Evlatlarımın kokusunu aldım

Gerilla / foto:Erkan GÜLBAHÇE
- “Onlar dağdan inerken evlatlarımı görmüş gibi oldum. Onlardan gelen koku aynı çocuklarımdan gelen kokuydu.”
- “O an Nesrin’in direnişi gözlerimin önüne geldi. İçimden dedim ki, ‘Bedeninizde alevlenen o ateş bu savaşı sonlandıracak.”
Silêmanî kenti kırsalında bulunan Şikefta Casenê’de 11 Temmuz’da 30 kişilik gerilla grubunun silahlarını imha törenini izleyenler arasında, evlatlarını, yakınlarını kaybeden Barış Anneleri de vardı.
En ciğerparelerini toprağa vermiş olan, evlatlarının izinden giderek beyaz tülbentleriyle barış mücadelesini bugünlere taşıyan anneler için tören, siyasal anlamının çok ötesinde bir yere sahipti.
Çocuklarının bir yerlerden onları izlediklerini bilerek, tüm acılarına rağmen zılgıtlarla karşıladılar heybetli, dimdik, onurlu duruşlarıyla alana gelen gerillaları. Onların yüzlerinde kendi evlatlarının tebessüm edişini gördüler. Attıkları her adımda Kürdistan’ın dağlarını arşınladılar. Silahlarını attıkları ateşte Zekiye’yi, Rahşan’ı, Mazlum’un, bedenini alevlerle harmanlayan nice yiğit Kürt kızları ve oğullarının zafer tilililerine kulak verdiler.
Nesrin’im gözlerimin önüne geldi
2 Haziran 2000’de “Güneşimizi Karartamazsınız” diyerek bedenini ateşe veren ve 38 gün süren yaşam mücadelesi ardından şehit düşen Nesrin Teke’nin annesi Nezahat Teke için o anlar böyle bir anlam taşıyordu.
MA’dan Heval Önkol’a konuşan Nezahat Teke, dakikalara sığdırılamayacak kadar acı, bedel, mücadele yüklü bu tarihi ana tanıklığını ve duygularını şu sözlerle ifade etti: “Gerilların merdivenlerden gelişiyle kalbim öyle bir umutla doldu ki; herkes bir umutla ‘Acaba kızım, oğlum içlerinde mi, değil mi?’ diye merak ediyordu. Çünkü anneler bir fotoğrafa, bir sese hasretler. İşte o an Nesrin’in direnişi gözlerimin önüne geldi. O sırada Nesrin ile bedenini ateşe verdiği için hastanede aramızda geçen diyalog gözlerim önüne geldi. Nesrin’e neden kendisini yaktığını sormuştum. O ise bana dedi ki; ‘Barış öyle kolay bir şey değil, bazı şeylerin olması için bazılarının bedenini feda etmesi gerekiyor. Ben kendimi barış için feda ediyorum.’ Ben de o an içimden dedim ki, ‘Bedeninizde alevlenen o ateş bu savaşı sonlandıracak.”
Son nefesime kadar
Nesrin’in şehadeti ardından kendine bir söz verdiğini söyleyen Nezahat Ana, “Bu dünyada yaşayacağım son güne kadar, anneler ağlamasın ve bir daha çocuklarını kaybetmesin diye çalışacağım. Yüzlerce anne evladını kaybetti. Yüzlerce anne hala çocuklarının kemiklerine ulaşamadı. Bu ülkede çok ağır acılar yaşandı. Çok büyük eziyetler gördü bu halk” diye konuştu.
En güzel hediye barış
Evlatlarını kaybetmiş olsalar da başka annelerin çocuklarına sarıldığında mutlu olduklarını söyleyen Nezahat Teke, “Annelere en güzel hediye barıştır. Ancak annelerin yüreğindeki keder, acı öyle hafifler” dedi.
Nezahat Teke, devletin de adım atması gereken hususlara işaret ederek, “İmralı’nın yolu açılmalı. Biz gördük başkası görmesin. Bir daha ne gerilla, ne asker ölsün, ne Kürt annesi ne Türk annesi ağlasın. Tutsaklar bırakılsın" diye konuştu.
İki evladını şehit verdi
Bir oğlunu DAİŞ’e karşı savaşta bir kızını da PKK saflarında şehit veren 64 yaşındaki barış annesi Kudret Eryılmaz da aynı görüşleri paylaşıyor.
Kudret ananın oğlu Rıdvan Eryılmaz (Canfeda) 2016’da yaşamını Kobanê'de yaşamını yitirdi. Abisinin mücadelesini sürdürme kararlılığıyla 2016'da yönünü dağlara çeviren Zehra Eryılmaz (Doğa Canfeda) 2019’da Muş'ta çıkan bir çatışmada yaşamını yitirdi.
Çocuklarının şehadetini nasıl öğrendiğini anlatan anne Eryılmaz, “Kobanê sürecinde anneler olarak sınırda nöbetteydik. Bir gün 7 kişinin cenazesi geldi ama kimlere ait olduğunu bilmiyorduk. Meğer oğlum da onların arasındaymış. Kobanê savaşı bittikten sonra oğlumun şehit düştüğü haberini verdiler. Cenazeyi almak için dilekçe verdik ancak 3 yıl sonra alabildik. Sonrasında kızım Zehra da katılım yaptı, şehit düştü” dedi.
Onların kokusunu aldım
11 Temmuz’daki törene dair duygularını paylaşan Kudret Eryılmaz şöyle konuştu:
“Onlar dağdan inerken evlatlarımı görmüş gibi oldum. Onlardan gelen koku aynı çocuklarımdan gelen kokuydu. Onların konuşma yaptığı platform da tam güneşin önündeydi. Güneşin yönüde tam üzerlerindeydi. Bizde tam ön sırada oturmuş bekliyorduk. Oradan geldikleri zaman dedim ki ‘boyunuza posunuza kurban olayım.’ Her şeye rağmen barış diyoruz. Geride kalanlar anneleriyle kavuşsun.” HABER MERKEZİ












