Milyonlarca Kürt çocuk, Türkçe okula başlıyor

Anadilde eğitim
- Türkiye ve Kuzey Kürdistan'da tüm kademelerde yaklaşık 18 milyon öğrenci, yeni eğitim öğretim yılına başlıyor. Milyonlarca Kürt çocuk, yine ana dilde eğitimden mahrum olarak Türkçeye mahkum bırakılıyor.
Kürt dil kurumları, barışın toplumsallaşması için Kürtçenin resmi eğitim dili olması gerektiğini vurguladı.
2025-2026 eğitim öğretim yılı, tüm kademelerde yaklaşık 18 milyon öğrenci ve 1,2 milyon öğretmen ile 70 bini aşkın okul ve 750 bini aşkın derslikte başlıyor. Kademeli olarak başlatılan "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli"nin öğretim programları, bu yıl ana sınıfı ve uygulama sınıflarında, ilkokul 1 ile 2, ortaokul 5 ile 6, ortaöğretim hazırlık ve 9 ile 10. sınıflarda uygulanacak.
Okul öncesi eğitime başlayanlar ile ilkokul birinci sınıf öğrencileri için 1-5 Eylül'de uyum eğitimleri düzenlendi. Ortaokula başlayacak öğrenciler için ise bu hafta okula uyum için rehberlik çalışmaları yapılacak. Eğitim öğretim yılının ilk haftasında farkındalık eğitimi ve etkinlikler planlanacak, ilk ders "Orman Yangınlarına Karşı Yeşil Vatanı Korumak" temasıyla yapılacak.
2025-2026 eğitim öğretim yılı için 184 milyon 455 bin 297 adet ders kitabı, Bakanlığa bağlı resmi ve özel okullardaki öğrencilere ücretsiz dağıtıldı.
Yeni eğitim öğretim yılında Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında 70 bin kişi istihdam edildi. Yeni istihdamla birlikte okullarda görev yapan hizmetli sayısı 123 bine ulaştı. Birinci dönem ara tatili 10-14 Kasım'da yapılacak. Yeni eğitim öğretim yılı birinci dönemi 16 Ocak 2026'da sona erecek. Yarıyıl tatili, 19 Ocak Pazartesi başlayacak ve 30 Ocak Cuma sona erecek. İkinci dönem, 2 Şubat Pazartesi başlayacak ve 26 Haziran Cuma gününe kadar sürecek. İkinci dönem ara tatili ise 16 Mart'ta başlayıp 20 Mart'ta sona erecek.
Ticarileştirmenin ağır yükü
Derinleşen ekonomik kriz ve yüksek enflasyon koşullarında, emekçi aileler ve eğitim çalışanları, eğitimin ticarileştirilmesi politikalarının yarattığı ağır yükü bir kez daha her alanda hissediyor. Kayıt parası, zorunlu bağış, servis, kıyafet ve kırtasiye masrafları, her yıl olduğu gibi bu yıl da velilerin ve eğitim emekçilerinin sırtında kambura dönüştü. Siyasi iktidarın piyasacı eğitim politikaları, eğitimi bir hak olmaktan çıkarıp bir ayrıcalığa dönüştürüyor.
EAğitim Sen'in yaptığı araştırma ve tespitlere göre, 2025-26 eğitim öğretim yılında: İlkokul düzeyinde bir öğrencinin temel kırtasiye ihtiyaçları için 2 bin 800 - 3 bin 800 TL; Ortaokul ve Lise düzeyinde bir öğrenci için ise bu masraf 4 bin -5 bin 800 TL arasında değişiyor. Resmi enflasyonun yüzde 30’un üzerinde seyrettiği bir ortamda, kırtasiye fiyatlarındaki yüzde 60’ı aşan fahiş artışlar, bu yükün sistematik bir sömürü ve yağma politikasının sonucu olduğunu gösteriyor. Bir eğitim emekçisinin asgari ücretle çalıştığı bir ailede, sadece bir çocuğun kırtasiye masrafı, aylık gelirin neredeyse tamamını gasp ediyor. Büyükşehirlerde masraflar çok daha da yüksektir.
Ücretsiz eğitim hakkı
Tüm okul ve kırtasiye masraflarının devlet tarafından karşılanmasını; her öğrenciye, eğitim kademesine uygun, nitelikli ve ücretsiz kırtasiye malzemesi ve okul çantası dağıtılmasını isteyen Eğitim Sen, şunları ekledi:
* Eğitimde ticari ve piyasacı uygulamalara son verilsin. Kayıt parası, zorunlu bağış, servis, yemek ücreti gibi velileri ve emekçileri ezici bir mali yük altına sokan uygulamalar derhal kaldırılsın.
* Eğitim bütçesi en az iki kat artırılsın. Artırılan kaynak, okulların ve öğrencilerin temel ihtiyaçlarını karşılamak için doğrudan okullara aktarılsın. Bütçe, eğitimi piyasaya teslim etmek için değil, kamusal, bilimsel, laik ve anadilinde eğitimi güçlendirmek için kullanılsın.
* Ücretsiz eğitim anayasal bir haktır, bu hak gasp edilemez. Anayasa’nın 42. maddesi gereği, zorunlu eğitim çağındaki tüm çocuklar için eğitim her kademede kesintisiz ve tamamen ücretsiz olmalıdır.
Eğitimde eşitsizlik
Eğitim Sen Genel Sekreteri Zülküf Güneş, eğitimde eşitsizliğini sadece sınıfsal değil; aynı zamanda dil, inanç ve kimlik boyutuyla da büyüdüğünü belirterek, yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonlarca aile, çocuklarını okula hazırlamakta zorlandığını; Eylül 2025 itibarıyla bir öğrencinin okul çantası, kıyafet ve kırtasiye masraflarının ortalama 15-20 bin TL’yi bulduğunu söyledi. Buna ulaşım ve beslenme giderleri eklendiğinde, emekçi ailelerin sırtına ağır bir yükün bindiğini kaydeden Güneş, birçok okulda temizlik görevlisi olmadığına ve çocukların sağlığının ciddi bir tehdit altında olduğuna dikkat çekti.
Dar gelirliler için lüks!
Güneş, dar gelirli aileler için eğitimin artık lüks haline geldiğini; özel okullar ve vakıf üniversitelerinin devlet desteğiyle büyürken kamu okullarına yatırımın ise sürekli azaldığını belirtti.
Tekçi anlayış
Türkçe dışındaki dillerin eğitim hakkının kapsamı dışında bırakıldığını ifade eden Güneş, şunları söyledi: “Ana dilinde eğitim hakkı, sadece pedagojik değil; aynı zamanda toplumsal barış ve eşitlik açısından da temel bir haktır. Mevcut durum hem kimlik asimilasyonu hem de pedagojik eşitsizlik yaratıyor. Bu hak, evrensel insan hakları belgeleriyle uyumlu olarak derhâl hayata geçirilmelidir. Bunun için öncelikle Kürtçenin anayasal güvence altına alınması ve eğitim dili olarak tanınması şarttır. Çok dilli, çoğulcu ve bilimsel bir müfredat hazırlanmalı; üniversitelerde ana dilinde eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesi için gerekli adımlar atılmalıdır. Okul öncesinden başlayarak her çocuğun kendi anadilinde eğitim görmesi güvence altına alınmalıdır. Kürtçe ana dilinde eğitimin veya diğer ana dillerde yapılacak eğitimin sadece pedagojik bir hak değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal bir zorunluluk olduğu açıktır.”
Güneş de şu talepleri dile getirdi: “Her öğrenciye ücretsiz yemek, kırtasiye ve ulaşım desteği sağlanması, okullara ihtiyaç kadar kadrolu ve güvenceli temizlik personeli atanması, norm fazlası öğretmenlerin resen atamalarına son verilmesi; cinsiyet eşitlikçi, laik, bilimsel, kamusal ve ana dilinde eğitim ilkesinin güvence altına alınması, özel okullara verilen teşviklerin kaldırılarak kamusal eğitimin güçlendirilmesi ve karma eğitim ilkesine sahip çıkılması yer almaktadır. Bu çerçevede her okula kadrolu ve güvenceli temizlik personeli atanmalı, her öğrenciye en az bir öğün ücretsiz yemek ve temiz içme suyu sağlanmalı, ayrıca tüm öğrencilere kırtasiye, kıyafet ve ulaşım desteği verilmelidir.”
Kürt halkı için zor
Şirnex’ın Cizîr (Cizre) ilçesinde faaliyet gösteren Birca Belek Dil ve Kültür Derneği ile Silopiya (Silopi) ilçesinde faaliyet gösteren Cûdî Dil ve Kültür Derneği (Cûdî Der), öğrencilerin ana dilde eğitim hakkından mahrum bırakılmasına tepki gösterdi.
Cizîr Birca Belek Dil ve Kültür Derneği üyesi Cahit Akıl, milyonlarca Kürt çocuğunun farklı bir dil ile eğitime başlayacaklarını anımsatarak, "Bu 100 yıldır böyle devam ediyor. Kürt halkı için çok zor bir durum. Yıllardır bu yönde bir mücadele var. Kürtçe dernekleri, aktivistler bu çerçevede mücadelelerini sürdürüyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl bu duruma karşı tepkimizi göstereceğiz” dedi.
Cûdî Der Eşbaşkanı Evin Kulja ise şunları söyledi: "Okullar açılıyor ve yine milyonlarca Kürt çocuğu en reva hakları olan Kürtçe eğitim hakkından mahrum bırakılıyor. Kürtçenin yine tanınmadığı, inkar edildiği bir eğitim öğretim dönemi başlayacak. Dil kurumları olarak bu yıl öğrencilerin okullarda kendi ana dillerinde eğitim görmesini bekliyorduk, aAncak şimdiye kadar bir adım atılmış değil. Kürtçe resmi eğitim dili olmadan, gerçek bir barıştan bahsedemeyiz. Kürtçenin resmi eğitim dili olması için Meclis’te gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı. Meclis’te kurulan komisyon annelerin Kürtçe konuşmasını yasaklamak yerine gerçek bir toplumsal barışın sağlanması için engelleri kaldıran bir pozisyonda yer almalı.”
* * *
Çocuk Hakları Sözleşmesi
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde çocuğun “eğitim hakkı ve bu hakkın fırsat eşitliği temelinde gerçekleştirilmesi gerektiği” (madde 28) vurgulandıktan sonra eğitimin amaçları arasında, “çocuğun kişiliğinin, yeteneklerinin, zihinsel ve bedensel yetilerinin mümkün olduğunca geliştirilmesi” (madde 29/a); “çocuğun anne-babasına, kültürel kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı, veya geldiği menşe ülkenin ulusal değerlerine ve ken-disininkinden farklı uygarlıklara saygının geliştirilmesi” (madde 29/c); “çocuğun, anlayışı, barış, hoşgörü, cinsler arası eşitlik, ister etnik, ister ulusal, ister dini gruplardan, isterse yerli halktan olsun, tüm insanlar arasında dostluk ruhu ile özgür bir toplumda, yaşantıyı, sorumlulukla üst-lenecek şekilde hazırlanması (madde 29/d); gibi amaçla- ra da yer verilmiştir.
* * *
Eğitim Sen'in ilkeli duruşu
Eğitim Sen, kuruluşundan itibaren ana dilinde eğitimi, temel bir insan hakkı olarak görüyor ve bunun mücadelesini veriyor. Eğitim hakkının gerçekleşebilmesinin ve eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanmasının koşullarından birisinin, çocuğun ana dilini öğrenmesi, ana diline değer verildiğini hissetmesi ve an adiliyle eğitime başlaması olduğunu vurgulayan Eğitim Sen, sorunu sadece politik bağlamda ve “güvenlik” düzleminde tartışarak, resmi dil dışındaki ana dillere sahip olan ve temel eğitime başladıklarında birden bire başka bir dille karşılaşan öğrencilerin yaşadığı travmaya, eğitim hakkına, eğitimde fırsat eşitliğine ve BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin güvenceye aldığı ilkelere dair bir çözüm üretmenin mümkün olmadığının altını çiziyor. Eğitim Sen'in raporlarında da sabitlenen temel önerileri şöyle:
* 1982 Anayasası’nın yerine toplumu bütün dilsel/kültürel çeşitliliği içinde kucaklayacak demokratik bir anayasa hazırlanmalıdır. Yeni Anayasa’nın eğitim ve öğrenim hakkına ilişkin bölümü, insan hakları ve temel özgürlükler ile çocuk hakları konularında düzenlenmiş uluslararası belgeler dikkate alınarak hazırlanmalıdır.
* Milli Eğitim Temel Kanunu, Üniversite ve Yüksek Öğretim Kanunu ve Radyo ve Televizyon Kanunu, çokdilli, çokkültürlü toplum gerçeği dikkate alınarak yeniden düzenlenmelidir.
* Devlet, dil konusuna sınırlayıcı olarak karışmayı bir kenara bırakmalı; bunun yanı sıra bütün vatandaşlara ana dillerinde ve resmi devlet dilinde bir gelişimi garanti etmelidir.
* Söz konusu dillerin başta eğitim olmak üzere kamusal alanda kullanılabilmesi için gerekli yasal ve idari düzenlemeler yapılmalıdır.
* Türkiye’de kullanılan ana dillerine ilişkin net bir envanter oluşturulmalıdır.
* İyi bir dil eğitimi için öncelikle öğrencilere iyi bir ana dili eğitimi verilmelidir.
* Okul öncesi dönemde sözlü anlatım, okuma, yazılı anlatım çalışmaları ağırlıklı olmak üzere ana dili eğitimi örgün bir cetvel içerisinde başlatılmalıdır. İlk ve ortaöğretim kademelerinde bazı temel dersleri de kapsayacak şekilde devam etmelidir.
* Bu konuda Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde özel temsil hakkı verilmesi suretiyle tüzel bir kişilik oluşturulmalıdır. Bu kurum, ana dil eğitimiyle ilgili sorunlar hakkında ifade, faaliyet, perspektif, ihtiyaç ve kararların alınıp geliştirilmesi, uygulaması konusunda hizmet alanlarla etkileşimli bir biçimde çalışmalıdır.
* Halk Eğitim Merkezlerinde çokkültürlü çokdilli eğitim ortamları ve olanakları yaratılmalıdır.
* Edebiyat sanat ve müzik müfredatına ülkedeki farklı etnik ve kültürel kesimlerin ürünleri de konulmalıdır.
* Üniversitelerde ülkede kullanılan farklı anadillerine ve kültürlere ilişkin anabilim dalları ve enstitüler kurulmalıdır.















