Susuz öfke / Zap yoldaşlığı-3-
Nurettin DEMİRTAŞ yazdı —
- Elinde bir bidon suyla yoldaşlarının karşısındadır. Suya kavuşmak değil, Sorxwin’i canlı karşılarında görmek hepsini sevince boğar. Susuz Zap zamanlarında umutla, dirençle yaşamak, savaşmak mucizevidir.
“Hiçbir devrim, kendi içinde tek tek insanda bu kadar uzun süreli, sancılı ama başarılı devrimler gerçekleştirmemiştir. İşte zaferin garantisi buradadır… Bu nedenle kavgamız yaman, çekici ve birleştiricidir. Ben bu kavgaya aşığım!” (Sakine Cansız)
Şehit Sara yoldaşın sözleriyle kavganın en kızıl gülleridir gerillalar. Onların yoldaşlığındadır kavganın tüm güzelliği. “Heval” dedin mi akan sular durur; durgun sular çağlayana dönüşür…
Ozan Emekçi “Toprak sudan, bülbül gülden, dost dosttan bulur deva” demiş. Zap direnişine uyan sözlerdir bunlar.
Zap direnişinin şifrelerini düşman henüz çözebilmiş değildir. Çözse bile ondaki anlamın zerresi bile düşmanda bulunmadığından gerilla karşısında başarılı olamayacaktır.
Zap yoldaşlığı gerilla yoldaşlığını temsil ediyor. Başarıyı, zaferi, yoldaşlığı temsil ediyor. Bir parça ekmekle bir birliğin doyması, bir tas suyu on gerillanın bölüşmesi nasıl bir sır taşıyor? Buradaki sır, kaba bir mecburiyet diye okunursa o direnişten bir şey anlaşılmaz… İşin sırrı o tek kelimede saklıdır: Heval olmak, Heval!
Zaman, Zap zamanıdır!
Zorluklarla mücadele ederek Zap topraklarında yol alıyorlar. Biraz kuru ekmek ve zeytin kalmıştır ellerinde. İçecek bir damla su yok. En çok susuzluk zorluyor…
Hani biberin en acısı suyu az olan toprakta yetişir ya, onların da öfkeleri bu susuzlukta çok keskinleşmiştir, tıpkı acıları gibi…
İlginçtir ki, en zor anında bile Ahmet Kaya’nın “Adı Bahtiyar” şarkısını mırıldanıyor ve ondan güç alıyor. Tüm yolcular ona emanet. Kuryelik yaparken her şey ondan soruluyor elbette.
Kurdistan dağlarının emek kahramanlarıdır kuryeler.
Her bir patikayı tanır, her bir su başını bilir, her pusuya karşı tedbirli, her ihtimali hesaba katarken yüksek matematik profesörleri gibidirler. Yine de en çok hislerine güvenirler.
Grubun kuryesidir Heval Bahtiyar, ama öyle bir yerdeler ki susuz kalan yoldaşlarına su yetiştirememektedir. Düşman hareketliliği adeta nefes aldırmazken kara kara düşünmektedir, bir çare aramaktadır.
O sıra gruptaki gerilla Sorxwin, etrafı biraz tanımanın güveniyle gidip su bulacağını söyler. İki kişi riske girmemeli ve düşmana görünmemek için tek hareket etmelidir. Buna yoldaşlarını ikna etmesi zor olsa da susuzluk tüm enerjilerini tükenme noktasına getirdiği bir zamanda, sabahın beşinde su bulmak ümidiyle gruptan ayrılır.
Nuda’dır içindeki yara…
Bir saat geçer geri gelmez. İki saat geçer Sorxwin halen dönmemiştir. Bahtiyar’ın yüreğine ateş düşer. Elindeki sızı yüreğine geçer. Zorlanmanın had safhasındadır.
Susuzluktan hepsinin dudakları çatlamış, halsiz kalmışlar ve başları dönmektedir. Bahtiyar, Bağlar sokaklarında bir Zaza Keko olarak dolaştığı zamanlarda, kavga-dövüş içinde bile hiç bu kadar zorlanmamıştır. Bir Amed Spor sevdalısıdır, delisidir adeta. Amed Spor maçlarında nice kavgalara karışmıştır ama zorlanmamıştır. Şimdi de aslında susuzluktan değil, bir yoldaşının su için gidip dönmemesinden dolayı yüreği çatlamak üzeredir. Hayatında hiç bu kadar zorlanmamış, bu kadar korkmamıştır. Elindeki sızı yüreğine yerleşmiş, adeta kanını dondurmakta, nefesini kesmektedir.
Henüz kısa süre önce yaralı bir yoldaşını geçirirken yolda şehit düşmüştür. Adı Nuda’dır. Ağır yaralanmış, bir bacağı kopmak üzeredir. Tarif edilmez bir acıdır Nuda’nın yaşadığı ama çok yaman bir savaşçıdır ve olanca gücüyle dayanmaktadır. Yol boyunca yaraları korkunç zorlamaktadır. Askerler yakın tepeleri tutmuştur. Onların ortasından sessizce geçmek zorundadırlar.
Nuda’nın canı çok yanmakta ve sürekli inlemektedir. Bazen acıdan adeta çığlık atmaktadır. Düşman askerlerine yaklaştıklarında Nuda yine bağıracağı anda Bahtiyar elini yanlamasına Nuda’nın ağzına dayar ve Nuda bağırmamak için Bahtiyar’ın elini ısırır.
Gidip gelmemiştir Sorxwin…
Bahtiyar’ın eli her ağrıdığında Şehit Nuda gelir aklına. Hastaneye yetişmeden şehit düşmüştür bu genç yoldaş. Şimdi de Sorxwin gitmiş gelmemiştir…
Şehit olmuştur belki ya da daha ağırı, düşmanın eline düşmüş olabilir. Bunları düşünürken Bahtiyar çıldıracak gibidir. Yerinde duramaz ama elinden de bir şey gelmez. Kafasında türlü senaryolar kurar. Birkaç kez etrafı kolaçan eder. Sonuç yoktur. Grubu da yalnız bırakamaz. Düşmana görünmeden yerlerine, mevzilerine ulaştırmak zorundadır onları. Fakat düşmandan değil susuzluktan dolayı hareket edemez hale gelecekler, gecikecekler, belki de bu yüzden şehit düşecekler. Dakikalar yıl gibi gelmeye başlar. Zamanın ağırlığı altında o an saçlarındaki beyazlar ikiye katlanır…
Her susuzluk zamanında Sorxwin
Her yeri çağlayanlarla dolu olan, pınarlarıyla herkesi büyüleyen Kurdistan’da susuz kalmak ne demektir?
Bahtiyar Dicle nehrinde yüzmeye gittikleri zamanları hatırlar. Susuzluğu azalır gibi olur ama Sorxwin’i düşününce bir kamyon tuz sırtlamış gibi omuzları çöker.
Öğlene doğru kuş cıvıltıları kesilir. Sessizlik çöker Zap’a. Hayra alamet değil derler. O an tüm grup Sorxwin’i aramaya koyulacakken saatler tam 12’yi gösterdiğinde Sorxwin çıkagelir.
Elinde bir bidon suyla yoldaşlarının karşısındadır. Suya kavuşmak değil, Sorxwin’i canlı karşılarında görmek hepsini sevince boğar.
Susuz Zap zamanlarında umutla, dirençle yaşamak, savaşmak mucizevidir. Heval Sorxwin devam eden savaşta nice mucizeler yaratarak şehitler kervanına katılır.
Şimdi her susuzluk zamanında Şehit Sorxwin akıllarına gelir; umutları, öfkeleri ve dirençleri artar gerillaların…