Hem emeğimiz hem ömrümüz çalınıyor

Dosya Haberleri —

Amasra maden faciası/foto:AFP

Amasra maden faciası/foto:AFP

Enerji-Sen'in Kurucu Genel Başkanı Kamil Kartal, Amasra’daki maden faciasını gazetemize değerlendirdi:

  • Kader, fıtrat gibi ifadelerle açığa vurulan şey dini argümanlarla toplumu etkisiz kılmak olduğu kadar, sermayeye yol vermek, yargıya ve denetim birimlerine de yön tayini anlamı taşıyor. Fakat en korkunç olan iktidar ‘Ben her koşulda ama her koşulda sermayeyi korurum’ diyor. Geçmiş iktidarlardan farkı da bu pervasızlığıdır.
  • Sayıştay’ın 'grizu patlaması'na ilişkin uyarısının yer aldığı 2019 raporunda, olması gereken işçi sayısının yarısı kadar bir işçiyle üretim yapmanın işçilerin fiziki olarak yıpranmasına, kazalara, meslek hastalıklarına sebep olacağı belirtiliyor. Yani olması gerekenin dörtte bir işçiyle burada üretim sürdürülmüş.
  • Sınıf örgütleri ve sendikaların, iktidara, sermayeye, bu sömürü ve ölüm düzenine karşı mücadele etmeleri zorunludur. Çünkü Soma’da, Amasra’da, Karadon’da, Kozlu’da, Dursunbey’de ve benzeri birçok yerde gördüğümüz ve yaşadığımız şey; artık yalnızca emeğimiz çalınmıyor, canımıza da kastediliyor.

MASİS HESKİF/ANKARA

Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ndeki maden ocağında 14 Ekim’de 'grizu patlaması' meydana geldi; 87 işçinin olduğu madende 41 kişi yaşamını yitirdi. 11 işçi ise yaralandı. Bu iş cinayetine Türk Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan, yine "kader" açıklaması yaparken, 41 işçinin cansız bedenine 17 saatte ulaşılmasını ise bir başarı olarak açıkladı. Oysa facianın yaşandığı madenin etrafında bekleyen aileler için 17 saat hiç de kısa bir süre değil. Anneler, eşler, çocuklar, 41 canın umutla kurtarılmasını beklerken, 17 saatin sonunda yıkıldı. İşçilerin gaz kokusu aldığı ve yetkilileri uyardığı ortaya çıktı. Ancak uyarıları dikkate almayan yöneticilerin, "Bize sizin keyfiniz değil kömür lazım" dediği belirtildi.

Kamil Kartal

Sayıştay raporu

Maden faciası hemen sonrasında Sayıştay'ın, “TTK 2019 Yılı Denetim Raporu”nda maden ocağında ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin arttığı tespitinde bulunduğu da ortaya çıktı. Sayıştay, aynı raporda, “Yeterli sayıda işçi hazırlanmadığı için iş güvenliğinin riske atıldığı” uyarısında bulunmasına rağmen hiçbir tedbir ve denetim yapılmadığı ortaya çıktı. Enerji-Sen'in Kurucu Genel Başkanı Kamil Kartal ile Amasra’daki maden faciasını, ihmaller zincirini ve iktidarın rolünü konuştuk. 

Amasra’da yaşanan iş cinayetinin 2017 ve 2019 yıllarındaki denetim raporlarında belirtildiği gibi “geliyorum” dediğini ifade eden Kartal, şu an açıklanmıyor olsa da Çalışma Bakanlığı ve Enerji Bakanlığı’nın denetimlerinde de benzer eksikliklerin raporlanmış olmasının muhtemel olduğunu söyledi.

Temize çıkma derdindiler

Facianın ardından ortaya çıkan bilgileri değerlendiren Kartal, “Amasra katliamına ilişkin olarak şu an çok fazla bilgi yok. Daha önceki deneyimlerimizle, işçilerin aktarımları ve uzmanların açıklamalarından çıkardığımız sonuçlar üzerinden değerlendirme yapmaya çalışıyoruz. Ne kurum ne de bakanlık yetkilileri kamuoyunun dile getirdiği sorulara ve kuşkulara yönelik açıklama yapmadılar, yapmıyorlar, yapmayacaklar. Bunun yerine Sayıştay raporunu ve bu rapor üzerinden söylenenleri yalanlamaya çalışıyorlar. Oysa burada 41 kişi öldü ve yetkili durumda olanlar suskunluğu ve kamuoyunu yönlendirmeyi seçtiler” dedi.   

Suç ortada

Sadece Amasra değil, bilinen bütün iş cinayetlerinin açık bir ihmalin sonucu olduğuna dikkat çeken Kartal, şunları aktardı: “Çünkü ölümler öncesi gerek ilgili bakanlıkların müfettişleri, gerek diğer devlet kurumları, gerekse de meslek örgütleri raporlarıyla, yaptıkları açıklamalarla tespit ettikleri eksikliklerin işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından riskler oluşturduğunu belirtmişler. Örneğin; Sayıştay, Amasra’daki işletmede yetersiz işçi sayısının oluşturduğu risklerden, yeraltında kullanılan bazı alet ve makinaların alev sızdırmazlık özelliği taşımadığına kadar onlarca tespit yapmış. Yalnızca 2019 denetim raporu bile dikkate alındığında bu işletmenin belirtilen eksikliklerle üretime devam ettirilmesi bile başlı başına ihmal, hatta suçtur.”

İktidar acıyı parayla satın alıyor

Erdoğan başta olmak üzere devlet yetkililerin ‘kader, fıtrat’ gibi söylemlerinin kabul edilir hiçbir yanı olmadığını kaydeden Kartal, “Bu koşullarda ‘kader’ demek, ‘fıtrat’ demek olayın üstünü örtmekten öte toplumu yukardan aşağıya dinsel motiflerle biat ettirmeyi temel almakta ve acıları parayla satın alan bir rıza kültürü oluşturmaktadırlar” ifadelerini kullandı.  

Denetleyecek personel yok

Maden ocaklarındaki denetimlerin bir takvim esasına göre yapılması gerektiğinin altını çizen Kartal, iktidarın neo-liberal politikalardaki tercihi ve ısrarı nedeniyle denetim mekanizmalarının da piyasaya açılmış durumda olduğunu kaydetti. Kartal, şöyle devam etti: “Bakanlıkların elinde tüm Türkiye’deki işletmeleri denetleyecek bir personel de yok. Denetimlerin sonucu üzerinden şirketlere yönelik ciddi yaptırımlar yok. Zaman zaman çok nadiren denetim sonrası gerekli düzenlemeleri yapmayan şirketlerin cezalandırdıkları olsa da maden işkolunda tam tersi bir durumun olduğunu söylemek mümkündür.”  

Dörtte bir işçiyle üretim

Sayıştay’ın 'grizu patlaması'na ilişkin uyarısının yer aldığı 2019 raporunda işletmenin personel yapısına da vurgu yapıldığının altını çizen Kartal, “Yani olması gereken işçi sayısının yarısı kadar bir işçiyle üretim yapmanın işçilerin fiziki olarak yıpranmasına, kazalara, meslek hastalıklarına sebep olacağı belirtiliyor. O raporda personel eksikliği ile iş kazası sonucu yaralanmalara, meslek hastalığı sayılarına kadar veriler var. Denetim sonrası hazırlanan rapor doğrultusunda neler yapıldığını şu an bilmiyoruz. Fakat bildiğimiz bir şey var, olması gerekenin dörtte bir işçiyle burada üretim sürdürülmüş” dedi. 

Tepkilerin önünü kesmeyi amaçladılar

Siyasi iktidar ve onun denetimindeki kurumlar, medya, devletin ilgili birimlerinin her türlü engelleme çabalarına karşın Soma Katliamı sonrası ısrarla ve inatla sürdürülen hak mücadelelerinin etkileriyle, sorumluların yargılanmasının sağlandığını hatırlatan Kartal, “Siyası iktidar ve kurumları bu eylemlerden öğrendikleri doğrultusunda Amasra’da daha dikkatli ve hızlı davranarak bu katliam üzerinden gelişebilecek muhalefetin ve tepkilerin önünü kesmeyi amaçladı” diye belirtti. 

İktidar yargıya mesaj veriyor

İktidarın politikalarına işaret eden Kartal, şöyle devam etti: “Patlamanın ilk anından şu ana kadar iktidarın ve kontrolündeki yapıların başta yakınlarını kaybedenler olmak üzere toplumu alıştıra alıştıra bilgi verdiğini, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, Enerji Bakanı üzerinden bir güven ilişkisi veya ‘gereğini yapacağız’ algısı yaratmaya çalıştığını söylemek mümkün. Cumhurbaşkanı’nın Soma’dan itibaren ‘fıtrat’, ‘kader’ dediği, ve hemen arkasından katledilen madencilerin ailelerine yüklü miktarda paralar verileceğini açıklaması, Enerji Bakanı’nın en güvenli ocak olarak tarif ettiği koşullarda bir sonuç çıkması mümkün değil. Bu ifadeler şu anki haliyle denetim ve yargı süreçlerinde bulunanlara bir işarettir. Kaldı ki şu an TTK Genel Müdürlüğü yapan kişi 2013 yılında Kozlu’da 8 kişinin ölümünden sorumlu olduğu için ceza almış, cezası paraya çevirilerek atanmış bir kişidir.”

Deliller karartılmak mı isteniyor?

TMMOB Maden Mühendisleri Odası’nın Amasra’da yaptığı incelemelerde gaz izleme sistemi verilerine ulaşılamadığını açıklamasına da değinen Kartal, “Gaz izleme sistemi bilgisayarlar aracılığıyla hem izlemeyi hem de bilgilerin belli süre kayıt altına alınıp saklanmasını sağlayan bir sistem. Bununla birlikte her vardiya giriş ve çıkışında iş güvenliği ve emniyet birimlerinin raporlarını yazdıkları noter tasdikli defterleri var. Maden Mühendisleri Odası’nın bu bilgilere ulaşamamış olması delil karartma kuşkusunu artırmaktadır” ifadelerini kullandı.  

Harekete geçmek zorundayız

“Madenlerle ilgili 6331 sayılı iş sağlığı iş güvenliği yasasında da önemli maddelerin, çok önemli kısımları hala ertelenmekte. 2024’e kadar da ertelendi. Bunun sonucu olarak da bu kazalar kaçınılmaz hale geliyor” sözleri de açan Kartal, bunun yanıtını siyasi iktidarın enerji politikalarında aramak gerektiğini belirtti. İktidar ve sermayenin Türkiye’nin kömüre dayalı elektrik üretimini, bu yolla da yoksullardan sermayeye kaynak transferini hedef olarak önüne koyduğunu kaydeden Kartal, şöyle devam etti: “Böyle olunca maden şirketleri maliyet unsuru olarak gördükleri harcamaları olabildiğince öteleme yönünde kararlar alabiliyorlar. Sözünü ettiğimiz yasanın maden şirketlerinin patlamalara karşı önlemleri de içeren düzenlemeleri önce 2015 yılından 2019 yılına, daha sonra da 2024 yılına ertelendi. Soma Katliamı ve sonrasındaki mücadeleler iktidarı çeşitli iyileştirmelerle birlikte yasal düzenlemelere de zorlamıştı. Şimdi de toplumsal tepkiler örgütlü hale getirilebilirse bu erteleme iptal ettirilebilir. İş cinayetlerinin önlenmesi, madencilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi, denetim sonuçlarının gereğinin yapılması ve yeni katliamların yaşanmaması için harekete geçmek zorundayız.”

 

İktidar, sermaye ve kâr ilişkisi

AKP’nin iktidar olduğu yıllarda 2 bine yakın maden işçisi, iş cinayetine kurban gitti. Kartal, “Aslında sorunu AKP’yle sınırlandırmamak gerekir. Her ne kadar AKP döneminde daha vahşi uygulamalarına tanık oluyorsak da biz biliyoruz ki AKP öncesinde de bu ülkede madenlerde ve diğer iş kollarında onlarca, yüzlerce ölüm yaşandı. Armutçuk grizusu, Kozlu grizusu, Yeniçeltek grizusu ilk aklıma gelenler. Dolayısıyla meseleyi iktidar, sermaye ve kâr ilişkisi üzerinden düşünmemiz gerekir" dedi.

Pervasız bir iktidar! 

“İktidarın sermayenin elinde olduğu veya sermaye tarafından kontrol edildiği koşullarda insan canının bir makine kadar değer görmediğini anlamamız gerekiyor” diyen Kartal, şöyle konuştu: “Bu düzende emekçiler tüketirken de sermaye kazanıyor, emekçiler üretirken de sermaye kazanıyor. Hem ücretler ve sosyal haklardaki düşüş, hem toplam gelirin bölüşümünde emeğin aldığı payın düşmesi ve yoksullaşmanın geniş bir halk kitlesini kapsaması, emek sömürüsüne emekçilerin canının da dahil edildiğini gösteriyor. Daha doğrusu AKP iktidarı kendinden önceki iktidarlardan farklı olarak bunu ilan ediyor. Kader, fıtrat gibi ifadelerle açığa vurulan şey dini argümanlarla toplumu etkisiz kılmak olduğu kadar, sermayeye yol vermek, yargıya ve denetim birimlerine de yön tayini anlamı taşıyor. Fakat en korkunç olan iktidar iş cinayetleri karşısındaki tutumunu, pozisyonunu belirtiyor. Yani diyor ki ben her koşulda ama her koşulda sermayeyi korurum. Sanırım geçmiş iktidarlardan bir farkı da bu pervasızlığıdır.”

Sendikaların mücadele etmesi

Emekçilerin her yıl artan sayılarda öldüğünü, öldürüldüğünü belirten Kartal, son olarak şunları söyledi: “Dolayısıyla sınıf örgütlerinin ve sendikaların yaşadığımız bu süreçleri de dikkate alarak iktidara, sermayeye ve bu sömürü ve ölüm düzenine karşı mücadele etmeleri zorunludur. Çünkü Soma’da, Amasra’da, Karadon’da, Kozlu’da, Dursunbey’de ve benzeri birçok yerde gördüğümüz ve yaşadığımız şey; artık yalnızca emeğimiz çalınmıyor, canımıza da kastediliyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.