Konuşmak bile dava konusu

MLSA

MLSA

  • MLSA'nın raporuna göre; geçen yıldan beri 306 gazeteci yargılandı. Artık suçun kendisi, çoğu zaman bir söz, bir paylaşım veya bir haber olarak değerlendiriliyor. Mahkemeler, ifade biçimlerini doğrudan suç olarak görüyor.

ERDOĞAN ALAYUMAT / İSTANBUL

Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), 2024-2025 adli yılı Gazetecilik ve İfade Özgürlüğü Dava İzleme Raporu’nu açıkladı. Taksim’de düzenlenen bir panelde duyurulan rapor, davaların genel görünümü ile gazeteciler ve aktivistlere yönelik yargılamalara dair kapsamlı veriler içeriyor. Gazetecilerin ve ifade özgürlüğünün üzerindeki yargı baskısının sürekliliğini ortaya koyan raporda, gözaltı, karalama kampanyası ve yargılama süreçlerine maruz kalan gazeteci ve aktivistlerin yarısından fazlasının davaların sonunda beraat ettiğine dikkat çekiliyor.

Dava izleme raporu, Türkiye’de ifade özgürlüğü davalarında 'terör' suçlamalarının giderek merkezi bir araç haline geldiğini ortaya koyuyor. Rapora göre; 1 Eylül 2024–31 Ağustos 2025 döneminde izlenen 275 dava kapsamında, yargılananların yarısından fazlası Terörle Mücadele Kanunu (TMK) kapsamındaki suçlamalarla karşı karşıya kaldı. Örgütü üyeliği suçlaması, bu dönemde davaların en sık rastlanan iddiası oldu; toplam 102 dava açıldı. Bunun yanında örgüt propagandası suçlaması 59 davada yer aldı. Sosyal medya paylaşımları, haber içerikleri, basın açıklamaları ve barışçıl protestolar gibi anayasal faaliyetler, çoğu zaman bu suçlamaların temelini oluşturdu. Rapor, bu suçlamaların özellikle gazeteciler ve aktivistler üzerinde yoğunlaştırıldığını vurguluyor. Rapor, TMK’nın bu şekilde kullanımıyla düşünceyi ifade eden ve toplumsal eleştiri yapan tüm kesimlerin baskı altına alındığına dikkat çekiliyor.

'2911' ile kriminalize

Rapor, barışçıl gösteri ve toplantı haklarının giderek ceza hukuku aracılığıyla kısıtlandığını ortaya koyuyor. Rapora göre; 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, izlenen davaların yaklaşık yüzde 13’ünde temel suçlama maddesi olarak kullanıldı. Suç delilleri ise çoğunlukla MOBESE kayıtları, pankart taşımak, yere oturmak veya dağılmamak gibi şiddet içermeyen eylemlerden oluşuyor. Bu durum, 2911’in artık barışçıl hak arayışlarını kriminalize eden bir araç olarak kullanıldığını gösteriyor.

'Cumhurbaşkanı'na hakaret'

MLSA raporu, hakaret suçlamalarının ifade özgürlüğü davalarında önemli bir yer tutmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Rapora göre; izlenen davaların yüzde 10,8’i hakaret suçlamaları nedeniyle açılırken, bu davaların yüzde 8,3’ü “Cumhurbaşkanı'na hakaret” iddiasıyla görüldü.

'Yanıltıcı bilgi yayımlama'

“Sansür yasası” olarak da bilinen TCK 217/A, geçen bir yılda ifade özgürlüğünü sınırlayan önemli bir araç olmaya devam etti. Rapora göre; bu suçlama, 13 davada kullanıldı ve özellikle deprem, kamu politikaları, yolsuzluk iddiaları ve sağlık hizmetleri gibi konularda yapılan haberler soruşturma konusu oldu. Rapor, toplumun doğru bilgiye erişim hakkını dolaylı yoldan kısıtladığını ve gazetecilerin özgürce haber üretmesini zorlaştırdığını ifade ediyor.

Cezalar, erteleme ve kontrol

Rapora göre; 2024–2025 döneminde sonuçlanan 108 davanın yüzde 57’si beraatle kapansa da yargının sert yaklaşımı azalmadı. Mahkemeler, toplam 197 yıl 2 ay hapis cezası ve 95 bin TL adli para cezası verdi. Mahkumiyetlerin yüzde 45,5’i 'terör' suçları üzerinden oluştu. Ayrıca birçok dosyada, hükmün ertelenmesi ve Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) uygulamaları kullanılarak insanlar uzun süre yargı gözetimi altında tutuldu. Bu uygulamalar, davaların beraatle sonuçlanmış olsa dahi, insanlar üzerinde uzun süreli baskı ve caydırıcılık etkisi yaratıyor. Gazeteciler, aktivistler ve öğrenciler için bu tür kararlar, hem sosyal hem de mesleki alanlarda temkinli davranmaya zorlayan bir baskı mekanizması oluşturuyor.

306 gazeteci yargılandı

İfade özgürlüğüne yönelik davaların birçoğunun, doğrudan gazetecileri hedef aldığı belirtilen MLSA raporuna göre; 275 davanın 162’sinde 306 gazeteci yargılandı ve gazetecilere yönelik suçlamaların yoğunluğu önceki yıllardan farklılaşmadı. "Örgüt üyeliği" iddiasıyla 56 dava ve "Örgüt propagandası"ndan 25 dava açıldı. Bu davaların çoğu “Yanıltıcı bilgi yayma”, “Cumhurbaşkanı'na hakaret” ve yargı mensuplarıyla ilgili yapılan haberler gerekçe gösterildi. Raporda, gazeteciliğin doğrudan suç konusu haline getirildiği ve haber içeriklerinin mahkemelerde delil olarak kullanıldığı vurgulanıyor. Sosyal medya paylaşımları, haber metinleri, röportajlar ve basın açıklamaları, birçok davada suç unsurunu oluşturdu. Türkiye’de basın özgürlüğünün ceza hukuku ve terör mevzuatı araçlarıyla sürekli olarak sistematik bir baskı altında olduğu belirtilen raporda, bu durumun, haber üretiminin niteliğini ve gazetecilerin güvenli çalışma koşullarını doğrudan etkilediği vurgulanıyor.

Tutuklu yargılamalarda artış

Türkiye’de ifade özgürlüğü davalarında tutukluluk uygulamaları önemli bir artış gösterdi. Raporuna göre; 275 davanın 28’inde toplam 66 kişi tutuklu yargılandı, bunların 13’ü gazeteciydi. Geçen yıla kıyasla tutuklu yargılama oranı yüzde 4,5’ten yüzde 13’e yükseldi, bu da tutukluluğun cezalandırma ve caydırma aracı olarak daha yoğun kullanıldığını ortaya koyuyor. Raporda ayrıca, 46 davada adli kontrol uygulandığı belirtiliyor; bu oran geçen yıla göre yüzde 16,7 artış gösteriyor.

Söz söylemek de suç

Rapor, Türkiye’de ifade özgürlüğü davalarında delil yapısının giderek değiştiğini ortaya koyuyor. Yargı süreçlerinde artık suçun kendisi, çoğu zaman bir söz, bir paylaşım veya bir haber olarak değerlendiriliyor. Rapora göre, davaların yarısından fazlasında haber içerikleri delil olarak kullanıldı. Sosyal medya paylaşımları, tek bir tweet veya paylaşım bile dava dosyalarına girdi. Basın açıklamaları, protestolara ait fotoğraflar ve konuşmalar da suçlama konusu yapıldı. Bu tablo, Türkiye’de mahkemelerin ifade biçimlerini doğrudan suç olarak görmeye başladığını gösteriyor. Özellikle gazeteciler, aktivistler ve öğrenciler, her söz ve paylaşımlarının yargı gözetimi altında olabileceği bir ortamda faaliyet yürütmek zorunda kalıyor.

Bu davalar hiç olmamalıydı

Gazetemize değerlendirmelerde bulunan MLSA Eşdirektörü Barış Altıntaş, yargının artık ağırlıkla ifade özgürlüğünü hedef aldığını vurguladı. Altıntaş, “Yargının sadece suç işleyenleri değil daha çok ifade özgürlüğünü ve toplumsal eleştiriyi hedef aldığını görüyoruz. Hiçbir karşıt görüşü es geçmiyorlar ve nerdeyse her eleştiri dava konusu oluyor. Adli kontrol uygulamalarında yaşanan artışlar da bence buna işaret ediyor” dedi. 8 yıldır yürüttükleri çalışmanın ortaya koyduğu tablonun ağır olduğunu ifade eden Altıntaş, şunları söyledi: "Bu davaların hiç olmaması gerekiyor. Her yıl bazen tutuklu sayısı azalıyor bazen de çoğalıyor ama açılan davalara bakınca bu davalar ‘neden açıldı’ diye sormadan edemiyoruz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.