Kefalet sistemi kadınları öldürüyor
Kadın Haberleri —

Lübnalı kadınlar / foto:AFP
- Lübnan’daki kefalet sistemiyle, binlerce göçmen ev işçisi, işverenlerin fiziksel, cinsel ve ekonomik istismarına açık hale getiriliyor. HRW’nin “sömürüye olanak sağlayan” bir sistem olarak kınadığı kefalet, tüm çağrılara rağmen değişmeden devam ediyor.
-
Bir otelde çıplak bir şekilde baskıya maruz kalan ev işçisi Mary, “Kendimi banyoya kilitledim, sadece korkuyordum” diyor. Bir ajans sahibinin “Lübnan’da kocan olabilirim” sözleri, istismarın ne kadar normalleştirildiğini gösteriyor.
Lübnan’da kefalet sistemi, göçmen ev işçilerini modern kölelik koşullarında yaşamaya zorlayan yasal yapı olarak varlığını sürdürüyor. Etiyopya, Filipinler ve Sri Lanka gibi ülkelerden gelen kadınlar, işverenlerinin kontrolü altında özerkliklerini kaybediyor; fiziksel, cinsel ve ekonomik istismara maruz kalıyor. Mary ve Grace gibi işçilerin yaşadığı trajediler, bu sistemin insan ticareti ve sömürüye nasıl zemin hazırladığını gözler önüne seriyor. Uluslararası Af Örgütü (AI) ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (HRW) “sömürüye olanak sağlayan” bir sistem olarak kınadığı kefalet, reform çağrılarına rağmen değişmeden devam ediyor.
İşçileri ‘mülk’ gören ırkçı zihniyet
Kefalet sistemi, göçmen ev işçilerini işverenlerin “malı” haline getiriyor. Bu sistem işçilere yasal ve sosyal hak tanımıyor; pasaportlarına el konuluyor, hareket özgürlükleri kısıtlanıyor ve çoğu zaman ücretleri ödenmiyor. Sharika Wa Laken Medya Girişimi’nin topladığı tanıklıklar, dayak, cinsel saldırı, yiyecek yoksunluğu ve hatta “intihar” olarak kaydedilen şüpheli ölümleri ortaya koyuyor. 2022’de yapılan bir araştırma, ev işçilerinin yüzde 68’inin cinsel tacize maruz kaldığını, yüzde 75’inin ise şikayet edemediğini gösteriyor. Sistem, işçileri birer ‘mülk’ olarak gören ırkçı bir zihniyeti yansıtıyor: “Etiyopyalılar enerjik, Kenyalılar temiz, Sri Lankalılar sakin” gibi söylemler, bu sömürünün kültürel bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.
İstismar normalleştiriliyor
Filipinler’den Lübnan’a 19 yaşında gelen Mary, işe alım ajanslarının tuzağına düştü. Haksız hırsızlık suçlamasıyla başlayan hikayesi, cinsel istismar girişimlerine ve tehditlerle dolu sürece dönüştü. Bir otelde çıplak bir şekilde baskıya maruz kalan Mary, “Kendimi banyoya kilitledim, sadece korkuyordum” diyor. Bir ajans sahibinin “Lübnan’da kocan olabilirim” sözleri, istismarın ne kadar normalleştirildiğini gösteriyor. Mary, şans eseri insan gibi davranan bir aileye yerleştirildi, ancak yaşadıkları sistemin bir parçası olduğunu vurguluyor: “Bu ajanslar, insan ticareti için açık hava pazarları gibi işliyor.”
Cinsel saldırı ve ücret gaspı
Kenyalı ev işçisi Grace Wimbara da benzeri koşullarla karşılaştı. Üç ay boyunca maaş alamadı, uygun yiyecek verilmedi ve “altı ay bedava çalış” ültimatomuyla tehdit edildi. İşe alım ajansı Gabriel Services’e karşı cinsel saldırı ve ücret gaspı iddiaları yükseliyor. Grace, astım krizi sonrası bir sivil toplum örgütünün yardımıyla kurtuldu ve Kenya Büyükelçiliği önünde adalet talep etti. “Kafala sistemi kadınları öldürüyor,” diyen Grace, sistemin temel hakları yok ettiğini vurguluyor.
Lübnan sorumlulukla yüzleşmeli
Etiyopyalı ev işçisi Mirzet Haylo’nun (M.H.) davası, kefalet sistemine karşı tarihi bir mücadele başlattı. Avukat Ghada Nkoula’nın 2020’de açtığı dava, Mirzet’in 2011-2019 arasında modern kölelik koşullarına maruz kaldığını iddia ediyor. 27 Mayıs 2025’teki duruşmada Mirzet, eski sponsoruyla yüzleşti. Nkoula, “Bu dava, kefalet sistemini kölelik ve insan ticareti aracı olarak yargılamanın önünü açabilir” diyor. Dava, uluslararası hukukun jus cogens normlarını (uluslararası hukukun temel ve emredici kuralları) gündeme getirerek Lübnan’ı sorumlulukla yüzleşmeye zorluyor.
Sömürüye olanak sağlıyor
Lübnan’da kefalet sistemi, devletin sessizliğiyle güçleniyor. 2020’de önerilen standart iş sözleşmesi, işverenlerin itirazı üzerine reddedildi. Yaklaşık 250 bin göçmen ev işçisi, iş hukukunun koruması dışında bırakılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), sistemi zorla çalıştırmanın en yaygın biçimlerinden biri olarak tanımlarken, İnsan Hakları İzleme Örgütü “sömürüye olanak sağlıyor” diyor. Şüpheli ölümler “intihar” olarak etiketleniyor, işe alım ajansları denetlenmiyor ve istismarcılar cezasız kalıyor. Avukat Farah Abdallah, işe alım sorumluluğunun Ulusal İstihdam Ofisi’ne devredilmesi gerektiğini savunuyor.
Sadece Lübnan’da değil
Kefalet sistemi, sadece Lübnan’da değil, Körfez ülkelerinde de varlığını sürdürüyor. ILO, sistemin kaldırılmasını, işçilerin ulusal iş yasalarına entegre edilmesini talep ediyor. CEDAW (Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılmasını amaçlayan bir sözleşmedir), güvenli şikayet mekanizmaları çağrısı yapıyor. Ancak hükümetler, “kültürel gelenek” veya “işgücü istikrarı” gibi bahanelerle sistemi savunuyor. Lübnan’da reform için siyasi irade eksikliği, sömürünün devamına olanak tanıyor. HABER MERKEZİ
* Sharika Wa Laken Medya Girişimi’nden alınan haber çeviri yapılarak düzenlenmiştir.
* * *
Kefalet sistemi nedir?
Kefalet sistemi, işçilerin işverenlerinin malı gibi muamele gördüğü, yasal korumalardan ve kişisel özerklikten mahrum bırakıldığı 19. yüzyıl kölelik yapılarını yansıtan derin tarihsel köklere sahiptir. Uluslararası çalışma standartlarında on yıllardır kaydedilen ilerlemeye rağmen, Kefalet sistemi bugün birçok ülkede, özellikle de Lübnan, Katar, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Kuveyt’te varlığını sürdürmektedir. Bu sistemde, göçmen bir işçinin yasal ikametgahı işverenine (veya sponsoruna) bağlıdır ve bu da işçinin iş değiştirmesini, istismarcı işyerlerinden ayrılmasını ve hatta izinsiz olarak ülkeden ayrılmasını fiilen engeller. Bu uygulama, hareket özgürlüğünü garanti altına alan Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi’nin 13. Maddesi’ni doğrudan ihlal etmektedir.














