Grup Yorum üyelerinin irade savaşı
Forum Haberleri —

Zeki AKIL
Grup Yorum üyeleri ölüm orucuna girmişlerdi. Talepleri iktidarı ve yasaları zorlayan talepler değildi. Sözü edilen istekler normalinde engellenmemesi ve yerine getirilmesi gereken isteklerdi. Keyfi takip ve tutuklanma olmasın, konserler engellenmesin, deniyordu. Düşünce özgürlüğü ve ifade hakkı Türk anayasasında da yer alıyor.
AKP-MHP iktidarı faşist bir sistemi kurumlaştırmak istediği için farklı renklere ve düşüncelere yaşam hakkı tanımak istemiyor. On binlerce insan düşüncelerinden ve siyasi tercihlerinden ötürü işten atılıyor ve hapishanelere dolduruluyor. Milletvekilleri, belediye başkanları, akademisyenler, basın mensupları içeride. 12 Eylül askeri mahkemelerinden daha beter bir zorbalığın ve hukuksuzluğun mahkemeleriyle yüz yüzeyiz.
Erdoğan tam bir gözü karalıkla krallık, despotik bir yönetim inşa etmekle meşgul. MHP’yi de yanına alarak ırkçı ve faşist bir zihniyetle hedefine ulaşmaya çalışıyor. Erdoğan iktidarda yirmi yılını doldurmak üzere ama hırsı o kadar sınırsız ki, ölümüne iktidara yapışmış, bu ülkeyi kanlı maceralara sürüklemede hiç tereddüt etmiyor. Bu ülkenin çocuklarını iktidarına kurban etmeyi olağanlaştırıyor.
Grup Yorum üyelerinin ölüm orucuna girmesini doğru bulmayanlar olabilir. Mücadelelerini ve direnişlerini farklı zeminlerde sürdürebilirlerdi diyenler çıkar. Özcesi eyleme dönük farklı görüşler ve eleştiriler anlaşılırdır. Ancak Erdoğan iktidarının faşist karakterini ve yıkıcılığını mazur gösterme yoluna gidilemez. Bu eylemler AKP-MHP iktidarının ırkçı ve faşist yüzünü, gaddarlığını güçlü biçimde deşifre ediyor.
AKP basını Erdoğan’ın iktidarı altında ölüm oruçlarının olduğunu hiç haber yapmıyor. Türkiye’de baskılar ve direnişler yokmuş gibi davranıyorlar. Çünkü aldıkları talimat o yönlüdür. Vicdanlar karartılmış, ülkenin de karanlıklar içinde kalmasına çalışılıyor. Ama Ragıp Zarakolu gibi yaşamı zorbalığa ve faşizme karşı mücadeleyle geçmiş birisinin makalesinden kendilerine mağduriyet çıkarmaya, darbeye çağrı gibi akıl dışı gerekçelere sarılmaya çalışıyorlar. Aslında AKP’nin ne kadar gerçeklerden koptuğu, Türkiye halklarına vereceği bir şeyi kalmadığı, yalan ve dolana iktidarını yürüttüğünü gösteriyor. Ama ölüm orucundan ötürü cenazelerin kaldırılması gibi ülkenin gerçeklerini de gizlemeye çalışıyorlar.
Gizleme, çarpıtma ve örtbas etme Türk egemenlerinin en iyi bildiği şeylerdir. Uzun yıllar Ermeni Soykırımını yok saymaya ve gizlemeye çalıştılar. Aynı şekilde Dersim, Palu ve Koçgiri gibi Kürtler üzerindeki katliamları ve yıkımları gizlediler. Asuriler ve Rumlara karşı yapılanlar da öyle. Ne zaman ki, Ermeniler örgütlenip dünyada soykırımı işlediler onlar da karşı propagandaya başladılar. Şimdi de Kürtlere karşı katliamlar ve korkunç bir psikolojik savaş yürütüyorlar. Kürt sorununu terör sorununa indirgeyelim ve ezmek için bütün fırsatları kullanalım, diyorlar.
Tarihsel deneyimleri bu konularda fazla olduğu için Grup Yorum’un eylemlerini de doğal ki, vermezler. Verseler de karalama ve ötekileştirme temelinde vereceklerdir. Erdoğan ecdadımız soykırım yapmamıştır, yapmaz, diyor. Ecdadının yarım bıraktığını kendisi tamamlamaya çalışıyor. Bir zamanlar Dersim katliamını kabul ediyordu. Dersim katliamın yapanlar da ecdadı değil miydi? Şimdi o mirasın üzerinde iktidarda değil mi? Tek devlet, tek millet, tek bayrak gibi tekçi zihniyet o ecdatlarının amentüsü değil miydi? Bu kavramların Erdoğan’ın icatları olmadığı ortada.
Erdoğan ve onun gibi iktidar düşkünleri bu yazının asıl konusu değil. Grup Yorum üyeleri şahsında sergilenen yüksek irade ve inanç, adanmışlığın toplum tarafından görülür hale getirilmesi gerekiyor. İktidar basını bunu gizlemeye ve etkisini kırmaya çalışır. Buna izin vermemek gerekir. Dikkat edilirse basit çıkarlar ve küçük kırıntılar için Erdoğan ve AKP’nin etrafında yaltaklananlardan geçilmiyor. Onurunu, vicdanını satanlar o kadar çoğalmış ki! Ayrıca birçok bilinçli, olan bitenin farkında olan insan da işini yitirmemek, çıkarlarını riske atmamak için suskun kalıyor. Erdoğan o kadar bilinçli, herkesi büyüleyen kalibrede birisi midir? Hayır. Aslında lümpen yanı ağır basan birisi. Türkiye’nin büyük bir aydın, entelektüel birikimi var. Nasıl oldu da Türkiye halkı bu kadar susturuldu. Herkes susmuş demiyoruz ama bir sinme, geri çekilme ve yoğun kaygılar yaşanmıyor değil. Grup Yorum üyeleri üç yüz günü aşan ölüm orucu direnişi yürüttüler. Bu çok uzun bir zaman. Ancak direniş çok geç kamuoyuna yansıtıldı. Sahiplenmesi, gündeme girmesi gecikti. Bu da demokrasi güçlerinin özeleştiri ekseninde ele alması gereken bir konudur.
Birçok insan, çevre çıkarları için suskun kalıp geri çekilirken veya uzlaşırken Helin Bölek gibi genç insanlar faşizmin saldırılarına cepheden göğüs gerdiler. Öyle zor bir eylem tercih ettiler ki, bunu sözle ifade edebilmek imkansızdır. Aylarca gram gram eriyerek ölüme gitmek yüksek bir irade ve adanmışlık gerektiriyor. Yüksek bir ruh ve faşizmi kesin reddediş vardır. Siyasi görüşleri, şu bu yanları bir yana. En zor ölümü göze alarak faşizmle uzlaşmamaları çok çarpıcıdır. Onlar da diğer insanlar gibi hapis yatabilir, direnişleri farklı boyutlarda sürdürebilirlerdi. Kimse de niye ölmüyorsunuz veya Ö. Orucuna girmiyorsunuz demezdi.
Mustafa Koçak gibi genç bir insan adil yargılanma hakkı için böyle zor bir ölümü göze alıyor. İbrahim Gökçek gibi devrimci bir yürek ve sanatçı bir ruh türkülerine gem vurulmasına ölümüne rağmen itiraz etti. Hapisten çıktıktan sonra da eylemini sürdürdü. İbrahim Gökçek, ölüm orucunu 223. gününde eylemine ara verdi ve hastahaneye kaldırıldı. İki gün sonra da yaşamını yitirdi.
Dünya İbrahim Gökçek’in dinginliğine ve kararlığına basın aracığıyla tanıklık etti. Helin’in şehadetinden sonra talepleri kabul edilseydi kurtarılabilirdi. Ancak faşizmin kaygısı kurtarmak ve insan yaşamı değildir. Onların ki, sindirme ve irade kırmadır. Ancak Grup Yorum üyelerinin yüksek irade ve adanmışlıkları AKP’nin korkak ve kanlı yüzünü daha görünür kılmıştır. Eylemdeki avukatların ve diğer direnişçilerin yalnız bırakılmaması ve direnişin daha geniş alanlara yayılması gerekir.