Hepsi birer komutan gibiydi

Dosya Haberleri —

Girê Sor direniş şehitleri

Girê Sor direniş şehitleri

  • Botan, Serhildan ve Zinarîn, direnişin komutanlarıydı. Girê Sor direniş tapınağını kale yapan, onların azmi, Apocu ruhu ve yoldaşlığıydı. Onlar komutandı, fakat orada bulunanların hepsi seçilmiş gerillalardı. Hepsi sürece bir savaş komutanı gibi katılmıştı.

80 gün süren Girê Sor direnişini, direnişte yer alan Mizgîn Dalaho, Armanc Sîmko ve Têkoşîn Devrim'in anlatımlarından derlediğimiz ikinci bölümde, gerillaların mücadeleye ve direnişe olan inançları ile birbirlerine olan bağlılıkları yer alıyor. Söz direnen gerillalarda.

"Düşman, Süleyman Tepesi’nde darbe yemişti. Ölü ve yaralıları vardı. Gerillaların sağlam bir şekilde oradan çıkmış olması düşman için başlı başına bir darbeydi. Bu yüzden Girê Spî’den Girê Sor’a gelene kadar da tereddütlüydü. Girê Sor’a gelmeleri neredeyse bir haftalarını aldı. Süleyman Tepesi’nde düşmanda mayın patlatılmıştı, o yüzden Girê Sor’a çok kontrollü ve ağır bir şekilde geldi.

Mevzide şiir okurdu

Süleyman’ın ardından karadan önce dördüncü tepeye kadar geldi. Zaten Girê Spî ile orası arasında çok uzun bir mesafe yoktu. Her katta sabotajcı ve suikastçılar vardı. O zaman gerilla sayısı 10’du. Bölge Komutanı Botan, katılımından şehadetine kadar hep Avaşîn’deydi ve alanın her yerini gezmişti. Avaşîn’de mütevaziliğin ve fedakarlığın kişide somutlaşmış ismiydi. Direniş sürecindeki en büyük şanslardan biri de Botan gibi bir komutanın olmasıydı. Tek bir teslimiyet olmadan bu direnişin böyle uzun soluklu devam etmesinde en büyük pay Botan’ındı.

Birlik Komutanı Serhildan, Basya bölgesinde Süleyman, Kartal ve Girê Sor alanlarında kalmıştı ve araziyi iyi tanıyordu. Çok öngörülü, duyarlı ve aynı zamanda moral kaynağıydı. Girê Sor’un tünelleri onun şarkıları ve şiirleriyle can buluyordu sanki. Çok güzel şiirler yazar ve okurdu.

Özgür ve Zinarin

Apocu ruhu ve yoldaşlığı

Kadın gerillaların Takım Komutanı Zinarîn, sadece kadınların değil, tüm gerillaların duruşuna ve komutanlığına saygı gösterdiği nitelikli genç bir komutandı. Girê Sor direnişinin açığa çıkmasında Zinarin’in örgütleyici, tüm zorluklara rağmen toparlayıcı tarzının, kadın duyarlılığının, özgürlük duruşunun, komutan kişiliğinin ve yoldaşlığının çok önemli payı oldu. Botan, Serhildan ve Zinarîn, direnişin komutanlarıydı. Bu direniş kalesini kale yapan onların azmi, Apocu ruhu ve yoldaşlığıydı. 

Onlar komutandı, fakat orada bulunanların hepsi seçilmiş gerillalardı. Hepsi sürece bir savaş komutanı gibi katılmıştı.

Düşmanın cesareti yoktu

Direniş sürüyordu. İlk gün deşifre olmayan kapılardan düşman takip ediliyordu. Düşman, Girê Spî’den sonra da hep karadan ilerliyordu. 21 Haziran’da Girê Sor’un ikinci tepesine kadar geldi. Düşman hareketliliği, gerillanın durduğu noktadan görünmediği için artık tam takip edilemiyordu. Hareketliliğini ilk fark eden Özgür’dü. İkinci tepede mevzi yapmaya başladılar ve daha sonra gerillanın esas konumlandığı zirvedeki tepeye yöneldi. Düşman yeni bir şey deniyordu, gerilla da bunu boşa çıkarmak için farklı ve yeni tedbirler geliştiriyordu. Savaş, yeni taktiklerini de yaratıyordu.

Her üç tepede de askerler vardı. Karadan gelmişlerdi ama sayıları gerçekten çok fazlaydı. O gece Skorsky helikopterleri dördüncü tepeye indirme yaptı. Gerillalar, genel kapıdan her zaman düşmanı doçkayla vuruyordu. O yüzden oradan gelmeye ve orada indirme yapmaya cesaret etmiyorlardı. Doçkadan kaynaklı yollarını uzatıp hatlarını değiştiriyorlardı.

Mizgin düşmanı gözetlerken...

Suikast eylemi yapıldı

Mizgîn, düşman ikinci tepenin üzerindeyken suikast eylemi önerisi yaptı. Mesafe yaklaşık 500 metre kadardı. Mizgîn, 22 Haziran ve 23 Haziran tarihlerinde burada iki defa suikast eylemi gerçekleştirdi. Onlar da direkt bombaatar ve ferdi silahlarla ateş açtı. Mizgîn, diğer gün yine aynı şekilde 6-7 askerin sığınak yapmaya çalıştığı esnada suikast eylemi yaptı. Askerler biraz daha yaklaşmıştı ve mesafe bu sefer 450 metre kadardı. Mizgîn kamuflaj elbisesi giyip silahını alıp dışarı çıktı ve iki mermi attı; 1 asker öldü, 1’i yaralandı.

Çatışma başladı

Düşman ordusu, 23 Haziran’da zirvedeki birinci tepenin üzerine geldi ve o sabah saldırdı. İkinci gün üst kattan, askerlerin sesinin çok yakından geldiği fark ediliyordu. Düşman artık şikeftin tam üstüne gelmişti. Mizgîn, zirve katında nöbetçiyken 1 askerin diğerlerine talimat verdiğini duyuyor ve 5 metre uzağında 3 asker görüyor. Mizgîn’in kafasını kaldırmasıyla beraber kapıda bulunan kalkandan ses çıkmasıyla askerler orada hareket olduğunu fark ediyor ve işgalci Türk askerleri ile ilk çatışma orada başlıyor...

İlk çatışma 40 dakika sürdü

Türk askerleri, direkt kapıya doğru tarama yaptı. Mizgîn de bir bomba atıp askerleri taradı ve haber vermeye geldi. O günkü ilk çatışma 40 dakikadan fazla sürdü. Gerillalar, o gün her üç kapıdan da durmadan düşmanı vurdu. Düşman sersemlemişti, mermilerin nereden geldiğini bile bilmiyordu. Düşman henüz ilk temasta Girê Sor’un kolay lokma olmadığını anlayınca o gece tekrar ikinci tepeye doğru geri çekildi. 

'Düşmanı Girê Sor’da kıracağız'

Gerilla çoğunlukla bomba kullanıyordu. İlk günlerde savaş çok yoğundu, çatışma sesi hiç kesilmiyordu. Düşman, ilk gün zirve kapısından bomba atıyordu, kapılar dik çıkartıldığı için bombalar aşağı kadar geliyordu. Mesela hava akımı yukardan aşağıya doğruydu ve çok kuvvetliydi. Patlama sonrası toz duman ya da kullanılan gazlar direkt aşağıya gidiyordu. İlk gün çatışmayla geçti.

Buradaki gerillaların iddiası büyüktü; 'Düşmanı mutlaka Girê Sor’da kıracağız' diyordu. Ne görev olursa olsun, sorumluluklarını tartışmasız yerine getiriyorlardı. Yapı ve yönetim ilişkisinden çok yoldaşlık ilişkileri hakimdi. Her gerilla görüş belirtmede, katılımda inisiyatifliydi. Hangisi uygunsa o uygulanıyordu. 

Botan

Kimyasal saldırısı başladı

Büyük cihazdan Girê Sor için mesaj okunuyordu. 24 Haziran günüydü. Mesaj okunurken düşman yukardan aşağıya bir şey fırlattı, o zaman mermiyle cevap verildi. Onlar da o attıkları şeyi patlattı. Aradan 20 saniye geçmeden başka bir patlama yaptılar. Düşman kimyasal attığında öyle yapıyordu, ikinci bir patlama yapıyordu ki, basınç oluşsun ve o basıncın etkisiyle gazın hepsi içeri girsin. O esnada düşmanın büyük cihazı dinlediği biliniyordu. Düşman o an gaz kullanıyordu, gerilla da düşmanın çabalarının boşa çıktığını bilmesini istiyordu. Hemen tedbir alıp cihazla konuşmaya devam ediliyordu. Bir yandan koridorlar gazla dolup taşmıştı ama diğer yandan Botan, cihazdan 'Düşman şimdi gaz kullanıyor, patlama yapıyor ama durumumuz iyidir, hiç etkilenmiyoruz' diyordu. Düşman o zaman ilk defa kimyasal kullanmıştı. 

Yeşil renkli kimyasal

İlk kullandıkları kimyasal patlayıcılarının yanık şeker gibi bir kokusu, şeker gibi tatlı ve yeşil renkliydi. Kimyasal silah olduğu anlaşıldı. O kullandıkları gaz her neyse insanı uyuşturuyor, halden düşürüyordu. Aynı süreçte Werxelê alanında da direnişler vardı, aralarında bağlantı sağlanıyordu. Oradaki gerillalar da tedbir almaları konusunda uyarıldı. Düşman biber gazı da kullanmaya başlamıştı. Çok yoğun gaz kullandıkları bir gün Mizgîn ve Baz etkilenip düştü. Neyse ki aralarında Şırnak’ın Cizre ilçesinden ve daha önceden biber gazına karşı tecrübesi olanlar vardı. Onlar biber gazı için limon, kolonya ve şeker iyi geliyor, diyordu. Nefes alamayınca önce yüzlerine su döküyorlar, tabi daha beter yanmaya başlayınca Mizgîn Şırnaklıların dediklerini hatırlayarak gidip kolonya getirdi. O kolonya sayesinde biraz kendilerine geldiler. Sonra herkes biber gazına alıştı, artık normal geliyordu. Düşman gündüzleri yoğun saldırıyor gece geri çekiliyordu.

Gerillalar kararlıydı

Zirveyi kapattıktan sonra tümünün katılımıyla genel değerlendirmelerin yapıldığı bir tekmil alındı. Çıkmak isteyenlerin kendilerini önerebileceklerini söyledi. Kimsenin tepeyi bırakmaya niyeti yoktu. Kimse gitmek istemiyordu ve o sayıyla son güne kadar orada kalındı. 

Baz, şehadetinden bir gün önce...

Baz şehit oldu...

Çarçella kapısının tekrar açılması ve orada eylem gerçekleştirilmesi planlaması vardı fakat sürekli toprak dökülüyordu ve açılması biraz zordu. 6 Temmuz’da Baz sadece basınç ve gazdan etkilendi. Düşman o gün gerçekleştirdiği patlamayla beraber kimyasal gaz da kullandı. Bu gazdan çamaşır suyu kokusu geliyordu ve rengi beyazdı. Sabaha doğru saat 05.00’te yerinden kalkmak istedi fakat ne yaptıysa kalkamıyordu. Şehit düşmeden iki saat öncesine kadar da çok fazla su içmişti. Armanc ulaşmadan, Baz birden bayıldı. Ağzından ve burnundan sarı bir köpük akıyor ve göğsünden çok ses geliyordu. Armanc geldiğinde Baz artık şehitti. Defalarca kalp masajı ve suni teneffüs yaptı ama tepki vermiyordu. Göz bebeklerinin siyahı dağılmış ve artık nabzı atmıyordu. Armanc, hem durmadan hızlı hızlı kalp masajı yapıyor hem de ağlıyordu. Şehit olmasına rağmen durmadan on dakika boyunca kalp masajı yaptı. Botan, 'Armanc, Baz şehit oldu, şehit oldu' deyip durdurmaya çalışıyordu. Armanc ve Baz arasındaki yoldaşlık farklıydı, Süleyman’da da ikisi yalnız kaldıkları için birbirlerine çok alışmışlardı. Bu yüzden kabullenmek onun için zor oldu. Bir yere defnetme kararı verildi ve oraya Şehit Baz Mevzisi ismi konuldu. Cenaze zaten sağlamdı, bir kutunun içine adı ve soyadı yazılarak başının ucuna konuldu. Eğer işgal ordusu geri çekilirse ya da durum daha uygun olursa oradan çıkarılır diye düşünüldü. 

Erzak azaldı

Dört günde bir ateş yakılıyordu. Botan, arkadaşlarının psikolojisini rahatlatmak için “Ya bu fazla yemek yeme, enerji alma teorisi falan hepsi boştur, insan çok yiyince de beden sadece ihtiyacı kadarını alıyor. Yani bir tabak da bir kaşık da yesek aynıdır’’ diyordu. En son yarım torba kadar pirinç, birkaç avuç un ve bir buçuk torba kadar fasulye kaldı. Tüm erzak buydu ve başka bir şey yoktu. 

Askerler korkuyor, bağırıyordu

Düşman 13 Temmuz’da bir defa Çarçella kapısından çok aşırı kimyasal kullandı, farklı tedbirler olmasına rağmen bir saat kadar gaz koridorlardan çıkmadı. Tıpkı diğer seferde olduğu gibi şeker kokusu ve tadı geliyordu. Yaptıkları patlamaların şiddeti gittikçe artıyordu. Bazen 50 kiloluk patlayıcılar kullanıyorlardı. Gerillalar burada çoğu zaman el bombalarıyla düşmanı vuruyordu. Her mermi ya da bomba atıldığında askerlerin korkudan bağırma sesleri tünellerin içine kadar geliyordu. 

Yaralandı ama moralliydi

Düşmanın mevzi kısmına gelmesiyle sürekli patlamalar oluyordu. Önce Armanc yaralandı. Tarih 20 Temmuz’du. Mevzileri kontrol etmeye giderken düşmanın gerçekleştirdiği patlama sonucunda yaralandı. Têkoşîn ve Özgür, koşup yanına gitti. Basınç yüzünden Armanc’ın üzerindeki elbiselerin hepsi paramparça oldu. Armanc’ı bir yere kadar getirdik, koridorlarda zorlanınca Têkoşîn, Armanc’ı tek başına kaldırıp mangaya götürdü. Gözü şişti, yaralıydı ve gerçekten durumu iyi değildi. Hep moral verildi. 

Serhildan ve Baz

El arabasından ambulans

Serhildan, kafasını kollarının arasına alarak kendini yere attı ve o esnada patlama oldu. Patlama olunca Serhildan yaralandı. Têkoşîn ve Botan onu bir yere kadar getirdi. Sarı renkte büyük bir el arabası vardı. O el arabası artık ambulans gibiydi. Kim yaralansa el arabasının içine konulup mangalara götürülüyordu. Girê Sor’da yaralar, acılar ne olursa olsun tüm olumsuzlukların ortasında dahi moral çıkarma başarısı gösteriliyordu. Bu yüzden yaralılar da psikolojilerini bozmuyordu. Serhildan birçok yerinden yaralıydı. Derin birkaç yarası vardı, özellikle kolundaki kanama hiç durmuyordu. 

Botan yaralandı

Botan, aradan bir hafta geçtikten sonra mevzi kısmını kontrol etmeye giderken düşman Leylek Tepesi’nden füzeyle Leylek kapısını vurdu. Botan göğsünden basınç yiyerek 10 metre kadar aşağı fırlayıp duvara çarptı. Yanına gidenlere 'Bir şeyim yok, buradan gidin' dedi. Kendisi ayağa kalkıp mangaya kadar geldi. Gerçekten çok iradeliydi, hiç kendini bırakmadı. Bir kulağı patlamıştı ve göğsünden çok zorlanıyordu ama kısa sürede toparlandı. 

Armanc

Botan savaşın öcüsüydü

Botan yaralandığında hepsi çok etkilendi, çünkü savaşın öncüsüydü. Hepsinin morali bu yaralanmadan biraz etkilenmişti. Ancak Botan, kendini çabuk toparladı ve yine aynı moral ve coşkuyla katıldı. Botan önceden de yaralanmıştı. Bacağından yaralıydı, bir gözü görmüyordu ve sağ elinin iki parmağı da yoktu. O hem bölge komutanı, hem tepe komutanı, bazen mutfakçı, bazen sağlıkçıydı. Kısacası Girê Sor’un her şeyiydi. Baz şehit düştükten sonra Çarçella kapısı sağlamlaştırıldı ve orası artık fazla kullanılmadı. 

Bağlantı kopmuştu 

Zirveyi kapattıktan sonra yukarısı ile bağlantı kopmuştu ve düşmanın ne yaptığı bilinmiyordu. Özgür, 20 Ağustos’a yakın bir tarihte düşmanı izlemeye çalışırken tam kafasını çıkarttığı esnada patlama oldu. Özgür’ün başında derin bir yara açmıştı. Bütün yüzü yanmış, kapkara olmuştu. Özgür, yine meşhur ambulansa bindirildi ve ilk yardım mangası denilen genel mangaya götürüldü. Böyle durumlarda en çok ayakta tutan şey yaralıların moraliydi. 

Serhildan yaralandığında malzemelerin hepsi harcanmıştı. Malzeme az olduğu için yaraları temizlemek ve sargı bezi olarak kullanmak için atletleri parça parça kesip kullanıyorlardı.

ANF/BEHDİNAN

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.