‘Kürt ve kadınsanız…’

Kadın Haberleri —

 Dilşat Canbaz

Dilşat Canbaz

  • Bakurê Kurdistan’da Türk devletinin uygulamada olan özel savaş politikalarını değerlendiren HDP İstanbul Milletvekili ve Kadın Meclisi üyesi Dilşat Canbaz, Kürt kadınlarına asker, polis ve korucuların saldırısının çok planlı bar savaş politikasının parçası olduğunu söyledi.

Bakurê Kurdistan kentlerinde Kürt kadınlarına yönelik asker, polis eliyle yürütülen şiddet, taciz, tecavüz sürüyor. Yer yer devlet memurlarının da içerisinde yer aldığı üniformalı faillerin davalarından sonuç alınamıyor. Sonuç alınan davalarda ise, faillere ‘Haksız tahrik indirimi’ yapılarak, cezanın geriye kalanı da ertelenerek üniformalı tecavüzcüler serbest bırakılıyor. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili ve Kadın Meclisi üyesi Dilşat Canbaz, özel savaş politikaları kapsamında kadınların hedef alınmasına dair JINNEWS’ten Marta Sömek’e konuştu.

Kadına saldırılar savaş politikasının bir parçası

“Kürdistan’da özel savaş politikası var” diyerek sözlerine başlayan Dilşat Canbaz,  “Askerin, korucunun, bütün kolluk güçlerinin oradaki saldırısı çok planlı bir savaş politikasının parçası. İpek Er katliamında Musa Orhan’ın cezasızlığı bir örnekti. Gülistan Doku bunun en büyük örneklerinden biri, 22 yaşında genç bir kadın ortada yok. Nerede ve kimler tarafından ne yapıldığı bilinmiyor, öldürüldüyse cesedi nerede bunu bile bilmiyoruz” diye konuştu. 

Çocuk tecavüzlerinin arttığına dikkat çeken Canbaz, Şirnex (Şırnak) ve Colemêrg’de (Hakkari) birçok örneğin olduğunu söyledi. Bunun özel bir politika olduğunu dile getiren Canbaz, İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra örgütlü kadın kurumlarına saldırıların da çoğaldığını sözlerine ekledi. 

Kolluk, Munzur Üniversitesi’ne rahat girip çıkıyor

Dersim ve Êlîh’te (Batman) 90’lı yıllarda kadınların intihara sürüklenmelerini hatırlatan Canbaz, şöyle devam etti: “Aslında o kadınların özel harekat polisleri tarafından tecavüze, istismara, tacize uğradığı herkes tarafından biliniyordu. Dersim’de Munzur Üniversitesi’nde rektörle beraber kolluğun yurtlara rahat girip çıktığı ve oradaki genç kadınlara taciz, tecavüz, tehdit ve şantajda bulunduğuna dair birçok mesele olduğunu biliyoruz. Bunların tek bir açıklaması var o da özel savaş politikalarının yönlendirmesi. Kürdistan’ın birçok bölgesinde yansımayan örnekler de var. Buradan doğru örgütlü kadınlara yönelik öfke var. Kürdistan’da Kürt kadınlarının bu kadar iradesini, kazanımlarını yıkmak meselesi. Kayyumlar dönemi de savaş politikasının başka bir örneği, ilk kadın kurumlarımız kapatıldı, ilk kadın kurumlarına saldırı oldu.”

Vatan, millet ve erkek bütünlüğünde kadın katliamı

Bir ülkede savaş politikası varsa dünyanın neresinde olursa olsun ilk önce kadınlara, kadın bedenine saldırıldığını söyleyen Dilşat Canbaz, “Buradan doğru sistemin kadını ‘düşürdüğü’ ya da kendi politikasına göre ‘acizleştirdiği’ durum maalesef böyle bir politikanın ürünü. Musa Orhan’daki somut mesele bugün Gülistan Doku örneğinde vücut buldu” dedi. Pınar Gültekin’in katledilmesine de değinen Canbaz, davanın gerekçeli kararını okuduklarında dehşete kapıldıklarını paylaştı. Canbaz şunları belirtti: “Planlı bir katliam, vahşice katledilmiş bir kadın. Boğuluyor, canlı canlı yakılıyor ve yakıldıktan sonra betona gömülüyor, kan dondurucu bir vahşetle karşı karşıyayız. Bir kadını vahşice, planlayarak, tasarlayarak öldürmenin, katledilmenin sonucunda uygulanan cezasızlık politikası tam da bir cesaretlendirmedir. Fail diyor ki, ‘Hakkari’de askerlik yaptım, aslında ben de Kürtlere karşıyım, ben de sizdenim’. Yani vatan, millet ve erkek meselesinde o tek dil nasıl ortaklaşıyor görüyoruz.”

Failin savunması: Kadın Kürt’tü

Yargının sopa gibi kullanıldığı bir süreçten geçtiklerini ifade eden Canbaz, kadın katliamlarında bu durumun çok açık olgunu belirtti. Erkek yargının “tahrik” ve “iyi hal” indirimleri vererek failleri koruduğunu kaydeden Canbaz şöyle devam etti: “Önceden kravat takıp oralara çıkıyorlardı. Bugün Kürt illerinde yapmış olduğu görevini söylüyor ya da ‘kadın Kürt’tü, buradan doğru nefret ettim’ meselesine girebiliyor. Pınar Gültekin öldürüldüğünde, katil ilk ifadesinde ne kadar indirim ve ceza alacağını çok iyi biliyordu. Çünkü, ‘kendimden öncekilere baktığımda bir kadın öldürdüğümde ne kadar ceza alabilirim’ diye kendi ifadesi var katilin. Bunların hepsini adalet, iktidar, yargı zaten biliyor. Tecavüzcüler, katiller sokaklara salınıyor ama kadın katillerine indirimler veriliyor.”

Cezasızlık politikası düşmanlığın ifadesi

Pınar Gültekin’in failine verilen cezaya da dikkat çeken Canbaz, “Kadına karşı cinsiyetçi, gerici erk iktidarın politikası zaten belli. Hepimiz o düşman politikalarını biliyoruz, bunun üzerine hem kadın hem de Kürt iseniz özel savaş politikası ile bir kez daha saldırı kalkanını hazırlıyor size. Bunun için bütün yollarını deniyor, cezasızlık politikasından tutalım ödüllendirmeye kadar” diye konuştu. Öte yandan taciz ve tecavüzde bulunan faillerin, cezasızlık politikaları sonucunda cezaevine bile girmediğinin altını çizen Canbaz, “Mahkemede elini kolunu sallayarak daha fazla rütbeleriyle çıkıyorlar o salonlardan, ödüllendiriliyorlar. Bu düşmanca politikayı buradan okumak gerekiyor. Pınar Gültekin davası da cezasızlık politikasının en büyük örneği” dedi. 

Kadınlar sokakları terk etmedi

Devletin özel savaş politikalarının bir parçası olan üniformalı saldırılara karşı örgütlü mücadeleden vazgeçmemek gerektiğini belirten HDP İstanbul Milletvekili ve Kadın Meclisi üyesi Dilşat Canbaz, “Bu toplumun en duyarlı kesimi sokakları hiç terk etmeyen kadınlardır. Mücadelede yan yana gelebiliyoruz, refleks, eylem gösterebiliyoruz” diye konuştu. 

Kürt kadınlarının ülkenin tamamında sahiplenilmesi gerektiğine işaret eden Canbaz son olarak şunları kaydetti: “Bugün İpek Er sadece Kürdistanlı bir kadın olarak orada yankı buldu ama Türkiye’nin her yerinde yankı bulması gerekiyor. ‘Gülistan Doku nerede’ diye hepimiz sorduk ama daha fazlası olmalıydı. Türkiyeli kadınların biraz daha oralarda açıklama ve eylem yapması gerekiyordu. Bugün Pınar Gültekin, Şule Çet gibi orada yaşanan da iktidarın başka bir politikasıydı. Özel savaş politikası dediğimiz şey tam da böyle bir yerde duruyor. O yüzden Kürdistan’dan Türkiye’ye kadar, kolluk güçlerinden sıradan bir katilin yapmış olduğu katliama kadar ortak mücadele yürütmemiz, yan yana olmamız ve alanı, sokağı bırakmamamız gerekiyor.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.