Kadın Gündemi'nden kısa kısa

.
- HTŞ’nin Baas’tan farkı yok
- Yasalar anneleri çaresiz bıraktı
- Korumayanlar da sorumlu
HTŞ’nin Baas’tan farkı yok
Kuzey ve Doğu Suriye Kadın Meclisi üyesi Abir Hasaf, Süveyda'ya yönelik ihlaller ve saldırılar hakkında Nujinha’ya konuştu. Abir Hasaf, Suriye'nin bazı bölgelerinde cihatçı Heyet Tahrir El Şam’ın (HTŞ) geçici yönetim olmasıyla birlikte her gün yaşanan ihlalleri şöyle anlattı: "Baas rejiminin devrilmesinden sonra Suriye halkının umut ve coşkusu arttı, ancak Suriye geçici yönetimi Şam'da yeni bir otorite kuruyor ve Suriye halkına karşı çok acı verici yöntemler uyguluyor. Dolayısıyla Baas rejimiyle aralarında hiçbir fark yok. Suriye sahillerindeki Alevilere karşı vahşi saldırılarda bulundu. Siyasi olarak da önemli bir değişiklik yapmadı ve Şam'da düzenlenen kongrede Suriyeli unsurların, özellikle de kadınların haklarını tanımadı."
Abir Hasaf, Süveyda da kadınların kendilerini ve topraklarını korumak için büyük çaba sarf ettiğini belirterek "Süveyda kadınları kendilerini korumak için büyük çaba sarf ettiler. Yaşlı kadınlar bile ailelerini ve köylerini korumak için silaha sarıldılar ve büyük bir mücadele verdiler. Çağrımız, tüm Suriyeli kadınların birleşmeleri, haklarını talep etmeleri, topraklarına sahip çıkmaları ve demokratik bir Suriye inşa etmek için mücadele etmeleridir" şeklinde konuştu. QAMIŞLO
* * *
Yasalar anneleri çaresiz bıraktı
Irak Parlamentosu’nun 2025 başında kabul ettiği 188 sayılı Kişisel Statü Yasası’ndaki değişiklik, kadın hakları savunucuları ve hukuk çevrelerinde büyük tepki topladı. Daha önce “önce çocuğun yararı” ilkesine dayanan ve anneye 10 yaşına kadar (gerektiğinde 15 yaşına kadar) velayet hakkı tanıyan yasa, artık velayeti 7 yaşından sonra mahkemenin takdirine bırakıyor. Net bir uygulama kılavuzu olmayan bu düzenleme, suistimal ve manipülasyonlara kapı aralarken, kadınları ve çocukları belirsiz bir geleceğe sürüklüyor.
Rojnews’in haberine göre, 1959’da kabul edilen 188 sayılı Kişisel Statü Yasası, Orta Doğu’nun en ilerici yasalarından biri olarak kadınlara velayet, boşanma ve miras haklarında mezhep etkisinden uzak bir çerçeve sunuyordu. Ancak son yıllarda dini ve siyasi grupların baskısıyla yasanın İslamileştirilmesi için girişimler hızlandı. 2025’teki değişiklik, toplumsal tartışma olmadan geçirildi ve uygulama kılavuzu hâlâ yayımlanmadı. Kadınlar, protestolarla seslerini duyurmaya çalışsa da, yargının siyasallaşması ve toplumsal şiddetin yaygınlığı, yeni yasanın kadınları daha da savunmasız bıraktığını gösteriyor. SILÊMANÎ
* * *
Korumayanlar da sorumlu
Meletî’de bir hafta içinde iki kadın erkekler tarafından katledildi. İlk cinayet, Samanköy Konteyner Kent’te meydana geldi; bir kadın, yaşam mücadelesi verirken bir erkek tarafından katledildi. Bir hafta sonra, Hekimhan ilçesinde boşandığı erkek tarafından silahla vurularak öldürülen başka bir kadın daha hayatını kaybetti. Katliamlara karşı bir araya gelen Malatya Demokratik Kadın Platformu, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Şiddetin, istismarın, cinayetlerin temelinde yatan şey sadece bireysel nefret ya da öfke değil; toplumsal cinsiyet eşitsizliği, kadını ikinci plana iten zihniyet ve erkek egemen devlet politikalarıdır. 6284 Sayılı Kanun etkin şekilde uygulansaydı, bu kadınlar bugün hayatta olabilirdi. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı, şiddetin önlenmesi için devlet yükümlülük altındaydı. Türkiye’nin hâlâ onaylamadığı ILO 190 sözleşmesi, iş yerinde ve kamusal alanda şiddete karşı kadınları korumak için hayati öneme sahiptir.Bu ülkede kadın olmak her gün ölümle burun buruna yaşamak demek. Ama biz alışmıyoruz, susmuyoruz, susmayacağız! Bu cinayetlerin failleri kadar, onları durdurmayanları da kadın arkadaşlarımızı korumayanları da sorumlu tutuyoruz.” MELETÎ














