Komplonun uluslararası karakteri 

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Komplo, Irak işgalinin önce tüm Ortadoğu’ya yayılmasının ardından Doğu Avrupa’ya sıçramasının ve Rusya-Çin-İran ekseniyle ABD-AB ekseni arasında nükleer savaş tehlikesinin kapıya dayanmasının başlangıç adımıdır.

15 Şubat 1999, Uluslararası Komplo’nun 24 yılı geride bıraktığı, çeyrek asra ayak bastığı tarihtir.

Bu çeyrek asrın özeti şöyledir:

Komplo, Irak işgalinin önce tüm Ortadoğu’ya yayılmasının, ardından Doğu Avrupa’ya sıçramasının ve Rusya-Çin-İran ekseniyle ABD-AB ekseni arasında nükleer savaş tehlikesinin kapıya dayanmasının başlangıç adımıdır. ABD ve ortaklarının savaş planlarında ilk hedef Öcalan oldu. Amaç Irak savaşı öncesinde PKK’yi tasfiye etmek ve NATO ortakları Türkiye’yi Irak savaşına çekmekti. PKK’yi tasfiye etmeden Türk devletinin Irak işgalinde etkin rol oynaması imkansızdı. Aynı zamanda PKK’nin Başur Kurdistan’ındaki varlığı, Irak’ı işgale hazırlananlar için “cephe gerisini” ve işbirlikçi Barzani egemenliğini tehdit olarak görülüyordu.

Gerçekten de Öcalan 1991 yılında, daha Birinci Basra Savaşı ile birlikte Üçüncü Dünya Savaşı’nın başladığını duyurdu ve ilk önlem olarak bölgenin kalbinde bulunan dört parça Kurdistan’da Ulusal Birlik için vargücüyle harekete geçti. Öcalan’ın önderliğinde Kürt halkının ulusal birliği gerçekleşseydi, Şii Irak halkı bu güce dayanarak Saddam rejimini, NATO’nun işgaline gerek kalmadan devirebilir, böylece İkinci Basra Savaşı ile yıkıcı bir aşamaya tırmanan, Suriye’ye, Ortadoğu’ya ve Avrupa’ya sıçrayan Üçüncü Dünya Savaşı önlenebilirdi. DAİŞ belası doğmadan boğulurdu.

Öcalan’a karşı komplonun amacı, NATO’nun Irak’ı işgal etmesi ve Ortadoğu’yu hakimiyet altına almasının önündeki en büyük engeli ortadan kaldırmaktı.

Nitekim komplonun etkileri altında PKK, iç hizbin yıkıcı rolüyle tasfiye olma tehlikesiyle yüz yüze geldiği ve askeri bakımdan zor duruma düştüğü için 1999 ile 2004 yıllarını kapsayan “ateşkes” konumuna çekildi. Başkan Apo, iç ihanet karşısında PKK’nin savaşa devam etmesinin büyük bir yenilgiye yol açacağını görmüştü. Komplo geçici de olsa amacına ulaşmıştı. Beş yıla yakın süren bu “ateşkes” sürecinden komplocular büyük ölçüde yararlandı.

 Irak’ın işgaline Türkiye’yi ortak etme yolunda ikinci büyük adım Erbakan’ın tasfiye edilmesi, partinin bölünmesi ve Erdoğan’ın Gülen Cemaati’yle birlikte “ılımlı İslam” adı altında siyasi alternatif haline getirilmesi oldu.Öcalan İmralı’dayken, Erdoğan, üstelik yasaklı olduğu bir sırada ABD’ye çağrıldı. ABD’yle yaptığı görüşmede Erdoğan, Amerikan ordusunun Türkiye topraklarında konuşlandırılmasını ve Irak’ın işgaline katılmayı kabul etti.

Bu adımların atılmasından kısa bir süre sonra da 20 Mart 2003 tarihinde ABD ve müttefikleri Irak’ı işgal etti. Böylece Birinci Basra Savaşı’ndan sonra Üçüncü Dünya Savaşı yeni ve geri dönüşü mümkün olmayan bir aşamaya yükseldi. DAİŞ Irak’ta örgütlendi, Türk devletinin de katkısıyla Musul’u işgal etti, Irak ordusunun bütün ağır silahlarına el koydu ve hızla Suriye’ye ve daha sonra Kobanê’ye yöneldi.

Eğer PKK iç sorunlarının üstesinden gelip, 2004 yılında yeniden askeri harekata geçmeseydi, Kobanê’yi savunmak ve DAİŞ’e karşı zafer kazanmak mümkün olmayacaktı. Komplocular DAİŞ vasıtasıyla kısa zamanda Suriye rejimini devirip, tüm bölgeyi işgal edecek, arkasından NATO orduları, Türk ordusu da içinde, tüm Ortadoğu’yu istila edecekti.

Komplo yüzünden Üçüncü Dünya Savaşı’nı önleme rolünü oynayamayan PKK, en seçkin birlikleriyle Kobanê’de DAİŞ’i 2015 yılında ezerek, komplocuların zaferini önlemiş oldu. Bölgede Rusya ile NATO arasında nisbi bir denge bu sayede oluştu. Rojava devrimiyle uluslar arası komplonun stratejik amaçlarına ulaşması engellendi.

Aynı zamanda, 2010 Arap Baharını, tıpkı 15 Temmuz darbesi ve Kurdistan ile Hatay’da yaşanan büyük deprem felaketini “Allah’ın lütfu” saydığı gibi, bölgesel emperyalist amaçları için fırsat sayan Türk devletinin Ortadoğu’ya, Kafkasya’ya ve Kuzey Afrika’ya yayılma stratejisi de Kobanê zaferiyle yerle bir oldu. Devletin “çözüm süreci” siyasetinin amacı, gerçek bir barış ve çözüm değildi. içerdeki savaşı durdurup, askeri gücünü ABD’ye birlikte Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Kuzey Afrika’da savaşa sürmekti. Sürdü de. Kobanê zaferi bu yayılmayı yenilgiye uğrattı ve Erdoğan artık işe yaramaz hale gelen çözüm sürecini sona erdirdi ve o andan itibaren bölgede savunmaya çekildi, bütün güçlerini Bakur, Başur ve Rojava’da kullanmakla yetinmek zorunda kaldı.

Ve şimdi Başur Kürdistan’ında Zap yenilgisiyle “Misak-ı Milli sınırlarına” yayılma hedefinden de uzaklaşıyor. Türk devleti, ekonomik enkazın altından çıkamazken, şimdi deprem enkazı altında çırpınıyor ve savaşta yenilginin eşiğinde bocalıyor.

Buna karşılık savaş bugün de Avrupa’ya sıçrayarak sürüyor. İnsanlık adım adım nükleer felaketin eşiğine doğru sürükleniyor.

Sonuç trajiktir. Savaşın etkisi altında yalnızca Türk devleti değil, tüm kapitalist modernite yıkıcı bir krize yuvarlandı. Kriz her yerde, sağcı ve neo faşist kesimlerin güçlenmesine neden oldu. Halklar özgürlüklerini ve ekmeklerini kaybediyor.

15 Şubat 1999 öncesine bir bakın ve çeyrek asır sonra dünyanın ve Türkiye’nin durumuna bir bakın.

Komplo, dört parça Kürdistan’ın Türkiye ve Ortadoğu’da kendi rolünü bütün güçleriyle kullanılmasını önleyerek bugünkü insanlık faciasına yol açtı.

Ancak bütün imkanlar tükenmiş değildir.

Eğer Avrupa devletleri, ortak oldukları komplonun içinden geçtikleri yıkıcı krizlerdeki rolünü anlayıp, komplonun çeyrek asra ayak bastığı şu günlerde, Öcalan’ın üstündeki tecrite karşı çıkar ve onun özgürlüğü için harekete geçerlerse, Kürt halkının bu insanlık krizinden çıkışta rol oynamasının önünü açmış olurlar. Avrupa halkları başlarındaki iktidarları yalnız Kürt halkıyla dayanışma için değil, kendi gelecekleri için baskı altına almalıdır.

Şunu bilelim: Öcalan Gemlik’te karaya çıktığı gün Kurdistan’ın dört parçası tüm bölgede ve dolayısı ile Avrupa ve Dünya’da yenilmez bir barış ve özgürlük faktörüne dönüşür. İnsanlığın buna ihtiyacı var.

Komplonun 25’inci yılındayız. Ama hala bu komplonun trajik sonuçlarını ortadan kaldırmak için geç değil.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.