Kandil’de ‘siyah’ bayrak yoksa enseyi karartmaya da gerek yok

Diyelim ki, PKK’yi hep birlikte “bunalttık”. Kimimiz “soldan”, kimimiz “sağdan”, kimimiz “hükümet kanadından”, kimimiz “muhalefet cenahından” vurdukça vurduk, kırdıkça kırdık. Diyelim ki, hep birlikte şaha kalktık, Kandil’e sefer ettik, masaldaki gibi, “dağ nerde” diyene “yandı bitti kül oldu” dedik, şu sıralar 11 gündür “sokağa çıkamayan” Nusaybin halkını ve öteki Kürdistan şehirlerindeki nüfusu enkaz altına gömdük.
Bütün bunları, yavaş yavaş IŞİD’leşen silahlı unsurların “Allahüekber” nidalarıyla tam yaparken, bir de ne görelim, “HPG’li gerillalar sakal bırakmış, saç uzatmış, dişlerini bilemiş, üç renkli bayraklarını siyaha boyamış, üzerine “Allah” yazmış, YJA-Star gerillaları “örtünmüş”, suratlarına peçe takmış, hepsi simsiyah üniforma ve çarşaflarıyla Kandil dağlarından inmeye ve ellerinde “kleşler”, iğri keskin hançerler, önlerine gelen Türkü ve Aleviyi boğazlamaya başlamış.
Onlar böyle yapmaya başlayınca, Batman’daki Hüdapar’lılar, Hizbulkontralar, tam takım müsellah bu “aklını kaçırmış” gerilla birliklerine katılmış. Kürdistan boydan boya siyaha bürünüp, Fırat’ı aşarak, bir yağ lekesi gibi, nüfusunun yüzde 10’nun, yani yaklaşık 8 milyonunun IŞİD sempatizanı olduğu bu ülkenin “mamur, uygar, laik” mahallelerine doğru yayılmaya başlamış…Tıpkı Pakistan’ın, Irak’ın, Suriye’nin “El Kaideleşmesi” gibi, Türkiye “DAİŞ’leşmiş.”
Korkulu rüya gibi değil mi?
Bu rüyanın neden rüya olduğunu, neden hakikat haline gelemeyeceğini, gelin millete anlatın bakalım.
Türkiye neden DAİŞ’leşmez? Neden Pakistan olmaz? Nüfusunun 8 milyonluk yetişkin insanı DAİŞ sempatizanı olduğu halde, Türkiye neden DAİŞ’leşme sürecine mağlup olmaz?
Biz, sağcısı, solcusu, askeri ve sivili ile PKK’ye, PYD’ye saldırırken ve tribünlerimizi dolduran “küfürbaz dincilerimiz” DAİŞ kurbanlarını “ıslıklayıp”, onları kana bulayanları “Allahüekber” diyerek selamlarken, bu ülkeyi DAİŞ’leşmekten koruyan nedir?
Polis midir? Asker midir? O daha şimdiden Silvan duvarlarına “Esedullah Timi” diye yazılar yazmaktayken tıpkı DAİŞ’çiler gibi sivil halka “Allahüekber” diyerek silah çekmekte, bomba atmakta, üzerlerine tank sürmekte, tepelerinde helikopter uçurmaktayken, DAİŞ’e karşı savaşanları öldüre öldüre DAİŞ’leşirken, siz bu hale gelmekte olan polislerin ve askerlerin ülkeyi DAİŞ’leşmekten koruyacağına inanabilir misiniz? Pakistan nasıl Afganistan’a ABD tarafından bulaştırıldığı günden sonra “El Kaidecileşmeye” başladıysa, Türkiye’nin “Kızıldağ düştü” naralarıyla, “PYD’yi Fırat’ın Batısına geçirmeme” adına, Suriye’ye bulaştığında “DAİŞ’çileşmeyeceğine” dair ne gibi güvencemiz var?
Güvence Davutoğlu mu, Erdoğan mı, Bahçeli mi, çeyreklik muhalefet mi? DAİŞ katliamına uğrayanlara “Fransız piçleri” diyen eski YÖK Başkanı, şimdi Polonya’daki Türk Büyük Elçisi Prof. Yusuf Ziya Coşkun mu Türkiye’yi DAİŞ’çileşmekten koruyacak?
Ben iddia ediyorum ki, şu anda PKK, aklını kaçırıp, Kandil Dağı’na “siyah DAİŞ bayrağını“ çekse, bir ay sonra tüm Kürdistan, amansız bir mezhep ve ırk savaşına sürüklenir, bir yıl sonra tüm Türkiye sünni nüfusu DAİŞ’leşir.
Kobanê’de şükür ki, üç renkli “demokratik ulus” bayrağı dalgalandığı için Suriye nasıl DAİŞ’e karşı direnebiliyorsa, Kandil Dağı’nda da şükür ki, “DAİŞ bayrağı” dalgalanmadığı için Türkiye kendini DAİŞ’leşmekten, Türk devletinin içindeki DAİŞ’leşmeye rağmen koruyabiliyor…
Yani ben, Emin Çölaşan’lara soruyorum: PKK’ye küfredip duruyorsunuz da, söyleyin bakalım, bu vatanı DAİŞ’ten şu halinizle nasıl koruyacaksınız? Boşverin DAİŞ’i filan, siz Fırat’ın Batısında AKP karşısında bile bozguna uğrayan zavallı bir ordudan başka nesiniz ki?
Gözünüzü Kobanê’ye ve Kandil’e dikin; orada o “siyah” bayrak” dalgalanmadıkça, işler kötü gidiyor olsa da, Çankaya’nın ve Saray’ın direklerindeki Türk bayrağı (Allah muhafaza) önce grileşmeye sonra da siyahlaşmaya başlasa da, bilin ki vatan hala güvencededir.
