Muş'ta göçertme politikaları ve Türk muhacirler

Dosya Haberleri —

ASIMILASYON

ASIMILASYON

  • Osmanlı’nın son hükümdarlarından II. Abdülhamit, "Siyasi Hatıratım" adlı kitabında Osmanlı İmparatorluğunun can çekişme döneminde Türk etnik kimliğine sarılışı ve göç politikasının önemini anlatıyor. Bu durum savaşanların benzeşmesine tarihi bir örnek olmuştur. Rusya Kafkasya'yı Ruslaştırırken Osmanlı da Anadolu ve Kürdistan'ı Türkleştirme politikasına girişmiştir. Irkçılık devlet ideolojisi olmuştur.

EMRULLAH BOZTAŞ

Kuzey Kürdistan'da Van ve Bitlis ile birlikte kavimlerin geçiş güzergahı olan ve ticaret yollarının kesişim noktalarından biri, Muş ilidir. Serhat illerinin Garzan, Amed ve Dersim'e açılan kapısı, Muş ovası ve onu çevreleyen dağ silsileleridir. Ulaşım ve ticaretin kesiştiği bu alan doğal olarak Türk işgalciliğinin ve asimilasyon politikalarının da odağı olmuştur. 
Muş'ta uygulanan Türkleştirme politikaları, Cumhuriyet öncesi ve sonrası şiddetle uygulanmıştır. Türk ırkçı siyasal görüşünün Osmanlı İmparatorluğunda etkinlik kazanması ile elde kalan toprakların homojenleştirilmesi fikri, derin devlet görüşü haline geldi. Yeni cumhuriyet bir yanda modernizm ve laisizm söylemleri ile dünya düzenine eklemlenirken ulus devlet ideolojisi için de jenoside varan uygulamaları gerçekleştirmiştir. Bu durum güçlünün haklı olduğu bir rejim yaratmıştır. 
Muş'a ilk göçler Cumhuriyet öncesi döneme dayanır. Bu göçlerin demografi ve hakim kültüre yönelik bir etkisi oluşmamış, genelde Kürt kültür ve sosyal yaşamına bir renk olarak eklemlenmişlerdir. Sonraki dönemlerde ise durum tam tersi olmuştur. 

Muş’a ilk göç: Kafkas halkları
"Devletimiz hudutları dâhiline ancak kendi milletimizden olanları ve bizimle aynı dini inançları paylaşanları kabul edebiliriz. Türk unsurunu kuvvetlendirmeye dikkat etmeliyiz. Muhaceret yalnız milli kudreti artırmakla kalmayacak, aynı zamanda imparatorluğumuzun iktisadi kudretini de fazlalaştıracaktır. Rumeli'de ve bilhassa Anadolu'da Türk unsurunu kuvvetlendirmek şarttır."
Osmanlı’nın son hükümdarlarından II. Abdülhamit, "Siyasi Hatıratım" adlı kitabında Osmanlı İmparatorluğunun can çekişme döneminde Türk etnik kimliğine sarılışı ve göç politikasının önemini anlatıyor. Bu durum savaşanların benzeşmesine tarihi bir örnek olmuştur. Rusya Kafkasya'yı Ruslaştırırken Osmanlı da Anadolu ve Kürdistan'ı Türkleştirme politikasına girişmiştir. Irkçılık devlet ideolojisi olmuştur.
Muş'un demografik yapısına en köklü müdahale, Ermeni Soykırımı ve ardı sıra gelişen Kürt karşıtı göçertme ve zorunlu iskan (sürgün) politikaları olmuştur.

Düşman kardeşler: Rus ve Türk asimilasyonu
Çarlık Rusyası ve Osmanlı’nın etnik temizlik ve coğrafyalarını homojenleştirme girişimi, Kürdistan'da ilk göçmen trajedisini başlatmış oldu. Çarlık Rusyasının Kafkasya'yı Müslüman halklardan temizleme ile Osmanlı’nın Anadolu ve Mezopotamya'yı Hıristiyanlardan arındırma düşüncesi, aynı kalıptan çıkmışçasına aynıydı. Rusya'nın 1800'lü yıllar boyunca yaptığı etnik temizlik, Türkiye Cumhuriyetine rol model olmuştur.    
1858-1862 tarihleri arasında Kürdistan'da Serhat illerine parçalı bir Çerkes ve Kafkas halkları göçü yaşanmıştır. Aynı dönemde Kürdistan'a Ahıskalı ve Azeri göçü kitlesel şekilde sürmüştür.  
Osmanlı’ya Kafkasya'dan gelenleri öncelikle Kürdistan'da Serhat illerinden Ardahan, Kars, Erzurum, Muş, Ağrı ve Iğdır hattına hem Kürtlere hem de tarihsel olarak kinlendikleri Ruslara karşı iskan etme politikasını güdülmüştür. 

Muş’un Sason Dağlarıyla birlikte genel görüntüsü: Ermeni fotoğrafçı Vartan Hampikian’ın 1923’te New York’ta yayınladığı fotoğrafı.

 

Bir buçuk milyon göçmen
Osmanlı'nın tarih kaynakları, Muş'a ilk kitlesel göç dalgasının Kafkasya'da Osmanlı-Rus savaşları sonrasına rastladığını yazmaktadır. Çerkes ve Çeçen olarak ayrıştırılan Kafkas halklarından Dağıstanlı olanlar, bu dönemde başta Kars ve Erzurum ile sınır hattı boyunca Ağrı, Iğdır, Muş ve Van'a yerleştirilmişlerdir. Aynı dönemde gelen Mesketin Türkleri de Kars-Ağrı ve Iğdır hattına yoğun olarak yerleşmiştir. 
Çarlık Rusyasının Osmanlı ile yaptığı anlaşmalarda Çeçen ve Çerkes olarak tasnif edilen muhacirler, Kürdistan'ın Rusya ile sınır olan bölgelerine gönderilemiyordu. Bu anlaşmayı da kendine göre uygulayan Türk hükümetleri, göçmenleri önce Tokat-Sivas-Amed hattına ardından da parçalı olarak Muş ve çevresine yerleştirmeye başladı.
J. McCarthy, ‘93 Osmanlı-Rus savaşı ardından göç etmek zorunda kalanların sayısının 1 milyon 253 bin 500 kişi olduğunu kaydetmektedir. Ardı ardına gelen göç dalgaları ile Rusya'ya karşı Osmanlı Devletinin yanında savaşa katılan Çerkesler, Çeçenler, Abhazlar, Dağıstanlılar ve Müslüman Gürcülerden oluşan bir buçuk milyonluk bir kitlenin Anadolu'ya  geçtiği kaydediliyor.

Çarlık Rusyası ve Osmanlı’nın etnik temizlik ve coğrafyalarını homojenleştirme girişimi, Kürdistan'da ilk göçmen trajedisini başlatmış oldu. Çarlık Rusyasının Kafkasya'yı Müslüman halklardan temizleme ile Osmanlı’nın Anadolu ve Mezopotamya'yı Hıristiyanlardan arındırma düşüncesi, aynı kalıptan çıkmışçasına aynıydı. Rusya'nın 1800'lü yıllar boyunca yaptığı etnik temizlik, Türkiye Cumhuriyetine rol model olmuştur.

Muş’ta Kafkas iskanı
Osmanlı ve ardı sıra gelen Türk devletinin askeri-siyasi çizgisi gereği muhacirler şehirlerin çok yakınına yerleştirilerek bir askeri garnizon görevi görmüşlerdir. 
Bu dönemde gelen muhacirlerin yerleşimi için Muş Merkez’de Sunay Mahallesi, Çeçen, Avar ve Asetinlerin yerleşimine açılmıştır. Günümüzde de Merkez ilçesinin Arinç (Çöğürlü) köyünde Çeçen ve İnguş etnik yapısı yerleşmiş durumdadır. Muş çevresinde bu yerleşimcilere Karapapak/Terekemeler de eklenmiştir.
Eski bir Kürt-Ermeni köyü olan bugünkü Yeşilova(Evran) beldesinde de 50 Avar aile yaşamaktadır. Yerli Kürt halkı ile ilişkileri belirli bir düzeyde olsa da kültürel olarak yakınlaşmış, benzer kültürel öğeleri kabullenmişlerdir. Burada yaşayan birçok Avar, aile ortamında ve sosyal yaşamda ana dillerini kullanmaya devam etmiştir. 
1950’li yıllar ile Karadeniz bölgesinden getirilen Türk etnik unsuru ile değiştirilmeye devam edilen etnik yapıda Kürt ve Avarlar, halen beldenin yüzde yetmişini oluşturmaktadır. Muş Şaşkan ve Kıyıbaşı (Arıncık) köyleri de bu göç dalgasından etkilenmiş ve Çeçen ve İnguş ailelerin yerleştirildiği bir bölge olmuştur. 
Muş'un Gûmgûm ilçesine bağlı Çerkes Aynan köyünde de İnguş ve Avarlar ile birlikte bir miktar Kürt de yaşamaktadır. Bağiçi köyü, Avar yerleşimi olmuştur. Murat vadisi boyunca verimli toprakların bulunduğu bölgelere yerleştirme politikasının bir diğer örneği de Tepeköy'dür. Tepeköy, Çeçen Çerkes köyleri gibi Murat vadisi üzerinde Muş-Erzurum geçiş hattının stratejik noktasındadır. Dağıstanlı Avar göçmenlerin yerleştirildiği bir başka köy de tarihi Kürt köylerinden Kayalık (Zirink) köyüdür. 
Muş'un Kop (Bulanık) ilçesinin eski bir Ermeni köyü olan Pertak, 1864 yılında Kafkas göçmenlerinin getirilerek yerleştirilmesi ile Karaağıl adını aldı. Günümüzde Güney Osetya'dan getirilen Asetinlere yurt olmuştur. Asetin etnik yapısının yerleştirildiği bir başka köy ise Kurganlı (Simo) köyü ve İbrahim mezrasıdır.
Bu dönemde Kürdistan'a yaşanan göçler, Kürt halkı açısından bir değişim getirmedi. Ne gelen halklar Türk devlet politikalarına yüzde yüz uymuş, ne de Kürt halkı Türkleştirilebilmiştir. Gelen göçmenlerin büyük kısmı zaman içerisinde Türkiye'deki akraba topluluklarının bulunduğu kentlere göç etmiş, kalan kısmı da Kürdistanileşerek toplumun bir parçası haline dönüşmüştür.

Osmanlı padişahı II. Abdülhamit, hatıratında Osmanlı’nın iskan politikalarını şu cümlelerle özetleyecekti: “Devletimiz hudutları dâhiline ancak kendi milletimizden olanları ve bizimle aynı dini inançları paylaşanları kabul edebiliriz. Türk unsurunu kuvvetlendirmeye dikkat etmeliyiz.”

 

Kürtlere geri dönüş yasağı
Serhat illerinde 1890 sonlarında başlayarak 1917 Sovyet-Türk Erzincan Mütarekesine kadar süren Rus işgali, demografik yapının değiştirilmesine yönelik hem yeni işgalci Ruslara hem de eski işgalci Osmanlı’ya bulunmaz bir fırsat yaratmıştır. 
Ruslar bölgeyi ellerinde tutabilmek için Hıristiyan kitlelerin bölgeye iskanını kaçınılmaz olarak gördü. İstilanın amacını Rus Kazaklarına yer açma savaşına çevirdi. Bunun için Müslüman olan Kürt halkı bölgeden kaçırılmaya çalışılırken, eser miktarda bulunan Türkler ve daha önceden göçen Kafkas halkı da işgal önünden kaçtı. Bu hesap, Kürtlerin aşiret yapılarından kaynaklanan direnç ve savaşkanlığı ile kısmi olarak sekteye uğradı. 
Osmanlı'da iktidara gelen İttihat ve Terakki de yaşanan bu felaketi Türklük için bir fırsat olarak gördü ve talimnameler ile Kürtlerin anayurtlarına dönüşünü engellemeye çalıştı. 
Rus istilası önünden kaçanların; cephe gerisindeki Canik, Sivas, Ma'mûretü'l-'azîz, Diyarbekir ve Musul gibi komşu vilâyet ve sancaklara sığınan mülteci kitlesinin cepheden uzak bölgelere kaydırılması kararlaştırıldı. Bu karar gereğince Serhad vilâyetlerinden gelen mülteciler Orta ve Batı Anadolu'ya gönderildi. 

Aşiretleri çözme politikası
Bu sevkiyat sırasında mülteci Kürt aşiretlerinin sevk ve iskânına özel bir önem gösterildi. İttihat ve Terakki hükümeti, Kürtlerin yaşadığı trajediyi aşiret yapılarını çözerek asimilasyonun ilk ayağını güçlendirme siyasetine çevirmek istedi. Cumhuriyetin kurucu kadroları Kürtleri Anadolu'da yalnızlaştırarak eritmeyi temel amaç haline getirdi. 
Mülteci Kürt aşiretlerinin aşiret hayatını sürdüremeyecek şekilde sevk ve iskân edilmeleri kararlaştırıldı. İlgili vilâyet ve mutasarrıflıklara, 1916 yılı Mayıs ayı başlarında nüfuz sahibi aşiret reisleriyle aşiret mensuplarının birbirinden ayrılarak aşiret reislerinin liva veya kaza merkezlerinde, aşiret mensuplarının ise aşiret kültürünün yaşanmadığı vilâyetlere iskân edilmeleri bildirildi. Ayrıca iskân edilecek aşiret mensuplarının bir daha yurtlarına iade edilmesi düşünülmediğinden bunların nüfus kayıt işlemlerinin de buna göre yapılması kararlaştırıldı ve bu konuda bir de talimatname hazırlandı.

Can çekişirken bile asimilasyon
Dahiliye Nezaretince 29 Mayıs 1916 tarihinde ilgililere tebliğ edilen bu talimatnamenin sekizinci maddesine göre Kürt mülteciler, savaştan sonra da memleketlerine  gönderilmeyeceklerinden sevk edildikleri bölgelerde iskân ve kaydedildikten sonra bunların başka bir yere gitmelerine izin verilmeyecekti. Talimatnamenin dördüncü maddesinde ise aynı bölgeden gelen Türk mültecilere bu kuralın uygulanmayacağı önemle bildiriliyor. 
Aynı aşiret kültürünü yaşayan Kürt ve Türklere farklı uygulama yapılması, can çekişen Osmanlının bu dar zamanda dahi soykırımcı politikalardan vazgeçmediğine en önemli veridir. Türk mülteciler, sevk edildikleri bölgelerde geçici olarak iskân edilecek ve nüfus defterlerine misafir sıfatıyla kaydedileceklerdi.
İttihat ve Terakki hükümetinin bu ırkçı politikası, yine kendi yanlışları ile bozuldu. Kürtlere insandan çok yığın muamelesi yapan iktidar Kürtlerin kayıtlarını dahi tutmadığı için göçenlerin yüzde 45-50'lik bölümü savaş sonunda tekrar topraklarına dönmeyi başardı. Bir kısım Kürt aşiretleri de savaş bölgesinde kalarak savaşa aktif katıldı. Aşiretler, Osmanlı ordusunun yenilip kaçtığı bölgelerde direnmeye devam eden adacıklar oluşturdu. Muş ve Bitlis bölgesi bu duruma örnek konumundadır.  Böylece bölgenin bir bütün olarak Türkleştirilmesi politikası ölü doğdu. 

1918-24: Azeri muhacirlerin gelişi
Çarlık Rusyasının Kürdistan'ın en kuzey noktası Ardahan ve Kars'ı denetimine alması ile bu çevrede yaşayan ve daha önceleri Azarbaycan-Güney Kafkasya hattında yaşayan Azeriler de Kürdistan'ın iç bölgelerine, Amed-Harput-Malatya çevresine göçmeye başladılar. Bu göçlerin bir bölümü Erzincan'a kadar uzanan Rus hâkimiyetinin sağlandığı bölgelerdeki Kürtleri de kapsıyordu. 
1914-18 arası dönemde ise göç, yönünü Erzurum-Van-Muş-Bitlis hattından Elazığ-Amed-Urfa-Halep yönüne çevirdi. Kuzeyde Doğu Karadeniz'den Artvin-Rize-Trabzon-Bayburt hattında Rus ordusu önünden kaçanlar ise Sivas-Adana çizgisi boyunca yerleşmeye başladı. Van, Bitlis ve Muş'tan Diyarbakır vilayetine gelen Kürtler ise Palu-Ergani veya Siirt-Lice, Siirt-Silvan yollarını kullanarak gelmişlerdi. 200 bin civarında insanın bölgelerini terk ettiği kayıtlara girmiştir.  
Rusya'da yaşanan Bolşevik devrimi sonrası yapılan anlaşmalar ile yeni kurulan Türkiye Cumhuriyetine ele geçirilen tüm bölgeler geri verildi. Sovyet hükümetlerini kabul etmeyen ve Ermeni Soykırımı sonrası intikamdan korkan Azeri nüfus da bu dönemde Kürdistan'a göç etmeye başladı.
Çarlık Rusyasının Kafkas Cumhuriyeti'ni lağveden Sovyetler, bu bölgelerdeki insanların göçü önüne engel de koymadı. Bunun sonucu olarak Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan'da yaşayan Azeri halkından bir kısmı, 1920'nin sonunda Kuzey Kürdistan'da Kars, Muş, Iğdır, Erzurum ve Ağrı'ya yerleştirildi. Göç ile gelen Karapapak ve Terekemelerin devlet destekli iskanı, Muş merkezini ve Murat nehrinin sağı ve solundaki sulak arazileri kapsadı.
Cumhuriyet döneminin bu ilk göçmenleri, Kürt toplumunun aşağılanması ve Türklüğün yüceltilmesi için memurluk ve imtiyazlar ile palazlandırılan kesimi olmuştur. Yarattıkları toplumsal ayrışma ile Muş ve çevresinin kalkınması önündeki en önemli engel konumuna gelmişlerdir.
1932 yılında devletin iskan yasası ve desteği ile kurulan Taşoluk, Boncuk ve Muratgören köylerinin Gürcistan kökenli Terekeme nüfusu da 1989'da İzmir'e göç etmiştir.

Atatürk’ün ırk temelli planı
Cumhuriyetin ilk yılları, önemli düzeyde siyasal çalkantılar ile geçmiştir. Başlangıçta Türk Kürt ayrımının gizli kaldığı hatta yapılan anlaşmalarda eşitlik ilkesinin gözetildiği görülmektedir. Ancak Kürt halkına dönük İttihat ve Terakki'nin ırkçı yaklaşımı, kadroları yolu ile cumhuriyette de etkinlik kazandı. Ardı sıra Mustafa Kemal'in soydaş ve ırktaş arayışları söylevlerine yansımıştır. 
Nüfusun artırılması konusunda dışarıdan göçmen getirilmesi, ilk akla gelen yöntem olmuştur. Bu düşünce devletin en üst düzeyinde dillendirildi. Osmanlı’da olduğu gibi yeni Türk devletinde de göçmenler bir homojenleştirme ve vergi toplama kaynağı olmalarının yanı sıra jandarma gücü olarak da düşünülmekteydi. 
Nitekim bu düşünce daha Ocak 1923'te İzmit'te Mustafa Kemal'in şu cümlelerle dile getirilmişti: "… nüfusumuzu tezyid etmek lazımdır… Eğer Rusya'dan da getirmek mümkün olursa oradan da getireceğiz. Fakat bence Garbi Trakya'dan kâmilen Türkleri nakletmek lazımdır…"

Türk devletinin değişmeyen Kürt politikası
Yeni kurulan Cumhuriyet Türkiyesi de Osmanlı’nın son iktidar gücü olan İttihat ve Terakki kadrolarından oluşmuştur. Doğal olarak mantık ve bakış açısı, çöküş dönemindeki Türkçü-ırkçı yaklaşımın laik ve üniter görüşlerle süslenmesi şekline büründü. 
Cumhuriyet de Kürtleri göçertme, boşalan bölgelere Türk muhacir yerleştirme planını uygulamaya devam etti. Muş iskan konusunda pilot bölgelerden biri oldu. Amed (Diyarbakır), Çewlik (Bingöl) ve Erzurum arasında bulunan Muş platosu, Murat nehri ve kollarının suladığı önemli bir tarım ve geçiş bölgesidir. Bu kavşak noktası, Ardahan'dan Amed'e uzanan hattın doğu-batı ekseninde düğüm noktası durumundadır. 
20 Ekim 1931'de çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararnamesi, açık şekilde Muş'a dönük iskanın ırk temelli yapılacağına dairdir. Muş'a en çok iskan ettirilenler, Cumhuriyet öncesi dönemde Iğdır, Kars ve Erzurum tarafına yerleştirilen Azeriler ile Karadeniz civarından getirilen Türkler olmuştur. Bahsi geçen kararname, Kars'ın Çıldır kazasında yerleşik halktan "Türk ırkına” mensup 200 ailenin kazanın topraklarının az ve verimliliğinin düşük olmasından dolayı geçinemedikleri tespitini yapıyor. 885 sayılı İskân Kanununun üçüncü maddesine dayanarak bu 200 ailenin Muş'un Kop (Bulanık) kazasında kendilerine arazi verilmek şartıyla iskân edilmeleri karara bağlanmıştır.
O dönem kıtlık çekilen bölgelerde yaşayan Muş'un yerli Kürt halkına herhangi bir yardım yapılmazken Kop'a (Bulanık) iskân edilen 200 ailenin hayvanlarının birkaç yıl sonra telef olması üzerine kendilerine Bakanlar Kurulu kararıyla maddi yardım yapılmıştır. 
13 Şubat 1936 tarihli kararnamede Kars'ın Çıldır kazasından Muş'un Bulanık kazasına iskân edilen 200 ailenin hayvanlarının telef olmasından ötürü muhtaç bir durumda olduklarından kendilerine çift hayvanı ve diğer ihtiyaçlarını karşılamak için beş bin lira yardım yapılması kararlaştırılmıştır.

YARIN:

* İnönü’nün dikkat çektiği “Kürt tehlikesi”
* Kemalizmin sürgün politikaları

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.