Kassandra sendromu

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Pratik-politikada istenen başarının ortaya çıkmaması en büyük handikabımız olmaktadır. Söylüyoruz ama yapmıyoruz! Durumumuz biraz da mitolojideki Kassandra’yı andırmaktadır.

İncil der ki “Tanrı çaresizlik dışındaki her şeyi affedebilir!”

Çare, çözüm insanlığın en çok ihtiyaç duyduğu kavramlar haline gelmişse affedilmez suçlar çoğalmış demektir.

Kapitalizmin ürettiği birçok suç ve kötülük vardır ve bunlarla mücadele ederek insanlığımızı korumaya çalışıyoruz. Ancak bu mücadele ne kadar toplumsal ve örgütlü olursa o kadar sonuç alıcı olmaktadır. Bireysel mücadeleyle dünyadaki kötülükler karşısında durulamaz.

Bireysel olarak insan iyi olabilir ama kötülükle mücadeleye yetmez. Çünkü kötülük örgütlüdür, küresel düzeyde bir sistem halinde hareket etmektedir.

Buna karşı Ortadoğu’dan Avrupa ve Latin Amerika’ya kadar çeşitli alanlarda kapitalizme karşı alternatif arayışlar konseptiyle, genel ve kadın özgünlüğü temelinde geliştirilen konferanslar, paneller, seminerler şeklindeki çeşitli toplantılar, örgütlü kötülüğe karşı örgütlü çözüm üretmeyi esas almaktadır.

Bu platformların tümünde çözümün zihniyette başladığı tespit edilmiştir. Saldırılar ve sorunlar ne kadar büyük olursa olsun insanlığın çaresiz olmadığı, çözüm üretebildiği gerçeği açığa çıkmıştır. Bu umut durumu kendi başına en büyük gelişmelerden biridir.

Çünkü kapitalizmin en büyük sihirbazlığı yarattığı gönüllü kölelik ve küresel düzeydeki çaresizlik duygusudur. İşte bunun kırılması dünya devrimi yolunda atılmış en büyük adımlardan biridir ve bunda Önder Apo’nun özgürlük paradigmasının belirleyici bir rolünün olduğu genel kabul görmektedir.

Buna karşın pratik-politikada istenen başarının ortaya çıkmaması en büyük handikabımız olmaktadır.

Söylüyoruz ama yapmıyoruz! Durumumuz biraz da mitolojideki Kassandra’yı andırmaktadır.

Kassandra, Troya Kralının kızıdır. Yiğit Hektor’un bacısıdır. En büyük hayali, geleceği görebilme yeteneği kazanmaktır.

Apollon, kendisiyle evlenmesi karşılığında bu yeteneği ona vermeyi vaat eder. Kassandra kabul eder ve bu yeteneği kazanır fakat evlenmez, hep bir rahibe gibi yaşamayı arzular.

Bunun üzerine Apollon kendisine bir ceza verir; her şeyi görecek ama kimseyi ikna edemeyecektir!

Böylece Kassandra her şeyi önceden gören, bilen ama kimseyi ikna edemeyen, hiçbir şey yapamayan duruma düşer. Öyle ki Troya savaşının sonucunu önceden görür ama kimse anlattıklarına inanmaz. Dolayısıyla hiçbir şey yapamaz…

Büyük bir çaresizlik halidir. Büyük bir cezadır. Buna psikolojide Kassandra Kompleksi denilse de toplumsal karşılığına Kassandra Sendromu denilebilir. Bu cezaya yazgılı olamayız. Çaresizlik en büyük suçtur. Öyle ki dinler bile bunu affedilmez tek suç olarak tarif etmiştir.

Bu suç durumunu, şimdi İmralı tecritliği ve soykırım saldırıları karşısında tavır sergilemeyen tüm toplum kesimleri yaşamaktadır.

Sözün eyleme, eylemin ise sonuca dönüşmesi gerekiyor ama pratikte tam öyle olmuyor. Tecrit soykırımdır diyoruz; o halde sadece bazı açıklamalar yapmakla buna karşı durulamaz. Bu nedenle kim ki toplumsal bir eylem planı geliştiriyorsa onu desteklemek gerekir.

Bu kapsamda kimi baroların düşündüğü eylem planını tüm barolar sahiplenmeli, yoksa görüldüğü gibi hemen hedef haline getirileceklerdir; dolayısıyla kimse yalnız bırakılmamalı, tüm meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri bunu gündemine almalı ve zengin yöntemlerle toplumsallaşması sağlanmalıdır.

Kesin sonuç alıncaya dek sürecek çeşitli düzeylerdeki eylem planlarına kavuşmayı varlık-yokluk meselesi olarak görürsek işte o zaman normalleşme her düzeyde aşılır ve toplum öncülüğünün hakkı verilir. Yoksa bireysel duruşlarla ve sınırlı bazı açıklamalarla yetinilirse bu yaklaşım tutarlı bir süreç işletmeye yetmez.

Tecrit karşısındaki her çaba değerlidir; Merdan Yanardağ örneğinde görüldüğü gibi bedel isteyen bir alandır. CHP sahiplenmemiş olsa da geleceği görenler daha büyük bedelleri de göze almaktadırlar.

Tecride karşı mücadele faşist soykırım sistemine karşı bir varlık-yokluk mücadelesidir. Soykırımla tecrit aynı anlamdaysa, herkes bunu bu şekilde yorumluyorsa o halde buna karşı duruşumuzun da tutarlı olması, söz düzeyinde kalmaması gerekir.

Söyleyince olacakmış gibi sanıyoruz! Bu yanılgıdan kurtulmak için tecridi dönemsel olarak görmemeli, eylemleri dönemsel veya geçici değil, yaşamımızın en temel gündemi haline getirmeliyiz; çünkü bu koşullarda normal yaşam olmaz, bu yanılgı aşılırsa, eziyet veren çaresizlik-eylemsizlik hali de aşılır. Elbette herkes bu durumda değildir. Özellikle Rojava’da Avrupa ve Maxmur’a dek halkımızın önemli bir kesiminin duruşu herkese örnek olmaktadır ve daha etkili olacağından da kuşku yoktur.

Ancak eylem gücünü açığa çıkarmayıp sözle sınırlı kalan her yerde ciddi bir sorgulama olmalı ve acil harekete geçme durumu sağlanmalıdır.

Kassandra’nın ıstırabıyla kıvranıp durmaktansa çözüm gücü haline gelmek için örgütlü eylem planları oluşturmalıyız. Bedeli ağır da olsa bu soykırım ve tecrit suçuna ortak olmaktan çok daha iyidir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.