Eşit yurttaşlıkla barışa

İbrahim Karakaya ve Zeynel Abidin Koç

İbrahim Karakaya ve Zeynel Abidin Koç

  • Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısını destekleyen ADEF Başkanı Zeynel Abidin Koç ve PSAKD Başkan Yardımcısı İbrahim Karakaya, eşit yurttaşlık taleplerini yineleyerek, toplumsal barışla farklı inanç ve kimliklerin özgürleşeceğine işaret etti. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın dini ve etnik sorunların kaynağı olarak gördüğü kapitalist modernite ile bu sorunların çözümü için önerdiği demokratik modernite paradigması farklı kesimin desteğini almaya devam ediyor. "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”na da Alevi örgütlerinden destek geldi. 

Sorunların çatışma zemininde uzaklaştırılarak, demokratik ulus zemininde "barışçıl" yöntemlerle çözülmesini esas alan çağrının, süreklileşmiş bir ayrımcılığın sonucu olarak katliamlara uğrayan Aleviler için ne anlam ifade ettiğini Alevi örgütlerinin temsilcileri değerlendirdi. MA'ya konuşan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Başkan Yardımcısı İbrahim Karakaya, Kürt sorununun 100 yıllık Cumhuriyet sorunu olduğunu belirterek, Türkiye'de tek bir ulus yaratmak için katliamlar yapıldığını anımsattı. 1968'da ortaya çıkan ve 68 kuşağı denilen dönemde Türkiye'nin sosyalizmle tanıştığını ve daha önce bastırılan Kürt isyanlarının hatırlandığını, bununla birlikte Kürt sorununun tekrar gündeme geldiğini ifade eden Karakaya, PKK'nin o dönemde yoksul köylü çocuklarının ulusal bir sorun için örgütlenip ortaya çıkardığı bir model olduğunu söyledi. Reel sosyalizmin yıkılmasıyla PKK'nin kendini yeniden değişip dönüştürdüğünün altını çizen Karakaya, bu dönüşüm kapsamında Abdullah Öcalan'ın ortaya koymuş olduğu demokratik modernite paradigmasının doğru bir tanımlama olduğunu söyledi. Kuzey ve Doğu Suriye'de hayat bulan demokratik modernite eksenli demokratik ulus modelinin Ortadoğu halkları açısından bir model oluşturduğunu vurgulayarak, "Tekçilikten uzak, demokratik bir süreç yaşandı" dedi. 

Bölgesel gelişmeler zorladı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin 1 Ekim çıkışının nedeninin bölgesel gelişmelerin de etkili olduğunu belirten Karakaya, şunları söyledi: "1 Ekim süreci biraz da devletin Suriye'de sıkışmışlığının, devlete yüklediği zorunluluktu. Çünkü 2011'de Suriye'deki iç savaşın tıkandığı noktada, Kürtler orada hem yönetimiyle hem ordusuyla kendi statülerini korudular. Bölge açısından da İsrail-Filistin savaşı bir dönüm noktasıydı. ABD destekli İsrail güçleri, Gazze'yi yok etti. İsrail, Suriye sınırına dayandı. Bölgede ABD için İsrail'in güvenliği için her şeyin üstündedir. Yoksa MHP gibi milliyetçi ve kafatasçı bir partiden Kürt sorununa ilişkin bu şekilde bir çıkış gelmezdi. Devlet bu noktada sıkışmıştı. Kürt sorunu çözülmeden, bölgede hiçbir ülkenin rahat etmeyeceği açıktır."

Temel sorunlardan biridir

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın, "Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın çok değerli olduğunu dile getiren Karakaya, toplumsal bir barışın Türkiye'deki tüm kesimleri kapsayacak şekilde olması gerektiğini ifade etti. Sürece dair DEM Parti ile Alevi kurum ve kuruluşların bir görüşmesi olduğunu söyleyen Karakaya, "Cumhuriyetin iki tane sorunu var. Biri Alevi, biri de Kürt sorunu. Bu iki sorun da ulus olmaktan kaynaklı olarak sorun haline geliyor. Biri etnik anlamda, biri de inanç kimliği anlamında. Çünkü bu devletin inanç kimliği Sünni, etnik kimliği ise Türk'tür. Alevilerin devletle yaşadığı sorunlar var. Sorun olan biz değiliz. Sorun, devletin kendi mantığında yatıyor" şeklinde konuştu. 

Aleviler barışı savunuyor

Alevi inancında "72 millete aynı nazarlara bakmayan insan değildir" diye bir anlayışın olduğunu anımsatan Karakaya, şöyle devam etti: "İnancın felsefesinde ve vahdet-i vücut veya vahdet-i mevcut felsefesi içerisinde bütün canlı cansız varlıkların birliği savunulur. Dolayısıyla canlı cansız bütün varlıkların bileşkesi Tanrı'dır. Doğa, insan, canlı cansız bütün âlem bir görülüyorsa, biri yok edildiğinde kendinizi de yok etmiş olursunuz. Demek ki çokluk onun güzelliği, varlığı, kudretinin ne kadar olduğu anlamını taşıyor. Biz Aleviler, hep barışı savunduk. Şimdi de savunuyoruz. Toplumsal barış dediğimizde bütün farklı inanç ve etnik kimliklerinin kendisini özgürleştirmesi gerekir."

İnançlara tahakküm olmaz

Bir inancın başka bir inanç üzerinde tahakküm kurmaması gerektiğini belirten Karakaya, "Dolayısıyla bu ülkede olan bütün sorunların çözümü için her birimiz el birliğiyle bu sorunları çözmek zorundayız ki biz ve çocuklarımız, torunlarımız daha rahat, daha huzurlu bir dünyada yaşamış olsun. Biraz empati yaparak, kendimize hak gördüğümüz şeyleri bir başkasına da görmüş olmamız gerekir ki bu sorun çözülsün. Dolayısıyla hiç kimse hakkın katında ayrıcalıklı değildir" dedi.

Toplumsal muhalefetin ortaklığı

Alevi Dernekleri Federasyonu (ADEF) Başkanı Zeynel Abidin Koç ise 100 yüzyıllık Cumhuriyet'in Alevileri ve Kürtleri olumlu anlamda bir kapsayıcılığının olmadığını belirtti. Cumhuriyet tarihindeki Alevi katliamlarına işaret eden Koç, şöyle devam etti: "Bir devlet düşünün. Kendi içerisinde yaşayan toplulukların dilini, inancını ayrıştırıyor. Bugün dünyanın çeşitli ülkelerinde 50 kişinin konuştuğu bir dil yaşatılmaya çalışılıyor. Mezopotamya ve Anadolu coğrafyasında yaşayan birçok dil var. Dünya bunu korumaya çalışırken biz kıymet vermiyoruz. Oysaki ülkemizde şu anda milyonlarca Kürtçe konuşan veya değişik dilleri konuşan halkımız var. Bir ötekileştirme aracı olarak görülüyor. Ana dilde eğitim verilmiyor. Alevilik üzerinden de bakacak olursak binlerce yıldır yaşanıyor. Bunları bir bütün düşündüğümüzde Türkiye'de toplumsal muhalefetin gücünü görebiliyoruz. Kurulduğu günden beri ülkeyi yönetenler, bu toplumsal muhalefetin bir araya gelmemesi için her şeyi yapıyor."

Ortak talep eşit yurttaşlık

Başlayan yeni süreçle birlikte Alevi kurumlarının İstanbul, Londra ve Almanya’da konferanslar düzenlediklerini söyleyen Koç, şunları paylaştı: "DEM Parti Eşbaşkanlarının katılımıyla bu konferanslar gerçekleşti. Burada yaşanan süreç anlatıldı. Aleviler nerede olursa olsun barış kelimesinin geçtiği yerde direkt katkı sağlar. En kötü şey insanları, doğayı, tabiatı, varlıkları katletmektir. Alevilerin, savaşla aynı yerde anılması mümkün değil. Herkesin ortak talebi eşit yurttaşlıktır. Ana dilde eğitime sadece Kürtlerin mi ihtiyacı var?  İnanç derken, Türkiye'de sadece Alevi topluluğun sorunu mu var? Biz Aleviler barış için her türlü desteği vermeye, içinde olmaya ve katkı sağlamaya hazırız."

Türkiye'ye bayram getirir

Alevilerin, "Dinimiz sevgidir" diye bir sözlerinin olduğunu anımsatan Koç, şunları kaydetti: "Sevginin olmadığı bir yerde sabahleyin kalkıp yüzünüzü somurtuyorsanız Kürt olsanız, Türk olsanız ne olur? Alevi olsanız, Sünni olsanız ne olur? Demokrasinin yaşanmadığı, mutluluğunun yüksek seviyede olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Temel hedefimiz demokratikleşmeyle beraber bu ülkede sevginin, dostluğun bir araya gelmesidir. Eğer barış süreci doğru bir noktaya evrilirse bugün doğan çocuklarımıza iyi eğitim verirsek 20-30 yıllık bir süreçte tekrar kaybettiğimiz değerleri belli bir noktaya geleceğini düşünüyorum. Türkiye'de sadece insanların özlük haklarına değil, kültürlerine de darbe yapıldı. Tekrar kendi kültürümüzü kazanmamız için de bu barışa çok ihtiyacımız var. Barış, Türkiye'ye bir bayram getirecektir. Hem ekonomik açıdan hem de kültürel açıdan çok ciddi kazanç sağlayacaktır. Bu da çok önemli. Biz Aleviler, bize yapılan her şeye rağmen barış adının geçtiği her yerde destek vermeye dün de hazırdık, bugün de hazırız, yarın da hazır olacağız." İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.