Kürt defterini kapatmak istiyorlar

Fehim IŞIK yazdı —

  • Türk devletinin hayata geçirmek istediklerinin Kürtler açısından bir varlık yokluk meselesi olduğunu, ilk önce Kürtlerin bilmesi gerekir. 

Garê hezimetinden sonra kapsamlı bir harekât beklentisi vardı. Yeni bir askeri harekâtın işaretlerini, Erdoğan, Akar, Soylu gibiler hep dillendiriyordu. Çünkü dertleri 21. Yüzyıla sarkan Kürt soykırımını tamamlamak.

Bu bağlamda değerlendirdiğimizde ne Garê, ne de 23 Nisan akşamı başlayan Metîna, Zap ve Avaşîn’e dönük saldırılar, öyle kısa vadeli düşünülmüş saldırılar değil.

Eğer Garê’de hedeflerine ulaşıp esirleri alabilseler, bir direnişle karşılaşıp hezimet yaşamasaydılar, saldırı devam edecek ve daha o zaman Metîna’dan Zap’a, oradan Avaşîn’e kadar uzanan geniş bir coğrafyada saldırılarını sürdüreceklerdi.

Hedefleri çok açık! Önce Kürdistan coğrafyasını, özellikle askeri olarak direnmeye uygun alanları küçük bölgeler halinde birbirinden ayırıp parçalamayı, ardından bu parçaları teker teker yok ederek işgali tamamlama planları var. Bu hedefi gerçekleştirdikten sonra Musul ve Kerkük’ü ‘çantada keklik’ görüyorlar. 2014 yılında MGK’de kabul edilen ‘Çökertme Planı’ tam da böyle bir plan. Yoğunlaştırılmış baskı ve katliamlarla Kürtleri sindirmek, coğrafyayı parçalayarak Kürtler arasına başka millet ve inançlardan sınırlar çekmek ve Kürt defterini kapatmak istiyorlar.

Bu kez Garê döneminde olduğu gibi davul zurna çalarak saldırmıyorlar. Bunun da nedenleri var. 23 Nisan’da başlayan saldırının sonucunun ne olacağını kestiremiyorlar. Bilseler planları tıkır tıkır işleyecek, Garê dönemindeki özel savaş oyunlarına rahmet okutur, tüm medyayı hizaya sokup patır patır propaganda savaşına başlarlardı. Yapmadılar, yapamadılar! Karşılarına ne çıkacağını, sonucun ne olacağını kestiremiyorlar. Daha önce Zap’ta, kış ortası saldırdıkları alanlarda birçok askerin cenazesini karlar altında bırakarak kaçtılar. Donarak ölen askerlerin cenazeleri, aylar sonra köylüler tarafından bulundu. Garê’de yaşananlar hafızalardaki tazeliğini koruyor. Orda da ‘Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan oldular.’ Bu nedenle Metîna, Zap ve Avaşîn’de yoğurdu artık birkaç kez üfleyerek yiyorlar.

Bu durumu bir zayıflık olarak görmek gerekmiyor. Hedefi gerçekleştirmeye odaklı bir yaklaşımdır. Sinsi planın bir parçasıdır. Türk devleti açısından baki olan işgal hedefini tamamlamaktır. Böylece Kürtlerin bölgenin dizayn sürecinde yeni ve etkili aktörler olarak yer almasını engellemek ve sinmiş Kürtlerle top gibi oynamak istiyorlar.

Türk devletinin hayata geçirmek istediklerinin Kürtler açısından bir varlık yokluk meselesi olduğunu, ilk önce Kürtlerin bilmesi gerekir.

Türk devletinin olanakları fazla. Batılı devletlerle geliştirdiği çıkar ilişkileri, daha cezbedici. Ama Kürtler de yüz yıl önceki Kürtler değil. 21. yüzyıla damga vurmuş efsanevi direnişleri var. Ağır bedel de ödeseler DAİŞ gibi uluslararası bir projeyi yok ettiler.

DAİŞ’in yok edilmesindeki en önemli paylardan biri bugün Metîna, Zap ve Avaşîn’de işgale karşı direnen gerillanındır. Bu akıl Rojava’nın özgürleştirilmesinde ve uluslararası arenada görünür olmasında da pay sahibidir. Ancak sonuca ulaşmak, Türk devletinin barbarlığını, dünyanın sessizliğini yenmek için bunlar yetmiyor. Gerekli olan, DAİŞ karşıtı mücadeledeki ruhtur. Kürtler ve dostları işgale karşı direnenlerin sesi olmaz, yaygın bir direniş ruhu oluşturmaz ise işgalciler ‘işlerini’ sessiz sedasız tamamlar. Bu olduğunda ise 3 kuruş parayı kendi refahı için evla gören ‘dünyanın patronları’, Kürtler katledilmiş, defterleri kapatılmış diye ağlamaz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.