yapılmak istenen fakat PKK ve Şengal halkı tarafından engellenen 73. Ferman’ın tamamlanmasını hedeflemektedir. Aslında bu 20. yy’ın ilk çeyreğinde planlanan ve uygulamaya konan Kürt soykırımının 21. yy’ın yine ilk çeyreğinde tamamlanmasını öngören bir anlaşma metnidir. O zaman İngiltere ve Fransa Kürt soykırımını planlayan devletler olurken Milletler Cemiyeti(MC) de onların kullandıkları bir şemsiye rolünü oynamaktaydı. Şimdi İngiltere ve Fransa’nın yerini ABD, MC’nin yerini de BM aldı. Yine hedef aynı, kullanılanlar da aynı; başta soykırımcı TC olmak üzere sömürgeci devletler ve onların işbirlikçisi hain güçler.
Kürdistan halkı, 20. yy’ın ilk çeyreğinde kendi aralarında birlik sağlayamamış olsalar da, büyük bedeller ödeme pahasına da olsa direndiler. İçlerinden ihanet edenler çıkmışsa da, direnişleri bugünlere taşınan, torunlarının boyunlarında taşıdıkları bir onur ve övünç olarak kaldı. 21. yy’da o onuru taşıyan torunları, onların yolunu izleyecektir. Fakat onların yaşadıklarından sonuçlar çıkararak onların karşılaştıkları sonuçlarla da karşılaşmadan bunu sağlayacaklardır. Önder Apo’nun ışıklı yolunda yürüyerek bunu başaracaklardır; düşünsel, siyasal, örgütsel olarak bunun tecrübe ve birikimine de sahiptirler. Başta Şengal Êzîdî Kürtleri olmak üzere tüm Kürdistan halkı da bu gerçeğin bilincindedir. O nedenle ne ABD’nin/BM’nin aldatıcı vaatlerine ne de sömürgeci Faşist TC’nin soykırımcı saldırılarına ve işbirlikçi güçlerin ihanetine boyun eğmeyecekleridir.
BM’nin, Irak Rejimi’nin ve KDP’nin altında imzası olan Şengal 73. Fermanı’nın tamamlanması anlaşması karşısında takınacakları tutum da bundan başkası olmayacaktır. Şengal Êzîdî halkı genç kadınlarını, oğullarını öz savunma direnişine katarak; Başurê Kürdistan halkı işbirlikçi, ihanet çizgisini savunanları yalnız başına bırakarak, Şengal halkının yanında direnişe katılarak; Rojhilat, Rojava ve Bakur Kürdistan’da halk her şeyiyle, güçleriyle nasıl Rojava Devrimi’nin yanında saf tutmuşlarsa aynı şekilde Şengal Êzîdî 73. Fermanı’na karşı bir konumlanış içerisine girecektir. Yurtdışında yaşayan Kürtler de; dostları, sosyalist, devrimci, demokrat ve kapitalist modernite karşıtı olanlarla birlikte Şengal 73. Fermanı’nın arkasında olan, destekleyerek suç ortaklığı yapanlara karşı bir tutum ve mücadele içerisine gireceklerdir.
Şengal Ezîdî Kürtlerine karşı DAİŞ eliyle gerçekleştirilmek istenen 73. Ferman’a karşı direnişin komutanı olan Egîd Civyan ve şehitlerinin anısına olan bağlılık ta bunu gerekli kılmaktadır. Bundan başka da Kürdistan’da ve yurtdışında yaşamak zorunda bırakılmış olan Kürtlerin önünde başka bir yol yoktur. Ya soykırım altında yok olacaklar ya da direnen bir halk olarak özgürleşerek varlıklarını koruyacaklardır. Ama sonuçta mutlaka soykırımcılar, işbirlikçiler yenilecek, direnen ve kazanan Şengal Êzîdî Kürt halkı/Kürdistan olacaktır!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.