Göğü toza, hayatı ateşe vererek savaştı…

Kadın Haberleri —

Jiyan Tolhildan (Selwa Yusif)

Jiyan Tolhildan (Selwa Yusif)

  • Jiyan Tolhildan ve temsil ettiği kadın direnişini bilinen teori, ideolojiler, politikalar ile anlamak neredeyse imkansız. Çünkü; fazla efsanevi, fazla büyüleyici, fazla gerçek olamayacak kadar olağanüstü bir fenomen olarak dünyanın orta yerinde duruyor Kürt kadın gerçeği. Belki Amazonlar biraz benzerlik gösterebilir ancak o da yetersiz bir benzerliktir. 

EZDA STARA

Jiyan Tolhildan’ın şahadetini anlamak için Rojava kadın devrimini ve son dönemlerde ABD ve Rusya izni ile gerçekleşen SİHA suikastleri ve işgal saldırılarının amacını yeniden belirtmekte fayda var. Arap selefi bir örgüt olan ve amacını başta Şii iktidara karşı olmak üzere şeriat devleti kurmak olduğunu açıklayan DAİŞ neden sadece Şengal ve Rojava olmak üzere sadece Kürdistan topraklarına saldırdı? 

DAİŞ, Türk devleti tarafından Kürtlere karşı kurulmuş bir örgüttür. Rêber Apo DAİŞ için ‘Ortadoğu'nun JİTEM’i’ dedi ve Kürtlere karşı kullanılacağı uyarısını yaptı. TC'nin DAİŞ gibi bir örgütü kurmasının iki nedeni vardı. 

Birincisi; Kürtlerin özgürlük mücadelesi Kuzey Kürdistan sınırlarını aşan, dört parça Kürdistan'ın kurtuluş paradigmasının somut şartlarını yaratan bir aşama yakalamıştı. Bu gelişme, dört sömürgeci devleti ve Lozan Antlaşması’nın kurucu ülkesi İngiltere’yi de ilgilendiren bir konuydu. 

Kürt-Arap-Ermen-Süryani halkların konfederal ittifakı

İkinci neden; Uluslararası hegemonya Ortadoğu'da Şii hilale bir müdahalede bulunacaktı ve bunun için selefi örgütleri ancak TC ile devreye koyabilirdi. NATO ülkelerinin vekaletini Kürtlerin özgürlük mücadelesinin tasfiyesi karşılığında kabul eden Türk devleti, Türk kuşatmasını Arap milliyetçiliği kuşatmasıyla tamamlayarak Kürtleri soykırımdan geçirme planını devreye koydu. Hem sömürge devletler hem NATO bu konuda Türkiye ile DAİŞ planında uzlaştılar; Rojava ve Şengal, DAİŞ yani Türk toprakları olacaktı. Ancak Kürtlerin ve enternasyonalist dayanışma güçlerinin hiç hesaplanmayan devrim yetenekleri, askeri başarıları ve Kobanê direnişi planı bozdu. DAİŞ girdiği her yerden YPG ve YPJ direnişi ile çıkarıldı, Kuzey Suriye dediğimiz nerdeyse Suriye'nin yarısını Kürt-Arap-Ermen-Süryani halkların konfederal ittifakı ile taçlandırdı. 

Bu savaşın evrensel niteliğini Kürt kadınlarının savaşçılığı ve kadın özgürlüğüne dayalı devrim karakteri belirlemişti. Hala resmi bir statü kazanmasa da kendine has biçimde evrensel olarak dokunulmazlık kazanmış durumda. İşte bu nedenler ile Türkiye'ye işgal alanları açarak, SİHA'lara suikast izni verilerek Rojava devrimi çökertilmek isteniyor. Bu çökertme planında amaç planın başlangıcına dönmektir ve bu nedenle YPJ'yi özel olarak hedefledikleri de ortada. Türkiye DAİŞ yenilgisinin intikamını almak ile birlikte, devrimi zayıflatmak için kadın direniş güçlerini zayıflatmak gerektiğini düşünüyor. DAİŞ'i yenen ve yenecek kadınlar özel olarak hedefleniyor. YAT komutanı Jiyan Tolhildan bu anlamda özel hedeflenmiştir. Peki başaracaklar mı? Elbet de hayır! Neden başaramayacaklarının cevabı aşağıda Jiyan’ın şahsında aktaracağımız gerçeklerdedir.

Yokluktan ‘var’ı yaratmak

Şehit Jiyan Tolhildan 1998’de Rêber Apo Suriye sahasından çıkarılarak Türkiye'ye teslim edilmesine varan başlangıcında komploya karşı net tutum alarak çocukluk arkadaşı Nurşin ile katılım gerçekleştirir. 12 yıl boyunca Zagroslar olmak üzere dağlarda özgürlük direnişi içinde yer alır. Ağabeyi şehit olan Jiyan, 2012 yılında Rojava devriminin başlaması ile doğup büyüdüğü topraklara geri döner. Amudê’de YHG (Yekineyên Hezên Gel) çalışmalarını yürütür. Jiyan’ın temel özelliği yokluktan var'ı yaratmaktır. Bunun için gerekli olan havayı yaratmaktır, yani an'ın ruhunu açığa çıkarmak gibi zor bir kabiliyettir bu. O ünlü Qamışlo askeri yürüyüşünün planlayıcılarından biridir; orada yaratılan hava ile Rojava halkında kendine inanç ve güven duygusunu uyandırırlar. Sadece Qamişlo mu? Hayır bütün Kürtler, bütün dünya DAİŞ'e karşı ortaya çıkmış kadın ve erkek savaşçılardan bu inancı kavramıştı.

Jiyan, El Nusra çeteleri saldırılarının başlaması ile Serêkanîye’nin kurtarılması hamlesine katılır. Jiyan’ın Serêkanîye savaşında oynadığı rolü arkadaşı Sara şöyle anlatıyor:

Silahtan etkili zılgıtlar…

“Silah yoktu, cephane yoktu, rext hiç yoktu ama Jiyan arkadaş büyük bir coşku ile cihazlar üzerinden güçlere direniş morali veriyordu. Eylem anında attığı zılgıtlar çeteleri şaşkına çevirmiş, panik yaratmıştı. Hatta bir erkek arkadaş ‘Dağda da kadın arkadaşların savaş sırasında attığı zılgıtları duymuştum ancak Jiyan arkadaş'ın zılgıtlarını duyunca ve o zılgıtların etkisini görünce müthiş etkilendim, silahtan etkiliydi zılgıtları’ demişti. El Nusra bunun üzerine kadın direnişçileri hedefine koydu. Erkek arkadaşlar kadın arkadaşların esir düşmesi vb. durumda çetelerin yapabilecekleri savaş suçları nedeniyle kadın arkadaşların çatışma alanı dışına çıkmasını istedi. Jiyan arkadaş bu öneriye şiddetle karşı çıktı. Hatta sadece savaşmıyordu, diplomasi, eğitim, örgütleme nerede boşluk varsa o işi yapmaya gidiyordu. Onu uzun süre önce tanıdım; dağlarda birlikte kaldık, Rojava'da birlikte savaştık. Jiyan arkadaş her zaman sevgi doluydu, her zaman coşkulu, askeri yönü ile güven duyulan bir arkadaştı. Her şeyi severek yapıyordu. Girdiği her ortama başka bir heyecan katıyordu. Şunu diyebilirim: Jiyan, jiyan kir”

Halep’in ilklerinden…

Jiyan Tolhildan, Serêkanîye savaşından sonra Halep savaşında ilk kadın yönetimi görevi ile yer alır. Halep savaşı hem rejime hem çetelere karşı verilen bir savaştır. Halep'i görenler bilir, savaş Kürtlerin bulunduğu Şêxmaqsut bölgesinde yaşanmıştır. Ki Şéxmaqsut’ta yaşanan tam olarak bir devrimci halk savaşıdır. Rojava'ya göre çok daha sınırlı ve zor şartlarda yürütülen bu savaşta Jiyan, halkın ve yoldaşlarının kalbinde unutulmaz yer edinir. 

Daha sonra DAİŞ'i bitirme Baxoz operasyonunda saha komutanlığı düzeyinde yer alır. İşte O; DAİŞ'in birbirine zincirli kadınları sattığı köle pazarı Reqa Meydanı’nda Kürt kadınlarının zafer bildirisini Rêber Apo flamaları altında okuduğu o kadınların komutanlarından biri. İşte O; siyah çarşaflarını zılgıtlarla atarak renkli elbiseleri ile YPJ'nin kollarına koşan kadınları kurtaran komutan. 

Sormak istiyoruz;, var mı böyle bir savaş ve zafer? Var mı böyle sarı çöllerde yere vurdukları ayaklarıyla dünyayı sarsan kahramanlık destanları? Varsa söyleyin bize, o destanlara selam duralım. Yoksa lütfen bunu bir kendimize övgü olarak almayın, öyleyse dünya eğilmeli bu kadınların önünde...

‘Acının içinden geçiyoruz’

Jiyan Tolhildan için onu tanıyan kime sorsanız cesaretli, zeki, sevgi dolu, güvenilir ve inançlı biri olduğunu söyler. Duyguları ön planda olan Jiyan’ın en çok zorlandığı şey şahadetlerdir. En son Tolhildan’ın şehadeti ruhunda derin bir acı yaratır. Şehit Atakan’ın “Acının içinden geçiyoruz. Eğer durup düşünürsek kaldıramayız” dediği hala açıp bakamadığımız acılarımız. 

‘Sevgi iyidir; çünkü zordur sevgi’

Yaşamı ve dünyayı inşa edenin düşünce değil, duygu olduğuna inananlardanım. Duygular düşünceleri yaratır, şekillendirir ve değiştirir. Aynı düşüncenin güzel duyguda yıldızlar gibi parlak, kötü duyguda karanlık olmasının vardır bir sebebi. Rilke'nin “Sevmek iyidir, çünkü zordur sevgi” sözleri belki de buna işaret ediyordur. Devamla Rilke sevginin neden zor olduğunu şöyle açıklar; “Sevgi yüce bir nedendir tek kişinin olgunlaşıp kendi içinde bir varlık sahibi olmasını, dünya olmasını, bir başkası uğrunda dünya olmasını sağlayan... Onu başkaları arasından seçip büyük bir misyonu gerçekleştirmeye buyur eden çağrıdır.”

Şehit Jiyan Tolhildan ve temsil ettiği kadın direnişini burdan anlamaya çalışmak bana daha anlamlı geliyor. Tarih ve güncel gerçek içinde benzersiz bir örnek taşıyan Kürt kadın gerilla ordusu YJA-Star, Rojava YPJ ve Şengal Ezidi kadın ordusu YJŞ bize gerçeği yeniden yorumlamayı gerektiriyor. Bilinen teori, ideolojiler, politikalar ile anlamak neredeyse imkansız; çünkü fazla efsanevi, fazla büyüleyici, fazla gerçek olamayacak kadar olağanüstü bir fenomen olarak dünyanın orta yerinde duruyor Kürt kadın gerçeği. Belki Amazonlar biraz benzerlik gösterebilir ancak o da yetersiz bir benzerliktir. 

Silahlı kadınlar bir fırtına gibi o kahredici çöle doğru iniyor…

Bir an'da gerçekdışı biçimde karanlık içinden gelen siyah adamlar binlerce Kürt kadınını pazarlarda satmak için kaçırıyor, binlerce Kürt erkeği öldürüyor, şehirler yıkılıyor. Diğer yandan dünyanın en yüksek dağları Zagroslar’dan ve Rojava'nın sarı ovalarından silahlı kadınlar bir fırtına gibi o kahredici çöle doğru iniyor ve dünyanın en karanlık ordusu DAİŞ'i yeniyor. Ve dünya hayretler içinde bir sevince tutuluyor. Ne mitolojide, ne tarihsel olaylarda, ne dünya edebiyatında ne böyle bir gerçeğe, ne de böyle bir hayal gücüne rastlamayamazsınız. İlk defa erkekler ordusuna karşı kadınlar ordusu çıkmış, göğüs göğüse çatışarak, göğü toza, hayatı ateşe vererek savaşmıştı. İlk defa savaşmanın yanında kadınlar vahşi erkekler ordusunu yeniyordu. İnsanlığın şafağından bugüne ilk defa bir savaş zaferi vardı bu kadınların.

Bu nasıl bir kadın savaşçılığıydı? Nasıl oluyordu da dünyanın en büyük ordularının karşısında direnemeyip kaçtığı bu karanlık erkekler ordusunun karşısına Kürt kadınları çıkmıştı? Herkeste teori vardı, herkeste silah vardı, herkesin onlarda hiç olmayan herşeyi vardı ama onların hiçbir şeyi yoktu. Hölderlin’in “Neden, ruhunda böyle müthiş sevinç ve acı değişip duruyor? Çünkü senin herşeyin var ve hiçbir şeyin yok” dediği olmak biçimiydi. Onlarda olup da herkeste olmayan neydi? 

Duygu... 

Köleliğe duyulan nefret duygusu, öldürülmeye duyulan acının duygusu, aşağılanmaya duyulan kin duygusu, yine zamana yenilme korkusu, yine kaybetme endişesi, yine yok edilme dehşeti, onurun incinme şiddeti, lanetli kadere dayanılmaz tahammülsüzlük... 

Tarumar edilen ülkesine duyduğu derin aşk, kızkardeşlik sevgisi, yaşam da çiçek açma tutkusu, varolmaya duyulan istek, yarım kalmış dünyanın olmak ve gerçekleşmek sevinci, hayata akış coşkusu...

Bu Apocu ruhtu. 

Büyüsünü kaybetmiş dünyanın büyüsü işte. Her şeyin fazlasıyla gerçek olduğu ve herkesin gerçeğe fazlasıyla uyumlu olduğu bu dünyaya bir düş, bir hayal ve gerçek dışı kalabilme yeteneği ve kaybedilmiş heyecan olduklarını hatırlatıyordu bu kadınlar. Tıpkı şair Rojen Barnas'ın “Sira sibê li ba bû dara hewrê veciniqî û hişyar bû” dizelerindeki gibi bir uyanış ürpertisiydiler.  

‘Sevdiklerini kaderine bırakamazsın’

Sevginin şöyle bir buyruğu vardır: “Sevgiyi gerçek kılan şey mücadeledir. Sevdiklerini kaderine bırakamazsın.” Jiyan, işte sevgisinden başka hiçbir şeyi olmayan, sevgiden başka bir şeyi olmasını da istemeyen ve sevdikleri hiçbir şeyi kaderine terketmeyen yüce kadınlardan biriydi. Bu mutlak bir sözleşmeydi. Mülkiyet dünyasından sınırsız kopuş ve eski dünyanın bağlarından sonsuz boşanmaydı. 

Zaten ızdırap çiçekleri ile dolu değil miydi dünya? Suları acı, göğü yeterince harabe değil miydi? Şu hayat bahçesine artık kendi çiçeklerimizi ekmenin, göğe kendi yıldızlarımızı serpmenin, ırmaklara kendi sularımızı akıtmanın zamanı değil miydi? 

Zamanıydı; ve tüm bunları yapmak için kadınların sevgilerinden başka hiçbir şeyi yoktu. 

Şehit Jiyan'ın hayatı ile ilgili beni en çok etkileyen şey; çocukluk arkadaşı Nurşin ile katılım yapmak için köyden ayrılırken ailelerinden gizlenmek için zeytin ağaçlarının üzerinde saklanmalarıydı. Zeytin ağacının kalbinde kurdukları düş uzun bir savaş, acı, kan, gözyaşı ırmağı ile gerçekleşecekti. Şehadete ulaşıp Efrîn'in zeytin ağaçlarına yolculanırken geride yüreği ve kanı ile yarattığı özgür Rojava ülkesini bıraktı. Düşü gerçek, acıyı sevinç, köleliği özgürlük etmişti. Biliyoruz ki derin bir dert ile şehadete ulaştı. O Efrîn'in kurtuluşu için kararlaşmış ve ona hazırlanıyordu. Bize bıraktığı emanet Efrîn’in özgürleştirilmesi kararıdır. 

Canımız Jiyan yoldaş, seni Çiyayê Kurmenc’in doruğunda yeniden al bayraklara sarıp bir zeytin ağacının kalbine saklayacağız. 

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.