Faşizmin adı ulusalcılık olmuş

Forum Haberleri —

.

.

  • Türkiye’de solculuk ve ulusolculuk görünümlü çevrelerin kendini ulusallık adına faşizme yatırması seçimle ya da dönemsel bazı durumlarla açıklanamayacak kadar ideolojiktir. 

ROBERT PEKÖZ
Ulusalcı (milliyetçi) olmak veya kendini böyle adlandırmak Türkiye'de en çok spekülasyon konusu yapılan argümanlardan biridir. Bu kavram insanlara subjektif, yanlış, bazen de bilinçli çarpıtmalarla dolu bir güzelleme şeklinde ulaşmaktadır. 

Devlet cephesinde sistemleşen milliyetçilik argümanı, TC’in oluşumu ile başlayan bir tarihi süreçtir. Bu inkarcı politik çizgi, Türkiye'deki diğer ulusal kimliklerin yok sayılması üzerine kuruludur. Bu kavramın topluma kabul ettirilmesi ile egemen ulus anlayışı, diğer etnik kimlikleri üzerinde fiili bir faşizme dönüştü.

Diktatör düne kadar her türlü milliyetçiliği ayaklar altına alıyordu. Bu tutmayınca son üç-beş yıldır milliyetçilik üzerinden yeniden toplumsal kutuplaşma yaratıyor. Milliyetçiliği kendine yeni bir koruma kalkanı haline getirdi. Erdoğan'ın kimi zaman ettiği bir kaç doğru cümle de gerçeği gizlemek ve oy avcılığına dönük manipülasyon olduğu açık hale geldi. Kürt Özgürlük Hareketini baş düşman gören Erdoğan ve ‘Cumhur ittifakı’, Ortadoğu’da Kürtlere karşı süreklileşen bir savaş hali içinde bulunuyor.

Ancak "ulusalcılık" kavramı üzerinden dönen tartışmalar  içeriksiz ve yanlış bir bazda yürütülüyor. İki şeyi mutlaka bir birinden ayırarak tartışmak ve anlamak zorundayız. Başka ulusların varlığını inkar temelinde şekillenen egemen ulusun "Ulusalcılığı" tarihsel olarak ilerici değildir. Konu ezen ulusun milliyetçiliğidir ve bu da oldukça açık bir gericiliktir. 

TC’nin egemen ulus politikası sömürgeci ve işgalci bir konumda bulunuyor. Bunun adı Kürdistan'a dönük süreklileşen faşizmdir. Bu gerçeği anlamayanlar, doğal olarak tartışmanın içeriğini anlamaktan zorlanıyorlar. Önce ulusal sorunla, egemen ulusun, "ulusalcılığın" birbirinden ayırmak zorundayız. 

Egemen ulusun ulusalcılığı ile, işgal altındaki bir ulusun, ulusal sorunu tanımlaması bir birine taban tabana zıt, tamamen iki farklı olgudur. Osmanlı’nın emperyalistlerce işgali ile birlikte  altına alınınca, ulusal sorun ortaya çıktı. Burada herkesin sahiplendiği ortak bir değer oluştu ve ulusal kurtuluş mücadelesi başarıya ulaştı. Ancak şu an Türkiye'de böyle bir durum yok. 

Sürekli manipüle edilen egemen ulusun bütünlüğü ve birliği, Kürt ulusal mücadelesine karşı bir önlem olarak gündemden çıkmıyor. Dış güçler söylemi bir bölünme ve saldırı esprisi içinde halka yutturuluyor.

Dış güçler lafı halkı aldatmak için yaratılmış basit oyundur. O halde sorun ne, olmayan bir durum neden gündemde tutuluyor. Başka bir gerçeği kamufle etmek için. Türkiye'de "egemen ulusun ulusalcılığı" ile sömürge ve işgal altındaki bir ulusun, ulusal sorun aynılaştırılarak bilinçli bir çarpıtma yaratılıyor. Faşizmin bu versiyonu solculuk hatta sosyalistlik sosuna bulanıyor ve solun bir kısmınıda etkiliyor. 

Türkiye’deki mevcut ulusalcılık yarattığı tahribat sonucunda da açığa çıktığı gibi ırkçılık, işgal, savaş, soykırımı ve inkarcılıktır. Kürtlerin ve diğer etnik kimliklerin, yani sömürge ve işgal altındaki ulusların, ulusal mücadelesi devrimcidir, sınıfsaldır. Egemen ulus işgaline karşı devrimci bir direniştir.

Tartışmalar eklektik ve yüzeysel bir bazda yürütülünce, ortaya halkları birbirine düşman eden sonuçlar çıkıyor. Ve bu son derece bilinçli ve örgütlü yapılıyor. Seviyenin düşürüldüğü, ırk ve mezhep üzerinden kutuplaşmanın yaratıldığı bir atmosfer oluşturularak hedefe gidilmek isteniyor. 21. yüzyılda ayıplanması gereken bir tartışma, egemen ulusun sağ ve sol tandansalı demogoları tarafında gündemden düşürülmüyor. 

MHP'nin ve Vatan Partisi'nin ideolojik ve politik söylemlerinden öne çıkan ırkçı söylemler, bugünkü şeriatçı iktidar tarafından, daha çok kullanılmaya başlanıldı. CHP içindeki bir "ulusalcı" kesimde aynı koronun içinde yer alıyor. Egemen ulus milliyetçiliği devletin üzerinde birleştiği bir konsept. Kürtler dendiği zaman bitlenmiş uyuza dönenler, Kürt realitesini bir türlü kabul etmek istemeyen bu ırkçı çevreler, "ulusalcılık" adına inkarcılığın baş yapıtını oluşturuyorlar. 21.yüzyılın en büyük insanlık ayıbına isimlerini özenle kazıyorlar.

Yaşadığı ülkeyi ve toprakları egemen güçlerinden bağımsız olarak, sevmek, doğup büyüdüğün toprakları maddi ve manevi olarak bağlanmak, ülkenin bütün öznel değerlerini savunmak ve korumak bir insanı sorumluluktur. Bu tarih gerçeğin "ulusalcılıkla" ilgisi yoktur. 

Dışarıdan gelen bir saldırıya karşı yaşadığın toprakları savunmak, direnişe geçmek ırkçılık değildir. Yapılması gereken tek şeydir. Biri gelecek oturduğumuz, ailelerimizin barındığı evi zorla bizden alacak. Ev bireyleri olarak sessiz kalacağız, direnmeyeceğiz, mülkümüze sahip çıkmayacağız. Bu mümkün mü "Allah aşkına". Kürt direnişi işte bu kadar haktır, arıdır. 

Bir güç gelecek yaşadığımız toprakları işgal edecek ve halk olarak direnmeyeceğiz öyle mi? Direnişe de bölücülük diyeceksin. Kürtlerin ulusal ve sosyolojik taleplerine bölücülük diyeceksin. Bu da mümkün mü. Ulusalcılık ancak fiili bir saldırıda veya bir işgal sırasında ortaya çıkabilir. "Ulusalcılık bu espri içinde görülürse bir anlam kazanır. Ancak böyle somut bir durum yoksa, söylenenler başka bir şeye hizmet içindir. 

Kürtlerin toprakları işgal altında bu bir realitedir. Türkiye’de ve Ortadoğu'da Kürtlerin bir ulusal sorunu vardır, bu da o realitenin devamıdır. Hiçbir demagoji bu gerçeği kirletemez ve inkarına yol açamaz. 

Kürt ulusal hareketi, devrimci bir harekettir ve sınıfsal bir niteliği vardır. Bu anlamda Türkiye’de solculuk ve ulusolculuk görünümlü çevrelerin kendini ulusallık adına faşizme yatırması seçimle ya da dönemsel bazı durumlarla açıklanamayacak kadar ideolojiktir. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.