Kürt kültür şöleni ve ülke havasını solumak
Forum Haberleri —
- Diasporada böyle bir festival fikrini ortaya koyanlara, süreklileşmesinde emek verenlere, ter dökenlere şükran borcumuz var…
Hasan Hayri Ateş
Sonbaharın güneşli, güzel bir günü. Coşku dorukta. Genç yaşlı, kadın erkek alanı dolduranların cümlesi halay çekiyor; umudu haykıran ezgiler, stranlar dillendiriyor. Kürdistan sanki Avrupa’nın orta yerinde bir vaha olarak vücut bulmuş, festival alanına akanları olanca varlığıyla içine almış. İnsanın, hayal ettiğinin gerçekleştiği an da, diyebiliriz. Tüm kültürel renkliliğiyle alanda her bakımdan ülke havası esiyor. Sanılır ki Amed’de bir Newroz anı.
Elbette burası Amed değil. 29. Kürt Kültür Şöleni’ne ev sahipliği yapan Hollanda’nın Landgraaf kenti.
Avrupa’da kiliselerin, belediyelerin ve hükümetlerin desteğiyle yüzlerce yıldır sürdürülen festivaller var. Bu durum, toplumsal kültürün festivaller aracılığıyla geleceğe taşınmasının önemini gösteriyor. Ancak Kürt Kültür Festivali desteklerden yoksun olduğu gibi, sürekli engellemelerle karşılaşmıştır.
Diğer yandan Kürtler Avrupa’nın hemen her kentine dağılmış durumda. Bir araya gelmeleri, ciddi bir özveri ve maddi külfet gerektirmekte. Buna rağmen Kültür Festivali, halkın fedakarca desteği ve mesafeleri hiçe sayan kararlı katılımıyla yirmi dokuz yılını geride bırakarak, gelenekselleşmiştir.
Önemli bir nüfusu diasporada yaşamaya zorlanmış Kürt halkının, yirmi dokuz yıldır büyük bir motivasyonla bu festivallerde buluşuyor olması, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir konu. Sanıyorum Avrupa’da ve dünyada, kendi anavatanı dışında yaşayan halklar bakımından bunun bir başka örneği yoktur.
Kürt halkının uzun yıllardır yürüyüşü, katliamlar ve soykırımlar kıskacında hep özgürlüğe doğru bir yürüyüştür. Tabii ki büyük kayıplar pahasına... Acılar, hüzünler, kederler... Ve geride silinmez izler bırakarak, uğradıkları her hanede, dokundukları her yürekte unutulmaz hatıralarlar emanet ederek, arkalarına bakmadan sonsuzluğa yürüyenler…
Festivalin ithaf edildiği Sinan Dersim’in de, uzun yıllar Avrupa’da faaliyet yürüttüğünü biliyoruz. Ve bugün hayatta olmayan daha niceleri…
Elbette onların sınırsız çabalarının semeresi olarak çeyrek asırlık zaman dilimini geride bırakan ve artık gelenekselleşmiş olan bu festival, toplumu kuşatarak bir kültürel hafızaya dönüşmüştür. Dolayısıyla toplum yaşamında kökleşmiş amaçlara hizmet eden bu etkinlikler pek çok rolü içinde barındırmaktadır.
Öncelikle büyük bir buluşmayla toplumun birlik ve beraberliğini oluşturmak, kaynaşmalarını sağlayarak pekiştirmek, dayanışmayı temin etmek ve bunun bireylerin bilincinde yer etmesini sağlamak için fırsat sunan bir ortam yaratmaktadır.
Kırk elli yıl öncesine kadar derinden bölünmüş olan Kürt halkının, tüm farklılıklarıyla aynı idealler ve amaçlar etrafında bu şölenlerde buluşması, her şeyden önce toplum katında ulusal birliğin başarıldığının da somut göstergesidir.
Newroz ve bu türden festivaller haricinde Kürt, dahası Kürdistan toplumunu aynı duygularla buluşturan başka da bir etkinlik ve kutlama yoktur.
Bunlar, Kürt Özgürlük Hareketi’nin, yoğun bir çabayla son kırk yılda Kürt toplumuna kazandırdıklarıdır. Böylelikle hegomonik ve sömürgeci güçlerin, inanç temelinde karşıtlaştırdığı toplumsal farklılıklar birbirini tanıyarak, kabul ederek birbirine akmıştır. Böylece çoğulcu temelde demokratik bir kültür oluşmuş ve kökleşmiştir.
Bir zamanlar Avrupa’nın temel gündemi olan kültürel çoğulculuk, Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle her yerde hayat bulmuş, bir yaşam biçimine dönüşmüştür. Açık ki, tahayyül edilemez faşizan saldırganlığa rağmen, özgürlük mücadelesinin yenilmezliğinin kaynağı da, bunun başarılmış olmasıdır.
Gene, diasporada ulusal kültürün korunması ve kuşaktan kuşağa aktarılarak sürekliliğin sağlanmasında da festivaller başat bir rol oynamaktadır. Bu sayede ülke havasında gerçekleşen buluşmalar, toplumsal belleğin ve kültürün sürekliliğine katkı sağlayacak ortamlar yaratmakta, toplumun kendisini periyodik olarak tazelemesini olanaklı kılmaktadır.
Kürtler son otuz yılda kitlesel olarak topraklarını terk etmeye, diasporada yaşamaya zorlandı. Kendi seçmedikleri bir durumun acısını çekiyorlar ve elbette başka bir tarihe, başka bir dile ve başka türlü bir yaşama sahip ülkelerde mücadele ederek kimliklerini korumaya çalışıyorlar.
İnsan, kimliğinin şekillendiği topraklardan uzaklara sürüklendiğinde, korunaksız kalarak her türden savrulmaya açık hale gelir. Bu tür kutlama anlarında ve farklı etkinliklerde bir araya gelenler kolektif temsillerle ve sembollerle topluluk kimliğini pekiştirir ve yeniden yaşar. Bu sayede bireyin toplumsal bilincinin yükselmesine, aidiyet duygusunun güçlenmesine katkı sağlar.
Aidiyet bilincinin yükselmesi ve grup kimliğinin pekişmesi, ülkeden uzak kalmış bireyi kimlik bunalımından kaynaklanan ve yabancılaşmayla sonuçlanan olumsuzluklara karşı korur. Bu anlamda genç kuşağın alanda coşku ve heyecanıyla ciddi bir ağırlık oluşturması, çok daha büyük öneme sahiptir.
Diasporada böyle bir festival fikrini ortaya koyanlara, süreklileşmesinde emek verenlere, ter dökenlere şükran borcumuz var…