Mau Mau Ordusu, Öcalan ve Türkiye solu

Forum Haberleri —

.

.

  • Kenya Toplumsal Adalet Merkezi Koordinatörü yazar Gacheke Gachihi: “Kürt halkının mücadelesine destek sunmak benim için şereftir. Afrika ülkelerinin devrimcilerinden size selam getirdim. Aynı zamanda halkımın ve bizlerin özürlerini getirdim."
  • Afrikalı sosyalist yoldaşlar özgürleşmenin doğru yol, yöntem ve tarzını bulurken, yanı başındaki kaynağı görmek istemeyen kimi Türkiyeli solcular daha ne kadar geçersiz gerekçelerine sığınacaklar?

 

HÜSNÜ ÇAVUŞ


30 Eylül 2022 tarihinde Medya Haber Özel Programı’nda Selahaddin hevalin konuğu olan Kenya Toplumsal Adalet Merkezi Koordinatörü, Öcalan’a Özgürlük İnisiyatifi Aktivisti, yazar Gacheke Gachihi şöyle diyordu, “Kürt halkının mücadelesine destek sunmak benim için şereftir. Afrika ülkelerinin devrimcilerinden size selam getirdim. Aynı zamanda halkımın ve bizlerin özürlerini getirdim. Britanya Sömürgeciliğine karşı savaşan Mau Mau Ordusu’nun (Kenya Özgürlük Ordusu) lideri Dedan Kimathi, 21 Ekim 1957’de Öcalan’ın esir alındığı aynı yerde tutuklanıp katledildi ve hala da mezarının yeri bilinmemektedir. Demokratik Konfederalizm paradigmasında Afrika halklarının nasıl kurtulabileceğini görebiliyoruz. Enternasyonal bir ilişki kurmamızın zeminini oluşturuyor. Rojava’daki deneyimden ilham alıyoruz. Pan Afrika mücadelesiyle örtüşüyor. Rojava’nın özgürleşmesi aslında Nairobi’nin de özgürleşmesidir. Demokratik Modernite Akademisi’ni kurarak Öcalan’nın düşüncelerini halklara nasıl taşıyabileceğimizi arkadaşlarla tartışıyoruz....”

Şimdi sormak gerekmez mi, Kürt halkının mücadelesi ve Rojava deneyimi binlerce km uzakta Kenya’daki devrimciler ve halkı tarafından sahiplenilirken, “kardeş” sözünü ağzından düşürmeyen bazı Türkiyeli sosyalist örgütler dışındakiler, Kürt Özgürlük Hareketi ile enternasyonal bir mücadele ilişkisini neden kuramıyor veya buna cesaret edemiyor? Öne sürdükleri bahanelere ve gerekçelere kendileri bile inanmazken, neden bu kadar üç maymunu oynuyorlar? Kürt Özgürlük Hareketi’nden uzak durarak faşizmin saldırılarından kendilerini koruyabileceklerini mi sanıyorlar? Faşizm onların bu uzak duruşlarını Kürtlere karşı savaşta bir bomba olarak kullanırken, onların da zamanının geleceğini elbetteki hesaplamaktadır. 

Gerillalara karşı kimyasal gazlarla savaş suçu işlenmesini bile duymayacak kadar suskun kalınmasının temelindeki korkuyu, 12 Eylül zindanlarındaki vahşeti bir daha yaşamak istememelerine mi bağlamalıyız? Yoksa Kemalizmin milliyetçi özelliklerinden hala kurtulamadıklarından mı kaynaklanıyor? Tarz-üslup-yöntem ve pratiklerine, özellikle de yasal platformda HDP ve diğer mücadele alanlarındaki ortaklaşmaların dışında hareket etmelerine baktığımızda, aklımıza bu ve benzeri sorular akın ediyor. Çünkü öne sürdükleri gerekçelerin hiç biri ikna edici değil. Faşist iktidarın ve ona payanda olmayı aşamayan sistem içi devletçi muhalefet gücünü ve pervasızlığını, esas olarak bu tip eski devrimci yeni reformist ve küçük burjuva karakterli solculardan almaktadır. 

Marxist Leninist klasikleri ve reel sosyalist ülkelerde olup biten tarihi ve devrim süreçleriyle fraksiyonlarını ayrıntısıyla bilirken, kardeş halk dedikleri ve ortak kurtuluştan bahsettikleri halkı ve örgütünü ve de liderinin paradigmasını inceleyip katkı sunmamalarına ne demeli? Üstelik A.Öcalan bu paradigmayı Türkiye ve Kürdistanlı bütün devrimci demokratların tartışmasına ve eleştirisine açarak ortak kurtuluş için ortak paradigmaya dönüştürme çağrısını yapmışken? Kendilerine devrimciyim diyenlerin tek işinin eleştirmek ve gerekçeler üretmek olmadığı açıktır. Dün Mahir Çayan’ın “Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisi” dediği Halk Savaşı ve “Suni Denge”yi kırmak için belirlediği “Öncü Savaşı”nı, “Türkiye’de faşizm bir devlet biçimidir, emperyalizm içsel bir olgudur” tespitlerini savunanların bugün  tam tersi bir yere savrulmuş olmaları, halkların özgürleşmesi mücadelesindeki gücünü zayıflatmaktadır. Oysa Mahir’in “Toplu Yazılar” daki devrime ve örgütlenmeye ilişkin tespitlerinin çoğu bugün de geçerlidir. Objektif şartlar tamamiyle olgunlaşmış, faşizm dünden daha fazla kurumlaşmış ve saldırganlaşmıştır. Sosyalizm için yola çıkan kimi solcuların subjektif koşullarını bahane etmelerinin gerekçelerini geçersiz kılan Özgürlük Hareketi’nin mücadelesi ve yarattığı olanaklar fazlasıyla mevcuttur. 

Mahir Çayan şöyle demişti: “DEVRİM İÇİN SAVAŞMAYANA SOSYALİST DENMEZ!” Abdullah Öcalan’da şöyle diyor: “SOSYALİZMDEN KUŞKU DUYMAK İNSANLIKTAN KUŞKU DUYMAKTIR!” Bu sözlerdeki kararlılığı, İ.Kaypakkaya ve Deniz Gezmişlerin devrimci ruhunu taşıyanlar Sosyalizmin hayat suyunu an be an birlikte içerek siper yoldaşlığını sürdürmektedirler.

Suyunu bulamayanlar için bir Afrika özdeyişi der ki, “suyu bulmak isteyen arslanları izlesin.” Afrikalı sosyalist yoldaşlar özgürleşmenin doğru yol, yöntem ve tarzını bulurken, yanı başındaki kaynağı görmek istemeyen kimi Türkiyeli solcular daha ne kadar geçersiz gerekçelerine sığınacaklar? Kürdistanlı arslanlar yaşamın öz suyunu Ortadoğu ve dünyadaki devrimci demokratlarla paylaşıp büyüterek, birlikte “Dünya Konfederal Ortak Evi”nin temellerini atıyor. Darısı, akarsuyla kuyu suyunu birbirine karıştırmış olan Türkiyeli sosyalistlerin başına! Dileriz daha fazla geç kalmazlar.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.