Masal kuşları
Nagihan AKARSEL yazdı —
- Masalın en zorlu yerinde bir kuş çıkar karşımıza. Özgürlüğün ezgisi eşlik eder kalp atışlarımıza. Aşk huzur ve heyecanın dansına tanıklık eder usulca. Geceleri, sadece geceleri öten, tüylerinde sakladığı renklerin tılsımını geceye bırakan Goyîne kuşu mesela.
Sesini duyana, gözü renkli güzelliğine değene dileklerinin gerçekleşeceğinin müjdesini veren. Gizemini toprağında bir masal kuşu olarak saklayan. Ya da bilgi ağacının dallarında yaşayan ve herşeyi bilen Zümrüdü Anka çıkar karşımıza. İnanmanın ve inandığını gerçekleştirmenin kuşu Zümrüdü Anka… Hayata inanmanın erdemini arayışı ile bize sunan…
İsminin anlamında saklı olan parlaklığı ile herkesi büyüleyen quetzal kuşu var bir de… Guetemala’da bereketin simgesi olurken, Aztek ve Maya uygarlığında güzelliğin nesnesi olan. Quetzal kuşuna dönük ilk kırım da böyle başlar ya. Tüylerinin güzelliğini nesneleştiren bu uygarlıklar yolunmuş bir şekilde doğaya bıraktıkları kuşun döngüsünü tamamlamasını bekler. Lakin quetzal güzelliği ile gelen esareti kaldıramaz ve yaşamına son verir. Ülkesine gelen kötülük ile bedenine gelen kötülük arasında fark görmez. Yine İspanyollar Mayaları yendiğinde sesini yitirdiği söylenir. Kimileri ise yenilgiden sonra şarkı söylemeyi bıraktığını. Kafese kapatılamayan quetzal iki gün tutsak kaldıktan sonra ölür.
İspanya iç savaşını bir çocuğun gözünden anlatan Kelebeklerin Dili filminde ise Tilonorrinco kuşunun hikayesi çıkar karşımıza. Erdemli ve cesaretli olmanın hikayesi. Ve, “Sadece tek bir kuşağa İspanya’da özgürce yaşama imkanı verirsek onların ellerinden özgürlüğünü almaya kimse yeltenmeyecektir. Bu hazineyi onların elinden alacak hiçbir güç yok” diyen bilge öğretmenin hikayesi ile devam eder…. Varoluş erdemlerinin insanlara has olmadığını anlatır bilge öğretmen. Hatta kurşuna dizilmek için kamyonlara bindirildiklerinde kendisine en çok bağıranların öğrencileri olduğunu gören öğretmenin hikayesi Pir Sultan Abdal’ın hikayesi ile kesişir. Pir Sultan asılırken şairi taşlamayanların cezalandırılacağı bilgisi üzerine tarikat arkadaşı Ali Baba’nın bir gülü gizlice Sultan’a doğru fırlatması gibidir sahne. Pir Sultan’ın, “Can göğe ağmaz/ Haktan emrolmazsa irahmet yağmaz / Şu ellerin taşı bana hiç değmez/ İlla dostun gülü yaralar beni” deyişi yankılanır yüreğimizde. Bir kuşağın sadece bir kuşağın özgürlüğüne umut bağlayan öğretmenin yarım kalan düşü, çocuğun, “katil kızıl” bağırışının “Tilinorrinco Proboscis”e dönüşmesi ile sona erer.
Kuşlar aklın labirentlerinde keşfettiğimiz bilgilere dayanarak insan merkezli kıldığımız varoluşun insana has olmadığını anlatır. Güzelliğini dilek ağacına bırakan, inancını bilgi ağacına işleyen, esareti kabul etmeyen onuruna yaşamı yasak kılan kuş hikayeleri insan merkezli kılınan varoluş erdemlerini yeniden anlatır bize. Doğanın içindeki yerini bilen her canlının doğa ile kurduğu sezgisel bağdır belki de anlatılan.
Kendi doğasına yabancılaşan insan ise korkularının, kaygılarının kölesi durumunda şimdi. Demir kanatlı kuşlara meyilli. Algıları uzaktan kumandanın denetiminde. Sezgilerinin etrafında koca korku duvarları. Enerjisi çürümekte damarlarının koyaklarında. Duyguları güdülerinin girdabında. Düşünceleri ezberlere, dogmalara kayıtlı. Göğünde demir kanatlı ölüm mangaları… Toprağı yaşam kaynağı işgal altında, o kendi derdinde. Bu ateşin onu da yakacağının farkında değil belki de. Farkındalık büyük bir meziyet nihayetinde.
Bütün bunlara rağmen masalın en zor yerinde bir kuş çıkar karşımıza işte. Özgürlüğün ezgisi eşlik eder kalp atışlarımıza… Kuş özgürlüğün bilgisini taşır yüreğimize. Özgürlüğün tadını büyük bir mücadelenin içinde an be an tadan kuşakların çoğaldığına tanıklık ederiz Kürdistan’da. Toplumsal evrenimizde anlam deryamız büyür Önderlik öğretimiz ile. Ve bu hazineyi ellerinden alacak hiçbir gücün olmadığına tanık oluruz Heftanîn’de Garê’de... Tarihe not düşen görkemli direnişleri ile kuşlar uçuşur göğümüzde. Özgürlük öğretisi ile büyüyen kuşakların sesi karışır kuş ezgilerine… O hazineyi korumak için daha sıkı sarılırız birbirimize…