Kürtlerin ana dil hakkı, Türklerin beka sorunu!

Ana dil eylem

Ana dil eylem

  • Çözüm ve barışın konuşulduğu bugünlerde öne çıkan başlıklardan birisi ana dilde eğitim. Egemen Türklük, bu hakı 'beka sorunu' olarak görürken, dünya örnekleri ise korkularının temelsiz olduğunu ortaya koyuyor. 

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı ve PKK'nin "fesih ve silahlı mücadele son" kararıyla birlikte Kürt sorununun çözümü ve ülkenin demokratikleşmesine dair yeni bir dönemin kapısı aralandı. Çözüm ve barışın tartışıldığı ortamda öne çıkan taleplerden birisi ana dilde eğitim. Kürtçenin geliştirilmesi ve yaşatılması için çalışma yapan dernek ve örgütler, söz konusu taleple bir süredir alanda. Düzenlenen eylem ve etkinliklerdeki Kürtçenin resmi ve eğitim dili olması isteniyor. 

Dil dernekleri, yasal güvence olmaması halinde Kürtçenin bazı lehçelerinin bir süre sonra unutulacağı uyarısında bulunuyor. Yapılan araştırmalar da derneklerin dikkati çektiği uyarıyı doğruluyor. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü'ne (UNESCO) göre dünyada 7 bini aşkın dil konuşuluyor. 2 bin 500'ün üzerinde dilin varlığı tehlike altında. UNESCO'nun Tehlike Altındaki Somut Diller Atlası'na göre; Türkiye'de 18 dil tehlike altında. Kürtçenin Kirmançkî lehçesi listede yer alıyor. Yine Gagavuzca, Ladino, Süryanice, Abazaca, Hemşince ve Lazca da bu diller arasında bulunuyor.  

Partilerin konuya bakışı

Halkların Eşitlik ve Demokratik Partisi (DEM Parti), Kürtçenin ve ülkede konuşulan diğer dillerin yasal güvenceye alınmasını her alanda dillendiriyor. Cumhuriyet tarihi boyunca bu noktada adım atmayan ve bu talebi görmezden gelen CHP'de de bu talebe dair bir değişim gözlemleniyor. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, geçtiğimiz günlerde “Ana dilde eğitimin oturulup konuşulmasına hiçbir zaman karşı olmadım. Doğru olan; kimseyi reddetmemek, kimseyi hor görmemek. O dilde kültür, sanat, bilim yapılması önemlidir. Arapçada da aynı sorun var. Türkiye’de 6 milyon Arap vatandaşımız yaşıyor. Sığınmacı sorunu üzerinden Arapça kriminalleşiyor boşu boşuna" ifadelerini kullandı. 

AKP 'yetinin' diyor

İktidarının 2002'den beri koruşan ve sadece "seçmeli ders" adımı atan AKP'li yetkililer ise söz konusu talebi görmezden geliyor; bununla yetinilmesini istiyor. Türkçe dışındaki dillerde eğitim verilmesine, dillerin yasal güvenceye alınmasına karşı çıkan MHP'nin son dönemdeki tutumu ise merak konusu. MHP'li yetkililer henüz konuya dair herhangi bir açıklama yapmış değil.

DEM Parti bileşenleri ve diğer sol ve sosyalist partiler ise alanlarda yükselen talepleri savunuyor. 

Asimilasyon politikası 

Toplumun geniş kesimi tarafından savunulan ve temel bir insan hakkı olan ana dilde eğitim talebi, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana karşılanmıyor. Bir ulus devlet modeli olan Türkiye'de, Türkçe dışındaki tüm diller "tehlike" olarak görülüyor. Özellikle Kürtçe "bölünme nedeni" ya da "beka sorunu" olarakı görülüyor. Bu nedenle cumhuriyet tarihi boyunca Kürtçenin yok edilmesi noktasında yoğun bir asimilasyon politikası uygulandı. 1924'te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat Kanunu bu noktada önemli bir role sahip. Kanunla birlikte Türkçe dışında eğitim veren tüm kurumlar kapatıldı. Tüm Kürdistan kentlerinde il, ilçe, mahalle ve köy isimleri Türkçeleştirildi. AKP döneminde de bu politika değişmedi. Kürtçe yayın yapan birçok kurum, dernek, sivil toplum örgütü, ajans kapatıldı. 

Dünya örnekleri başka

Türkiye'de iktidarların "beka sorunu" olarak gördüğü ana dilde eğitim, birçok ülkede uygulanan bir model. Çok dillilik yasal güvenceye alınırken, bu durumun çocuklar üzerindeki etkisi de olumlu yönde. İsviçre'de Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanşca resmi dil olarak tanınıyor. İsviçre Anayasası'nda diller başlıklı 70. maddede "Federasyon, Grison ve Ticino kantonlarının Romanş dili ve İtalyancanın korunması ve geliştirilmesine dair alacakları önlemleri destekler" bölümü yer alıyor. 

Federal bir yapısı olan Kanada'nın 1982 tarihli anayasasında İngilizce ve Fransızca resmi dil olarak kabul ediliyor. 9 eyaletten oluşan Kanada'nın 8 eyaletinde İngilizce resmi dil olarak kabul edilirken, Quebec eyaletinde ise resmi dil Fransızca. 

Güney Afrika'da birçok dil anayasada resmi dil olarak kabul ediliyor. Anayasada "resmi iki dillilik" kavramı yerine “resmi çok dillilik” kavramını kullanan Güney Afrika, Sepedi, Sesotho, Setswana, siSwati, Tshivenda, Xitsonga, Afrikaans, İngilizce, isiNdebele, isiXhosa ve isiZulu dillerini resmi dil olarak kabul ediyor. 

Çin, 1984'te “Ulusal Azınlıkların Bölgesel Özerkliği Yasası” çıkarttı. Bu yasayla bölgesel özerklik, bölgedeki dilin korunması ve geliştirilmesi gerektiği belirtilirken, özerk bölgeler, o bölgedeki eğitim dili hakkında karar alma yetkisine sahip oldu. 

Farklı dillerde eğitim

Dünyada çok dilde eğitim veren birçok ülke bulunuyor. İspanya'da çoğu devlet okulunda temel eğitim dili İspanyolcadır. Özerk bölgelerde ana dil "eş-resmi" dil olarak görülüyor. İspanya Anayasası'nda "İspanya’daki farklı dilsel gelenekler, ülkenin kültürel mirasının önemli ve zenginleştirici bir parçasıdır ve bu sebeple korunmalı ve saygı gösterilmelidir" deniliyor. Yasal güvenceler ile birlikte Katalonya, Bask Ülkesi, Galiçya gibi bölgelerde İspanyolcanın yanı sıra farklı dillerde eğitim verilmekte. 

Hindistan da ana dilde eğitimin verildiği ülkelerden birisi. Farklı kültürlerin ve halkların yaşadığı Hindistan'da 22 dil resmi olarak kabul ediliyor. İspanya'da olduğu gibi Hindistan'da da verilen yasal güvenceler ile birçok özerk bölgede ana dilde eğitim veriliyor. 

Bolivya’da 1994’te yürürlüğe giren eğitim reformuyla eğitim sisteminin kapsamlı bir şekilde dönüştürülmesi amaçlandı. Bu doğrultuda ülkede İspanyolcanın yanı sıra Bolivya’nın 30 yerli dili bütün okullarda hem dil dersi hem de eğitim-öğretim dili olarak kullanılmaya başlandı. 

Belçika, Fransa, İsveç ve İsrail de ana dilde eğitim hakkı tanıyan ülkeler arasında. 

Milyonlarca kişinin Kürtçe konuştuğu Türkiye'de, Türkçe dışında eğitim verilmiyor. "Yaşayan diller" adı altında Kürtçe ve diğer dillerde haftada 1-2 saatlik seçmeli ders veriliyor. 

İmzalamıyor, şerh düşüyor

Dillerin kaybolmasının en büyük nedenlerinin başında herhangi bir yasal güvencelerinin olmaması geliyor. Buna karşın 1992'de Strasbourg'da imzalanan ve 1998'de yürürlüğe giren Avrupa Bölgesel ve Azınlık Dilleri Şartı, ana dilde eğitime önemli güvencelerden biri oldu. Genel nüfustan sayıca küçük toplulukların ana dillerinin korunması ve geliştirilmesi anlamında hukuki bağlayıcılığı olan şarta 24 ülke imzacı oldu. Şu an 11 ülke şartı uyguluyor. Şartın önemli amaçlarından biri, azınlık ve bölgesel dillere yapılan ayrımcılığın yasaklanması ve bu dillerin sosyal ve ekonomik yaşamda kullanılabilirliğini arttırmak. Türkiye, bu şartın imzacılarından biri değil.

Yine Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalayan Türkiye, çocukların ana dilde eğitim ve kültürel haklarını düzenleyen 17, 29 ve 30. maddelerine çekince koydu. Bunun yanı sıra Türkiye'nin temel hak ve özgürlükleri kapsayan sözleşmelerde ana dili kapsayan maddelere çekinceler koyması da anadilde eğitimin önünde engel oluyor. MA/İZMİR

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.