Kürt ulusal birliğine doğru
Forum Haberleri —

Abdullah Öcalan ve Kürtler
- Önder Abdullah Öcalan’ın paradigması, süreci salt ideolojik bir yönelim değil, aynı zamanda tarihsel ve toplumsal gerçeklikler temelinde dönüşen bir mücadele hattı olarak tanımlar. Bu nedenle paradigma; eleştiri, güncelleme ve halkın talepleriyle buluşma kapasitesiyle değerlidir.
ARAS ASLAN
Bugün Kürt halkı, tarihsel bir kavşakta durmakta; geçmişin acıları ve mücadelesiyle yoğrulmuş bir belleği geleceğin inşasıyla buluşturma sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Yüzyıllık bölünmüşlüğün ardından ulusal birlik ihtiyacı yalnızca siyasal bir hedef değil, aynı zamanda toplumsal dirilişin, özgür yaşamın ve demokratik geleceğin anahtarı olarak karşımızda durmaktadır. Bu bağlamda, Önder Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu paradigma, dogmalara saplanmayan, eleştiriye açık, dönüşümcü ve halk gerçekliğine dayalı bir yol haritası sunmaktadır.
Açıkçası kaleme aldığım bu yazı, Kürt ulusal birliğini günümüz koşullarında yeniden düşünmek, geçmiş deneyimlerle yüzleşerek geleceğe kolektif bir vizyonla yürümek amacıyla kaleme alınmıştır. Amacımız ulusal birlik ekseninde, kapsayıcı, eleştirel ama yapıcı bir perspektifle hem örgütsel hem de ideolojik yönelimlerimizi tartışmaya açmak, ortak mücadele zeminini güçlendirmektir.
Bu bağlamda Kongre’de öne çıkan görüşler, geleneksel ve milliyetçi Kürt siyasetinin sınırlarını ve açmazlarını açık biçimde gözler önüne sererek, yeni bir siyasal dönemin gerekliliğine işaret etmektedir. Bu çerçevede örgütsel sorgulama ve güncelleme ihtiyacı, değişen bölgesel, küresel ve yerel dinamikler karşısında Kürt siyasetinin yeniden yapılanması açısından önem taşımaktadır.
Kürt tarihinin geniş bir perspektifle yeniden hatırlatılması, tarihsel özgüvenin pekiştirilmesi ve meşruiyet temelli bir kimlik bilincinin geliştirilmesi bakımından çok önemlidir. Bu bağlamda, Ortadoğu’da barış ve demokratik dönüşüm sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi için ideolojik temellerin yeniden tanımlanması ve bu temellerin pratikte somutlaştırılması kaçınılmazdır. Tüm bu olumlu yönlere rağmen, bizler aynı zamanda Önder Abdullah Öcalan’ın öngördüğü paradigma ile tarihsel deneyim arasında eleştirel bir köprü kurmakla yükümlüyüz. Zira Önder Öcalan’ın düşünsel metodolojisi, mutlak doğrulara değil, sürekli sorgulama ve dönüşüm halindeki bir düşünce sistemine dayanır. Bu nedenle paradigmanın iç mantığı eleştiriye açıklığı zorunlu kılmaktadır.
Bu bağlamda bazı merkezi yaklaşımların tüm mücadeleyi yalnızca kendi ekseninde başlatma eğilimi, Kürt siyasetinin tarihsel çeşitliliğini yok saymakta ve tarih yazımını indirgemeci bir forma sokmaktadır. Geçmişte önemli rol oynamış ve halk nezdinde hâlâ meşruiyeti bulunan figürleri, başarısızlık ya da tasfiye gerekçesiyle dışlamak; tarihsel birikimin içsel sürekliliğini zedelemekte, ulusal birliğin duygusal bağlarını aşındırmaktadır. Oysa Önder Abdullah Öcalan’ın diyalektik düşünce çerçevesiyle uyumlu biçimde, geçmişteki tüm mücadele figürleri bu tarihsel birikimin halkaları olarak görülmelidir. Tek merkezli tarihsel anlatı, Kürt bütünlüğünü parçalayabilir.
Kürt halkı tarih boyunca Osmanlı-Safevi çekişmesinde bir denge unsuru olarak görülmüş; Kasr-ı Şirin Anlaşması’yla Kürdistan’ın parçalı yapısı resmiyet kazanmış, 1. Dünya Savaşı sonrası yapılan antlaşmalarla dört parçaya bölünmüştür. Bugün bu yapay sınırların mirasıyla yüzleşen Kürt toplumu açısından, içinde bulunduğumuz tarihsel eşik, bölünmüşlüğü aşmak açısından önemli bir fırsat sunmaktadır. Bu nedenle güveni aşındıran tekelci, dışlayıcı ve merkezî yaklaşımlardan uzak durulmalı; tarihsel birliğe dayalı, çoğulcu ve diyaloğa açık bir toplumsal-siyasal zemin inşa edilmelidir.
Siyasal söylemin kapsayıcı, eleştirel ama yapıcı bir dille yürütülmesi toplumsal birlik açısından yaşamsaldır. Zaza, Alevi, Sünni, Bakurlu, Başûrlu, Rojhilatlı, Rojavalı fark etmeksizin, Kürtler arasında tarihsel figürler üzerinden kurulan ortak duygusal bağlar gözetilmeli; bu figürleri karalayıcı veya dışlayıcı ifadelerden kaçınılmalıdır. Aksi takdirde ulusal birlik stratejisi zedelenir, duygusal kopuşlar yaşanır. Eleştirinin diyaloğa açık olması barış ve uzlaşma kültürünü güçlendirecektir.
Önder Abdullah Öcalan’ın tarihsel süreci diyalektik bir ilerleme olarak değerlendirmesi, geçmişten bugüne tüm siyasal aktörleri bu sürecin bir parçası olarak görmeyi gerektirir. Diyalektik düşüncenin özü, karşıtlıkların iç içe geçerek anlam çoğaltması ve gerçekliği esnek biçimlerde kavrayabilmektir. Bu perspektifle Kürt tarihindeki farklı figürleri dışlamak, Önder Abdullah Öcalan’ın “birikimsel ilerleme” ve “tarihsel bütünlük” anlayışıyla çelişmektedir. Dolayısıyla geçmiş deneyimleri dışlamadan, çoğulcu bir tarih bilinciyle hareket edilmelidir.
Önder Abdullah Öcalan’ın önerdiği demokratik konfederalizm modeli, merkeziyetçi devlete karşı yerel yönetimlerin ve halk meclislerinin güçlendirilmesini savunmaktadır. Ancak şehirli, bireyselleşmiş ve sekülerleşmiş Kürt kesimlerinde bu model henüz yeterince somut karşılık bulamamaktadır. Siyasal temsiliyet, kültürel haklar ve ekonomik özgürlük gibi taleplerin daha açık biçimde ifade edilmesi, modelin halkla daha güçlü bağlar kurmasına katkı sağlayacaktır. Ayrıca Türkiye’de merkeziyetçi devlet reflekslerinin hâlâ baskın olması (örneğin kayyum uygulamaları veya Türk usulü başkanlık sistemi) demokratik konfederalizmin kurumsallaşmasını zorlaştırmaktadır.
Ulus inşasını geri plana atarak yalnızca toplumsal inşa paradigmasını öncelemek, imha ve inkâr süreçlerinden geçmiş bir halk için yeterli olmayabilir. Kürt halkı öncelikle varoluşunu güvence altına almalı, ardından farklı toplumsal modelleri tartışmalıdır. Siyasal özneleşme illa devletleşme anlamına gelmese de, hakların anayasal güvence altına alındığı bir yapı, halk açısından ciddi bir kazanım olacaktır.
Kürt siyasetinin geleceği, ulusal bilinçle toplumsal inşayı dengeli ve eş zamanlı biçimde yürütebilen bir yaklaşıma ihtiyaç duymaktadır. Önder Abdullah Öcalan’ın önerdiği paradigmadan ilham alınmalı; ancak bu modelin halkın gerçek ihtiyaçlarıyla uyumlu, somut ve yerelden yükselen bir pratik zemine oturtulması da sağlanmalıdır. Sert ve dışlayıcı değil; kapsayıcı, eleştirel fakat yapıcı ve diyaloğa açık bir siyasal söylem, Kürt halkının ortak geleceğini mümkün kılacaktır.
Kürt Ulusal Birliği için temel ilkeler
-Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkı tartışmasızdır. Bu hak hem bireysel özgürlüklerin hem de kolektif kimliğin teminatıdır. Ulusal birlik, toplumsal dirilişin ve demokratik inşanın ön koşuludur.
-Ulusallık ve toplumsallık birlikte ve dengeli bir biçimde ilerlemelidir.
-Dört parça Kürdistan’da her parçanın kendi iç dinamiğiyle yol alması, fakat birbirini dışlamadan ve gölgelemeden desteklemesi esas alınmalıdır.
-Ortak siyasal platformlar, hukuki güvenceler ve anayasal temelli siyasal haklar için ulusal ve uluslararası baskı mekanizmaları geliştirilmeli, Kürt halkının mücadelesi evrensel haklar bağlamında tanıtılmalıdır.
Siyasal, kültürel ve ekonomik alanda yol haritası
-Anadilde eğitim veren akademiler, kadın, gençlik ve tarih merkezli kültürel dayanışma ağları kurulmalıdır.
-Dört parçada eğitmenlerin birlikte oluşturduğu ortak eğitim müfredatı ve yayın yapan bir Kürt akademisi oluşturulmalıdır.
-İki katmanlı ekonomi modeli geliştirilmelidir:
İçte ekolojik ve kooperatif temelli, toplumsal ihtiyaç odaklı bir üretim anlayışı,
Dışta ise uluslararası ticarete açık ama bağımlı olmayan bir ekonomik denge.
-Kürt diasporasıyla ilişkiler yeniden yapılandırılmalı; tüm kurumsallaşma faaliyetleri dört parçayı esas alan kapsayıcı bir çerçeveye oturtulmalıdır.
-Ortadoğu halklarıyla devletler üzerinden değil, halklar arası bir “yeni enternasyonal” ittifak geliştirilmelidir.
Bir diğer önemli husus, dört parçadaki Kürt toplumu için siyasal, kültürel ve ekonomik alanda ortak bir inşa süreci yürütülürken, bölgesel ve küresel dinamikler de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu bağlamda, bölgesel güçler ve büyük aktörlerle kurulacak dönemsel ya da uzun vadeli ilişkilere kapalı olmamak, Kürt halkının çıkarları açısından önemlidir. Konjonktürel gelişmelerin yarattığı dalgalanmalar karşısında kurulan ilişkilerin sürekli gölgelenmesi veya kısa vadeli tepkilerle sekteye uğratılması, ileride daha büyük diplomatik ve siyasal kayıplara yol açabilir.
Özellikle bugün, TC ile olası bir çözüm zeminini ararken bölge üzerinde etkin olan ya da etkinlik arayışı içinde olan farklı güçlerle ilişkisiz kalmak ya da var olan ilişkileri zayıflatmak Kürt siyaseti açısından daraltıcı ve stratejik dengeyi bozucu sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle, uluslararası ilişkiler duygusal reflekslerden uzak, değişken dengelere duyarlı, çok yönlü, ilkeli ve uzun vadeli menfaatler üzerinden kurgulanmalıdır. Bu yaklaşım, hem Kürt halkının uluslararası meşruiyetini artırır, hem de bölgede oluşacak yeni denklem ve krizlerde manevra alanını genişletir.
Kürt siyaseti bu noktada pragmatik ama ilkesiz olmayan, stratejik ama teslimiyetçi olmayan bir çizgide halkların haklarını önceleyen diplomatik dili geliştirirken uluslararası meşruiyeti güçlendiren bir dış siyaset vizyonu inşa etmelidir. Kürt diplomasisi, sadece dostluklar üzerinden değil, aynı zamanda stratejik kazanımlara yol açan taktiksel ittifaklar kurmak zorundadır. Bu da dört parçadaki Kürt iradesinin hem içte birlik hem de dışta ortak bir yönelimle hareket etmesini zorunlu kılmaktadır.
Paradigmadan pratiğe
Bugün Kürt siyaseti, geçmişin mirasını olumlu -olumsuz yönleriyle değerlendirerek geleceği inşa etmenin önemli bir dönüm noktasına gelmiş bulunmaktadır. Önder Abdullah Öcalan’ın paradigması, bu süreci salt ideolojik bir yönelim değil, aynı zamanda tarihsel ve toplumsal gerçeklikler temelinde dönüşen bir mücadele hattı olarak tanımlar. Bu nedenle paradigma; eleştiri, güncelleme ve halkın talepleriyle buluşma kapasitesiyle değerlidir.
Ulusal birlik, sadece bir siyasi hedef değil, aynı zamanda toplumsal barışın, tarihsel hafızanın ve özgür gelecek tahayyülünün zemini olmalıdır. Farklılıkları yok saymadan, çoğulculuğu dışlamadan ve geçmişin birikimini reddetmeden geliştirilecek bir Kürt ulusal sözleşmesi, bu sürecin toplumsal güvencesi olacaktır.
Kürt halkı bu tarihsel eşiği aşabilecek güç ve iradeye sahip. Parçalanmışlıktan birliğe, dışlayıcı siyasetlerden ortak bir geleceğe yürümek mümkün. Bu yürüyüşte en önemli şey, birlikte konuşmak, birlikte düşünmek ve birlikte karar almaktır.







