Görünmeyen 'yavaş şiddet'

Toplum/Yaşam Haberleri —

Sofya / Foto:AFP

Sofya / Foto:AFP

  • “Kişisel şiddette değişimi ve dinamizmi hemen görürüz. Yapısal şiddet ise sessizdir, kendini göstermez. Durağan bir toplumda kişisel şiddet kayıt altına alınırken, yapısal şiddet etrafımızdaki hava kadar doğal görülebilir.”

RİCHARD FİSHER - Çeviri: Serap GÜNEŞ

Her şiddet hızlı değildir. Richard Fisher, toplumda göz önünde olmayan, görülemeyecek kadar yavaş gerçekleşen bir şiddet türü olduğunu söylüyor.

Şiddet nedir? En bariz haliyle, ete sıkılan bir kurşun, boyna inen bir diz ya da linççi bir kalabalıktır. Hukukta, suç işleme amaçlı, aile içi, cinsel, alkol kaynaklı şiddet vardır. Savaş alanında ise devlet onaylıdır. Şiddet çoğu zaman kendisine atfedilen sıfatlarla anlaşılır; bazıları için gerekli ya da orantılı olabilirken, diğerleri için bazen anlamsız, çoğunlukla acımasız ve asla haklı gösterilemezdir.

Başka bir şiddet

Yine de, haber başlıklarında ve mahkeme salonlarında anlatılan türün yakınından bile geçmeyen bir başka şiddet türü daha vardır. "Yavaş şiddet" olarak adlandırılan bu türde zarar ve hasar yıllar ya da on yıllar boyunca devam eder. Failler belli olmayabilir, ancak kurbanlar bellidir. Yavaş şiddet nasıl, nerede ve kime karşı gerçekleşir?

Yavaş şiddet fikri 1960'lara kadar geri götürülebilir, ancak o zamanlar böyle adlandırılmıyordu. "Barış çalışmalarının babası" olarak bilinen Norveçli sosyolog Johan Galtung 1969'da şiddetin yumruk ya da silahtan daha fazlası ile uygulanabileceğini savundu. Şiddetin "yapısal" da olabileceğini ileri sürdü.

Yapısal şiddet

Galtung'a göre bu tür şiddet, bir toplum, sosyal ya da sağlık alanındaki eşitsizlikler, ırkçılık, cinsiyetçilik ya da başka sistematik yollarla vatandaşlarına ve onların mülklerine genellikle görünmez bir şekilde zarar verdiğinde ortaya çıkar. Mağdurların yaşamları kısalır ve hem bedensel hem de psikolojik olarak acı çekerler. Ancak etki somut olsa da, suçu tespit etmek daha zordur.

Galtung, "Kişisel şiddet kendini gösterir, görünür bir şeydir" diye yazmıştır. "Kişisel şiddette değişimi ve dinamizmi hemen görürüz - sadece dalgaların üzerindeki dalgacıkları değil, sakin sulardaki dalgaları da. Yapısal şiddet ise sessizdir, kendini göstermez - esasen statiktir, sakin sulardır. Durağan bir toplumda kişisel şiddet kayıt altına alınırken, yapısal şiddet etrafımızdaki hava kadar doğal görülebilir."

Gecikmiş yıkım şiddeti

Bu şiddet nasıl fark edilmeden kalabiliyor? Bunun başlıca nedenlerinden biri hızıdır.

Princeton Üniversitesi'nden çevreci ve edebiyatçı Rob Nixon'ın "yavaş şiddet" terimini ortaya atmasının üzerinden on yıl geçti. Galtung gibi o da yapısal olan bir şiddet türünü tanımladı, ancak bunun uzun yıllar, hatta nesiller boyunca yaşanabileceğine dikkat çeken ilk kişi oldu. Bunu, "Yavaş yavaş ve gözlerden uzakta, zaman ve mekana yayılmış gecikmiş bir yıkım şiddeti, tipik olarak şiddet olarak görülmeyen yıpratıcı bir şiddet" olarak tanımlamıştır.

Nixon'a göre yavaş şiddet, uzun vadeli kirlilik, iklim değişikliği veya nükleer serpintinin "yavaş yavaş ortaya çıkan çevresel felaketleri" içinde gömülü olarak bulunabilir. Ancak aynı zamanda hiç kimseyi veya kurumu suçlayamayacak kadar yavaş bir hızda bireyleri ve toplulukları etkileyen birçok zarar türünü de tanımlayabilir.

Net faili yoktur

Hızlı şiddet gibi, insanlar hala acı çekmekte ve hatta ölmektedir, ancak failler dağınıktır ve genellikle kovuşturma kapsamı dışındadır. Suçun bir kısmı, bir ekosistemi yasal ve kolektif olarak incelikle kirleten bütün bir endüstriye ait olabilirken, bir kısmı da yıllar önce uzak bir başkentte yazılmış bir hükümet politikasına ait olabilir. Mesele şu ki, yavaş şiddetin her zaman net bir faili yoktur.

"Yavaş şiddet, neyin zarar teşkil ettiğine dair tahayyüllerimizi genişletmeye kışkırtır bizi. Zaman içinde asıl nedenlerinden kopan şiddet biçimlerini ciddiye almaya zorlar" diyor İngiltere'deki Nottingham Üniversitesi'nden coğrafyacı Thom Davies.

Zehirli coğrafyalar

Davies, "zehirli coğrafyalar" olarak tanımladığı ve bu tür zararların açıkça görülebildiği yerler üzerinde çalışıyor. Bu yerler bir mülteci kampı, atığa gömülmüş bir köy ya da Çernobil'in etrafındaki bölge olabilir. 2019 yılında, Louisiana'daki Mississippi Nehri boyunca uzanan "kanser sokağı" vakasını özel olarak incelemiş. Burası ABD'nin en kirli bölgelerinden biri ve yavaş şiddet kavramının orada gözlemlediklerini tanımlamak için yeni bir mercek sağladığını görmüş.

Davies, bölgedeki etnografik çalışmalarını anlatan bir dergi makalesinde, "Mississippi Nehri'nin aşağı yatağı Batı Yarımküre'deki en yoğun kimyasal tesis kümesine ev sahipliği yapıyor" diyor.

Kanser sokağı

Davies, yakınlardaki kırsal Freetown yerleşiminde, bu endüstriyel manzaraya bu kadar yakın yaşayan insanlarla deneyimleri hakkında görüştü. Davies, Daisy adlı bir bölge sakininin yıllar boyunca toplumunda meydana gelen değişiklikleri nasıl gözlemlediğini anlatıyor. "Daisy, yetmiş yıl boyunca kirliliğin yavaş yavaş birikerek bölgeyi etkilediğine tanık olmuş: istilacı kimyasal kokular, söylentilere konu olan yüksek kanser oranları ve bir zamanlar yeşeren bahçesindeki bitki örtüsünün solması. Zaman zaman 'hava o kadar gaz dolu ki nefes almakta zorlanıyorsunuz' diyor."

Kanser sokağında yaşayanlar genellikle düşük gelirli siyah Amerikalılar. Freetown bir zamanlar Pedescleaux-Landry şeker plantasyonunun bir parçasıydı ve eski köleler tarafından kuruldu. Daisy'nin ailesi arazilerini 1800'lerin sonunda satın almış. Davies'e, "Bu kimyasal tankları ve diğer şeyleri koymaya başlamadan önce burada yaşamak çok güzeldi," diyor. "Gerçekten öyleydi. Yaşamak için gerçekten güzel bir yerdi. Her şey sağlıklıydı."

Zihinsel şiddet

Davies, başka bir Louisiana topluluğunda yavaş şiddetin farklı bir şekilde ortaya çıktığını söylüyor. Isle de Jean Charles adlı dar bir arazide yaşayanlar, iklim değişikliğinin etkilerinin her geçen yıl daha da yaklaştığını görüyorlar. Davies, "Mississippi'nin setleri gittikçe yükseliyor ve evlerine gittikçe daha fazla su girdiğini ve sel olduğunu fark ediyorlar" diyor. "Kimse boğulmayacak ama bu yavaş oluyor ve psikolojik olarak bu son derece zarar verici." Davies'e göre yavaş şiddet, fiziksel olduğu kadar zihinsel de olabilir.

Bu zarar kategorisiyle ilgili kilit nokta, eşitsizlikten kaynaklanıyor olması. Galtung 1960'larda yazarken, bu tür şiddetin, bir kişinin daha iyi bir hayat yaşamasının engellendiği bir potansiyel kısıtlamasını temsil ettiğine dikkat çekmişti. Mesele şu ki, bu durum tüm toplumları değil, bazılarını etkiliyor. Daha fazla ayrıcalığa sahip olanlar bundan kaçabiliyor.

Yavaş şiddet, hızlı şiddeti de arttıran bir etki yapıyor. "John Henryizm" etkisi buna bir örnek olabilir. Bu, bazı toplulukların eşitsizliğe ve ırkçılığa rağmen gelişmek adına yaşadıkları stresin, ortalamanın üzerinde kardiyovasküler sağlık sorunlarına yol açabileceğini öne süren bir teori. Davies, Louisiana'nın Baton Rouge bölgesinde yaşayan düşük gelirli birçok kişinin de Covid-19 salgınından orantısız bir şekilde etkilendiğini söylüyor.

Gösteriden yoksun

Yavaş şiddet, manşetlere çıkamayacak ya da öfke uyandıramayacak kadar artmış olabilir, ancak Davies bunun herkes için gizli olmadığı konusunda uyarıyor. Nixon bunu "gösteriden yoksun" ve "sinematik olmayan" olarak tanımladı ki bu doğru. Ama tamamen görünmez mi? Bu kimin baktığına bağlı.

"Yavaş şiddete maruz kalan insanların yaşadıkları deneyimlere bakarsanız, ekosistemlerinde ve çevrelerinde meydana gelen kademeli değişiklikleri fark edebilirler" diyor. On yıllar ya da nesiller boyunca gerçekleşse de, bunu yaşayanlar onu yeterince iyi tarif edebilirler. Dolayısıyla, yavaş şiddetin belirgin bir faili olmayabilir ve hızı kayıt altına alınmasını, cezalandırılmasını veya dava açılmasını zorlaştırabilir - ancak asıl önemli olan, her zaman hissedilmesidir.

Kaynak: BBC

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.