Homo naledi ve mezar kültürünün geçmişi

Doğan Barış ABBASOĞLU yazdı —

  • Mezar kültürü insan türlerindeki düşünce yapısında sembolizmin gelişmesinin en önemli göstergelerinden biri kabul edilir. Bu özellik bugüne kadar hep Homo sapienslere atfediliyordu. Ancak artık bilim dünyası başka insan türlerinin de benzeri davranışlar sergilediği yönündeki bulguları tartışmaya başladı. 

İnsanı diğer canlılardan ayıran en çarpıcı farklardan biri, ölümün kaçınılmazlığının çok erken yaşlarda bilincine varmasıdır. Yakınlarımızı kaybettiğimizde hissettiğimiz yas duygusu, yalnızca bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir tecrübeyi oluşturur Bu ortak deneyim, binlerce yıldır kültürlerimizde sembolik ritüellerin, mezar geleneklerinin ve anma biçimlerinin gelişmesine yol açar. 

Neredeyse tüm çağlar boyunca bu karmaşık ölüm bilincini yalnızca Homo sapiens’e özgü saydık. Hatta ölüm gerçeği çevresinde oluşan ritüelleri, insanlığın toplumsal evriminde diğer insan türlerinden ayıran temel faktörlerden biri olarak düşündük. Ancak son yıllarda yapılan arkeolojik keşifler, bu düşünce biçimini sarsacak nitelikte.

Küçük beyinli insan türünün karmaşık davranışları

Güney Afrika’daki Rising Star Mağara Sistemi’nde çalışan bilim insanları, 2023 yılında Homo naledi adlı hominin türünün, yaklaşık 245 bin yıl önce ölülerini mağaranın ulaşılması güç bir bölgesine kasıtlı olarak gömdüğü sonucuna ulaştı. Beyin hacmi yalnızca 513 cm³ – yani modern insan beyninin üçte biri – olan bu türün sembolik ve törensel bir davranış sergilemesi, erken hominin zekası hakkında bildiklerimizi kökten sorgulamamıza neden olabilecek nitelikte önemli bir gelişme. 

Aralarında ünlü paleoantropolog Lee Berger ve John Hawks’ın da bulunduğu ekip, bu gömü davranışının sıradan bir kemik birikimi olmadığını savundu. Bazı iskeletlerin yanında bulunan taş aletler, örneğin hilal biçimli bir taş, “mezar hediyesi” olarak yorumlandı. 

Bu görüş, bilim dünyasında tartışma yarattı. Böyle bir sonuca ulaşmak için elde çok fazla kanıt olmadığı düşünülüyordu. Başlangıçta bu ekibin yayınladığı bilimsel makaleyi değerlendiren dört uzman da bu iddiaya kuşkuyla yaklaşmıştı. Buna karşın yeni veriler sunulunca, hakem değerlendirmesini yeniden yaparak fikirlerini değiştirdi. 

Bu durum bilimsel yayıncılıkta oldukça nadir yaşanan bir şey. 

Mezar kültürünün başlangıcı

Homo naledi örneği, evrimsel tarihte gömü davranışlarının ne kadar geriye gidebileceği sorusunu da gündeme getirdi. 

Bu bağlamda, İspanya’daki “Kemik Çukuru” olarak bilinen Sima de los Huesos mağarası önemli bir karşılaştırma sunuyor. Yaklaşık 430 bin yıl öncesine tarihlenen bu mağarada 29 bireyin kalıntıları, mağaranın dikey bir şaftına bırakılmıştı. Yanlarında da bir taş el baltası bulundu. 

Bazı araştırmacılara göre, bu kadar erken bir tarihte ölüleri seçilmiş bir yere bırakmak, bireylerin ölümün kalıcılığını ve toplumsal etkisini kavradığını gösterebilir. Beyin hacmi arttıkça, bu farkındalığın ve bununla başa çıkma biçimlerinin da gelişmiş olabileceği öne sürülüyor.

 

 

Kötü ölüm teorisi

Paleoantropolog Paul Pettitt, “iyi ölüm” (yaşlılıkta ve beklenen ölümler) ile “kötü ölüm” (çocuklar ya da gençlerin ani ve beklenmedik ölümleri) arasında ayrım yapıyor. Ona göre, özellikle “kötü ölümler”, toplumsal yas süreçlerini ve sembolik ritüelleri tetiklemiş olabilir. Bu bağlamda Rising Star Mağarası’ndaki kalıntıların önemli bir kısmının çocuklara ve gençlere ait olması dikkat çekici.

John Hawks da Homo naledi’de uzun bir çocukluk dönemi yaşandığına dair kanıtlar bulunduğunu söylüyor. Uzun çocukluk, bireylerin sosyal gruba entegrasyonunu kolaylaştırır. Modern insanlarda da cenazeler çocuklara ölüm kavramını bir şekilde açıklar. Aynı işlevin Homo naledi toplumunda da ortaya çıkmış olması mümkün olarak görülüyor.

Neandertallerin mezarlık pratikleri

Neandertaller, ölülerine gömme davranışına dair elimizde daha net kanıtlar bulunan bir diğer hominin türü. Artık herkesçe bilinen Şanidar Mağarası’nda 10’dan fazla Neandertal bireyin kalıntıları bulundu. Bunlardan biri, geçmişte çevresinde bulunan polen nedeniyle “çiçeklerle gömüldüğü” iddiasıyla ünlendi. Günümüzde bu görüş ihtiyatla karşılansa da, bedeni çalılarla kaplanmış olabileceği ve bunun da sembolik anlamlar taşıyabileceği düşünülüyor.

Bu bireylerden biri, ağır fiziksel sakatlıklara rağmen uzun süre yaşamıştı. Bu durum, Neandertallerin sosyal bakım uyguladığını ve bireylere değer verdiğini gösteriyor. 

Şanidar’ın kaya gölgesi

Şanidar Mağarası’ndaki beş birey, mağara içinde 2 metrelik belirgin bir kayanın gölgesine gömülmüş halde bulundu. Arkeolog Chris Hunt’a göre, bu tekrar eden yer seçimi, ölülerin gömüldüğü alanların sembolik anlam taşıdığını ve belki de yaşama alanlarıyla aidiyet bağları kurulduğunu gösterebilir.

Benzer biçimde, Kenya’daki Panga ya Saidi Mağarası’nda 78 bin yıl önce gömülen Mtoto adlı bir çocuğun mezarı, yaşam alanının hemen içinde yer alıyordu. Bu tercih, ölünün hala topluluğun bir parçası olarak görülmek istendiğini gösterebilir.

Homo sapiens’te mezarlık kültürü

Modern insanın ölü gömme uygulamaları, 120 bin yıl öncesine kadar uzanır. İsrail’deki Qafzeh Mağarası’nda, göğsüne geyik boynuzları yerleştirilerek gömülmüş bir bireyin kalıntısı, bu geleneklerin en eski örneklerindendir. Bazı arkeologlara göre bu bir sembol; bazılarına göre ise sadece kazı aracı olabilir. Ancak bu durum, sembolizmin ilk izlerine dair önemli bir tartışma yaratmakta.

Homo naledi’nin gizemi sürüyor

Homo naledi üzerine süren tartışmalar, gömü davranışının gerçekten bilinçli mi yoksa rastlantısal mı olduğu noktasında düğümleniyor. Rising Star Mağarası’nın yapısı, cenazelerin kolaylıkla taşınamayacağı derinlikte olmasıyla dikkat çekiyor. Ancak bazı araştırmacılar, bu kemik birikiminin yıllar süren doğal ölümler sonucu oluştuğunu öne sürüyor – tıpkı başka bir Güney Afrika mağarasında bulunan 30 babun örneğinde olduğu gibi.

Öte yandan, mezarlık alanının erişilmesi zor olması, yaşayanların ölülerle sürekli bağlantı kurma niyeti taşımadığını da gösterebilir. Bu, Homo naledi’nin “ölümle bilinçli yüzleşme” kapasitesine dair soru işaretleri yaratıyor.

Bugüne dek ortaya çıkan bulgular, ölü gömme davranışının yalnızca modern insanlara özgü olmadığını; farklı hominin türlerinde farklı biçimlerde tezahür ettiğini gösteriyor. Homo naledi gerçekten bilinçli olarak ölülerini gömmüşse, bu bilişsel evrim anlayışımızda köklü bir devrimi temsil eder. Eğer gömmemişse bile, bu türün sosyal ve duygusal kapasitesine dair elimizde hala öğrenilecek çok şey var.

Bilim insanları, Homo naledi’nin bu gizemini çözmek için Rising Star Mağarası’nda kazılara devam ediyor. Kazılardan gelecek yeni veriler insan türlerindeki mezar ve gömü kültürüne dair birçok yeni veri sunmaya aday. 

 

* * *

Homo Nalediler

Homo naledi, yaklaşık 335 bin ila 236 bin yıl önce, Pleistosen döneminde Güney Afrika’da yaşamış bir hominin türüdür. 

Homo naledi’ye ait ilk kalıntılar, 2013 yılında Güney Afrika’daki Rising Star Mağara Sistemi’nde keşfedildi. Bu keşif, speleolog (mağara uzmanı) Rick Hunter ve Steven Tucker’ın mağaranın dar bir geçidinden geçerek derin bir odaya ulaşmalarıyla başladı. Daha sonra arkeolog Lee Berger liderliğinde yapılan kazılarda, yaklaşık 15 bireye ait 1.500’den fazla fosil parçası ortaya çıkarıldı. Bu kazı, şimdiye kadar Afrika’da bulunan en büyük hominin fosil koleksiyonlarından biri haline geldi.

Ne zaman yok oldular?

Homo naledi’nin kesin olarak ne zaman ve nasıl yok olduğuna dair elimizde net bir veri bulunmamaktadır. Ancak türün fosil kayıtlarının sonu yaklaşık 236 bin yıl öncesine tarihleniyor. Bu tarihten sonra herhangi bir izine rastlanmamış olması, türün ya çevresel değişimlere ya da rekabet halindeki diğer hominin türlerine karşı dirençsiz kalarak zamanla yok olduğunu düşündürüyor.

Bilimsel önemi

Homo naledi, evrimsel tarihte sıra dışı bir örnektir. Bir yandan ilkel anatomik özellikler taşırken, öte yandan potansiyel olarak gelişmiş kültürel davranışlara sahip olabilir. Bu çelişkili tablo, insan evrimiyle ilgili pek çok ezberi sorgulamamıza neden olmakta ve “zeka” ile “beyin büyüklüğü” arasındaki ilişkiyi yeniden değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.