İşgal ve sömürü zihniyeti

Meral ÇİÇEK yazdı —

  • 15 Haziran’da başlayan işgal operasyonu ile birlikte 24’ten 36’ya çıkarılan Başûr’daki TC üslerine son bir ayda 4 tane üs daha eklendi

“Sizi sömürgeleştiren yabancıların sizde yarattığı en büyük yıkım, zamanla sizin kendinize onların gözüyle bakmanızı sağlamalarıdır.”
Bu sözün sahibi olan Cezayirli düşünür ve militan Frantz Fanon, eserlerinde işgal ile sömürü zihniyeti arasında kopmaz bir bağ olduğuna dikkat çekti. Başûr’daki mevcut durum bu tespiti doğrular niteliktedir. Birçok siyasi güç işgal kavramını ısrarla kullanmaktan kaçınıyor. TC’nin Başûr topraklarındaki varlığı bir işgal değil de başka bir şeymiş gibi.
Doğrudan bu işin içinde yerini alanın işgali inkar etmesi anlaşılır da, peki ya diğerleri? Mesele, var olan bir hakikatin adının, ağır gelmesi nedeniyle konulmaması mıdır? Başûr topraklarının Irak değil de TC güçlerince işgal edildiğinin kabulü, beraberinde sorumluluk getirdiğinden ötürü mü ad koymamak yeğleniyor? Ad koymanın mücadele etmeyi de gerektirdiğinden dolayı mı?
Bundan birkaç gün önce Başûr basınında çıkan bir haberde, Dihok’a bağlı kırsal bölgelerde köylülerin Türk ordusunca alıkonulup sorgulandığı kaydedildi. Habere göre son bir ayda, özellikle de Batûfa’ya bağlı köylerde işgalci TC ordusu elini kolunu sallayarak Başûrlu Kürtleri kendi topraklarında gözaltına alabiliyor! Onları sorguya alabiliyor! Bu konuda TC ordusuna Bakur’dan getirdikleri paralı çeteler, yani sözde ‘köy korucuları’, gereken desteği sunuyor.
Bununla birlikte bölgedeki köylüler, tarlalarını sulamak ve hayvanlarını otlatmak için buradaki TC ordusundan izin almak zorunda. Sözde bölge hükümetinin yerel temsilcisi olan Batûfa kaymakamı, konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Köylüler, Türk ordusu tarafından sorgulandıktan sonra arazilerine dönemiyor. Bu, istikrarsızlığa yol açıyor ve onları psikolojik olarak etkiliyor. Hava saldırılarında hedef alınabileceklerinden korkuyorlar” diye konuştu.
Şimdi bunun adı işgal değil de nedir? Kaldı ki TC ordusu açısından işgal ‘sadece’ Başûr topraklarında askeri operasyon yürütmekle sınırlı değil, aynı zamanda yerel hükümetin yerine geçiyor, onun yetkilerini gasp ediyor, kendini iktidar ilan ediyor. Operasyon yürüttüğü bölgeyi olduğu gibi, bir bütünen işgal ediyor. Bölgede yaşayan insanlara hükmediyor. ‘Burada devlet benim!’ diyor. Yani Başûr topraklarına -tıpkı Efrîn ve Serêkaniyê’de olduğu gibi- Misak-ı Milli muamelesi yapıyor.
Bu gerçek ne kadar görmezden gelinebilir? Adı konulmadığında yok mu olur? Ki 15 Haziran’da başlayan işgal operasyonu ile birlikte 24’ten 36’ya çıkarılan Başûr’daki TC üslerine son bir ayda 4 tane üs daha eklendi. Böylece son 4 ayda işgalci TC üs sayısı yüzde 40 oranında artırılmış oldu.
Yabancı bir devletin Başûr topraklarında hüküm sürmesi karşısında Kürdistan Bölge Hükümeti sessiz kalıyor. TC’nin onların iradesini ve egemenliğini yok sayarak Kürt köylüleri alıkoyup sorguya almasına, köylülerin arazilerine gitmelerine izin vermemesine bir söz söylemiyor.
TC’nin yaptığının adı, açık ve inkar edilemez şekilde işgaldir. Peki diğerinin adı nedir? Ve bağımsızlıkla nasıl bir alakası olabilir?
Sözü yine Fanon’a bırakalım: “Ulusal bağımsızlık ve demokratik devrim Cezayir halkının güncel mücadelesinde birbirinden ayrılamaz. Birinin başarısı diğerinin zaferini içerir. Etkin bir demokrasinin yükselişi ancak ulusal bağımsızlığın yükselişiyle mümkündür. Sömürgeciliğin, en gizli umutlarının yerle bir olacağı bir uçurum olarak gördüğü ulusal bağımsızlığı inatla inkar etmesinin nedeni budur.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.