Yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyaçtır

Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı
- Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı'nın sonuç bildirgesinde, hukuksal dönüşümün acilen ele alınması gerektiğinin altı çizilerek, şöyle denildi:
- "Türkiye'nin, tüm halkları, inançları ve kimlikleri eşit yurttaşlık temelinde kapsayan yeni ve demokratik bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç var.
- Abdullah Öcalan ve Kobanê Davası'ndaki siyasetçiler ile tüm siyasi tutsakların, barış hukuku çerçevesinde özgürlüklerine kavuşması, tarihsel ve hukuksal bir zorunluluktur.
Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı'nın sonuç bildirgesinde, 'umut hakkı'nı tanıyan ve Rêber Apo'nun serbest bırakılmasını mümkün kılan yasal düzenlemelerin, onurlu bir barışın gereği olarak görüldüğü vurgulandı.
DEM Parti'nin 6-7 Aralık'ta İstanbul'da düzenlediği Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı'nın sonuç bildirgesi açıklandı. Sürecin daha kapsayıcı, yapıcı ve sonuç odaklı bir şekilde yürütülmesinin hayati önem taşıdığını vurgulanan bildirgede, konferans boyunca yürütülen tartışmalardan çıkan sonuçlar şu şekilde sıralandı:
* Abdullah Öcalan'ı yalnızca Kürt halkının bir temsilcisi olarak değil; Türkiye ve Ortadoğu'da barışın, demokratik dönüşümün ve çoğulculuğun önemli bir aktörü olarak görüyoruz.
* Sayın Öcalan tarafından 27 Şubat 2025'te başlatılan barış süreci, çatışmanın tamamen sona ermesi için tarihsel bir fırsat niteliğindedir.
* 'Umut hakkı'nı tanıyan ve Öcalan'ın serbest bırakılmasını mümkün kılan yasal düzenlemeleri, onurlu bir barışın gereği olarak görüyoruz. İmralı'da uygulanan tüm tecrit koşulları tamamen kaldırılmalıdır.
* Çatışmaların siyasi yollarla çözülmesi gerektirdiğine; kalıcı barışa ulaşmak için diyalog ve müzakerenin en doğru yol olduğuna inanıyoruz. Kadınların daha aktif bir rol üstlenmesi gerektiğini vurguluyoruz.
* Ulus-devlet modelinin toplumsal eşitsizliği, cinsiyet temelli tahakkümü ve çevresel tahribatı derinleştirdiğine dair Abdullah Öcalan'ın görüşünü kabul ediyor; kadınların eşit katılımını güvence altına alan, yerel demokrasiyi güçlendiren ve farklı toplulukların barış içinde bir arada yaşamasını destekleyen modellerin geliştirilmesinin önemini vurguluyoruz.
* Hukuksal dönüşümün acilen ele alınması gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu bağlamda Türkiye'nin, tüm halkları, inançları ve kimlikleri eşit yurttaşlık temelinde kapsayan yeni ve demokratik bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç duyduğunu düşünüyoruz. Toplumun hiçbir kesimini dışlamadan oluşturulacak bir toplumsal sözleşme, Türkiye'deki şiddet zeminini bütünüyle ortadan kaldıracaktır.
* Konferans boyunca Güney Afrika, İrlanda, Bask Bölgesi ve Katalonya örneklerinde ortaya konulduğu gibi, çatışmaya yol açan katı ve merkezi anlayışların yerini toplumu bütünleştiren ve şiddeti ortadan kaldıran yaklaşımların alması gerektiğini vurguluyoruz. Yerel yönetimleri güçlendiren yasaların çıkarılması gerektiğini ifade ediyoruz.
* Avrupa Birliği'nin bütün olarak daha aktif ve yapıcı bir rol üstlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Gerektiğinde ve tarafların kabul etmesi halinde, AB'nin barış sürecine arabulucu veya garantör olarak katkı sunabileceğini hatırlatıyoruz.
* Abdullah Öcalan ve Kobanê Kumpas Davası'ndaki siyasetçiler başta olmak üzere tüm siyasi tutukluların barış hukuku çerçevesinde özgürlüklerine kavuşması, tarihsel ve hukuksal bir zorunluluktur. İSTANBUL









