İlk infaz Varto'da, kontralar pusuda

Dosya Haberleri —

.

.

  • Kobanê eylemlerinde ilk infaz Varto'da gerçekleşir ve peşi sıra katliamlar başlar. Olay anını gösteren bir videoda 25 yaşındaki Hakan Buksur'un zırhlı araçtan inen bir polis tarafından doğrudan hedef alınarak katledildiği görülür. Ve artık sadece Varto'da değil birçok kentte onbinler sokaktadır ve pusuda 'derin devlet' ile paramiliter güçler beklemektedir.
  • Buksur'un ablası, "Mücadeleye sahip çıksınlar. Ben bu partiyi seviyorsam ben Kürtlüğü savunuyorsam, ben hakkımı arıyorsam sonuna kadar aramalıyım. İsterse öldürüleyim, isterse tutuklanayım bunun peşini bırakmam. Kamera da vardı, her şey de vardı ama kapattılar. Kimse de yargılanmadı. Daha bu sene o yoldan geçmişim. Çünkü içim dayanmıyordu" diyor. 
  • 21 yaşındaki Mahsum Çoban, Hakan Buksur'un katledilmesi ve DAİŞ'in artan saldırıları sonrası kendini sokağa atar. Annesinin değişiyle DAİŞ'in Kobanê saldırısından çok etkilenir, ne yapacağını bilemez olur. Sessizleşir ama içinde volkanlar yanıyordur. O volkanla eylemlere katılır. Ve Amed'de Hizbul-Kontra uzantısı HÜDA PAR’lıların saldırısıyla katledilir. 

GÜLCAN DERELİ

Gerçeğin ters yüz edildiği bir çağdayız. Bu çağda kurbanlar fail, failler kurban olabiliyor. Öyle ki siz kendinizi katletmekle yargılanırsınız, sizi katledenler de 'kurban' sandalyesine oturuverir. Bu nasıl oluyor? Bu en çok gücü elinde bulunduran iktidarların gerçeği bükmesiyle oluyor.  
6-8 Ekim Kobanê eylemleri ve Kobanê davası, gerçeğin gözlerimizin önünde büküldüğü ender durumlardan biri. Örneğin Kobanê eylemlerinde kimi verilere göre 52, İHD verilerine göre 46 kişi yaşamını yitirdi. Kaç kişinin yaşamını yitirdiğine dair net veriler hala bilinmiyor. Ama yaşamını yitirenlerin çoğunluğunun HDP'li veya HDP sempatizanı, yani yurtseverler olduğu biliniyor. Peki buna rağmen katledilen HDP'lilere dair bir dava var mı? Bölgeye gittik, onlarca aile ve tanıklarla konuştuk; şimdiye kadar açılan doğru düzgün tek bir dava, soruşturma yok. 
Kobanê sürecine mercek tutan bu dosya serimizde gerçeğe ışık tutmaya çalışacağız. Katledilen yurtseverlerin aileleriyle, olayın tanıklarıyla konuştuk. Dosyamızın ikinci bölümünde Kobanê eylemlerine kan bulaştıran ilk vaka olan Muş'un Varto ilçesinde polis tarafından katledilen Hakan Buksur ile Amed'de katledilen Mahsum Çoban'a yer veriyoruz.  

HAKAN BUKSUR


İlk infaz 

25 yaşındaki Hakan Buksur, Muş'un Varto ilçesinde 7 Ekim 2014'teki Kobane eylemleri sırasında zırhlı araçtan açılan ateş sonucu başından vurulur. Ağır yaralanan Buksur, özel bir araç ile hastaneye götürülürken yolda yaşamını yitirir. Buksur'un polis tarafından öldürülmesinin ardından eylemler boyut değiştirir. Polis zırhlı araçlardan anonslar yaparak, "Sokağa çıkma yasağı" ilan edildiğini duyurur. Bu ilk ölümdür. Buksur'un katledilmesine tepki amacıyla insanlar sokağa çıkar. Ve artık sadece Varto'da değil birçok kentte onbinler sokaktadır ve pusuda 'derin devlet' ile paramiliter güçler beklemektedir.

Kürt halkının başı sağ olsun
Otopsi yapılmak üzere Muş Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Buksur'un cenazesi, aralarında HDP, DBP ilçe örgütü ve MEYADER yöneticilerinin de bulunduğu yüzlerce kişi tarafından alınır. Yüzlerce araçlık konvoy ile Buzlugöze (Rindalya) köyüne götürülen Buksur'un cenazesi, dini vecibeleri yerine getirildikten sonra köy mezarlığında sloganlar eşliğinde toprağa verilir. Defin işlemleri tamamlandıktan sonra halka hitap eden Buksur'un abisi Hasan Buksur, kardeşinin sadece kendilerinin değil Kürt ve Kurdistan'ın şehidi olduğunu söyler ve ekler: "Tüm Kürt ve Kurdistan'ın başı sağ olsun. Tüm şerefli Kürtlerin başı sağ olsun. Başımız diktir. Böyle bir gün birlik ve beraberlik günüdür."

Kurşun izleri duruyor
Vatro'dayız. Olayın yaşandığı yerde hala kurşun izlerini görmek mümkün. Kurşun izlerinin bulunduğu yerde şimdilerde bir market var. Söz konusu marketin sahibi çekim yapmamızı engellemeye çalışıyor. Sözlü saldırılarda bulunarak fotoğraf çekmemizi engellemek istiyor. Yine bir kurşun izi net bir şekilde görülürken, bir başka kurşun izinin üstünün ise steckerlerle kapatıldığını görüyoruz. Binanın alt katında bulunan market sahibinin sözlü saldırısının ardından kaldığımız yerden devam ediyoruz. Ve Buksur'un vurulduğu yerde bir tanık ile konuşuyoruz. İsmini vermek istemeyen tanık, eylemin olduğu yeri göstererek, "Tam burada bariyerler vardı. Başını hafif çıkarınca vuruluyor. Zırhlı araçtan ateş açılıyor ve direkt alnına isbet ediyor. Eylemdekiler de hemen onu bir taksiye bindirip hastaneye götürüyor" diyor. 9 Ekim'de Hakan Buksur'un yaşamını yitirdiği alana gelen binler, burada saygı duruşunda bulunur ve hep bir ağızdan "Çerxa Şoreşé" marşını okur. 

Af Örgütü raporluyor
Aile avukatı, Uluslararası Af Örgütü’ne Hakan Buksur’un gösteriye katıldığını ancak taş atmadığını söylüyor. Avukat, soruşturmada herhangi bir ilerlemenin kaydedilmediğini ve Mayıs 2015 sonu itibariyle, bulduğu 6 tanıktan hiçbirinin savcıya ifade vermesi için çağrılmadığına dikkat çekiyor. Mayısta dosyayı gördüğünde söz konusu dosyada sadece polise atılan taşlar sonucu oluşan zararı detaylı şekilde anlatan bir polis raporuna yer verildiğini söyleyen avukat, kapalı devre kameralara ait hiçbir görüntünün dava dosyasına girmediğini söylüyor. Soruşturma detaylarının avukatlara açıklanmasını engelleyen gizlilik kararı henüz geçerli olmadan önce savcı tarafından hiçbir polisin ifadesi alınmaması da dikkat çekiyor. 

Hakan Buksur annesi ile köyde

Kamera kaydı var
Daha sonra bir kamera kaydı ortaya çıkıyor. Bir yurttaş tarafından kayıt altına alınan polisin Buksur'u vurduğu anın videosunda, 2.15'inci dakikada, shortland denilen zırhlı aracın arka kapısını açan bir polis, Buksur'un vurulduğu yöne doğru nişan alarak 2 el ateş ediyor. İkinci atış ile yükselen seslerden ise Buksur'un vurulduğu anlaşılıyor. Ateş ettikten sonra rahat bir tavırla silahını geri çeken polis, aracın kapısını kapatıyor ve araç olay yerinden hızla uzaklaşıyor. Ancak tüm bu kanıtlara rağmen fail polis tutuklanmıyor. 

Kardeşimi polisler öldürdü
Gazetemize konuşan Hakan Buksur'un ablası, "Kardeşim o sabah işe gitti, ekmeğini aldı, bohçasını topladı çıktı geldi burada inşaatta çalışıyordu. Burada yürüyüş varmış, o da gitmiş. Sabah da ben aradım dedi Varto’da böyle böyle bir yürüyüş var. İçime sıkıntı girdi ben de bacım oradaydı onun evine gittim. Bayramdı. Yarım saat sonra haber geldi. Onun büyüğü de içindeydi. Kardeşimi polisler öldürdü. Allah yerde bırakmasın. Mücadeleye sahip çıksınlar. Ben bu partiyi seviyorsam ben Kürtlüğü savunuyorsam, ben hakkımı arıyorsam sonuna kadar aramalıyım. İsterse öldürüleyim, isterse tutuklanayım bunun peşini bırakmam" diye anlatıyor. 
 
Bir çuval dağ armudu...
Buksur'un ailenin en küçük erkek çocuğu olduğunu söyleyen abla, şöyle devam ediyor: "Bekardı, o gün de bizim o taraflarda dağ armudu var, bir çuval aldı gitti dağ armudu getirdi. Dedi anne ben yarın Elazığ’a gidiyorum bir kız görmüşüm ona götüreceğim. O gün akşama cenazesi geldi, Allah kabul etmesin. Her Allah’ın günü gözyaşı döküyoruz, bir genci yolda giderken görünce, biri düğün yapınca biz bir köşede oturup ağlıyoruz. Biz de onun düğününü görmeyi çok istiyorduk. O da evleneydi bir yuvası olaydı. Bir ev bir arabamız olsun başka bir şey lazım değil derdi, şimdi bak ev de oldu araba da oldu kendisi yok, ben evi ne yapayım, arabayı ne yapayım, eşeği ne yapayım o olmadıktan sonra. Canı gitti gelmedi."

Dava kapatıldı
Davanın açıldığını ancak kimsenin tutuklanmadığını söyleyen abla, "Kamera da vardı, her şey de vardı ama kapattılar. Kimse de yargılanmadı. Bırakmadılar evimizde kalalım, çok baskı uyguladılar. Onun büyüğü diğer kardeşim de baskı gördü, şimdi dışardadır" diyor. 
Hala kardeşinin katledildiği yerden geçerken içinin sızladığını söyleyen abla, "Benim kardeşim kaç yıl oldu öldürüldü ben daha bu sene o yoldan geçmişim. O yoldan da geçmiyordum çünkü içim dayanmıyordu. Biz o acıyı görmüşüz kimse görmesin" diye konuşuyor.

MAHSUM ÇOBAN

Mahsum'du Hizbul-Kontra katletti

Varto'da Hakan Buksur'un katledilmesinin ardından Amed'de de halk sokakları terk etmez. 7 Ekim 2014 tarihinde DAİŞ'in Kobanê'ye yönelik saldırılarına ve Buksur'un polis tarafından katledilmesine tepki gösteren Amedliler, ses çıkarma eylemi yapar. Ancak Hizbullah/Hür Dava Partililer, kesici ve ateşli silahlarla protestoculara saldırır. Bu saldırılarda av tüfeği ile karnından ağır yaralanan 21 yaşındaki Mahsum Çoban yaşamını yitirir. Mahsum Çoban 8 Ekim'de binlerce yurttaşın katılımıyla Yeniköy Mezarlığı'nda toprağa verilir. Mahsum Çoban'ı ve dava sürecini annesi Neslihan Çoban'dan dinledik.

Çok çalışkandı
Mahsum Çoban, 18 Eylül 1991 doğumlu ve ailenin ilk çocuğu. Annesinin gözbebeği. Bebekliği ve çocukluğu hastahanelerde geçer. Sağlık sorunları hem Çoban'ı hem de annesini zorlar ama ikisi de pes etmez. Anne Neslihan'a Mahsum'u soruyorum kelimeler boğazında düğümleniyor, kısa bir sessizliğin ardından anlatmaya başlıyor: "Söz konusu Mahsum olunca konuşamıyorum, her şey içime gömülüyor, içimde bir volkan misali kaynarcasına ama düşündüm ki bu biyografiyi iyi anlatmak gerekiyor. Mahsum ilk çocuğum, onu nerdeyse pamuklara sararak büyüttüm, hassas bir bünyesi olduğu için bebekliği hastalıkla geçti ve ben hep hastanelerde gezdirerek büyüttüm. Çok zor bir çocukluk dönemi geride bıraktıktan sonra gayet sağlıklı bir genç oldu, okulu bitirdikten sonra bir özel şirkete topograf olarak işe başladı. Çok kısa zamanda piyasada aranan bir topograf oldu. Derik Belediyesi'nin altyapı işlerini yaptı, en son Silvan Belediyesi'nin altyapısını yapıyordu zaten. Çalışmayı çok seviyordu, helal para kazanmayı istiyordu."

Mahsum Çoban ile kız kardeşi ve annesi Neslihan Çoban

Oturmanın zamanı mı?
Kobanê sürecinin Mahsum'u çok etkilediğini dile getiren anne Neslihan, şöyle devam ediyor: "Mahsum yaşamak istiyordu, ama son zamanlarda DAİŞ'in hortlamasıyla bir çıkmaza girmiş gibiydi, sanki hangi yöne ilerleyeceğini bilmiyordu. DAİŞ vahşetinin videolarını çok izliyordu, durgunlaşıp sessizleşmişti, bu durumu beni çok kaygılandırıyordu. Ta ki o son iki gece içinde bir patlama yaşadı ve kendini sokağa attı, bayram vesilesiyle birkaç günlük tatili vardı, Mersin'e tatile gitti ama bir gece sonra hemen döndü. Niye erken döndüğünü sorduğumuzda duramadım dedi. Ve geldiği gece kendini sokağa attı, ikinci gece de şehadet gerçekleşti. Biz Kürtler eğer kendi yatağımız içinde bile ölsek sebebi bu devlettir. Eğer DAİŞ böyle hortlatılıp vahşetine göz yumulmasaydı bu gençler de kendilerini sokaklara atmazdı."

Ne yaptıysam dinlenmedi
Amed'de tam bir serhildan havası vardır. Ancak kontralar da iş başındadır. Yurtsever Kürt halkı DAİŞ'i protesto ederken DAİŞ yanlıları da yurtsever Kürtleri hedef almıştır. Olayın yaşandığı günü anlatan anne Neslihan, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Sokakta eylemlerin sesleri geliyordu. Katledilmeden bir gün önce de eylemlere katılmıştı. Eve baya geç geldi. Hatta dayısı ve teyzesini de yanına alarak araçla şehir içinde tur atmış. İlk gece teyzesi, Mahsum çok kötü, eve çağır biz getiremedik dedi. Katledilmeden bir gece öncesi sabaha doğru geldi. İkinci gece de bizim misafirlerimiz vardı. Misafirleri annemlere bırakacaktık, annemler Bağcılar Mahallesi’nde oturuyordu. Biz Dicle Kent’teydik. Misafirlerle birlikte annemlere geçtik. En son onu görüşüm kapıdaydı. Bizi bırakıp gitti, ben peşinden seslendim. Biz de eve geçmedik, dışarda ses çıkarma eylemi yaptık. Orada bir trafo vardı, ben de trafoya vuruyordum. İnsanlar çoktu, herkes bir şeyler yapıyordu. Ben çağırdım çağırdım ama beni duymamazlıktan geldi, hızla gitti. Sonra ben telefon açtım. Ya gel biz burada birlikte ne yapacaksak yapalım, birbirimizden haberimiz olsun, ne yapıyorsak birlikte yapalım dedim. O da biz eylem yapıyoruz oraya gidiyoruz dedi. Ne yaptıysam dinlemedi gitti."

Mahsum Çoban ve annesi Neslihan Çoban

Yaralı kan kaybediyor
Mahsum'dan konuştukça anne Neslihan, gözyaşlarına hakim olamıyor ancak çocuğuna yapılanların da unutulmasını istemediği için anlatmaya devam ediyor: "Telefonda tamam tamam gelirim kapat dedi. Sonra amcasının oğluna gidiyor aracını değiştiriyor. Ben bu araçla dün çok göze battım, çok şehir içinde dolaştım, kamera falan da çekti kendi aracını bana ver bana diyor. İşte aracı değiştiriyor, amcasının oğluna sen de benimle gel diyor. O da benim biraz işim var halledeyim birlikte gideriz diyor ama ne yapıyor ediyor onu durduramıyor. Alıp gidiyor, ben de annemlerdeydim kız kardeşi çok huzursuzdu. Birkaç kez aradı cevap vermedi son aradığında bir hemşire açıyor. Yaralıdır hemen buraya gelin. O zaman doğum hastanesindeydiler, sonra kardeşi bağırdı, ben telefonu elinden aldım. Kadına dedim sen kimsin o da ben hemşireyim dedi. Nesi var dedim, dedi yaralıdır hemen gelin hatta kan kaybediyor kan isteyin dedi. Dışarı attım kendimi, aşağıdan insanlar araç getirdi, beni attılar içine bir daha aradım dediler Araştırmaya gönderdik. Araştırmaya gittik orada dediler zaten geldiğinde yaşamıyordu."
Mahsum Çoban, karnından yakın mesafeden vurulur. Ancak davada kimse yargılanmaz, hatta Mahsum'un kendi kendini vurduğu iddia edilir ve dava kapatılır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.