Kürt ulusal birliği ve ABD oyunları

Forum Haberleri —

  • Kürdistan genelinde mevcut parçalılık yaşanırken, Rojava Kürdistan’da ulusal birlik yaratmak zordur. Fakat gelişen devrimin gücüne dayanarak söz konusu bu zorun başarılması ve genele katkı sunacak bir sonucun Rojava’da ortaya çıkartılması elbette iyi olabilir.

SİNAN YEKBÛN

PKK ile KDP arasında soğuk savaş rüzgarları eserken, Rojava Kürdistan’da PYD’nin oluşturduğu partiler birliği ile ENKS arasındaki görüşmelerden Kürt ulusal birliği yönünde olumlu haberler geliyor. Bakurê Kurdistan’daki Kürt ittifakı ise en son HDP’ye yönelik siyasi soykırım operasyonlarına karşı ortak tepkide görüldüğü gibi devam ediyor. Kuşkusuz gelen bu haberler olumlu bilgilerdir. Her şeye rağmen, Kürt toplumu ve siyaseti içinde ulusal birlik tartışmaları ve umudu sürmektedir.

Bakur’da ulusal birlik konusunda daha yüksek bir bilincin ve siyasi olgunluğun olduğu söylenebilir. AKP-MHP faşizminin yürüttüğü topyekûn soykırım saldırıları ise tüm siyasal güçleri ayakta kalabilmek ve direnebilmek için birlik olmaya her zamankinden daha fazla zorlamaktadır. Hatta bu durum Türkiye genelini de kapsamakta ve antifaşist demokratik birlik ve mücadele tartışma ve arayışları gelişerek devam etmektedir.

Aslında Kürt toplumunda birlik eğilimleri önemli ölçüde güçlüdür. Zaten böyle olmasaydı Kürt aşiret sistemi aşılamaz ve Kürtler halklaşamazdı. Nitekim tarihte yaşanan genel eğilim olan devlet sisteminin halklaştırma ve uluslaştırmasının aksine Kürtlerde halklaşma düzeyi esas olarak toplumsal etkenler temelinde sağlanmıştır. Bu da Kürt kabile ve aşiretlerinin birlikçi yanlarını ortaya koymaktadır.

Fakat toplumdaki bu genel eğilime karşılık, feodal beylikler biçiminde şekillenen Kürt egemen sınıfındaki ulusal birlikçi yan güçlü değil, tersine zayıftır. Bu durum esas olarak Kürt egemen sınıfının zayıflığından kaynaklanıyor olabilir. Bu zayıflık durumu bir yandan işbirlikçiliği, bir yandan da birlik karşıtlığını ortaya çıkartmıştır. Bu çerçevede Kürtler arasındaki parçalılığın egemen sınıftan kaynaklanan bir iç boyutu vardır.

Tabi söz konusu parçalılık sadece iç etkenlerden kaynaklı değildir. Bu parçalılığın bir de dış etkenleri vardır. Bu da Kürdistan’ın tarihi, toplumsal ve coğrafi özellikleriyle bağlantılıdır. İnsan türünün toplumsallaştığı ve neolitik köy-tarım devrimin geliştiği bu topraklar, stratejik zengin özellikleriyle her zaman egemen fatihlerin iştahını kabartmış, bu temelde işgal ve ilhak saldırılarını üzerine çekmiştir. İktidar ve devlet sisteminin büyük güçleri arasındaki iç çekişmeye konu olmuştur. Her dış egemenlik, başarılı olabilmek için Kürdistan’da işbirlikçi yaratmayı esas almış, bunun için de iç toplumsal yapıyı sürekli bölüp parçalamıştır. Bu durum yüzyıllık kapitalist modernite egemenliğinde çok daha fazla böyledir. Kapitalist güçler arasındaki dünyayı paylaşma savaşı en çok da Kürdistan’ı ve Kürtleri parçalayıp paylaşmıştır.

Ulusal-demokratik ilkeler temelinde bir birlik
Kürtler arası parçalılığın işte böylesi iç ve dış nedenleri vardır ve ulusal birlik sorunu da bunlardan kaynaklanmaktadır. Yüz yıldır dayatılan soykırıma karşı varlığını ve özgürlüğünü kazanmanın imkân ve fırsatlarının önemli ölçüde oluştuğu günümüz koşullarında bunu sağlayacak gücün ulusal birlikte var olması ise birlik konusunu çok daha yakıcı hale getirmektedir. İşte bu denli önem verilmesi ve yaygınca tartışılması da bu nedenle ortaya çıkmaktadır.

Açık ki Kürtler için ulusal birlik konusu olmazsa olmaz düzeyinde önemlidir. Ancak bir o kadar da ciddidir ve tehlikelerle doludur. Nitekim herkesin elinin içinde olduğu Kürt sorunu nedeniyle, Kürtler arası birlik sorunu içinde de neredeyse herkesin eli vardır. Dolayısıyla dünyanın ve bölgenin tüm etkili güçleri Kürtler arası ilişkilerin de kendi çıkarları doğrultusunda şekillenmesini istemekte ve politikalarını bu temelde oluşturup yürütmektedirler. Her parçada olduğu gibi, Rojava’da yürütülen birlik çalışmalarında da bu durumu açıkça görmek mümkündür.

Bütün bunlar temelinde baktığımızda Rojava’da yürütülen birlik çalışmalarında dikkat gerektiren çok önemli hususlar vardır. Bir defa, PYD ve birlikte olduğu partilerin ENKS’yi de Rojava sistemi içine çekmeye çalışmaları, onları dış güçlerin etkisinden kurtarmak istemeleri, hatta bunun için çok ciddi fedakârlıkta bulunmaları doğrudur. Doğru ulusal-demokratik ilkeler temelinde olmak üzere bundan daha güzel bir şey olamaz. Fakat söz konusu ENKS denen gücün Rojava içine çekilmesi gerçekten ulusal-demokratik ilkeler temelinde mi olmaktadır? İşte burası ciddi tartışma götürmektedir.

Rojava’daki durumu bazı satır başları biçiminde ifade etmek yararlı ve öğretici olacaktır.

Birincisi, Kürdistan genelinde mevcut parçalılık yaşanırken, Rojava Kürdistan’da ulusal birlik yaratmak zordur. Fakat gelişen devrimin gücüne dayanarak söz konusu bu zorun başarılması ve genele katkı sunacak bir sonucun Rojava’da ortaya çıkartılması elbette iyi olabilir. İkincisi, mevcut durumda Rojava’nın yarısı TC Devletinin işgali altındadır. Söz konusu bu işgali kırmayı ve işgal altındaki bölgeleri kurtarmayı amaçlamayan hiçbir birlik çalışması doğru ve ulusal-demokratik olamaz. Üçüncüsü, partiler arası ittifaklar siyasi ilkelerde birleşme temelinde olabilir. Ancak koalisyon hükümeti kurarken partiler kendi aralarında yönetimi paylaştırırlar. Dördüncüsü, ulusal birlik tüm güçleri kucakladığı oranda böyle bir düzey kazanabilir. Beşincisi ise, ABD henüz Kürt sorununda arabuluculuk yapacak bir siyasete sahip değildir. Tersine ABD Kürt sorununda temel iki taraftan birinin lideri konumundadır. Bir taraf soykırıma uğrayan olarak Kürtler ve onun siyasal temsilcileri iken, diğer taraf da soykırımı yürüten küresel kapitalist modernite sistemidir ve onun lideri ise ABD’dir. Aslında Rojava’daki görüşmeler PYD ile ENKS arasında değil, PYD ile ABD arasında yaşanmaktadır. Nitekim ENKS’nin kendi tarafları olduğunu mevcut görüşmeyi yürüten ABD heyeti açıkça söylemektedir.

Türkiye’yi ayakta tutan ABD’dir
Kısaca Rojava’da yürütülen birlik çalışmalarını böyle birçok yönden değerlendirmek gerekir. Örneğin Efrîn, Bab, Cerablus, Girê Spî ve Serêkaniyê gibi TC işgali altındaki toprakların kurtarılması gündemde yoktur. Halbuki buralar TC elindedir ve TC’nin buraları işgal etmesinin en temel ortakları ABD ile ENKS’dir. Şöyle denebilir: DAİŞ’e karşı Kürtler ve ABD ortak savaşı temelinde kazanılan topraklar üzerinde söz konusu ortaklar arası bir savaş sürmektedir. ABD Yönetimi TC Devleti eliyle Efrîn, Bab, Cerablus, Girê Spî ve Serêkaniyê’yi Kürtlerden silah zoruyla almıştır. Şimdi de ideolojik ve siyasi baskı ile ve ENKS eliyle Rojava Kürdistan’ın geri kalanını ele geçirmek istemektedir. Bu sürecin sonunda PYD adıyla bir şeyler kalsa bile, o sadece isim olacak, ideolojik ve siyasi bakımdan PYD’nin herhangi bir şeyi kalmayacaktır.

Örneğin oluşan mevcut birlik içinde bazı Kürt partileri yoktur. Peki neden? Bu durumda oluşan birliğin ulusal düzeyde olduğunu söylemek zordur. Yine yapılan anlaşmada siyasi ilkeler değil de adeta mülk paylaşır gibi bazı şeylerin paylaşımı esastır. Bu paylaşımın da nasıl bir aritmetikle olduğu doğrusu anlaşılamamaktadır. Önce yüzde kırk oranında iki tarafın eşit paylaşımı olmakta, ardından kalan yüzde yirmi de yüzde onarlık oranda iki tarafça belirlenmektedir. Yani yine söz konusu iki tarafın olmaktadır ki, sonuçta yüzde ellilik oranla paylaşım gerçekleşmektedir. Neden yüzde ellilik paylaşım denmeyip de böyle bir yola başvurulduğu ise anlaşılamamaktadır.

Sonuç olarak, özellikle günümüzde Kürt ulusal birliği hiç kuşkusuz çok önemlidir. Ancak bu birliğin nasıl şekilleneceği de önemlidir ve önünde çok ciddi engeller vardır. Bu konuda TC, KDP ve ENKS gibi kullanılan birçok güç ortada mevcuttur. Kullananın ise ABD ve benzeri güçler oldukları açıktır. Evet günümüzde ABD ve TC politikaları arasında bazı çelişkiler vardır. Ama bu, Kürt sorununa yaklaşım konusunda değildir. Hala uluslararası komployu sürdüren ve İmralı işkence ve tecrit sistemini yaşatan ABD ve müttefikleridir. Türkiye’deki Kürt düşmanı soykırımcı zihniyet ve siyaseti ayakta tutan ABD’dir. TC eliyle Rojava’nın yarısını işgal ettiren de, KDP eliyle ve ENKS görüşmeleriyle diğer yarısını almaya çalışan da ABD’dir. Kaldı ki mevcut ABD Başkanı Trump ve Ortadoğu özel temsilcisi James Jeffrey ile Tayyip Erdoğan arasında ciddi ekonomik ortaklıkların olduğu artık bir sır değildir. Belli ki Trump yönetimden düşmeden TC ve KDP’yi memnun edici sonuçları alabilmek için acele edilmektedir.

Osmanlı’da oyunun çok olması gibi, ABD’de de oyun çoktur. ABD, Kürdistan’ı Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile PKK’den kurtarmaya ve yeniden ele geçirmeye çalışmaktadır. Bu gerçeği iyi görmek ve ABD oyunlarına karşı duyarlı olup asla oyuna düşmemek gerekir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.