Kürtleri katlettiniz, yüzleşin!
Dosya Haberleri —

Kulp katliamı
- Kulp'ta 1992 yılında 7 kişinin katledilmesi ve davanın zaman aşımına uğramasına tepki gösteren avukatlar, "Türkiye'de sağlıklı bir geleceği inşa edebilmemiz için, bizim geçmişle yüzleşmemiz gerekir. O yaralar, adalet duygusu tatmin edilerek kapatılır" dedi.
YILMAZ KAYA
Şırnak'ta 1988-89 yıllarında başlayan serhildanlar, Kürdistan'ın birçok bölgesine yayılmaya başlar. Halk gerilla cenazelerine sahip çıkar, binlerce kişinin katıldığı törenler düzenlenir. Şırnak'ta başlayan serhildanlar, devletin tüm engellemelerine rağmen 1991 yılında Amed bölgesine taşar. Halkın PKK'ye duyduğu sempati ve sahiplenmesine tahammül edemeyen devlet, Amed'in Kulp ilçesinde katliam gerçekleştirir.
Halk gerillaya sahip çıkar
Kulp ile Bingöl'ün Solhan ilçeleri kırsalında 19 Aralık 1991 tarihinde Serê Sipî alanında bulunan bir gerilla kampının bombalanması sonucu 16 gerilla yaşamını yitirmiş, bazıları da yaralanmıştır. Katliamın halk tarafından duyulması ile birlikte Silvan, Lice, Hazro, Kulp ve Amed merkezinden binlerce insan gerillaya sahiplenmek ve cenazeleri almak için kamyon, kamyonet, minibüs ve otomobillerle bölgeye hareket eder. Amed'den yola çıkan binlerce kişi Lice'ye varmadan durdurulur. Lice'den olay yerine gitmek isteyenler ise yol üzerindeki Seyrek Jandarma Karakolu tarafından durdurulur.
3 cenazeye ulaşılır
Kulp ilçe merkezi ve köylerinden ayaklanan halk, askerlerin tüm engellemelerine rağmen harekete geçer. Önden giden gruplar, yaklaşık bir buçuk metre karın içinde yürüyerek yaşamını yitiren ve donmuş halde bulunan 3 gerilla cenazesine ulaşır. Kulp'a getirilen cenazeler, bir camideki gasilhaneye konularak, diğer cenazelerin getirilmesi için bekletilir. Sonraki gün halk yine sabah erken saatlerinde harekete geçer.
Halk cenazeleri devlete vermedi
24 Aralık günü, kimi araçla, kimi yürüyerek dondurucu soğuğa rağmen onlarca kilometre kat ederek 3 cenazeyi daha alır. Cenazeleri bir otobüsün bagajına koyan halk, Kulp'a varmadan, Kulp çayı üzerinde askerlerin engeliyle karşılaşır. Köprü panzerlerle kapatılmış, Ergani, Hazro, Silvan, Amed’den komandolar ve özel harekat polisleri getirilmiş, tüm alan kapatılmıştır. Askerler, 3 cenazenin kendilerine verilmesi halinde geçişlerine izin verileceğini belirtince halk bunu kabul etmez.
Söz verdiler
Üç gün hem Kulp'ta hem de Lice'de yaşanan olaylar üzerine, dönemin Diyarbakır DYP Milletvekili Salim Ensarioğlu, Başbakan Süleyman Demirel ile görüşerek, olayların büyümemesi için cenaze konvoyunun geçişine izin verilmez. Sosyal Demokrat Parti içinde yer alan dönemin 8 HEP milletvekili de İçişleri Bakanı İsmet Sezgin ile görüşerek girişimde bulunmasını ister. Kulp Tabur Komutanlığı'na karargahını kuran İl Jandarma Alay Komutanı İsmet Yediyıldız, bakanın telefonuna çıkmaz. Diyarbakır Valisini Kulp'a gönderen Bakan, onun Albay Yediyıldız ile görüşmesini ve olayların büyümemesi için ne gerekiyorsa yapılmasını ister. Vali, Kulp'ta toplanan kitleye hitap ederek cenazelerin verileceği sözünü verir.
Geçen olursa öldüreceksiniz
Kulp Tabur Komutanlığı'na giden Vali Ecemiş, Albay Yediyıldız ile görüşür. Ancak Albay, "Bu olay ne sizi, ne de bakanı ilgilendiriyor. Ben üstlerimden emir alırım" diye konuşur. Albay Yediyıldız, daha sonra korumalarıyla birlikte Kulp Çayı üzerinde bekleyen kitlenin yanına gider. Burada bulunan iki gazeteciyi tehdit eden Albay, "Askerlerin potinini çekerseniz sizi bulurum, şu karşıda paçavra sallıyorlar, onları çekin çekebildiğiniz kadar" dedi. Ardından, köprü başındaki üsteğmene dönerek, "Köprüden geçen olursa öldüreceksiniz. Tohumlarına para mı vermişim" diyerek olay yerinden ayrılır.
3 sivil katledildi
Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu kitle, uzun bir bekleyişten sonra PKK ve gerilla lehine sloganlar atarak köprüyü geçmeye çalışınca, askerler kitlenin üzerine ateş açmaya başladı. Birçok kişi, canını kurtarmak için köprüden soğuk suya atlamak zorunda kaldı. Burada Mehmet Nesip Altın, Neytullah Tekin, Hayrettin Demirtuyi, Felemez Bulut, Ömer Öztürk, Ali Miltaş ve Şahin Tekin adlı siviller yaşamını yitirir, onlarca kişi de yaralanır. Katliam haberinin hemen yakındaki Lice’de duyulması ile halk burada da yürüyüşe geçer. Yüzbaşı Nevzat Arık'ın emri ile halkın üzerine ateş açılır ve burada da 3 sivil yaşamını yitirir. Kulp'ta öldürülen siviller ile otobüs bagajında bulunan 3 gerilla cenazesi ile gözaltına alınan yaralılar Kulp Tabur Komutanlığı bahçesine getirilir. Burada yaralılara işkence yapılır. Akşam saatlerinde de askeri araçlarla Amed'e sorguya götürülürler.
Katliamın sorumlusu Albay
Sivillere yönelik katliamın ardından avukatların suç duyurusu üzerine Devlet Güvenlik Mahkemesi 1992-11 sayılı kararı ile görevsizlik kararı vererek dosyayı Kulp Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilir. Dönemin Kulp Cumhuriyet Savcısı Mustafa Akkuş tarafından soruşturulan dosyada, katliamın baş sorumlusunun Albay İsmet Yediyıldız olduğu belirtilir. Bunun üzerine savcı Akkuş, 25 Ağustos 1992 tarihinde, Albay İsmet Yediyıldız’ın yargılanmasına izin verilmesi için Adalet Bakanlığı’na başvurur. Savcı Akkuş, başvuru dosyasında, 24 Aralık 1991 tarihinde devlet güvenlik güçlerinin olay anında kalabalığa ateş açması sonucu 7 kişinin yaşamını yitirdiğini, olay tarihinde Asayiş Komutanlığı'na vekil sıfatı ile Jandarma Binbaşı Seyhsuvar Öztoprak’ın baktığını, ancak olay yerinde ve olayın oluşu esnasında Ergani Jandarma Komando Taburu, Hazro Jandarma Komando Bölüğü, Lice Jandarma Komutanlığı, Silvan Jandarma Komutanlığı ve Kulp Jandarma Komutanlığı’na ait personelin götürüldüğünü, olay anında şahısların münferit olarak bütün araştırmalarına rağmen tespit edilemediğini ve bu birliklerin üst komutanı olarak İl Alay Komutanı ve olayda Asayiş Komutanı sıfatı ile Jandarma Kıdemli Albay İsmet Yediyıldız’ın güvenlik güçlerine emir verdiğini belirtir.
Ancak savcının Albay'ın yargılanması için Adalet Bakanlığı’na gönderdiği yazıya herhangi bir cevap gelmez. Diyarbakır İl Jandarma Alay Komutanı Albay İsmet Yediyıldız, bir süre sonra Tuğgenaralliğe terfi eder. 6 Kasım 1999 tarihinde ise eşi ile birlikte Trabzon'da geçirdikleri kuşkulu bir trafik kazasında can verir.
Dosya yeniden açıldı
Katliam dosyası 2012 yılında yeniden açıldı. Yaşamını yitiren iki kişi için avukat Nahit Ere'in "5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Yasası'ndan faydalanmak için yaptığı başvuru üzerine, Kulp Cumhuriyet Savcılığı yeniden soruşturma açtı. "Adam öldürmek ve adam öldürmeye teşebbüs"ten açılan soruşturma kapsamında olayın yaşandığı gün Kulp'ta görevli olan 37 subay ve astsubayın ifadesi alındı ve 33'ü hakkında açılan soruşturma daha sonra takipsizlikle sonuçlandı. 7 kişinin öldürüldüğü katliamda Anayasa Mahkemesinin 'ihlal' kararı üzerine yeniden açılan soruşturma en son olarak "zaman aşımı" uygulanarak kapatıldı.
4-5 yıl içerisinde dava sonuçlandı!
Katliamda yaşamını yitiren Felemez Bulut, Mehmet Nesip Altın’ın ve yine yaralanan Şehmus Altındağ'ın vekili Amed Baro Başkanı Nahit Eren, zaman aşımı uygulanarak kapatılan Kulp dosyasını gazetemize değerlendirdi.
Nahit Eren, Türkiye'de 1990’lı yıllarda işlenen ağır insan hakları ihlallerine konu soruşturma dosyalarında, kamu görevlilerini korumaya yönelik uygulanan cezasızlık politikası nedeniyle dosyaların tek tek kapatıldığını ifade ederek, "90'lı yıllarda ağır hak ihlallerine konu soruşturma dosyaları 2007 yılında açılmaya başlandı. Bir çoğu davaya da dönüştü. Ama zamanla siyasal konjonktürün değişmesi, iktidarın Kürt meselesine bakış açısındaki değişim nedeniyle meseleye güvenlikçi eksende bakma sürecine girildiğinde dosyalar tek tek batı illerine nakledildi. 4-5 yıl içerisinde de dosyaların tümü beraatla sonuçlandı. Bu soruşturmaları yürütme iradesi, daha çok Kürt meselesine iktidarın bakış açısıyla şekillendi. Biz hep şunu söylüyoruz. Bu tür yaşam ihlalleri konu dosyaların hukuk devletinde toplumsal bakış açısından bir arada yaşayabilme umudunu taşıyabilmemiz için olması gereken bir yargılamaya tabi tutulması gerekir. Maalesef yargıda bu tutumu göremiyoruz" dedi.
Dosya kaybettirildi
Baro Başkanı Av. Nahit Eren, yaşanan hukuksuzluğu şöyle anlattı: "O dönem alınan ifadelerle somutlaşmış delillere göre Alay Komutanı İsmet Yediyıldız’ın talimatı üzerine 7 sivil yurttaş Kulp'ta öldürüldü. 2004 yılında söz konusu dosyayı ailelerin başvurusu üzerine araştırmaya başladım. Ama şunu gördük, maalesef 7 kişinin öldürüldüğü dosya halen açık görülüyordu. Ama ortada fiziki bir dosya yoktu. Bir şekilde kaybettirilmişti. Bunun üzerine yaptığımız müracaatla dosya oluşturuldu. Dosya çerçevesinde 33 subay hakkında yani o dönem Albay İsmet Yediyıldız öldüğü için soruşturmaya dahil edilmedi ama, hukuka aykırı emiri yerine getiren tüm askerle hakkında soruşturma başlatıldı. Kulp Cumhuriyet Savcılığının hazırladığı dosya Diyarbakır’a gönderildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı Kulp dosyasını bir türlü davaya dönüştürmedi. Her defasında bir eksiklikle dosyayı Kulp'a geri gönderdi. En son 2017 yılında Başsavcılık bu dosyada kolluk kuvvetlerinin meşru müdafaa yapma hakkını kullandıklarını gerekçe göstererek takipsizlik kararı verdi."
AYM, ihlal kararı verdi
Bu karara karşı etkin soruşturma, adil yargılama ve yaşam hakkı ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) başvuruda bulunduğunu ve mahkemenin 2020 yılında ilk kez, 1990'lı yıllardaki toplu yaşam hakkı ihlallerine karşı lehte karar verdiğini kaydeden Eren, "Anayasa Mahkemesi, bugüne kadar davaya dönüştürülmemiş olması, etkin bir soruşturma yürütülmemesini ihlal olarak saydı. İhlal kararının gereğinin de yapılması için Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdi. Bende soruşturmanın icrası için talepte bulundum. Aradan iki yıl geçmesine rağmen işlem yapılmadı. 2022 yılında kasten hazırlık numarası verilerek dosyanın zaman aşımına uğradığı bize bildirildi" diye konuştu.
Yerel mahkeme kararı uygulamadı
"Burada cezasızlık politikası vardır. Yargının görev suçu vardır. 2 yıl Anayasa Mahkemesinin verdiği ihlal kararının gereği neden yapılmadı?" diyen Av. Eren, "Bu karara karşı Sulh Ceza Hakimliğine itirazda bulunduk. İtiraz sonrasında bugüne kadar soruşturmayı yürütmeyen, gereğini yapmayanlar hakkında suç duyurusu bulunacağız. Aynı zamanda yeniden Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak, her ne kadar ihlal kararı verseniz de, yerel mahkeme tarafından uygulanmadığını göstereceğiz" dedi.
Zaman aşımı olmaz
30 yıllık bir soruşturmanın davaya dönüşmediğini belirten Eren, "Türkiye’deki yargı pratiği maalesef budur. Ailelerin de talebiyle davayı bir kez daha Anayasa Mahkemesine taşıyacağız. İtiraz dilekçemizde şunu da belirttik; bize göre zaman aşımına uğrayacak bir dosya değildir. İnsanlığa karşı işlenen suçtur. Sivil, silahsız 7 sivil yurttaş taranarak katledilmiştir. TCK'nin de insanlığa karşı işlenen suçların her hangi bir zaman aşımına tabi olmadığı yazıyor. Şu anda itirazımızın sonucunu bekliyoruz" diye kaydetti.
Yüzleşmek, hesap vermesini sağlamaktır
Adalet duygusunun kaybedildiği anda vicdanında kaybedildiğini ve toplumsal hukukun herkese adil davranılarak uygulanabileceğini ifade eden Av. Eren, sözlerini şöyle noktaladı: "Türkiye'de sağlıklı bir geleceği inşa edebilmemiz için, bizim geçmişle yüzleşmemiz gerekir. O yaralar, adalet duygusu tatmin edilerek kapatılır. Helalleşmekten, yüzleşmekten bahsediliyor. Yüzleşme dediğiniz şey, sadece 'devlet şu dönemde şunu yaptı' şeklinde özür dilemek değildir. Yüzleşmek, bu suçların aynı zamanda yargı önünde hesap vermesini sağlamaktır. Yoksa özür dilemekle toplumun vicdanı tatmin olmuyor. Helalleşmenin veya yüzleşmenin diğer pozitif yanı, cezalara çarptırılırsa kimse bir daha bu suçları işlemeye cüret edemez. Bu dosyada alınan karar ile devletin yüzleşmek istemediğini görüyoruz."







