Zap yoldaşlığı -2- Şifacılar

Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —

  • Amed, kadınla yoldaş olmanın ne demek olduğunu gerillaya gelinceye kadar duymamıştır bile. Kadın yoldaşlığının yüceliğini ise yıllarca gerilla saflarında olduğu halde Zap direnişinde yaşadıklarına kadar anlamamıştır.

İçten okunan dualarda

Adı anılan bir fakir olaydım

Duraydım yerimde bir ağaç gibi

Yeterdi bana, olaydı bir adım

Her parçam birleşirdi bir ağaç gibi

Doğumda da ölümde de herkesin vardı bir adı

Benimki yoktu. Kanla yazıldı adlarımız birer birer

Ve dağ ve intikam ve kocaman yürekler, ölümsüzler!

Zap’ta yaşanan ve halen süren direniş, insan aklının kavramakta zorlanacağı kadar görkemlidir. Direnişin anıları ve özellikle bazı detaylar zaman-mekân koşulları göz önüne getirildiğinde sadece savaşımızın kaderi için değil, aynı zamanda insanlık adına yepyeni bir heyecanla ve umutla dolu olduğu görülür.

Bütün mesele doğru anlamak ve hissetmek. Bunun için doğru bir zaman-mekân algısı gerekiyor.

Zaman ve mekân algısı her kültürde farklı olsa da zamansız ve mekânsız herhangi bir kültürel oluşumdan bahsedilemez. Tüm toplumsal gerçeklikler belli bir zamanın ve coğrafyanın etkisini taşırlar.

Zerdüşt sözlerini hangi zamanda söyledi? Mani hangi koşullarda çıktı? Hürrem’in günümüzde savunduğumuz çoğu şeyi 1500 yıl önce savunmuş olmasını normal göremeyiz.

Günümüzde kadın tarihçiliği gelişiyor ama Ortadoğu’nun ilk kadın tarihçisi olan ve hem Kürt tarihini kitaplaştıran hem de şiirler yazıp bir Divan kitabında toplayan Sine’li Mesture Erdelani’nin 200 yıl önce yaşadığı bilinirse onun büyük öngörüsünün değeri de anlaşılır ve tüm Ortadoğu halkları tarafından en çok tanınan ve örnek alınan isimlerden biri haline gelir.

Ayşe Şan hangi dönemde yaşadı? İstanbul, Bağdat, Hewler, Almanya’lara kadar nasıl bir iddia ve inançla, nasıl bir özgüvenle gitti? Onu zaman-mekân olgusuyla birlikte değerlendirmezsek hiç hakkını veremeyiz. Bundan 70 yıl öncesinden bahsediyoruz. Kolay mıdır o günün toplumsal gerçekliklerine karşın bu çıkışı yapmak? Kürtçe yasak! Aile desen annesinden başka herkes karşı!

Bir dönem, bir mekân ve bir ayrıntı

Bir dönem, bir mekân ve bir ayrıntı çok şey anlatabilir.

Savaş tünellerinde destansı direniş sürerken gerilla Amed ağır yaralanır ve kadın gerillalar tarafından tedavi edilir. Bundan daha doğal ne var ki denilip geçilebilir mi?

Kadın üzerinden cinayet sebebi günahların-yalanların icat edilmesinin tarihi binlerce yıl öncesine gitse de kapitalizm tüm çağların toplamı kadar kadın kırımında rol oynamıştır. Kadının kendisi değersizleştirilirken “kadın bedeni” en kıymetli meta haline getirilmiştir.

Erkek ise egemen olduğunu düşündüğü anda metanın kölesi olmuştur. İnsanlığa en derin köleliği yaşatan kapitalizm karşısında köy toplumu ondan bin kat daha değerlidir.

Gerilla Amed, Serhad’ın yurtsever bir köyünden mücadeleye katılmıştır. Köyde genç bir delikanlıyken dedesinin sürekli tekrarladığı nasihatlerinin çoğu kadınlardan uzak durması üzerinedir.

“Sakın kadınların olduğu yerlere gitme. Kadınlara yanaşırsan günaha girersin. Göz temasından bile kaçınacaksın!”

Bu sırada kız çocuklarına verilen nasihatler de tahmin edilebilir. Çocukluktan itibaren kadının toplumsal statüsünün ne olduğu kendisine öğretilir. Amed ise erkeklik ideolojisiyle büyütülür. Başı sürekli yerde gezer. Gerilla olunca yoldaşça bakmanın güzelliğini tadar. Üstelik yeni bir adı vardır, herkesin değer verdiği…

Kadınla yoldaş olmak

Amed, kadınla yoldaş olmanın ne demek olduğunu gerillaya gelinceye kadar duymamıştır bile. Kadın yoldaşlığının yüceliğini ise yıllarca gerilla saflarında olduğu halde Zap direnişinde yaşadıklarına kadar anlamamıştır.

Savaş tünellerindeki direniş tüm görkemiyle sürerken ve savaş tünelinin dışında da hareketli timler düşmana göz açtırmazken faşist Türk ordusu zehirli gazlar, kimyasal silahlar kullanmaya başlamıştır.

Amed’in bulunduğu mevzide 4 kadın arkadaş ve ayrıca bir erkek arkadaş daha vardır ama hem yaralanmıştır hem de gözleri pek görmediğinden zorlanmaktadır. Bedenindeki her şarapnel parçası çıkarıldığında görme yetisi daha da azalmaktadır.

Türk askeri 6 gerillanın bulunduğu savaş mevzisine her türlü teknikle saldırdığı halde sonuç alamaz. Komutanları askerlerini içeriye girmeye zorlar ama askerler cesaret edemeyince bunlardan birini zorla içeriye iter. Bu asker girer girmez gerillanın döşediği mayına basar ve parçalanır. Gerillalar askerin parçalanan cesedini bir araya getirir ve telsizden anons yaparlar: “Biz sizin gibi değiliz, cenazenizi kapı önüne bırakacağız, gelip alın, size karışmayacağız!” Böylece o komutan zorla ölüme gönderdiği askerinin cenazesini aldırır. Enselerinde gerillanın olduğunu bilmektedirler ama gerilla söz vermiştir. O kadar yakındırlar ki aralarındaki konuşmalardan o askerlerin komutanının adının Hüseyin olduğunu anlarlar. Sonra AKP televizyonları “teröristler askerimizin cenazesini ele geçirdikten sonra parçaladılar!” diye kara propaganda yapar.

Askerlerin yakasına yapışan korku, kimyasal ve termobarik silahlarla bastırılmak istenir. Üç kapıyı zorlarlar. Gerillanın yaratıcı taktikleri sayesinde iki kapıdan geri püskürtülürler. Amed üçüncü kapıdaki düşmanın üzerine gidince geri kaçarlar ve hemen ardından termobarik silah kullanırlar.

Bu kapıda ağır yaralanır Amed. Basınçtan üzerinde elbise kalmadığı gibi tüm vücudu yanar. Çırılçıplak yanık bedeniyle kapıya yakın düşer…

Günümüz savaşlarında ne kadar insanlık dışı yöntem varsa faşist Türk ordusunun icadıdır. Zorlandıklarında ilk başvurdukları yöntem her türlü yasaklı silahı kullanmaktır.

Zap zaferi budur işte

Amed yaralanana dek savaş tüneli ve arazide 25 Türk askeri cezalandırılmıştır. Bu nedenle “şehit düşsem de artık gam yemem” diye düşünerek bir bulut dalgasıyla ıslanan gözlerini sonsuz bir uykuya kapar…

Hayat burada bu tünelin ağzında, bu şekilde mi bitecekti?

Bu sırada kadın yoldaşlar yetişir ve kendisini kurtarırlar. Yaralarını sararlar fakat Amed yerinden hareket edebilecek durumda değildir. Üstelik iri yarıdır; temizlik ve bedensel ihtiyaçlarını giderebilmesi için koltuk desteği olmak da kâfi gelmemektedir.

Kadın yoldaşlarının şifa veren ellerine kendisini teslim etmiştir.

Köyü aklına gelir. Kız ve oğlan çocukları yan yana gelemez, gençler birbirine bakarsa kavga sebebi olabilir, hatta cinayete kadar gidebilirdi.

Amed annesinin kendisini bakır bir leğende yıkadığı çocukluk yıllarını bile hayal-meyal hatırlarken şimdi kadın yoldaşları bir bebeğin bakımını ve temizliğini yapar gibi onunla ilgilenmektedir.

Yaraları biraz iyileştiği ve artık bir banyo yapma zamanı geldiği halde ayaklarını-kollarını hareket ettiremez. Kadın yoldaşlar bu işi de üstlenir. Amed, başından aşağı dökülen her tas suda, binlerce yılda şekillenen erkeklik ideolojisinden arınırken: “Zap zaferi budur işte, gerilla budur, yoldaşlık budur, insan olmak budur...” diye düşünür.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.