İhanet’in böylesi düşman başına
Forum Haberleri —

.
- Şimdi tek ve yegane görev Barzani ailesi şahsında somutlaşan ihanetçi çizgiye, yine TC’nin yürüttüğü soykırımcı sömürgeci saldırılara karşı gerillanın yürüttüğü direniş mücadelesinin yanında ve içinde olmaktır. Yarınlar geleceği için elinden gelenin en iyisini yapanların olacaktır.
MAHİR DOĞAN
Med İmparatorluğu’nun yıkılışına sebep olan Harpagos ihanetinden bu yana toplum- halk ve vatan olarak belimizi bu ihanet illetinden doğrultabilmiş değiliz. Bu lanetli ihanet hastalığı 2.500 yıldır kanımızı emdikçe emiyor. Bugün de aynı misalde Barzani ailesi bu ihanetçi rolü oynuyor. Bu ihaneti neden yaptığına dair de hiçbir açıklama ve gerekçe sunma yaklaşımına dahi girmeden olduğu gibi Kürt halkının soykırımında ısrarlı olan başta Türk devleti olmak üzere bölge ülkeleriyle uğursuz ihanetçi-işbirlikçi ilişki temelinde özgürlük gerillasının bulunduğu alanlara saldırmakta ve düşman saldırılarına da her türlü desteği vermektedir. Peki bu ihanetin neden yapıldığını biz nasıl anlamalıyız?
Öncelikle halk ve toplum olarak şunu bilmemiz gerekir; ihanetin ve işbirlikçiliğin bir izahı, bir nedeni olamaz. Yeryüzünde hiçbir toplum, halk veya etnisite kendinden olan birilerinin düşmanları ile anlaşarak ihanet etmesini kabul etmez.
Öncelikle Barzani ailesi Kürt halkının tarihsel zafiyetinden, ihanete karşı net ve keskin tavır alamayışından güç alarak bu ihanetçi işbirlikçi tutumu geliştiriyor. Geçmişteki Kürt isyanları da hep bu ihanet ve işbirlikçilik yüzünden akamete uğramadı mı!.. O isyanlarda ihanet edenlerin hiçbirisi cezalandırılmadı. Bugün de eğer bu Barzaniler açık ve aleni bir şekilde ihanet edip bunu da gizleme çabasına bile girmiyorsa, bu tarihsel tepkisizlik eğiliminden dolayıdır. Eğer bir toplum ihanet ve işbirlikçiliğe kesin olarak en sert şekilde tavır alırsa, orada ihanet kesinlikle kaybetmeye mahkum olur. Bugün de bu durum geçerlidir.
Barzanilerin tarihinde ‘Aşbetal’ olarak bilinen teslimiyet süreci önemlidir. Kürtlerin Peşmerge (askeri) gücü neredeyse 100 bini aşan bir düzeyde iken 6 Nisan 1975 yılında Irak ve İran arasında yapılan Cezayir Antlaşması’ndan sonra Mele Mustafa Barzani’nin ‘Aşbetal’, yani teslimiyet kararıyla Irak zulmüne karşı Kürt halkının direniş ve özgürlük mücadelesi dağıtıldı, mücadeleden vazgeçildi. Başûrê Kurdistan’da ve tüm Kurdistan’da ilk defa bir direniş ve isyan kendi lideri tarafından dağıtılmış oldu. Buna sebep olarak gösterilen husus ise artık İran devletinden herhangi bir destek alınamayacağı olmuştur. İran devletinin Kürtleri kullanarak Irak’tan istediği tavizleri aldıktan sonra Kürtlerden desteğini çektiği bir kez daha görülmüş oldu. Fakat daha iyi anlaşıldı ki, İran ve İran üzerinden İsrail ve ABD’den alınan destek ile mücadele anlayışı bir kez daha iflas etmiş oldu. Bir hegemonik güce veya bölge devletine dayanarak direniş sergilemek ve özgürlüğünü elde etme anlayışı daha baştan kaybetmeye mahkumdur. Zira hegemonik güçler ve bölge devletleri nezdinde Kürt halkı maşa olarak kullanımlık olmaktan öte bir değer taşımıyor. Bu gerçek defalarca ortaya çıkmış olmasına rağmen hala sırtını bu halkın düşmanlarına ve Kürtleri kullanarak bir şeyler elde etmek isteyenlere dayamak tek kelime ile ihanet ve işbirlikçiliğin kanıksandığını göstermektedir. Çok eski bir Kürt halk deyiminde “siwarê xelkê her tim peya ye” der. Yani “başkasının atına binen, her zaman yaya kalmaya mahkumdur.” Dolayısıyla halkı bir güç olarak görmeyen anlayışın gideceği tek bir yer var, o da ihanet ve işbirlikçiliktir.
Kürt halkı tarihte olduğu gibi bugün de her zaman hak ve özgürlüğü için mücadele ve direniş içerisinde olmuştur. Yeri gelmiş kazanmış ama çoğu zaman da isyanlarda başarısız olmuştur. Bu başarısızlığın birçok nedeni olmakla birlikte esas olarak ön plana çıkan nedenlerin başında çağdaş bir öncülüğün olmayışıdır. Barzaniler her zaman ilkel milliyetçilik çizgisini benimsemiştir. Halka dayanmayan, her zaman dış güçlere bağımlı, devletçi, aileci ve gerici bir mücadele çizgileri olmuştur. Sadece Başûrê Kurdistan, yani bir parça için mücadele etmiş, bu mücadelede de esas olarak kendi dar ailevi çıkarlarını esas almışlardır. Bugünkü Başûr statüsü bile PKK ile mücadele içerisinde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu siyasi çizgi ile kendi başına bir başarı elde etmeleri mümkün değildir. PKK karşıtlığı temelinde açığa çıkan bu statüyü yine PKK ve Kürt çıkarlarına ihanet temelinde elde tutmaya çalışıyorlar.
Barzani ailesi daha önce Musul’u Arap gericiliğine terk etmiş ve adeta teslim etmişti. Bu yetmiyormuş gibi şimdi de Kerkük’ü kendi dar ailevi çıkarları temelinde sömürgeci TC güçlerine adeta peşkeş çekiyor. Diğer taraftan TC ile birlikte en son 2015’ten bu yana bir taraftan açıktan destek vererek, yine bizzat içinde yer alarak Zap-Avaşin ve Metina alanlarında, genel olarak da Başûrê Kurdistan’ın tümünde Özgürlük Hareketi’ne karşı savaşıyor. En son girişimi de çok tehlikeli bir şekilde Rojhilat Kürt güçlerini İran-Rojhilat sınırındaki bütün mevzilerini terk etmesi için onları zor gücüyle oradan çıkardı ve Başûrê Kurdistan’ın bazı kamplarına yerleştirdi. Şimdi de büyük bir askeri gücünü Irak sınır muhafızları ismiyle Rojhilat ve Başûr sınırında yerleşik olan Özgürlük Gerillası’nın mevzilerine saldırmak üzere alana göndermiş bulunuyor. Bu yazının yazıldığı sırada henüz saldırı olmamıştı fakat bu kadar güç kaydırması tek bir şeye yol açabilir, o da savaştır. Bu elbette ihanetçilerin özgürlük savaşçılarına karşı açtıkları savaş olacaktır. Bu savaştan her durumda en çok kazanan sömürgeci Kürt düşmanları olacaktır. Kürt halkının evlatları hayatını kaybedecek ama ihanet asla kazanamayacaktır. Peki sonuçta en fazla Kürt düşmanlarının kazançlı çıkacağı bir savaşa Barzani ailesi neden giriyor? Kesinlikle aile olarak varlığını bu ihanet siyasetine borçlu olduğu içindir.
Sonuç olarak, ihanet çizgisinin ve sömürgeci soykırımcı güçlerin Kurdistan’da bir daha zafer kazanmalarına izin vermemek için her bir Kürt evladının yegane görevi bugün ihanet ve soykırımcı-sömürgecilik karşısında özgürlük davasının yanında ve içinde yer alması elzemdir. Bu görev tarih, halk ve şehitlerimiz karşısında en büyük borcumuzdur. Kürt halkının her bir evladı özgürlüğü için artık tek çıkar yolunun mücadele etmekten geçtiğini iyi bilmelidir. Mücadele etmeden, bedel ödemeden, ihanetçi Barzani ailesi karşısında net bir tavır sahibi olmadan, soykırımcı sömürgeciliğe karşı gerilla gibi büyük ve görkemli bir direniş sergilenmeden elde edilecek herhangi bir özgürlük yoktur. Her kazanım ve başarı, her bir hak direniş ve mücadele ile elde edilebilir, yine her kazanım savaşarak ve kazanarak korunabilir. Ulusal birlik dahil her türlü talep ancak ihanet çizgisi ve bunun temsilcisi olan Barzani ailesi yenilerek sağlanabilir. Bunun için şimdi tek ve yegane görev Barzani ailesi şahsında somutlaşan ihanetçi çizgiye, yine TC’nin yürüttüğü soykırımcı sömürgeci saldırılara karşı gerillanın yürüttüğü direniş mücadelesinin yanında ve içinde olmaktır. Yarınlar geleceği için elinden gelenin en iyisini yapanların olacaktır.















