İklim sorunu için dev çözümler

Doğan Barış ABBASOĞLU Haberleri —

  • New Scientist dergisi, küresel ısınmanın önüne geçilmesi konusunda dev projeler konusunda bir yazı yayınladı. Projeler arasında uzaya güneş panelleri yerleştirmek, buzulları dev su altı perdeleriyle korumak ve atmosferden karbondioksit vakumlamak yer alıyor.

İklim değişikliği konusundaki çözümler ağırlıkla insanların yaşam alışkanlıklarını değiştirmesi üzerine kurulu. Fosil yakıtlardan uzak durulması, elektrikli araçlara geçilmesi, daha az et tüketilmesi, gıda korunumu gibi konular çevreciler tarafından sürekli gündeme getiriliyor.

Bazı bilim insanları ise iklim değişikliği gibi büyük ölçekli sorunların büyük ölçekli çözümler gerektirdiğini söylüyor. Bunlardan en ilgi çekenlerinden biri yörüngeye oturtulacak dev bir güneş paneli.

 

 

Yörüngedeki güneş panelleri

Dünyadaki güneş panelleri her ne kadar etkili bir enerji üretim aracı olsa da yeryüzü üzerinde birçok engelle karşı karşıya. Güneş panelleri ne kadar verimli olursa olsun, gökyüzü bulutlandığında enerji çıkışları neredeyse sıfıra düşüyor. Uzaydaki bir güneş panelinin ise böyle bir sorunu yok ve sürekli olarak tam kapasite ile çalışıyor.

New Scientist Dergisine konuşan International Electric Company’den Ian Cash’e göre yörüngeye yerleştirilecek 10 kilometre genişliğindeki bir güneş paneli, 10 milyar insana yetecek kadar enerji üretebilir.

Maliyet artık bir bahane değil

Bu proje çok yeni sayılmaz. Bilim insanları uzun zamandır böylesi projeleri tartışıyor. Ama bu projelerin önündeki en büyük engelin maliyet olduğu hep söylenegeldi ve bu girişimler önündeki en büyük kaygı para oldu. Günümüzde uzaya gönderilen yeniden kullanılabilen roketler sayesinde uzaya büyük yapılar inşa etme imkanı hiç olmadığı kadar ucuz. Bu maliyetin daha da düşeceği tahmin ediliyor.

Böylesi bir güneş paneli inşa edildiği zaman ilk akla gelen soru buradaki enerjinin yeryüzüne nasıl nakledileceği. Bu karmaşık gibi gözükse de oldukça etkili bir çözümü olan bir sorun. Bilim insanları güneş panellerinden elde edilen enerjiyi yeryüzüne yerleştirilecek merkezi alıcılara ışınlanacağını ifade ediyor. Bu alıcı panellerin çok geniş bir alana ihtiyaç duymasından hareket eden bilim insanları en uygun çözümün okyanuslar üzerinde yüzer alıcı paneller inşa etmek olduğunu düşünüyor.

Bu proje için ABD, Japonya ve Çin’de oldukça ciddi hazırlıklar var. Bu ülkeler önümüzdeki birkaç yıl içinde güneş enerjisi uydularını inşa etmeyi planlıyor.

 

 

Açık denizde enerji adaları

Danimarka hükümeti Kuzey Denizi’nde Vindo olarak adlandırılan dev bir insan yapısı enerji adasını faaliyete geçirmeye hazırlanıyor.  Vindo projesi büyük rüzgar çiftliklerini desteklemek için yapay "enerji adaları" inşa ederek enerji krizini çözmeye yönelik daha geniş bir planın parçası.

Rüzgar enerjisinin iki ana dezavantajı var. Birincisi, enerji üretiminin kesintili olması, yani arzı taleple eşleştirmenin zor olabileceği anlamına geliyor. Diğeri ise gücün kablolar aracılığıyla karada ihtiyaç duyulan yere taşınması gerekliliği. Ki bu altyapı son derece pahalı özellikle de her bir enerji üretim alanı ayrı kabloyla karaya bağlanıyorsa.

Uzmanlar planlanan enerji adalarının bu sorunları çözebileceğini düşünüyor. Projeye göre rüzgar tribünleri bir ada altyapısına bağlı olacak ve bu yapı tek bir hattan karaya bağlanacak.

Bu planlar sayesinde önümüzdeki 30 yıl içinde 56 gigawat enerji üreten adaların kurulacağı öngörülüyor. Bu da 30 nükleer enerji santralinin ürettiği enerjiye denk.

 

 

Buzulları yeniden dondurmak

İklim değişikliğinin en trajik etkisi kutup bölgelerindeki buzullar üzerindeki erime etkisi. Yapılan hesaplamalara göre 2000 yılından bu yana Dünya’nın en büyük buzulu olan Thwaites buzulunda 1 trilyon tondan fazla buzul eridi. Buzulların erime hızı da son 30 yıl içinde iki katına çıktı.

Bu buzul Batı Antarktika’yı kaplayan buz tabakasının büyük kısmını destekliyor. Eğer Thwaites çökerse Antarktika’daki erimenin çok hızlanacağı ve deniz su seviyesinin 5 metre kadar yükseleceği düşünülüyor. Bu da New York, Şangay, Hamburg gibi şehirlerin sular altında kalması demek.

Buzulları korumak için deniz altında perde

Thwaites’i kurtarmak için Finlandiya'daki Lapland Üniversitesi'nden John Moore bir proje ortaya attı. Giderek ısınan deniz suyunun buzulun altına sızarak onu alttan erittiğini gören Moore ve meslektaşları, buzulun yakınına deniz tabanına bağlı 80 kilometre uzunluğunda bir denizaltı perdesi yerleştirerek bunu azaltmanın bir yolu olabileceğine inanıyor. Burada amaç buza ulaşan sıcak su akışını azaltmak. Bu projeden hareket eden Cambridge Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından küçük bir prototip perdenin ilk testlerine başladı.

Moore deniz perdesinin 50 milyar ila 100 milyar dolara mal olabileceğini tahmin ediyor. Bu rakam çok pahalı gibi görülebilir ancak New York gibi tek tek şehirler her sene sel savunması için milyarlarca dolar para harcıyor. Bunun yanında Antarktika buzulları korunmadan günümüzdeki uygarlığın korunamayacağını düşünen bilim insanlarının sayısı hiç de az değil.

 

 

Sina Çölü’nü yeşillendirmek

Sina Yarımadası bundan 10 bin yıl önce çölleşmeye başladı. Bundan önce bu bölge ormanlık ve oldukça sulak subtropikal cennetti.

Bilim insanları küresel anlamda yaşanan değişimlerin Sina’nın çölleşmesi üzerinde etkisi olduğunu kabul ediyor, ancak en büyük etkiyi bölgedeki insan yerleşimlerinin yaptığı genel kabul gören bir gerçek.

Günümüzde Sina’yı eski haline getirme konusunda ciddi bir çaba var. The Weather Makers adlı Hollandalı bir şirket işe Akdeniz kıyısındaki sığ ve tuzlu bir lagün olan Bardawil Gölü’nde çalışmalara başladı. Şirket lagünün denize açılan girişleri derinleştirmek ve binlerce yıl boyunca gölün içinde biriken tortuyu çıkarmayı amaçlıyor.

The Weather Makers'a göre bu sayede su kalitesi artacak ve balık stokları yeniden canlanacak. Bunu takiben gölün çevresine tuza dayanıklı türlerin ekilmesiyle birlikte çevredeki sulak alanlar genişleyecek ve göçmen kuşlar için iyi bir yaşam alanı sağlanacak.

Gölün dibinde organik maddeyle dolu olan tortunun da bölgedeki tarım arazilerinde kullanılabileceği düşünülüyor.

 

 

Havadan karbondioksit emmek

Bilim insanlarına göre yakın bir gelecekte dünyamız için atmosfere sera etkisi yapan gazların salınımından kaçınmak bir çözüm sağlamayacak. İnsanlık aktif olarak atmosferden karbondioksit emmek zorunda kalabilir. Günümüz koşullarında bunun en iyi yolu ağaç dikmek ancak bu hem çok pahalı hem de uzun bir çaba gerektiriyor.

Uluslararası Enerji Ajansı'na (IEA) göre, 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için 2030 yılına kadar her yıl 80 megaton CO2'yi atmosferden çekmek gerekecek. Bunun da hava emen dev tesislerde yapılması planlanıyor.

Günümüzde dünya çapında faaliyette olan ve yılda sadece 0.01 Mt CO2 emen 18 doğrudan hava yakalama pilot tesisi bulunuyor Bunların en büyüğü İzlanda'da İsviçreli Climeworks şirketi tarafından işletilen Orca tesisi. Bu tesis yılda 4000 ton karbondioksit emebiliyor.

ABD’de ise çok daha büyük bir çalışma yürütülüyor. 1PointFive şirketi, 2025 yılından itibaren yılda 500.000 ton CO2'yi havadan çekmeyi hedefleyen Stratos adlı endüstriyel tesisin temelini Nisan 2023'te attı.

2030'a kadar yılda 80 megaton hedefine ulaşmak için, şu andan başlayarak yılda yaklaşık 10 dev tesis inşa edilmesi gerekiyor.

Bu projelerin önündeki en büyük sorunlar kullanılan su ve enerji miktarıdır. 80 megaton kardondioksit emecek olan tesisler küresel su ve enerji tüketiminin yüzde 1’ini tek başına harcayacak.

2050 yılına kadar her biri 1 megaton kapasiteli onlarca tesisin inşa edilmesi bekleniyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.