‘Moda’nın adaletsiz dikişi

Kadın Haberleri —

  • Rana Plaza’nın 12 yıllık adalet arayışı, Bangladeş’ten Türkiye’ye, New York’tan Prato’ya uzanıyor. Kadın işçiler cinsiyet temelli taciz ve mobbinge maruz kalıyor. İşten çıkarılma korkusuyla bu vakalar çoğunlukla rapor edilmiyor.

24 Nisan 2013’te Bangladeş’te yaşanan Rana Plaza çöküşü, tekstil tarihinin en ölümcül felaketi olarak kayıtlara geçti. Çoğunluğu genç kadınlardan oluşan bin 134 işçi hayatını kaybetti, 2 bin 500’den fazlası yaralandı. Bu facia, küresel hazır giyim endüstrisinde kadın işçilerin ucuz işgücü olarak sömürülmesinin sembolü oldu. Aradan geçen 12 yıla rağmen, kadınların adalet ve güvenli çalışma koşulları için mücadelesi devam ediyor.

Kaza değil katliam

24 Nisan 2013’te, Bangladeş’in Dakka bölgesindeki Rana Plaza, 90 saniye içinde çöktü. Yıkımda yaşamını kaybedenlerin ve yaralananların yüzde 80’ini, çoğunlukla 18-20 yaş arası genç kadınlar oluşturuyordu. Birçok çocuk, annesini bu felakette kaybederek sokaklarda büyümek zorunda kaldı. Kadın işçiler, tekstil sektöründe cinsiyetçi işbölümünün bir sonucu olarak düşük ücretlerle, güvencesiz ve sağlıksız koşullarda çalışıyordu. Faciadan bir gün önce, bina kolonlarındaki çatlakları rapor eden kadın işçiler, çalışmayı reddetmiş, ancak patronların işten çıkarma ve ücret kesintisi tehditleriyle binaya girmeye zorlanmıştı.

Markaların kirli yüzü

Rana Plaza enkazından çıkan etiketler, küresel moda markalarının kirli yüzünü ortaya koydu. Sekiz katlı bu bina, Zara, Primark, Benetton, C&A, Wal-Mart ve LC Waikiki gibi markalara üretim yapan beş tekstil fabrikasını barındırıyordu. Bangladeş, 4 milyon tekstil işçisiyle dünyanın en büyük ikinci hazır giyim üreticisi. Bu işçilerin yüzde 80’ini kadınlar oluşturuyor. Kadınlar günde 12 saatten fazla çalışarak ayda sadece 30-40 dolar kazanıyor. Küresel markalar, kadın işçilerin ucuz emeğinden faydalanırken, iş güvenliği ve insan hakları ihlallerine göz yumuyor.

New York’tan Rana Plaza’ya

Rana Plaza, tekstil sektöründe kadın işçilere yönelik sömürünün yalnızca bir halkası. 25 Mart 1911’de New York’taki Triangle Gömlek Fabrikası yangınında, çoğunluğu göçmen kadın ve çocuk yaşta işçilerden oluşan 146 işçi hayatını kaybetmişti. Kapıları kilitli atölyelerden kaçamayan kadınlar, 18 dakikada yanarak yaşamını yitirdi. 101 yıl sonra, 24 Kasım 2012’de Bangladeş’teki Tazreen fabrikası yangınında, çoğunluğu kadın 112 işçi yaşamını kaybetti. Yöneticiler, yangın alarmına rağmen kadın işçileri işe dönmeye zorladı ve üst katlarda hapsolmalarına neden oldu.

Adalet hala sağlanmadı

Facia sonrası, 20 bin işçi, çoğunlukla kadınlar, ‘Moda için ölmek istemiyorum’ sloganlarıyla sokaklara döküldü. 25 Nisan 2013’te beş ana yolu kapatan protestocular, Bangladeş Tekstil Üreticileri ve İhracatçıları Derneği’ni hedef aldı. Kadın işçiler, fabrika sahiplerinin cezalandırılmasını, güvenli çalışma koşulları sağlanmasını ve tazminat ödenmesini talep etti. Ancak adalet hâlâ sağlanmadı. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) verilerine göre, yaşamını kaybedenlerin aileleri ve hayatta kalan 2 bin kişi için 40 milyon dolar tazminat gerekiyor, ancak sadece üçte biri toplandı. ActionAid’in (yoksulluk ve adaletsizliğe karşı uluslararası bir sivil toplum örgütü) 2023 raporuna göre, hayatta kalan kadınların yüzde 54,5’i işsiz, yüzde 36,8’i sırt ağrısı, yüzde 24,6’sı baş ağrısı gibi sağlık sorunlarıyla mücadele ediyor.

‘Rana Plaza Günü’ talebi

24 Nisan 2024’te facianın 11. yıl dönümünde anma etkinlikleri düzenlendi; 2025’te sanal platformlarda kadın işçilerin mücadelesi yankı buldu. Aktivistler, 24 Nisan’ın “Rana Plaza Günü” olarak anılmasını istiyor. 

***

Türkiye’de kadınlar kayıt dışı

Türkiye, tekstil ve hazır giyimde dünyanın önde gelen üreticilerinden. Sektörde çalışanların yüzde 60’ı kadın; çoğunlukla dikiş ve paketleme gibi “niteliksiz” görülen işlerde, düşük ücretlerle ve güvencesiz çalışıyor. Kadın işçiler, kayıtdışı ve güvencesiz pozisyonlarda çalıştıkları yaşanan krizlerden daha çok etkileniyor. Erkeklerden yüzde 20-30 daha az ücret alıyorlar; 2024’teki ekonomik kriz, reel ücretleri düşürerek bu eşitsizliği derinleştirdi. Clean Clothes Campaign’in 2024 raporuna göre, 2023 deprem bölgesindeki tekstil fabrikalarında sözlü taciz ve mobbing rutin hale geldi. Kadın işçiler, deprem sonrası güvenli olmayan fabrikalara dönmeye zorlandı; Suriyeli kadın işçiler ise ayrımcılık ve hak gasplarıyla karşı karşıya kaldı.

Göçmen kadınlar güvencesiz

AB tekstil sektörü, 1,5 milyon kişiyi istihdam ediyor; çalışanların yüzde 60’ı ise 30 yaş altı, göçmen ve düşük gelirli kadınlardan oluşuyor. 2024’te İtalya’nın Prato bölgesinde bir tekstil atölyesinde çıkan yangın, kayıtdışı çalışan göçmen kadın işçilerin durumunu gündeme getirdi. Euronews’in bilgilerine göre Prato’daki atölyelerin  yüzde 30’u kayıtdışı ve kadın işçiler burada düşük ücretlerle uzun saatler çalışıyor. Clean Clothes Campaign’in 2024 raporuna göre, AB’de tekstil sektöründe kadın işçiler cinsiyet temelli taciz ve mobbinge maruz kalıyor. İşten çıkarılma korkusuyla bu vakalar çoğunlukla rapor edilmiyor.

HABER MERKEZİ

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.