Eğitimde üç temel talep

Ana dil eylem

Ana dil eylem

  • DEM Parti, eğitim müfredatın bilimsel, laik, demokratik ve çok dilli esaslara göre yeniden düzenlenmesini; ana dilinde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınmasını; ırkçı ve asimilasyoncu politikalara son verilmesini istedi.

Türkiye'deki öğretmenler, Dünya Öğretmenler Günü'nü  yoksulluk, güvencesizlik ve siyasal baskılarla mücadele etmek zorunda bırakıldıkları şartlarda karşıladı.

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve ILO tarafından 1994'te Dünya Öğretmenler Günü olarak ilan edilen gün, her yıl 5 Ekim’de kutlanıyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu’ndan eğitimden şiddete, kariyer basamaklarından Milli Eğitim Akademisi’ne, ataması yapılmayan öğretmenlerden mülakat mağdurlarına dek eğitimciler, bugünü birçok sorunla karşıladı. Her yıl 94 eğitim fakültesinden mezun olanlar ataması yapılmayan öğretmenler ordusuna dahil ediliyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ortalamasına göre mesleğin en üst kıdemindeki bir öğretmen, mesleğe yeni başlayan bir öğretmene kıyasla kademelere göre yüzde 57-62 oranında daha yüksek maaş alıyor. Ancak Türkiye’de bu oran ortalama yüzde 29.

Öğretmenleri kategorileştirme

Türk Eğitim Bakanlığı, kolları gibi çalışan Eğitim Bir-Sen’in görüşünü alarak hazırladığı Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) ile "öğretmenlerin seçilmeleri, yetiştirilmeleri, atanmaları, hakları, kariyer basamaklarında ilerlemeleri" ile Milli Eğitim Akademisi’nin kurulması, görevleri, teşkilat yapısı ve personeline ilişkin 'yenilikler' yaptı. ÖMK ile “uzman öğretmen, başöğretmen” ve “aday öğretmen” ayrışmasının önü açıldı.

Sürgün ve kadro dışı

Proje okullara yapılan atamalarla yüzlerce öğretmen sürgün edildi. MEB’in 8 Nisan’da açıkladığı "2025 yılı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme" sonuçları sonrasında binlerce öğretmen kadro dışı bırakıldı. İktidarın 2014’te başlattığı proje okullara ilişkin yönetmelik değişikliğiyle atamalarda liyakat, sınav gibi kriterler artık aranmıyor. Bu okullara atanacak olan öğretmenler okul müdürlerinin kararlarıyla belirlenirken atamada son karar ise Bakanlık tarafından veriliyor. Bakanlığın onay verdiği öğretmenler ise proje okullara atanıyor.

 

 

Açık büyük, mülakat sorunlu

Yaklaşık 100 bin öğretmen açığı bulunurken Eğitim Bakanlığı geçen yıl 20 bin sözleşmeli öğretmen ataması için yaptığı mülakatla sorunları çığ gibi büyüttü. Binlerce öğretmen, mülakat puanlamasının ardından kontenjan dışına itilerek mağdur edildi. Yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi için mücadele eden mülakat mağduru öğretmenler, önceki gün yine Eğitim Bakanlığı önünde bir araya geldi. Öğretmenler, şunları söyledi: “Sorunun köklü çözümü için mülakat sisteminin yapısal olarak yeniden düzenlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır. Hukukun üstünlüğü ilkesi gereği, mahkeme kararlarına uyulması sağlanarak mağduriyetlerimiz giderilsin istiyoruz. Bizlere geçmişte sunmuş olduğunuz çözüm yollarını uygulayarak net çözüm istiyoruz.Bu ülkenin mülakatlarla, sahte diplomalarla kaybedecek bir saniye daha vakti yoktur. Mülakata hayır liyakata evet diyoruz. Adalet arayışımızdan asla vazgeçmeyeceğiz."

DEM Parti: Gelecek gasp ediliyor

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eğitim Politikaları Komisyonu da 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü dolayısıyla yazılı açıklama yayınladı. Öğretmen maaşlarının yoksulluk sınırının altında kaldığı, ücretli ve sözleşmeli istihdamın yaygınlaştığı, yüz binlerce öğretmenin ise atama beklediği vurgulanan açıklamada, bu tablonun yalnızca öğretmenlerin değil, öğrencilerin ve toplumun geleceğinin de gasp edilmesi anlamına geldiği kaydedildi. Eğitim sisteminin uzun süredir otoriter ve tekçi politikaların kuşatması altında bulunduğuna dikkat çekilerek, “Bilimsel ve demokratik eğitim yerine siyasal İslamcı, ırkçı ve asimilasyoncu anlayışlar dayatılmaktadır” denildi.

Tekçi mevzuat ayıklansın

Açıklamanın devamında şunlar kaydedildi: “Bizler, eşit yurttaşlık temelinde seküler bir toplumsal yaşamı inşa etmeye yönelik politikaların tartışılmasını ve çözüm yollarının oluşturulmasını hayati görüyoruz. Eğitimin hak temelinde örgütlenmesi ve merkezinde yer alan anadilinde eğitim hakkı en önemli başlıklarımızdandır.  Asimilasyonu esas alan, farklı kültür ve kimlikleri yok sayan yüz yıllık tekçi mevzuatın tespiti ve ayıklanması artık ertelenemez bir görevdir. İnsan hakları ve eşitlik ilkesine aykırı olarak Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere konan şerhler kaldırılmalı; ayrımcılığı besleyen tüm yasal düzenlemeler değiştirilmelidir. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve kalıcı barışın inşası, demokratik hakların genişletilmesiyle ve ülkenin tüm farklılıklarıyla kucaklaşacağı yeni bir toplumsal sözleşmenin oluşturulmasıyla mümkündür. Bu sürecin, geleneksel politikaların dar sınırları içinde ele alınamayacağı açıktır.

Tüm engeller kaldırılmalı 

Barışa ulaşmak, bir arada barış içinde yaşayabileceğimiz bir toplumu inşa etmekle mümkündür. Yeni bir toplumsal yaşam, otoritenin eskiye ait antidemokratik tüm yaptırımlarından ve uygulamalarından vazgeçme iradesini göstermesini gerektirir. Barış için farklı kimliklerin ve kültürlerin eşit yurttaşlar olarak birlikte yaşamasının önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. Demokratik bir toplumun inşasının başka yolu yoktur."

Açıklamada, üç temel talep dile getirildi:

* Müfredatın bilimsel, laik, demokratik ve çok dilli esaslara göre yeniden düzenlenmesi,

* Anadilinde eğitim hakkının anayasal güvence altına alınması,

* Eğitimde ırkçı, asimilasyoncu ve gerici politikalara son verilmesi.

 

 

Kararlılıkla mücadele

KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) da 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü vesilesiyle yazılı bir açıklama yayımladı. Açıklamada, dünya genelinde 32 milyondan fazla eğitim emekçisini kapsayan ve Türkiye’den yalnızca Eğitim Sen’in üyesi olduğu Eğitim Enternasyonali’nin (Education International), bu yıl 5 Ekim’i “Öğretmenler İçin Birlikte, Yarınlar İçin Birlikte” şiarıyla kutladığına dikkat çekildi. Eğitim Sen, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenleri bölen, mesleğimizi değersizleştiren ve iktidara biat eden öğretmen modeli yaratmayı hedefleyen bir anlayışla sürdürülmektedir. Eğitim ve bilim emekçileri, OECD ülkeleri içinde ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından hâlâ son sıralarda yer alıyor. Derinleşen ekonomik kriz, artan yoksulluk, siyasi baskılar ve kamusal eğitimi hedef alan piyasacı politikalar öğretmenlik mesleğini giderek daha da değersiz hale getirmektedir. Yoksulluğa, baskıya ve mesleğin itibarsızlaştırılmasına karşı dayanışma, direniş ve örgütlü mücadeleyle ayaktayız."

Eğitim Sen, şu talepleri sıraladı:

* Öğretmen yetiştirme politikaları bilimsel esaslara göre düzenlenmelidir.

* Tüm öğretmenler kadrolu ve güvenceli istihdam edilmelidir.

* Haksız ve hukuksuz biçimde KHK’lerle ihraç edilen tüm meslektaşlarımız derhal görevlerine iade edilmelidir.

* Mesleğimizin saygınlığı yeniden tesis edilmelidir.

Eğitim Sen, açıklamasını şöyle tamamladı: “Biz eğitim emekçileri, yarışmacı değil dayanışmacı bir anlayışla; kamusal, bilimsel, laik, cinsiyet eşitlikçi ve anadilinde eğitim için mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz.” ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.