Kürt’ü Türkiye’ye teslim etmek Yahudi’yi Hitler’e teslim etmektir

Dosya Haberleri —

Avukat Abdullah Deveci

Avukat Abdullah Deveci

  • 2020’de gerçekleşen duruşmada oturumun hakimi ile Mahmut Tat’ın durumu hukuki mi, siyasi mi noktasında çok sert bir tartışma yaşadık. Dosyanın hukukla hiçbir alakası olmadığını vurguladık. Ben, “Dosya hukuki değil siyasidir” dediğim için dava dosyasını elimden alıp İsveçli bir avukata verdiler.
  • Ukraynalı birini alıp Rusya’ya teslim etmeleri kıyameti kopartır. Ancak bir Kürt’ün alınıp mahkemeye çıkarılıp hiçbir kanuna, hiçbir uluslararası anlaşmaya uymadan Türkiye iade edilmesi bir çirkefliktir ve İsveç yetkilileri hukuki bir suç işlemiştir.
  • İsveç hükümeti kendi çıkarları temelinde bu politikasını devam ettirecektir. Aydınlara, demokratlara, basına ve bizlere İsveç’in bu politikasına karşı mücadele etmek kalıyor. Eğer etkili bir mücadele gerçekleştirirsek İsveç’in bu politikasını durdurabiliriz.

2015-2020 yılları arasında Mahmut Tat’ın avukatlığını yapan Abdullah Deveci ile Mahmut Tat’ın iadesi ve süreci konuştuk

ERKAN GÜLBAHÇE  

Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında geçtiğimiz haziran ayında 3'lü memorandum imzalandı. İspanya'nın başkenti Madrid’de imzalanan 3'lü memorandumda alınan karar sonucunda, İsveç ve Finlandiya'nın, başta Kürt siyasetçiler olmak üzere muhaliflerin Türkiye’ye iade edilmesi ve Ankara'ya yönelik silah ambargolarını kaldırması karşılığında, Türkiye'nin de bu iki ülkenin NATO üyeliklerini veto etmemesi kararlaştırılmıştı. İsveç Türkiye'nin şartları arasında yer alan anayasa değişikliğini Kasım ayı ortasında kabul etmişti. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği sürecinde yapılan kirli pazarlıkların faturası Kürtlere kesiliyor. İsveç’e sığınan Kürt ve muhaliflerin Türkiye’ye iadesi talebi karşılık bulmaya başladı. Türkiye’de aldığı 6 yıl 10 ay ceza nedeniyle 2015 yılında İsveç’e giderek iltica talebinde bulunan Kürt siyasetçi Mahmut Tat, 22 Kasım’da gözaltına alınarak 3 Aralık’ta Türkiye iade edildi. Havaalanında polisler tarafından gözaltına alınan Mahmut Tat tutuklanarak cezaevine götürüldü. 2015-2020 yılları arasında Mahmut Tat’ın avukatlığını yapan Abdullah Deveci ile Mahmut Tat’ın iadesi ve İsveç’in NATO üyeliği sürecinde Türkiye ile varılan anlaşmayı konuştuk.

2015-2020 yılları arasında Mahmut Tat’ın avukatlığını yaptınız, Mahmut Tat hangi gerekçelerle İsveç’e iltica talebinde bulunmuştu?

Dersimli olan Mahmut Tat, 2015 yılında İsveç’e gelerek sığınma talebinde bulunmuştu. 2015 ile 2020 yılları arasında resmi avukatlığını ben yaptım. 2020 yılında göçmen dairesi dosyasını reddetti. Reddedilme gerekçesinde Türkiye’de gerillaya yardım ettiği ve karşılığında aldığı cezanın makul bir ceza olduğu, Türkiye’de işkence olmadığı öne sürülerek geri gönderilmesinde herhangi bir sakıncasının olmadığı belirtilmişti. O saatten sonra İsveç gizli istihbaratı da dosyaya müdahil oldu. İstihbaratın mülteci davalarına müdahil olması 2017 yılından itibaren başlamıştı. "Kişi İsveç devleti için tehlikeli" ise istihbarat yetkilisi mahkemeye müdahil oluyor. 2020’de gerçekleşen duruşmada oturumun hakimi ile Mahmut Tat’ın durumu hukuki mi, siyasi mi noktasında çok sert bir tartışma yaşadık. Dosyanın hukukla hiçbir alakası olmadığını vurguladık. Ben, “Dosya hukuki değil siyasidir” dediğim için dava dosyasını elimden alıp İsveçli bir avukata verdiler. Yani 2020 ile 2022 yılları arasında davayı bu hale getirdiler. Mahmut Tat’ın Türkiye'ye gönderilmesi için zemin hazırladılar.

Dava dosyasının sizden alınıp başka bir avukata verilmesi İsveç mahkemelerinde rastlanan bir durum mu? Bunu neye dayandırıyorlar?

Kesinlikle olağan bir durum değil. Belki de İsveç göçmen tarihinde bir ilktir. Bir şekilde İsveç’in yaptığı Türkiye’deki Şark İstiklal Mahkemeleri ve İran’ın yaptığı mahkemelerin bir benzeridir. Yani yürütülen çok kirli bir politika örneğidir. Ukraynalı birini alıp Rusya’ya teslim etmeleri kıyameti kopartır. Ancak bir Kürt’ün alınıp mahkemeye çıkarılıp hiçbir kanuna, hiçbir uluslararası anlaşmaya uymadan Türkiye iade edilmesi bir çirkefliktir ve İsveç yetkilileri hukuki bir suç işlemiştir. İsveç Göçmen Dairesi ve mahkemesi, Türkiye’de sadece sivil bir polisin ifadeleri sonucunda yargılanıp 6 yıl 10 ay cezaya çarptırılan Mahmut Tat’ın yargılanmasını esas alması da bir suçtur. Hiçbir delile dayanmadan Türkiye’deki yargılamaların bir tiyatrodan ibaret olduğunu bilmelerine rağmen iade etmeleri başlı başına bir skandaldır. Türkiye gibi bir ülkede muhaliflerin hepsinin teröristlikle itham edildiği bir ülkeden hangi hukuktan bahsediyoruz? Türkiye’deki mahkemeler neden İsveç için bağlayıcı olabiliyor? Kabul edilebilir bir durum değil.

Uluslararası hukukta iadesi istenen kişi adli veya siyasi konulara bakılmadan, kişi gönderileceği ülkede işkence varsa kesinlikle gönderilemez. Bu noktada Türkiye, İran, Afganistan vb. ülkelerde işkence olduğu uluslararası kurumlarca raporlanmasına rağmen Mahmut Tat’ın Türkiye’ye iade edilmesi İsveç kanunlarına göre ikinci bir suçtur.

İsveç yargı makamlarının uluslararası kanunları çiğneyerek suç işlediğini belirtiniz. Mahmut Tat’ın Türkiye'ye iadesine ilişkin bundan sonra herhangi bir girişiminiz olacak mı?

Benden dosyanın alınmasına rağmen son on günde dosyayı başka bir avukatın alması için büyük çaba harcadım. Ne yazık ki istihbaratla problem yaşamamak, kara  listeye girmemek için avukatlar korktuklarından dolayı dosyayı almak istemediler. Avukatlar davayı üstlenmek istemeyince son iki günde tekrardan devreye girerek davayı almak istedim. Ancak göndermek için karar alınmış ve bütün hazırlıklar bitmişti. Açıkçası son üç yılda ve özellikle son altı ayda avukatların istihbaratla problem yaşamamak ve kara listeye alınmamak için davaları istememeleri İsveç için yüzkarasıdır, utanç verici ve iğrenç bir durumdur. Tabii ki bu davanın takipçisi olacağız. İşkenceyi Önleme Komitesi, uluslararası kurumlara başvurarak siyasi ve hukuki bir çalışma yürüteceğiz. Uluslararası alanda hukuki bir karar alana ve İsveç’i mahkum edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Savaş suçu işleyen Türkiye’ye savaştan kaçan birisinin gönderilmesi bir başka savaş suçudur. İsveç, Türkiye’ye silah satarak ve savaştan kaçanları geri göndererek savaş suçu işlemektedir. Yaşanan savaşta Kürt halkı güçsüz olabilir ama haksız değil. Özgürlükleri için, temel hakları için mücadele eden bir halktır. Gerek İsveç halkının büyük bölümü ve gerekse dünyadaki bütün devrimci ve demokratlar Kürt halkının haklılığına inanıyorlar. Kürt halkının yaşamış olduğu bu haksızlığa karşı bize düşen görev İsveç halkının desteğini alarak İsveç hükumetini mahkum etmektir.

Yanılmıyorsam İsveç daha önce siyasi sığınmacıları geldikleri ülkelere geri iade etmiyordu. İsveç’in NATO üyeliği için yapılan pazarlıklarda Türkiye’nin istemi çerçevesinde yine "terör yasası" çıkarıldı. Mahmut Tat bu yasa çerçevesinde mi iade edildi?

Yasa resmen yılbaşından sonra yürürlüğe girecek. İsveç devleti, Türk devletinin istemleri için bu yasa çerçevesinde anayasasını bile değiştirdi. Terör yasası Türkiye’deki terör yasasının kopyası. Yasanın çerçevesi Türkiye tarafından belirlenmiş. Ve bu yasa tamamen Kürtler, solcular ve feministlere karşı hazırlanmış bir yasadır. Türk ve İsveç istihbaratı son üç yıldan beri sık sık görüşüyorlar. Görüştükleri tek konu Kürtler ve Kürt Özgürlük Hareketi. Bu yasa yürürlüğe girmese de yapılan görüşmeler neticesinde Mahmut Tat kesinlikle bu yasa çerçevesinde Türkiye iade edilmiştir.

Yeni çıkan "terör yasası" İsveç’e sığınan mülteciler ve İsveç’te yaşayan farklı bir ülkenin vatandaşları için ne anlama geliyor?

Çıkacak yeni yasa Almanya’da uygulanan yasayla aynı olacak. Örgütlerin bayraklarını, örgüt liderlerinin posterlerini taşımak  suç teşkil edecek. Bu yasayla hem İsveç’teki devrimci demokrat ve muhalifleri korkutmak hem de İsveç’e sığınan sığınmacıları korkutarak kontrol altında tutmak gibi bir amaç güdülüyor.

Türkiye'ye yapılan iadeler istisnai mi, yani NATO üyeliği ile ilgili bir uzlaşma sonucu mu gerçekleşiyor, ya da İsveç’e sığınmacı olarak gelen bütün herkesi mi kapsıyor?

Türkiye’nin iadesini istediği gazeteci, muhalif, aydın ve siyasetçilerin içinde olduğu 33 kişilik bir listeden bahsediliyor. Bu listede ismi geçenlerin çoğu İsveç vatandaşı veya oturum sahibi insanlar. Zaten o kişiler teslim edilemez. Ancak bunun dışında Türkiye’den gelen binlerce hatta on binlerce yeni sığınmacıyı etkileyecek. Onlar da Mahmut gibi Türkiye'ye teslim edilecek. Zaten Türkiye tüm muhalefeti terör olarak görüyor. İsveç’in, 'Türkiye’de işkence yoktur' diyerek iadeleri gerçekleştirmesi tamamen NATO üyeliği çerçevesinde yapılan müzakereler sonucundadır. İsveç’e sığınan İran, Irak, Afganistan ve diğer ülkelerin vatandaşları ülkelerinde işkence var diye gönderilmiyor. Türkiye’de işkence yoktur söylemi NATO pazarlıkları sonucunda alınmış bir karardır. Mahmut Tat özgülünde düşündüğümüzde, gerek Türkiye’de gerekse yedi yıl yaşadığı İsveç'te hiçbir suç işlememiş, tamamen suçsuz bir insan olmasına rağmen NATO üyeliği çerçevesinde yapılan pazarlıklara kurban edilmiştir.

 

Mahmut Tat

 

Mahmut Tat’ın Türkiye’ye iadesi sonrası tutuklanması İsveç’te nasıl bir yankı uyandırdı? İsveç'in Mahmut Tat'ın iadesi sonrası tutuklanacağını ön gördüğünü söylediniz, buna rağmen iade etti? Mahmut Tat’ın cezaevine götürülmesi bundan sonraki iadeleri nasıl etkileyecek?

Ne yazık ki gerçekleşen seçim sonucunda İsveç’te sağcı bir hükümet iktidara geldi. Bundan önceki hükümet de NATO üyeliği konusunda çok da demokrat davranmadı. Demokrat olmayan, NATO üyeliği için antidemokratik kanunlar çıkardı. Sanki NATO Türkiye’nin sahip olduğu bir kulüpmüş gibi girebilmek için Türkiye’nin kapısında oyalandı ve bütün istemlerini kabul etti. İsveç halkının büyük bir bölümü NATO üyeliğine sıcak bakmıyordu. Rusya, Ukrayna sorunu çözülürse İsveç’te NATO üyeliği ne karşı çok daha ciddi bir reaksiyon gelişecektir. Mahmut’un Türkiye iade edilmesi gerek İsveç basınında ve gerekse sosyal medyada çok ciddi tartışıldı. Kendim de bu konuyla alakalı basına demeçler verdim. Sadece İsveç basınında değil bütün dünya basınında bu olay işlendi. İsveç’in alenen savaş suçu işlediği yazılıp çiziliyor. Ukrayna halkı özgürlüğü için savaşıyor. Onlara silah, ekonomik ve politik destek sunuluyor. Aynı şekilde özgürlüğü için mücadele eden Kürt halkına karşı Türkiye'ye silah veriliyor, siyasi destek sunuluyor. Bu savaşa karşı duran Kürt sığınmacılar Türkiye'ye teslim ediliyor. Şimdiye kadar İsveç devletinin tarafsız oluşu, hukuk devleti oluşu hiçe sayılıyor. Bu alanda İsveç sadece Kürtleri değil kendi tarafsızlığını, demokrasisini ve kendi hukuk devleti ilkelerini satmış oluyor. İsveç, Türkiye ve Kurdistan ile sınır değil. NATO üyeliği için, yani kendi çıkarları için Kürt halkını çok kolaylıkla pazarlayabiliyor. Bu İsveç halkı için çok korkutucu ve utanç verici bir durum. Bunun tartışılması gerekiyor. İsveç hükümeti kendi çıkarları temelinde bu politikasını devam ettirecektir. Aydınlara, demokratlara, basına ve bizlere İsveç’in bu politikasına karşı mücadele etmek kalıyor. Eğer etkili bir mücadele gerçekleştirirsek İsveç’in bu politikasını durdurabiliriz. Yok sesimizi çıkarmasak bu sindirme, korkutma politikası katlanarak devam edecek.

Şu anda Mahmut Tat konumunda olan sığınmacılardan iade edilmesi riski olan şahıslar var mı? Yeni çıkan terör yasası ve Türkiye ile yapılan anlaşmalar sonucunda bundan sonra böylesi iadeleri görecek miyiz?

Türkiye’nin iadesini istediği listede yer alan kişiler biraz sembolik. Listede yer alan şahsiyetler tanınmış gazeteci, siyasetçi ve aydın kişiler. Bunların hepsinin oturumları var. Yani Türkiye’nin bahsettiği 33 kişilik liste de yer alanların hiçbiri Türkiye'ye iade edilmeyecek. İsveç’te de bu listeyle ilgili herhangi bir tartışma yok. Bu anlaşma onlar üzerinden gitmiyor. Onlar dışında İsveç’te yüzbinlerce Kürt yaşıyor. On binlerce insan işçi oturumuyla, aile birleşimi ile ve sığınma talebi ile gelmiş. O insanları etkiliyor. Sığınma talebinde bulunanlar oturum alamayacak. Oturumu olanlar siyasetin içinde ise bir mitinge, yürüyüşe katılmışsa, aile birleşimiyle gelenler ha keza işçi oturumuna sahip olanların oturumları elinden alınacak. Vatandaşlık verilmeyecek. Bu konumda olan binlerce insan gönderilebilecek. Hatta o kadar kötü bir hal aldı ki insanlar aktivist ve politik ise çalıştıkları işlerinden çıkarılacak. Eğer bir kırılma olmazsa bu tür iadeler göreceğiz.

Eksiklikler yaşansa da İsveç demokrasisi, insan haklarına yaklaşım konusunda örnek gösterilen bir ülkeydi. Ancak NATO üyeliği sürecinde çok ciddi bir değişim yaşandı. Bu değişimi nasıl buluyorsunuz, dönemsel mi, gerçekten bundan sonra İsveç bu despot politikayı sürdürecek mi?

İsveç toplumu 300 yıldan beri tarafsız. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında bu tarafsızlığını sürdürdü. İsveç sadece kendi barışı için değil dünya barışı için de önemli bir konuma sahip olmuştur. Tarafsız oluşu, İsveç demokrasisi ve sosyal devlet olma karakterinden dolayı örnek olmuştur. Ancak son üç, dört yıldan beri NATO ve Amerika ile yaptığı görüşmeler, Rusya, Ukrayna savaşından dolayı girdiği konumla yarattığı korku havası yaratıldı. Her ne kadar İsveç sosyal demokratlara ufak bir farkla seçimleri kaybetse de İsveç’te yaratılan bu politikanın içerisinde yer aldılar. NATO’ya üyelik anlaşmasını halk oylamasına götürmeleri gerekiyordu. Bunu yapmadılar, çok kısa bir sürede karar alarak özellikle Türkiye’yi ikna etmek için birkaç istihbarat görevlisinin hazırladığı anlaşmaya imza atarak adeta Türkiye’nin taleplerine boyun eğdiler. NATO’ya üyelik ve özellikle Türkiye’de yapılan anlaşmaya karşı İsveç hakkında çok ciddi bir rahatsızlık var. Bu rahatsızlık gün geçtikçe artıyor. Eğer Rusya, Ukrayna savaşı bir barışa evrilirse bu rahatsızlık hat safhaya ulaşacaktır. NATO üyesi olmak savaşın bir tarafı olmaktır. Bununla birlikte silah pazarında bulunmaktır. İsveç halkı bunu kabul etmeyecektir. Şu andaki İsveç hükümeti çok kırılgan. Zaten birkaç bin oy fazlası ile iktidara geldiler. Özellikle NATO üyeliği ve Kürtleri satmaları noktasında ciddi bir politika yürütürsek bu hükümet düşebilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.