İhanete mazeret olur mu?
Dosya Haberleri —
- Şahin Dönmez neden Mazlumlara öfke ile saldırıyordu? Çünkü Mazlumlar, Kemaller iyi bir devrimcinin, karakterli bir insanın, şartlar ve yöntemler ne olursa olsun temel değerleri koruyabileceğini, temsil edebileceğini duruşlarıyla gösteriyordu. “Düşmanın yönelimlerini bahane yapma, ihanete kapı aralayan sendeki boşluklardır, ne arasan kendinde ara!” diyorlardı.
CÜNEYT MERCAN
İhanetin mazur görülebilecek bir yanı yoktur. “İyi ama Harpagos’a yaşatılanları da görmek lazım” yaklaşımı olsa olsa meselenin özünü anlamaktan uzak olmanın anlayışı olabilir. “Harpagos durup dururken ihanet etmemişti ki” diyerek gerekçe üretmeye çalışmakta yaşananların ayırdına varamamış olmayı gösterir. Hiç kimse durup dururken ihanet etmez. Mutlaka içten ve dıştan bunu tetikleyen yeni bir durum yaşanmıştır. Özgürlük mücadelesinin yürütüldüğü saflarda da tarihin her döneminde ihanet edenler çıkmıştır. Bilinçli sızmaların dışında, kimse ihanet edeceğini, bir süre sonra kopacağını ve koptuğu değerler karşı savaşacağını düşünerek özgürlük mücadelesi saflarına gelmez. Her ihanet bile birbirinin kopyası olan etkiyi üretmez. Kimisi sezilir, etkisizleştirilir ya da tahribatları sınırlı olur. Kimisi ise ihanet çapını, kapasitesini aşan ağır sonuçlara yol açar.
Tekrar Harpagos mevzusuna dönelim. Anlatıyı heredottan okurken ihanet faslına gelene kadar insancı duygularla hareket eden bir Harpagos görüyoruz, denilebilir mi? Astyages, bilinen iktidar hesaplarıyla davranmış, gördüğü bir rüyadan yola çıkarak kızını daha aşağı bir mensubiyete sahip olduğunu düşündüğü Pers’li Kambyses’e vermiştir. Çünkü Med’li biriyle evliliğinden doğacak olan torun çok daha etkili olabilir ve rüya tabircilerinin aktardıkları gibi kendisini daha rahat devirebilirdi. Kızını bu yüzden kendisi gibi bir Med’liyle değil, bir Pers’liyle evlendiriyor. Erkek çocuk dünyaya gelince kehanetin gerçekleşeceği endişesiyle öldürülmesini istiyor. Harpagos, çocuğu, anlatıda ifade edilen gerekçelerle öldürmüyor. Bu, onun insanı duygularla hareket ettiğini göstermez. Çünkü çocuğu kurtaracak bir seçenek bulmak yerine, kendisini kurtaracak bir çözüm arayışına giriyor. Astyages’in ölüm emrini yerine getirme konusunda kafası net. Çeşitli hesaplarla bunu kendisi yerine getirmek istemiyor ve o nedenle infazcı olarak sığırtmaç’ı buluyor, görevlendiriyor. Çocuğun ölüp ölmediğini de en yakın adamlarına kontrol ettiriyor. Buraya kadar bakıldığında Astyages’in zalimliği ve ona ortaklık etmede Harpagos arasında çok bir fark yoktur. Eğer insani ve vicdani bir davranıştan söz edilecekse anılması gereken sığırtmaç ve karısı olabilir.
Efendilikten köleliğe
Kyros’un on yaşında, anıtı da ifade edildiği gibi ortaya çıkması Astyages’in hem korkularını depreştiriyor, hem de emrine itaat edilmediğini öğrenilmesi büyük öfkelenmesine yol açıyor. Astyages’e göre emre itaatsizlik büyük bir suçtur ve cezası da bir o kadar büyük olmalıdır. İbret verici niteliği, benzer bir itaatsizliği aklından geçirecek olanlar içindir. Harpagos’un oğluna yapılanlar kadar, etinin babasına yedirilişi, bunun bilinçli yapıldığının hakaret edilerek suratına vurulması, gerçekten dehşet vericidir. Bir baba olarak Harpagos’un bu durumdan büyük öfkeye kapılması, içinin intikam ateşiyle yanması ve bunun eyleme dökülmesi de anlaşılır bir durumdur. Zaten Astyages de esir edilip Harpagosla karşılaştığı anda bunu işaret etmektedir. Adeta “bana kin duymanı, intikam alma isteğini anladım, çünkü sana bu acıyı ben çektirdim. Fakat, Med halkının bu olayla hiçbir dahli, günahı yoktu. İntikamsa, intikamını benden alsaydın, neden suçsuz, günahsız Med halkını efendilikten köleliğe sürükledin bre alçak, hain” demeye getirmektedir. Harpagos, bir şekilde Astyages’i öldürmüş olsaydı, belki tarih sayfalarında bu denli yer almayacaktı. Çünkü, intikamını acılı bir baba olarak ve eylemi sonuçları itibariyle bir kral değişimiyle sınırlı kalabilecekti. Yeni bir Med kralı öldürülmüş, yerine başka bir Med kralı seçilmiş olacaktı. İşte tam da burada Harpagos’u tarihe geçiren gerçeklikle karşılaşıyoruz. Bir halkı köleliğe sürükleyen ihanet eylemi! Harpagos, yüreği acıyla yanan bir babanın intikam kılıcı olsaydı Astyages’i hedeflerdi. Oysa biliyoruz ki, Astyages’e kendisinin de mensup olduğu Medyalılara ihanet edip köleleşmelerine yol açmasından sonra Astyages artık Kyros’a aittir. Ve Kyros, Astyages’i yaşatarak, ölünceye kadar yanında tutmuştur. Ancak Persler artık efendi, Med’ler ise onların emrindeki kölelerdir.
İhanetleri tarihe geçti
Harpagos, intikam ateşiyle gözleri yandığı için sonuçlarını kestiremediği bir eyleme girişmiş olabilir mi? Yani Astyages’ten intikam alayım derken, kendi halkı olan Medli’lerin köleliğine sürükleyeceğini öngörmemiş olabilir mi? Anlatı, vaziyetin hiçte böyle olmadığını gösteriyor. Kyros’u Med ülkesine saldırması, Med baştanbaşa denetim altına alması için kışkırtan bizzat kendisidir. Pers egemenliğinin inşasından sonra Pers’in kılıcı olan, İonya ülkesini Pers hakimiyetine katan da bizzat Harpagos’un kendisidir. Dolayısıyla Harpagos öfkesine yenilmiş acılı bir baba değil, Astyages şahsında kavmine hınç besleyen, halkının özgür yaşamını karartan, uşaklığı içselleştirmiş bir haindir. Harpagosta yurt sevgisi, vatan bilinci, halkının değerlerine saygı köklü bir şekilde yerleşmiş olsaydı, böyle bir ihaneti asla aklının ucuna bile getirmezdi. Harpagos’u büyük hain diye tarihe yazdıran eylemi Astyeges’e değil, Med kavmine yaptığı ihanettir. Bir kale içerisinde, kale komutanının yanlışını, kötü davranışını veya suçunu gerekçe gösterip, tüm kaleyi içindekilerle birlikte sinsice düşmana teslim etmek nasıl bir ruh halinin, kişiliksizliğin ürünüyse, Harpagos’un yaptığı bunu katbekat aşan bir durumdur. Çünkü bir kale içerisinde herhangi bir halka mensup sınırlı sayıda insan yaşayabilir, ama Harpagos, ihanetiyle bir bütün olarak Med halkının kaderiyle oynamıştır. Birine ihanet edildiğinde sonuçları bir kişiyle sınırlı olabilir, böyle örnekler çoktur. Her bir ihanet çok acı verir ama etkisi bireylerle sınırlı kaldığından, ancak yakın çevremizde yaşanmışsa duyabiliriz. İhanet eden artık güvenilmez biridir, elden geldiğince insanlar onunla iş yapmamaya, uzak durmaya özen gösterirler. Ortak amaçlar doğrultusunda bir araya gelmiş bir topluluğa ihanet edilirse, yarattığı sonuçlara göre bir etki düzeyi ortaya çıkar. Bir de halkların, ulusların kaderini hedefleyen ihanetler vardır. Bazısı sonuç almıştır, bazısı püskürtülmüştür. İşte böylesi ihanet eylem ve eylemcilerinin lanetli isimleriyle tarihe geçtiklerini görüyoruz.
Enkidu, ihanetiyle bakir Kürt dağlarını, kendi öz vatanını işgale uğratmaya çalıştı. Humbaba’nın kellesini, işgalcilerden daha çok istemesi mankurtlaşmasının sonucuydu. Özgür Kürtlük ona ihanetini hatırlatacağından tahammülü yoktu. Harpagos, Enkidu’dan binlerce yıl sonra yaşamıştı. Muhtemelen Enkidu isminden ve yaşadığı ihanetten bile haberi yoktu. Ama eylemi, Halet-i ruhiyesi ve kişiliği ile sanki ete kemiğe bürünmüş Enkidu’ydu. Rayber, Binbaşı Kasım, Şahin Dönmez, Şemdin Sakık ve daha niceleri birbirini görmemişlerdi. Sonra yaşayanların bir çocuğunun öncekilerden haberi bile yoktu. Tıpkı Spartaküs, Hallac-ı Mansur, Rüstemê Zal, Seyit Rıza, Mazlum ve Arin’lerin birbirlerini hiç görmemiş olmamalarına rağmen birbirinin ayak izinden yürümeleri gibi.