Kartal: Geleceğimizin renkli resmi 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Emek ve Özgürlük İttifak’ı birkaç ay sonra yapılacak seçimlerin sonucu ne olursa olsun, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun geleceğini inşa edecek olan “demokratik uluslaşma” ittifakıdır. Örgütler bir araya gelmiyor, halklar adım adım kaynaşıyor. Zaferin gerçek teminatı burada yatıyor.

Bu yazı yazılırken Emek ve Özgürlük İttifakı güçleri Kartal’a akıyordu.

Seçim eşiğinde “sandık ve sokak diyalektiği” hükmünü icra ediyor. Bu diyalektikte “seçmen ve örgütlü güç” birlikte hareket halinde.
Ne demek istiyorum? Şunu;

Gözünü “sandığa” diken, o sandıktan “demokrasi” bekleyenler, Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer alan sosyalist örgütlerin “oy oranlarına” bakıp ittifakı küçümserler. Gözlerini sözüm ona “sokağa” diktikleri palavrasını atanlar ise, “sandığa” boş verirler ve aslında Kürtler’den uzak durmak için ittifaka yanaşmazlar.

Kartal mitingi her ikisine de açık bir cevap veriyor. Sandık günü gelene kadar ve sandığın açıldığı anda sonucu belirleyecek olan “sokaktaki örgütlü güç”tür. Bu güç halk iradesini hiçe sayan faşist devlet aygıtını caydıracaktır. Sandıkta dile gelecek olan halk iradesinin çiğnenmesine karşı caydırıcı güç budur.

Ama “sandık” boş ise, yani halk iradesini dile getirememişse, “sokaktaki örgütlü güç” çaresiz kalır. Ne seçime hazırlık işe yarar ne de sandıkta olmayan halk iradesini savunmak anlamlı olur.

“Sandık ve sokak” diyalektiği böyle bir şeydir. Sokak yoksa sandık dolmaz ve dolu sandık savunulamaz. Sandık yoksa sokaklardaki kalabalık dağılır gider. Seçim dediğimiz zaman anladığımız budur.

Emek ve Özgürlük İttifakı, kendi bağrında “sokak-sandık” diyalektiğini kurmuştur. O nedenle bu İttifak bir “mücadele ittifakı’’dır.

İşin en önemli yanlarından biri, bu İttifak’ın aynı zamanda Erdoğan rejimine karşı Millet İttifakı’nın da sandıktaki oylarını sokakta savunacak olmasıdır. Bu oylara uzanacak olan Soylu’nun polisini, Erdoğan’ın SADAT’ını caydıracak öncü ve örgütlü güç bu ittifaktır. Eğer bu seçimde AKP-MHP iktidarı yıkılacaksa, bunu “sandık-sokak” gücü yıkacaktır.

Şimdi bu İttifak’ın kitlesel gücünü Kartal’da görüyoruz.

Kartal’da iki “tarih” buluşmuştur.

Bu tarih, Kürt halkının isyan tarihidir. İlk kurşunun atıldığı günden bu yana Kürt halkı faşist-sömürgeci iktidar güçlerine karşı şanlı bir destan yaratmıştır.

Bu tarih aynı zamanda Türkiye halkının sınıf mücadeleleri tarihidir. 1920 yılında TKP’nin kurulduğu günden bugüne işçi ve emekçi sınıfların evlatları da savaşımdan bir an bile geri adım atmamıştır.

İşte Kartal’da bu iki tarih buluşmuştur.

Ama asıl “yeni” olan “sokakların”  kadınların rengine bürünmesidir. Artık sokaklardaki kadın devrimci, erkeğin “lojistik destekçisi” olmaktan çıkmış, devrimci süreçte öncü olmuştur. Böylece tarihteki “yarım sokaklar” günümüzde “bütünsel  sokaklara” dönüşmüştür. Erdoğan’ın “duble sokaklarının” bir zamanlar seyrek şeridi, şimdi öteki şeridi dolduran “erkekler” gibi tıka basa kadınlarla doludur. Bütünleşen sokak yarın sandıkta halk iradesine dönüşecek. Sandığın içinden çıkan kadın oyları artık kadın bilincinin mor rengine bürünecek. Sandık da “bütünsel sandık” olacak.

Kartal mitingi bir kere daha bize işte bu tabloyu sunuyor.

Üçüncü Yol, basit bir siyasi tercih değildir. Adım adım inşa edilen sosyolojik bir gerçekliktir. Tarihteki bütün devrimci süreçler “erkeklerin” kavgasını yansıtmıştır. Bugün Sakine Cansızlar’ın PKK’nin kuruluşuna katıldığı günden sonra yepyeni bir “devrimci özne” sahneye çıkmış, çoğalmış, mücadelesi Kürdistan sınırlarını aşmış, evrensel boyut kazanmış, “Jin jiyan azadî” ruhu dünya kadınlarına malolmuştur. “Üçüncü Yol” işte bu yeni “bütünsel devrimci sürecin” doğal sonucudur. Üçüncü Yol, bir “parti kararı ya da tercihi” değildir. “Bütünsel devrimci sürecin” yürüdüğü sosyolojik doğal yolun ta kendisidir. Kartal’da bir araya gelen kadın ve erkekler bu yolun organik bileşenleridir.

Kürsüye gelen partilerin ve hareketlerin kadın ve erkek sözcülerinin konuşmalarını bu yazıyı yazarken dinlemekteyim. Onların coşkulu konuşmalarında “seçim pazarlıklarının” kirlettiği en küçük bir iz bile yok.  İttifak’ta yer alanlar birbirleriyle, Saray ve Millet ittifaklarındakine benzer “taktik ahlâksızlardan” fersah fersah uzaklar. Oy oranlarına, üye sayılarına bakılmaksızın, onlar “kollektif önderliği” inşa ediyorlar. Hepsi önlerindeki büyük tehlike ve tehditlere meydan okuyorlar. Bu noktayı koyduğum sırada İttifak’ı oluşturan parti ve örgütlerin temsilcileri el ele halkı selamlıyordu. Alanı dolduran on binler ise, bu partilerin “tabanı” ya da “seçmeni” değil, kürsüde konuşanlardan farksız bilinçli devrimci öznelerdir. Sıraya girmişlerdir; Bir parti yöneticisi tutuklandığı ya da katledildiği zaman onun yerini almaya hazır kahramanlardır.

Alana bakıyoruz: Gördüğümüz resim; Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Laz, Asuri, Ermeni, Rum halklarının “demokratik ulus” resmidir. Demek ki Emek ve Özgürlük İttifak’ı birkaç ay sonra yapılacak seçimlerin sonucu ne olursa olsun, Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun geleceğini inşa edecek olan “demokratik uluslaşma” ittifakıdır. Örgütler bir araya gelmiyor, halklar adım adım kaynaşıyor. Zaferin gerçek teminatı burada yatıyor.

Ve bu tablonun “ressamı” Abdullah Öcalan İmralı tecridi altında resimler yapmaya devam ediyor.

Geleceğimizin resimleridir bunlar. Kartal’a bakın, rengârenk gelecek resmimizin ilk eskizlerini göreceksiniz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.