O direniş hayat verdi
Dosya Haberleri —

Fadıl ve Emine Şenyaşar
Fadıl Şenyaşar, Emine ananın direnişinin hücresinde nasıl yankılandığını, yaralarını, O'nu ayakta tutan nedenleri anlattı:
- Yaralıydım, kurşun yarası vardı belimde. Her tarafım yara bere içindeydi. Sırf karşı tarafın devletle bağı olduğu için bizi o hale getirdiler. Yaralarıma bile bakmadan o halimle beni direk tekli hücreye attılar. Yemek yiyecek durumda değildim. O hücrede sürekli baskılar, tehditler, tahrikler oluyordu. Aileme söylemiyordum. Çünkü zaten yeterince acıları vardı.
- Annem ilk direnişe başlamadan önce cezaevinde üzerimde çok baskılar vardı. Annemlerin direnişi başladıktan sonra baskılar biraz hafifledi. Bazen televizyonu açıyordum, annemin o halini görünce televizyonu açamıyordum. O direniş olmasaydı benim yaşamam mümkün değildi. Beni faili meçhule götürmek istiyorlardı. Annemin mücadelesi beni ayakta tuttu.
- Bir defa bir mahkeme başkanı sıra bana geldiğinde 'beyefendi biraz acele edin gidip çocuğumu emzireceğim' dedi. 6 yıldır tutukluyum. Ben tutuklandığımda kızım üç buçuk dört aylıktı. 6 yıldır kızımı görmemişim. Ben de dedim 6 yıldır kızımı görmemişim, siz hayatımın kararını vereceksiniz ve bana bu şekilde yaklaşıyorsunuz. 14-15 savcı değişti. 6-7 heyet değişti.
GÜLCAN DERELİ
Urfa Suruç'tayım. Fadıl Şenyaşar'ın yanında. Emine anne beni kucaklayarak karşılıyor. İki kardeşini ve babasını yitirmiş Fadıl Şenyaşar'ın ve Emine ananın yarasını deşmek istemiyorum. Sözcüklerimi özenle seçmeye çalışıyorum, ancak Fadıl Şenyaşar'ın yaşadıklarını da bilmek, bir gazeteci olarak kayıt altına almak istiyorum. Evde hala bitmeyen bir acı ve yas havası var. Fadıl Şenyaşar'ın cezaevi sürecinde neler yaşadıklarını merak ediyorum. Annesi dışarıda bitmek tükenmek bilmez bir inatla her gün direnirken, adaletin kapısını aşındırırken, bu uğurda gözlerini, ayaklarını, acıdan kabuk bağlayan dudaklarını yara bere içinde bırakırken... Acaba Fadıl Şenyaşar, neler yaşamıştı? Vücudunda yaraları dururken, annesinin feryadı sağır sultanların bile kulaklarında çınlarken o kör bir hücrede ne yaşamıştı? Annesinin inatçı direnişinin O'nun hücresinde nasıl yankılandığını, ona nasıl siper olduğunu anlatıyor.
Yoğun bakımdan cezaevine
Yaralıydı, vücudunda kurşun yarası vardı, daha tedavisi bile yapılmamıştı, sonrasını Fadıl Şenyaşar'dan dinliyoruz: "İlk cezaevine götürülmeden önce beni 4-5 gün yoğun bakımda tuttular. Yoğun bakımdan direk alıp cezaevine götürdüler. Cezaevilik bir durumum yoktu. Yaralıydım, kurşun yarası vardı belimde. 50-60 dikiş atılmıştı boynumdan aşağı. Her tarafım yara bere içindeydi. Sırf karşı tarafın devletle bağı olduğu için, ona da dayanarak devletin bütün güçlerini kötüye kullanarak bizi o hale getirdiler. Yıllarca tekli hücrede yalnız kaldım. O hücrede kaldığım süre boyunca da sürekli baskılar, tehditler, tahrikler oluyordu."
Tekli hücrede geçen yıllar
Fadıl Şenyaşar hem ağır bir haksızlığın kurbanı hem de suçlusu görülür. Cezaevinde her türlü eziyetin muhatabı olur. Fadıl Şenyaşar şöyle devam ediyor: "İlk önce 6 gün Hilvan Cezaevi'nde kaldım. Cezaevindeyken sabaha karşı 3-4 gibi beni Elazığ’a götürdüler. Elazığ’a götürüldükten sonra kötü muamele yapıldı. Hastalığıma, yaralarıma bakmıyorlardı bile, kötü muamele yapılıyordu. Tekli hücreye attılar. Zaten içinde bulunduğum durum, yaşadıklarım, yaralı halim görmezden geliniyordu. Hiçbir şey de yiyemiyordum, 54 kiloya düşmüştüm. Onun için aileme görüşe gelmeyin diyordum. Beni bu halde görmesinler istiyordum. Sanırım emir gelmişti, beni tahrik etmek için her şeyi yapıyorlardı. Sürekli uğraşıyorlardı. Diğer koğuşlarda da bir sürü şeyler yaşanıyordu. Farklı muameleler görüyorlardı, işkence ediyorlardı, dövüyorlardı."
Her şeyden vazgeçtim
Fadıl Şenyaşar, cezaevi idaresinin kendisini yaşamdan koparmak için her türlü yöntemi denediğini, işkence ve kötü muameleden çekinmediğini anlatıyor: "O halimle cezaevine götürüldükten sonra bana direkt 'sen terörist misin' dediler. O halimle beni direk tekli hücreye attılar. Yemek yiyecek durumda değildim. Sağlığımla hiç ilgilenmiyorlardı. Başta ben bu yaşadıklarımı aileme söylemiyordum. Hissettirmek istemiyordum, çünkü zaten yeterince acıları vardı. Ben de acılarını katlamak istemediğim için, zamanım iyi geçiyor, güzel geçiyor, zamanımı değerlendiriyorum diyordum. Öyle zaman geçip gidiyordu. Baskılar devam ediyordu. Aradan bir zaman geçtikten sonra en kötü gardiyanları belirleyerek beni kötü olan, adli tutuklularla faaliyetlere sokmak istiyorlardı. Ben tüm faaliyetlerimi iptal ettim. İkinci bir sorun yaşamamak için, ailemin üzüntüsüne ek üzüntü katmamak için her şeyden vazgeçtim."
Emine ana nefes oldu
Cezaevi sürecinde yaşadıklarını anlattıkça yanı başında duran Emine anne duygulanıyor, gözyaşlarına hakim olamıyor. Röportajı yapmakta zorlanıyorum. Devam edip etmemekte tereddüt ediyorum. Yine de tarihe not düşmek gerektiğine inanıyorum. Yaraları deşmek için değil, sarmak için. Neler yaşandığı bilinsin ki bir daha yaşanmasın diye... Bu duygular ağır basıyor ve biraz da yutkuna yutkuna devam ediyoruz. İşte tam da burada Emine annenin direnişinin nasıl kendisine nefes olduğunu anlatıyor Fadıl Şenyaşar: "Annem ilk direnişe başlamadan önce cezaevinde üzerimde çok baskılar vardı. Annemlerin direnişi başladıktan sonra baskılar biraz hafifledi, ben de rahatlamaya başladım. O süreçten sonra birçok şeyin önünü almaya başladılar. Biz durumunu biliyoruz tarzında yaklaşımları oldu ve tutumları değişti. Bazen televizyonu açıyordum, annemin o halini gördükten sonra dayanacak gücüm kalmıyordu. Televizyonu açamıyordum, bakmak istemiyordum. Yine de onlara yansıtmak istemiyordum, telefona çıktığımda onları teselli etmeye çalışıyordum, üzülmesinler diye."
Annem beni hayatta tuttu
Emine anneye yapılanlar herkesi yaraladığı gibi en çok da Fadıl Şenyaşar'ı yaralıyordur. Annesine yapılan zulmü gördükçe yaralarına tuz basılıyor Fadıl Şenyaşar'ın. Şöyle anlatıyor: "O direnişinden sonra annemi defalarca gözaltına aldılar. Hakaret ettiler, dövdüler, yerde sürüklediler, bütün bunlara rağmen annem mücadeleden vazgeçmedi. Tüm bunları annemi mücadeleden vazgeçirmek için yaptılar. O direniş olmasaydı benim yaşamam mümkün değildi. Bütün her şeyi yapmışlardı, beni de öldürmek istiyorlardı, faili meçhule götürmek istiyorlardı. Altyapısını hazırlamışlardı. Öyle kapatmayı planlıyorlardı. Çok zor dayandım. Zaten diğer kardeşlerim, babam rahmetli olduktan sonra bu sefer ben de kendime zarar versem aileme bakacak kimse kalmayacak. O yüzden kalan ailemi bir arada hayatta tutmak için dayandım. Tek başıma olsaydım yaşamam mümkün değildi. Benim hayata tutunmamı sağlayan zaten annemdi. O'nun adalet mücadelesiydi. O kadar acıdan, o kadar katliamdan sonra yaşadıklarımız yetmiyormuş gibi bu kadar haksızlık, zulüm kaldırılacak bir şey değil. Annemin mücadelesi beni ayakta tuttu."
Asıl suçlular onlardı
Feryadı sağır sultana kadar ulaşan Emine anneye destek olan herkese teşekkür ediyor Fadıl Şenyaşar: "Annemin feryadına hiç tanımadığımız insanlar destek verdi. Allah razı olsun. Daha önce hiç görmediğimiz insanlar kol kanat gerdiler, destek oldular. Annenim sesini her yerde duyurmaya çalıştılar. Annenim sesi duyulunca önünde durmaz hale geldiler. Annem haklı bir mücadele verdi. Mücadelenin sonunda da zaten başarı mı desek yarı başarı mı desek bilmiyorum ama en azından o direniş sayesinde beni bıraktılar. Halbuki zaten beni orada tutmanın tek sebebi yukarıdan istemeleriydi. Yoksa ben mağdurdum, asıl suçlular onlardı. Olayın detayına girmek istemiyorum, ama yaşananlar nerede olursa olsun meşru müdafaadaydı. Ve onlar da bunu bildikleri için kabul etmediler. Annem mücadelesini en son Ankara’ya taşıdı. Annemin mücadelesi dünya çapında duyulunca, yurt dışından basının da haber yapmasıyla artık vicdanı olan herkes sahip çıkmaya başladıktan sonra bunlar da baktı olacak gibi değil mahkemeyi böyle sonuçlandırdılar. Şu anda ev hapsindeyim. Mahkeme hala devam ediyorsa da haksızlıklarla devam ediyor. Ben halen ev hapsindeyim ve bir yere gidemiyorum. "
Direniş cansuyu oldu
Emine annenin taşı delen acısı ve yeri göğü inleten direnişi yavrusuna cansuyu olmuştu. Annesinin direnişiyle hayatta kaldığını ifade eden Fadıl Şenyaşar, "Sonraki süreçte de zaten annenim direnişi başladıktan sonra biraz rahatlama oldu yoksa şu an hayatta olmayabilirdim. Yaklaşık iki yıl önce Elazığ cezaevindeyken iki blok ötemde bir kişi işkencelere karşı kendini yaktı. Yaşamını yitirdi. Ve bunların hiçbiri gündeme getirilmedi. O baskılar içinde yıllar geçti, son 4 ay beni tehlikeli mahkum ilan ettiler. Telefonlarım, görüşlerim ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen kişilere yapılan uygulamayla aynıydı. Defalarca sevk talebinde bulundum ancak kabul etmediler. Sonra annemlere söylemek zorunda kaldım, dedim benim sevki buradan alın yoksa dayanacak gibi değilim. Haftada bir konuşuyoruz onu da 10 dakikaya çektiler. Sonra Diyarbakır Cezaevi'ne götürüldüm, son 4 ay da orada kaldım" diyor.
14-15 savcı değişti
Defalarca savcı ve mahkeme heyeti değişti. Her şey kamuoyunun gözleri önünde yaşansa da malum iktidar taraftı. Mahkemeler, savcılar onların ellerindeydi. Fadıl Şenyaşar, mahkeme salonlarında yaşadıklarını anlatıyor: "Yaşananlar birileri tarafından yönetiliyordu. 1-2-3 mahkemede de olay günü ne yaşandıysa olduğu gibi anlatmışım, nasıl şahit olduysam tekrar etmişim. Sonuçta bir hakim, bir savcıdır benim mahkemem gibi yüzlerce mahkeme görmüşler. Artık kimin haklı, kimin haksız olduğunu bilirler diye düşünüyordum. Konuşmaya başladıktan sonra mahkeme başkanı, hiçbir delile bakmıyor sürekli mahkemeyi uzatmaya çalışıyordu. Birkaç kez mahkeme başkanı da değişti. En son bundan öncekiydi savunmaları almaya başladı, mahkeme başkanı bir an önce mahkemenin bitmesini, eve gitmenin peşindeydi. Sıra bana geldiğinde 'beyefendi biraz acele edin de ben gidip çocuğumu emzireceğim' dedi. 6 yıldır tutukluyum, cezaevinde yatıyorum. Ben tutuklandığımda kızım üç buçuk dört aylıktı. 6 yıldır kızımı görmemişim. Ben de başkan dedim, ben 6 yıldır kızımı görmemişim, siz bir saat burada benim ifademi alacaksınız, hayatımın kararını vereceksiniz ve bana bu şekilde yaklaşıyorsunuz. Siz zaten kararınızı vermişsiniz. Benim bir şey konuşmama gerek yok ki. Siz zaten mahkemede bitsin çıkalım istiyorsunuz dedim. 14-15 savcı değişti. 6-7 heyet değişti. Mahkeme, mahkeme başkanı… Komple değişiyordu, gelen de zaten erteliyordu. Kanun olarak ve vicdanı olarak beni orada tutmaları mümkün değildi. Her şey belliydi. Kayıtların birçoğu da kendilerine göre montaj edilmişti. Görüntülerde kesintiler vardı, onlara rağmen yine bir şey yoktu. Yine de gelen emri uyguluyorlardı. Kanunla yasayla hiçbir alakası yoktu. Çıkacağımı hiç tahmin etmiyordum."
Yeniden doğdum
İşte o gün gelmiş çatmıştı. Fadıl Şenyaşar 6 yıl 4 ay tutsak kalmıştı. Emine annenin direnişi sonuç vermişti ve evladına kavuşmuştu. O anki duygularını Fadıl Şenyaşar şu sözlerle özetliyor: "Annemle karşılaşınca sanki yeniden doğmuş gibi oldum. O sevinci anlatamam. Gecesini gündüzüne katıp o kadar mücadele etmesi, yaz-kış demeden o kadar zulümden sonra tek isteğim ya bir an önce çıkayım ya da bir an önce öleyim diyordum. Çıktıktan sonra en azından onun yanında biraz kalayım acıları dinsin, dertlerinin hafiflemesi için… Bundan daha güzel bir duygu olamazdı."
Şimdi de ev hapsinde!
Fadıl Şenyaşar, annesine kavuşmuştur ama yaralı halde tutsak edildiği için babasına, abilerine karşı son görevini yerine getiremez. Hala tutulmamış bir yası var. Dile kolay 6 yılı aşkın süre geçer ama yas dün gibidir. Fadıl'a göre o hala hapistir. Çünkü babasının, abisinin, kardeşinin mezarına bile gidemiyor. Niye mi, kendisinden dinliyoruz: "Adli kontrolle ev hapsindeyim. Daha mezarlığa bile gidemiyorum. Ev hapsinin bir an önce son bulmasını istiyorum."
* * *
O tutsakları da bırakın
Fadıl Şenyaşar, bu olay dolayısıyla sadece kendisinin değil, suçsuz yere cezaevinde olan başka yurttaşlar olduğunu söylüyor. Fadıl Şenyaşar, "Hala annemin direnişine destek oldukları için tutsak olanlar var. Şu anda 5-6 kişi cezaevinde bu yüzden yatıyor. Suçsuz yere bu insanlar cezaevinde. Bunu sırf algı oluşturmak için yapıyorlar, 'bakın biz her taraftan tehdit ediliyoruz, biz suçsuzuz, bize koruma verin' diyerek bu şekilde suçsuz insanları tutuklattılar. Hepsini bırakın" diyor.
***
Ne olmuştu?
14 Haziran 2018 genel seçimlerinden 10 gün önce, Urfa'nın Suruç ilçesinde esnaf olan Esvet Şenyaşar ve iki oğlu Adil ile Celal'ın dükkanına giden AKP milletvekili İbrahim Halil Yıldız ve korumaları Şenyaşar ailesinden AKP'ye oy istedi. Şenyaşar ailesi ise "bizim partimiz belli" yanıtını verince saldırıya uğradı. Yıldız'ın korumaları ve ailesi Şenyaşarlara silahla saldırdı. Şenyaşar ailesinin fertleri yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Hastaneyi basan Yıldız'ın koruma ve yakınları, Esvet Şenyaşar ile çocukları Adil Şenyaşar ve Celal Şenyaşar'ı katletti. Saldırıda Ferit ve Fadıl Şenyaşar kardeşlerde ağır yaralandı. Ve Fadıl Şenyaşar tedavisi tamamlanmadan cezaevine konuldu. Şenyaşar ailesi, adliyede sağlanamayan adaleti kamuoyunda elde etmek üzere örnek bir sivil itaatsizlik süreci başlattı. Anne Emine Şenyaşar, Urfa Adliyesi, Adalet Bakanlığı ve Meclis önünde yıllarca "Adalet Nöbeti" adını verdiği oturma eylemi yaptı.