İntihar mı, cinayet mi?

Toplum/Yaşam Haberleri —

Hogir Alay’ın mezarı

Hogir Alay’ın mezarı

  • Hogir Alay’ın cansız bedeni 19 gün sonra mülteci kampının hemen yanında bir ağaca asılı halde bulundu. 800 kişinin yaşadığı kampın hemen arkasında bulunan cenaze nasıl  fark edilmedi?
  • 11 Ekim’den itibaren haber alınamayan ancak ölümünün 17 Ekim ve 4 Kasım arası gerçekleştiği tespit edilen genç, 6 gün boyunca neredeydi? Hogir Alay’a ne oldu?
  • Son olarak Baden-Württemberg’e ait Balingen kampında 6 Aralık’ta 21 yaşındaki Faruk Örnek intihar sonucu hayatını kaybetti. O civarda iki ay içinde ölen dördüncü gencimiz.

GÖZDE GÜLER

Almanya’nın Rheinland-Pfalz Eyaleti’ne bağlı Kusel şehrindeki mülteci kampında kalan ve 11 Ekim’den itibaren kayıp olan Hogir Alay’ın cansız bedeni kampa ait spor salonunun arkasındaki bir ağaçta asılı halde bulundu. Ailesi, polise ve kamp yetkililerine Hogir’ın kayıp olduğunu defalarca bildirmesine rağmen herhangi bir arama çalışmasının yapılmaması ve genç adamın cansız bedeninin 19 gün boyunca fark edilmemesi bir takım şüphelere yol açtı.

Yaklaşık 11 ay önce evlenen ve evlendikten hemen sonra eşiyle birlikte Mardin’den Almanya’ya kaçak yollarla gelen 25 yaşındaki Hogir Alay, polis tarafından yakalanarak eşiyle mülteci kampına yerleştirildi. Yerleştirildiği Rheinland-Pfalz'daki Kusel mülteci kampında güvenlik görevlileri tarafından sistematik bir şekilde psikolojik şiddet ve ayrımcılığa uğrayan Hogir, buna sessiz kalmadığı için darp edildi.

 

Hogir Alay

 

BAMF şikayeti es geçti

18 Nisan’da Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi’ne (BAMF) bu şikayetlerini dile getirdiği bir mail de attığı ortaya çıktı. Mailde kendisinin ve eşinin, güvenlikte çalışanların psikolojik şiddettine maruz kaldığını ve sürekli oda değiştirmek zorunda oldukları için vücutlarında alerjik döküntüler olduğunu yazmıştı. BAMF ise cevabında, üzgün olduklarını ancak kurumlarının bununla ilgili yapabilecekleri bir şeyin olmadığını ifade etmiş.

Bir gün önce babası ile görüşmüş

Geçen zaman içerisinde güvenlikte çalışanlar ve Hogir arasındaki gerilim yükselmeye devam etmiş. Güvenlik görevlileri, Hogir’ın her hareketi sonrası onu polise şikâyet etmekle tehdit edip bu davranışlarının iltica sürecine kötü yansıyacağını söyleyerek gözünü korkutmaya çalışmış. Oysa ailesine ve kamptaki arkadaşlarına göre Hogir, sessiz, sakin ve aslında kimseye zararı olmayan bir gençti. Kaybolmadan bir gün önce babası ile görüşmüş ve ona bitap düşmesine rağmen umutlu olduğunu belirtmişti.

Çalışanlar korkuyor, susuyor

Güvenlikte çalışanların Hogir’a karşı bu tavrını birçok kişi onaylasa da sebebini kimse söyleyemedi ya da korktukları için söylemek istemediler. Şirketler, çalışanlarıyla imzaladıkları anlaşma doğrultusunda çalışanların dışarıya bilgi aktarmasına karşı güçlü bir tazminat davası açma hakkına sahip. Dolayısıyla çalışanlar korkuyor ve susmayı tercih ediyor.

‘Bana bir şey olursa sorumlusunuz’

Hogir’ın ailesi, ona destek olmak için sorumlu sosyal görevlilerle iletişim kurmaya çalışmışsa da başarılı olamamış. Hogir, uygulanan ayrımcılığı ve psikolojik şiddeti önlemesi beklenen sosyal görevli tarafından da benzer yaklaşımlara maruz kalmış, yapılan şikayetler ve verilen dilekçeler genç adamın hayatından çok, kampın itibarı düşünülerek gerekli yerlere iletilmemiş. Hogir kaybolmadan önce bir tartışma esnasında “Bana bir şey olursa sorumlusu sizsiniz” dese de şiddetle susturulmak istenmiş.

 

 

Kayıp başvurusu neden dikkate alınmadı?

Baden-Württemberg ve Bayern eyaletlerinde örgütlü olan Kurdistan Halklar Federasyonu’nun (FED-GEL BW-BAYERN) yaptığı açıklamaya göre ne poliste ne de yabancılar kurumunda herhangi bir kayıp başvurusu bulunmuyor. Hogir’ın Avusturya’da kendisi gibi kampta kalan abisi Şiyar’ın ve hatta abisinin Almanca öğretmeninin hem telefon hem mail yolu ile bildirdikleri kayıp başvurusu ne Kaiserlautern ne de Kusel polisi tarafından dikkate alınmış. Aynı şekilde BAMF da Hogir’ın yokluğundan habersizmiş.

BAMF’ın haberi yokmuş!

Almanya’da her mülteci kampını kapsayan yasalara göre ise ikametgahı herhangi bir kampa kayıtlı olan şahıs üç gün boyunca kayıtlı olduğu kampa geri dönmezse sorumlu olan sosyal görevli bu durumu Yabancılar Dairesi’ne bildirmek zorunda. Hatta şöyle bir detay daha var; BAMF’ın bilgisayar sisteminde kayıtlı mülteciler kampa üç gün giriş çıkış yapmadığı takdirde -ki bu giriş çıkışlar kampın güvenliği tarafından kontrol ediliyor-, bilgisayardaki sistem kişiyi otomatik olarak kırmızı işaretliyor. Yani kişi, giriş çıkış yapmadığı için kayıp olarak bildiriliyor. Dolayısıyla BAMF’ın iddia ettiği gibi Hogir’ın kaybından habersiz olunması gibi bir durum söz konusu olamaz. Keza polis de aynı şekilde. Polisin elbette her başını alıp giden reşit insanın peşine düşmesi mümkün değil fakat yasalar gereği eğer kaybolan kişi çevresini terk etmişse, hayat tehlikesi bulunuyorsa ve o anki konumu belli değilse kayıp başvurusu bir zaruriyet oluyor.

Tercüman ve güvenlik kayıp

Almanya’da mülteciler “Schutzbefohlene” yani korunmaya muhtaç insan statüsüne sahip. Dolayısıyla Kusel’deki kamp çalışanları, vazifelerini yerine getirmemekle kalmamış aynı zamanda suç işlemiş. Hogir, Türkiye’de siyasi nedenlerle fişlenmiş, dosyası mevcut ve geri dönse tutuklanabilir. Bu durum ona burada yasal olarak hem korunmaya muhtaç mülteci statüsünü hem de iltica başvurusunun kabul edilmesi için hak kazandırıyordu. Yani devlet, Hogir’ı korumak zorundaydı. Tüm bunlara rağmen Hogir, psikolojik işkence görüyor ve yardım çağrıları duyulmuyor hatta bastırılıyor.

Öte yandan, Hogir’in arkadaşlarının tanıklığına göre; Hogir kampın tercümanından şikayetlerinin Almancaya çevrilmesini talep etmiş ancak tercüman, kampın adı lekelenir diye çevirmemiş. 4 Kasım’dan sonra ise bu tercüman ve Hogir’a psikolojik şiddet uygulayan güvenlik görevlileri işten ayrılıyor ve nerede oldukları bilinmiyor.

Otopsi raporu dahi bulunmuyor

Aile, Hogir’ın ölümünün cinayet olabileceğini düşünüyor. Genç adamın babası, oğlunun başına ne geldiyse o gün yani 11 Ekim’de geldiğini ve intihar etme ihtimalinin çok az olduğunu söylüyor. Savcılığın bu iddiayı araştırması gerekirken Hogir’in dosyasında otopsi raporu dahil bulunmuyor. Avukatlar dosyanın oldukça karışık olduğunu, yapılan işlemlerin dahi yazılmadığını söylüyor. Öte yandan Hogir’ın hiçbir özel eşyası henüz ailesine teslim edilmedi.

Cevap bekleyen sorular

Hogir’ın ölümü şüpheli. Kurulan hikâyede bariz bir terslik var. Hogir neden bu kadar şiddete maruz kaldı ve neden kimse müdahale etmedi? Güvenli bir hayat için buraya gelen insanlar neden bu kadar korkuyor? Polis, BAMF ve sorumlu sosyal çalışanları neden Hogir’ın kaybolmasıyla ilgilenmedi? Hogir kaybolduğu gün bir Kürt marketine uğradıktan sonra kamp içerisinde telefonu kapanıyor ve GPS sinyali takip edilemiyor. Hogir’ın telefonunun sinyali neden kesildi ve o telefon nerede? Savcılıktan gelen dosyada neden otopsi raporu yok?

11 Ekim’den itibaren kayıp olan Hogir eğer 17 Ekim ve 4 Kasım tarihleri arasında yaşamını yitirmişse önceki günler neredeydi? Ve neden spor alanın hemen arkasında bir ağaca asılı cansız bedeni kimse tarafından görülmedi? Üstelik arkadaşları onu aramaya çıkmışlardı.

Hogir’ın cenazesi, o bölgede yaşayan akrabalarının FED-GEL’e ulaşması sonucu Mardin’deki ailesine teslim edildi. Burada şunu acı da olsa belirtmek gerekir; bir ceset en hızlı havada çürür. Hogir’ın bedeni o kadar kötü hal almıştı ki cenazesi yıkanamayacak durumdaydı. Yani o durumda olan bir bedenin kokusu bile birkaç metreden alınırdı ama alınmadı(!)

 

Faruk Örnek

 

İki ay içinde dördüncü genç

Gençlerimiz bu topraklara geleceğe dahil umutları oldukları için yaşam mücadelesi vermek için geliyorlar. Kimi siyasi kimi ailesine destek olabilmek için doğup büyüdükleri yerleri terk ediyorlar. Bunlar dan biri de Şırnak doğumlu Faruk Örnek (21) idi. Hogir’ın ardından bu kez Baden-Württemberg’e ait Balingen kampında 6 Aralık’ta bu gencimizin intihar sonucu hayatını kaybettiği haberi bize ulaştı. O civarda iki ay içinde dördüncü gencimiz. Hepsinin ayni şekilde intihar etmesi korkunç bir tesadüf mü yoksa cinayet mi diye insan düşünmüyor değil. Fakat belirtiğimiz gibi sorumlular şeffaf olmadıkları için somut bilgi almak zor. İntiharın en büyük şartı geleceğe dahil umudun olmaması. Gençlerimizin buraya gelirken geleceğe dahil umutları vardı. Bunun mücadelesini vermek için gelen bu gençler ne oldu da umutları elinden alındı? Kim aldı? Kim onları bu kadar çaresizliğe itti? İntihar diye geçiştiremezler bu ölümleri. Sorumlular bu genç insanların ölümlerinin hesabını vermek zorunda.

 

*****

Örgütlü sorumsuzluk ürkütücü

Sol Parti'nin göç politikaları sözcüsü Clara Bünger Hogir’ın ölümüyle ilgili Neues Deutschland gazetesine açıklama yaptı. Clara Bünger bu ölümün aydınlatılmasını isteyerek “Hogir’ın ölümünde ortaya çıkan örgütlü sorumsuzluk, ürkütücü. Güvelik görevlileri ona eziyet ettiğinde kimse dinlemek istememiş. Kaybolduğunda ise kimse ilgilenmemiş” açıklamasını yaptı.

 

*****

İnisiyatif kuruldu

Hogir için FED-GEL, Seebrücke, United Against Racism ve birçok gazetecinin de dahil olduğu bir inisiyatif kuruldu. Önümüzdeki günlerde kampın önünde bir miting düzenlenecek. Saat, tarih ve yaşanan olayla ilgili bilgi almak için aşağıdaki mail adresinden ve sosyal medya hesabından insiyatife ulaşabilirsiniz.

* initiative_hogir_alay@yahoo.com

*https://instagram.com/initiative_hogir_alay?igshid=MTNiYzNiMzkwZA==

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.