Meleler Kürtlerin rûmetidir!

Dosya Haberleri —

Hüda Kaya

Hüda Kaya

  • HDP Milletvekili ve Demokratik İslam Kongresi Eşsözcüsü Hüda Kaya, Kürt meleleri hedef alan iktidara yanıt verdi: 'Kuran'da bir ayette şöyle bir ifade vardır. Dikkat edin sizi Allah'ın adıyla aldatmasınlar. AKP Allah ile aldatıyor. Bu Muaviye dini bizim dinimiz değil. Kürt meleler Kürt halkının onurudur."  

İLKAY EVREN

Bir zamanlar, -seçim zamanları- AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Kürtçe Kuran'la seçim meydanlarında propaganda yapıyordu. Kürtler artık ne istiyordu, Kürtçe Kuran bile vardı! İşte Kuran'ı Kürtçe anlatan, mevlit okuyan, iktidar kirine bulaşmamış İslam'ı anlatan çoğu medrese geleneğinden gelmiş o Kürt meleler tam da bu yüzden tutuklular. İddianameye göre "Civak, Bawermend, Heja, Jiyan, Henber, Rûmet, Taybet” kelimeleri Kürtçede yok, örgüt terminolojisi... Sanırsınız savcı Kürt dil uzmanı! Aslında Kürt meleler en çok AKP'nin dini istismar yüzünü deşifre ettiği için, dinin toplumsal dayanışmacı yönünü, haksızlığı ve zulmü, bir halkı inkar etmenin dinde yeri olmadığını anlattıkları için hedefteler. Kürt meleler, ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde işe alındıkları iddia edilerek muhalefet de hedefe konulurken, Kürtlerin işe girmesi doğrudan suç sayılıyor. HDP Milletvekili ve Demokratik İslam Kongresi Eşsözcüsü Hüda Kaya ile  Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (DİAYDER) üyesi Kürt melelerin neden hedefe konulduğunu konuştuk.

Gazetemize konuşan HDP Milletvekili ve Demokratik İslam Kongresi Eşsözcüsü Hüda Kaya, "Anadilleriyle yıllardır eğitim veren, medrese eğitimi veren, alan, hiç Türkçe bilmeyen köylüler dahil olmak üzere o toplulukların, cemaatlerin olduğu her yerde kendi anadillerinde mevlitlerini okuyan, hutbe veren, vaaz veren, konuşan hocalarımız elbette ki oldu. Yıllardır, olmaya da devam edecek. Kürtçe mevlit okuyup, vaaz verdikleri için hapsedilen, haklarında soruşturma açılan, hatta KHK ile görevlerinden atılan meleler yıllardır var. Bugün AKP'nin 20 yıllık iktidarı son yıllarında, tüm siyasetçiler ve muhalefet edenlere olduğu gibi özellikle Kürt melelerimiz üzerinde de bir saldırı, bir linç, bir infaz politikası geliştiriyor" dedi.

Kürtçe isimleri mele

Kürt meleler hakkında hazırlanan iddianameyi tirajı-komik olarak nitelendiren Kaya, "İftiralar, vurgular, hatta bunu yazan hakim ve savcılar hukukçu diye geçinenlerin kaleme aldığı dinsel öyle yorumlar var ki güler misiniz, ağlar mısınız? Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ni (DİAYDER) ifade ederlerken, anlatmaya çalışırlarken bile 'Bu sözde din alimlerine dernek içinde örgütsel bir ifade olarak Mele deniliyormuş' diyorlar. DİAYDER yokken de, din alimlerine Kürtler mele diyorlardı. Bizim Türkçe molla dediğimiz, din alimi dediklerimizin Kürtlerdeki karşılığıdır. Örgüt yokken de, AKP yokken de zaten bu insanlar mele idi" diye belirtti. 

Düşmanlık iddianamede

Kürt melelerin vazifelerini yüzyıllardır yerine zaten getirdiğinin altını çizen Kaya, "Bu örgütle beraber keşfedilmiş bir kavram değil. Ve bununla beraber başka kavramları da sanki illegal Kürtçe bir kavrammış gibi kamuoyuna yansıtmaya çalışıyorlar. Mele de bu kavramlardan bir tanesi. Yani bir dile, insanların kendi öz benliklerine, kimliklerine, doğallıklarına, zenginliklerine, farklılıklara nasıl tahammülsüz ve düşman olduklarını ifade etmenin korkunç ve aynı zamanda bir o kadar da komik bir örneği bu DİAYDER iddianamesi" dedi.

Meleler saygıdeğer insanlar 

Çoğunluğu 70-80 yaşında olan melelerin tutuklanmasına tepki gösteren Kaya, "Meleler tedaviden, ilaçlarından, sağlıklı yaşam haklarından, tedavi edilebilme haklarından, sağlıklı koşullarda ailelerinin bakım ortamlarından mahrum ediliyorlar. Yaşlı başlı insanlar, halk nazarında bunlar dini görevlerini yerine getiren ve bu kimlikleri ile sosyal çalışmalarını, toplumsal görevlerini yerine getirmeye çalışan toplumda saygı değer insanlar. Fakat AKP’nin yapmaya çalıştığı peki ne burada? İddianamede tabi ki bununla ilgili çok çok dikkat çeken noktalar var. Onlardan bir tanesi. Diyanet işlerine bağlı olmamaları. Biraz önce konuşmamın başında da ifade etmiştim. Kürtçe hutbe verdiler, vaaz okudular diye KHK ile Diyanet’teki görevlerinden atılan Kürt hocalarımız var aynı zamanda. Ama bununla beraber bu hocalarımıza diyor ki Diyanet işlerine muhalif bir pozisyonda örgütsel ve illegal çalışmaları güçlendirici -mealen ifade ediyorum- propagandist bir çalışmaya hizmet ediyorlar diye meleleri böyle ifade ediyor."

Çözüm Süreci'ni hepimiz destekledik

Meleler hakkında verilen örnekleri hatırlatan Kaya, şöyle devam etti: "Ne yapmış bu insanlar? Örnek veriyor. Tarih tarih. İnternet gazetelerinde, medyada, televizyonda, sitelerde, sosyal medyada tarihleriyle bazı örnekler yer almış. Bunlardan bir tanesi Çözüm Süreci içerisinde melelerimiz demiş ki Öcalan’ın Newroz Mektubu'nu destekliyoruz. Çözüm Süreci’nin güçlenmesine ve sonuca ulaşmasına destek verdiklerini ifade ettiler mealinde bir iddia var. Yani din alimi olsalar da olmasalar da birer Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı erkekler ve kadınlar kim olursak olalım bizler evet hepimiz Çözüm Süreci'ni destekledik. Kan dursun dedik. Bu vatandaş, insan olmanın hele ki inançlı olmanın en temel gereğidir. Ne yapsaydık? Kan dökülsün deyince vatansever mi olacaktık? Tabutlar gelsin mi deseydik? Tabutlar gelsin diye canlar alınsın, kanlar dökülsün deyince mi vatansever olacaktık? Bu şekilde mi biz bu vatana karşı sevgimizi ifade etmiş olacaktık?" diye sordu. 

Onlarını dini bizim dinimiz değil

Yaşama ve insanlara karşı sevginin ifade edilmesinin gereğinin çözüme ve barışa davet olduğunun altını çizen Kaya, "Barışın gerçekleşmesini desteklemek, insan olmamızın gereğidir, inançlı olmamızın gereği olmalıdır zaten. Yani nefretten beslenen bir din olamaz. Öfkeden beslenen bir insanlık olamaz. Nefreti kışkırtan, kanı kışkırtan, ölümü teşvik eden bir din olamaz. O din bizim tanıdığımız, bizim inandığımız din olamaz. Böyle bir yaratıcı da olamaz zaten. Onların yaratıcısı, onların tanrısı bunu emrediyorsa böyle iddia içerisindeyseler ki politikaları bunu böyle gösteriyor. Ağızlarında çıkan her sözle bunu böyle ortaya koyuyorlar ve cennetin bile kendi tekellerinde olduklarını, AKP’lilerin sorgusuz sualsiz, cennetlik olduklarını ifade eden bambaşka bir inanç, bir din, bir dil ve tanrı anlayışı inancı içerisindeler. Biz onlarla aynı inanç, aynı tanrı, aynı değerlere sahip olmak zorunda değiliz" dedi.

Din AKP’nin tekelinde değil

AKP'nin IŞİD zihniyeti ile hareket ettiğini söyleyen Kaya, sözlerine şöyle devam etti: "Biz zaten bu nefrete karşı çıktığımız için, bu kanın dökülmesine, can alınmasına, huzursuzluğa, kötülüğün her çeşidine karşı çıktığımız için hedef alınıyoruz. Elbette insanlığı destekleyeceğiz, yaşamı, sevgiyi destekleyeceğiz, barışı destekleyeceğiz. Bizim ayrıştığımız inançsal, vicdansal, insansal çizgilerimiz bunlar zaten. Dolayısıyla Diyanetin de beslendiği IŞİD'vari zihniyetlerinde beslendiği, o yapıların, dinciliğin havuzunu biz zaten bunun için reddediyoruz. Biz bunun için zaten Diyaneti, inancın, dinin temsilcisi olan bir kurum olduğunu kabul etmiyoruz. Biz zaten saltanatçı, Emevici, erkekçi bir din anlayışını reddettiğimiz için Diyaneti meşru kabul etmiyoruz. Din sadece AKP’nin tekelinde değildir. Asla da olmayacaktır. Din sadece Diyanet'in tekelinde de değildir ve asla olmayacaktır. AKP’den önce de bu inanç din, Allah vardı, Diyanet'ten de önce vardı."

Melelerimize sahip çıkacağız

Tekçiliği asla kabul etmeyeceklerini kaydeden Kaya, "Bizler, Allah'ı, kitabı, dini, imanı ne AKP ile öğrendik ne de Diyanet ile öğrendik. Onların zaten bu erkekçi, saltanatçı, egemenci, ırkçı din anlayışı, sınıfçı anlayışlarına, saltanatçılara karşı da mücadele ediyoruz. Ve bu duruşumuzu da devam ettireceğiz. Bu çerçevede melelerimizin davalarına da sahip çıkacağız. Tekçiliği kabul etmeyeceğiz. Melelerimiz yanlış yapmamıştır. Barışı desteklemişlerdir. Barışın toplumsallaşması, toplumsal bir karşılığının oluşması noktasında her türlü bedeli ödemişlerdir. Görev yapmışlardır, halkımız bunu takdir etmektedir. Bugünkü tekelci, dinci, saltanatçı anlayışlar bizim din anlayışımızı, inanç çizgimizi asla yargılama hakkına sahip değildir. Ve olmayacaklardır da. Bizler bu çerçevede çağlar boyu olduğu gibi bugünün 21. asrında Türkiye'mizde de bu saltanatçı, egemenci, tekçi, dinci anlayışlara karşı muhalif duruşumuzu sürdürmeye devam edeceğiz" diye konuştu. 

 

Bizim tanrılarımız da kitaplarımız da ayrı

Süleyman Soylu’nun "Bunu bize Allah yaptırıyor" ifadesine ilişkin de değerlendirmeler yapan DİK Eşsözcüsü Hüda Kaya, "Bizler bu inancı, bu çizgiyi, zihniyeti reddediyoruz. Halkımızın bunu anlamasını, nerede ayrıştığımızı gerçekten bilmesi noktasında özellikle bu çizgiyi ortaya net koymamız gerekiyor. İçişleri Bakanı'nın ortaya koyduğu bu ifade tam geleneksel manasıyla Muaviye’nin, Yezid'in bizzat kendilerinin de yaptıkları zulüm, katliam ve cinayetleri zamanın başta Ehlibeyt olmak üzere kıydıkları canları, toplumdaki tepkileri azaltmak noktasında bu onların kaderiydi 'bunu Allah istedi' şeklinde onların ifadelerinin birebir alınmış aciz, çaresiz, korkak savunmalarıdır, ifadeleridir. Onun için diyorum onların tanrısı onlara kan dökmeyi, cinayet işlemeyi, nefreti emrediyorsa biz o tanrıya inanmıyoruz. Bizim bu anlamda tanrılarımız da ayrı, kitaplarımız da ayrı, ben böyle bir dini kabul etmiyorum. Siz her türlü kötülüğü, rezilliği, gayri meşruluğu, vicdansızlığı yapacaksınız, halkın canına okuyacaksınız, insanların ağzından lokmalarını çalacaksınız, insanların yaşamını cehenneme çevireceksiniz, kan dökeceksiniz, yaşayanların nefeslerini ateşlere dönüştüreceksiniz, kalkacaksınız 'bunu bize Allah yaptırıyor' diyeceksiniz. Ancak cahilleri inandırabilirsiniz. Okumayan, araştırmayanları inandırabilirsiniz" dedi.

'Sizi Allah'ın adıyla aldatmasınlar'

Kaya, sözlerine şöyle devam etti: "Muhammed Peygamber, oku, dikkat et, araştır, farkında ol demiştir. Yine Kuran'da bir ayette şöyle bir ifade vardır. Dikkat edin sizi Allah'ın adıyla aldatmasınlar. Ayettir, bu bunu Allah söylüyor. İşte bugünkü zalimler tam da bunu yapmaktadırlar. Biz de halkımızı bu farkındalığı kazandırmak, aydınlatmak, bilgilendirmek zorundayız. Bu gerçeklerle buluşturmak zorundayız. Çünkü bu gerçekleri bilmeyenlerin inanç adı altında insanları afyonlaştırıyorlar. Hipnotize ediyorlar, uyuşturuyorlar, gerçeklere karşı gözlerine perde indiriyorlar. Zihinlerine, beyinlerine perde indiriyorlar. Bundan dolayı neyle ayıklayacak, insanlar gerçeklerle aydınlanacaklar. Gerçekler insanların gözündeki, zihnindeki, beynindeki perdelerin kalkmasını sağlar. Gerçekler, gerçekler, gerçekler..."

Din ile insanları afyonlaştırırlar

Gerçekleri her fırsatta insanlara duyurmak, paylaşmak, ulaştırmak, zorunda olduklarını söyleyen Kaya, "Allah addetmez misiniz düşünemez misiniz derken, düşünmeyenlerin üzerine biz pislik boca ederiz derken, Allah'ın adıyla sizi aldatmasınlar derken, nasıl oluyor da yaptıkları her türlü rezilliği bize Allah yaptırdı dediklerinde insanlar alkışlayabiliyorlar? Buna nasıl inanabiliyorlar? Gerçeklerden kopmuş olan halklar, toplumlar dini afyon olarak kullananların elinde oyuncağa dönerler. Bu çok önemli bir noktadır. Din ile insanları afyonlaştırırlar, oyuncağa dönüştürürler. Dolayısıyla her zaman bilinçtir insanı farklı kılan, ayrıştıran, kötülüğe karşı farkındalıklı kılan bilinçtir, bilgidir. Bilgi insanı güçlü kılar. Bu cahillerin bir şekilde ifade ettiği kötülükleri Allah’ı, başörtüyü kılıf etmeleri, kitabı, Kuran'ı kılıf etmeleri, vatan, millet, sakarya edebiyatı, kutsalları böyle kendi suçlarına kılıf etmeleri bu kötülüklerin yargılanmasının önünü kapatamayacaktır, engellemeyecektir. Onları şu anda bu korku salmıştır" diye vurguladı.

 

Muhalefet etik, ahlaki, insani, vicdani olmalı

Muhalefete çözüm önerisi sunan ve çağrıda bulunan DİK Eşsözcüsü Hüda Kaya, "Kürtler üzerinden özellikle muhalefeti kendi içlerinden biraz milliyetçi hassasiyeti olan kesimlerin olduğu muhalefet yapılarını bölmek, ayrıştırmak en kullanışlı bir malzeme iktidar açısından. Terörize ederek Kürtler üzerinden, HDP üzerinden şu anda en kolay manipülasyon yoludur iktidar açısından. Evet iktidar bunu yapıyor, yalan, iftira onun bir politikası. Bir gerçekliği ve var oluş sebebi. Ama asıl mesele muhalefet yapılarının bu oyununa gelip gelmeyeceği meselesidir. Muhalefetin bu iftira ve yalanlara karşı nerede duracağıdır ve nasıl sahip çıkıp çıkmayacağıdır. İktidarın oyununa düşüp düşmeyeceğidir. Bu pozisyon çok önemlidir. Bunu eğer muhalefet kendi içinde ayrışır ve etik, ahlaki, insani, vicdani, net bir duruş ve direnç göstermezlerse işte tam da iktidarın istediğini en kolay bir lokma şeklinde lokma olarak gerçekleştirmiş olurlar. 

Elbette ki iktidar hem Kürtler üzerinden hem Kürt olmayan dindarlar üzerinden de çok ciddi bir operasyon gerçekleştirmeye devam etmektedir" dedi.

Ortaklaşma zamanı

Kaya sözlerini şöyle noktaladı: "Bizler burada gerçekten muhalifler olarak farklı kimliklerden inanç sahibi insanlar olarak, Müslümanlar olarak, şu anda melelerimize de sahip çıkmalıyız, Müslüman bir kadın arkadaşımıza yapılanlardan dolayı sahip çıkmalıyız, Alevi, Ermeni, Êzîdî, Rum, Yahudi fark etmiyor kimliği üzerinden saldırıya uğrayanlara sahip çıkmalıyız. Hangi kimlikle değeri olursa olsun bireysel ya da toplumsal saldırılan, yok edilmeye çalışılan, yalnızlaştırılmaya çalışılan tüm ezilenlerle muhalefet gücünü daha da arttırmanın ve ortaklaşmanın zamanıdır."

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.