Organize kötülüğün üstesinden gelebiliriz

Elif Çetinbaş

Elif Çetinbaş

  • Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde açlık grevine giren hasta tutsak Elif Çetinbaş, sadece Kürtler değil, tüm demokratik güçlerin, tarihi sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini belirterek, "Birlik olursak başarabilir ve bu organize kötülüklerin üstesinden gelebiliriz" dedi.

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK'lı tutsakların, "Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm" kampanyası kapsamında 27 Kasım'da başlattığı açlık grevi, 61. gününde. Tutsak yakınları öncülüğünde Amed, Wan, Adana, Mersin, İstanbul, İzmir ve Mardin'de devam eden Adalet Nöbeti'ne dünden itibaren Ankara da katıldı.

Açlık grevine giren hasta tutsak Elif Çetinbaş, eyleme dair konuştu. Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulan Çetinbaş, “Her yeni günde bir diğerini aşan farklı bir hak ihlaliyle karşılaşıyoruz. Örneğin; infaz sürelerini doldurmuş yüzlerce tutsak tamamen keyfi sebepler gerekçe gösterilerek bırakılmıyor. S Tipi ve ‘Yüksek Güvenlikli Cezaevleri’ adeta Ortaçağ yeraltı zindanları model alınarak inşa edilmiş yeni işkencehaneler olarak işlev görüyor. Sağlık Kurulları ve Adli Tıp Kurumları ise siyasi tutsakların ‘ölüm kararlarının’ altına imza atan siyasallaşmış kurumlardan başka bir şey değiller. Cezaevlerinin genel kabul gören boyutunun dışında da ‘adaletin öldüğü’ artık herkesçe kabul edilen bir gerçekliktir. Zaten Yargıtay da tabuta ‘son çivi’yi çakmış durumda” dedi.

Hukuksuzluk, özel politikadır

Toplumun bütün kesimlerinin söz konusu hukuksuzluklardan etkilendiğini kaydeden Çetinbaş, şunları belirtti: “Türkiye zindanlarında bu hukuksuzluk özel bir politika olarak uygulanıyor. Özellikle de dünyada eşi benzeri görülmemiş ağır bir tecridin uygulandığı İmralı Ada Cezaevi’nde! Bu yüzden açlık grevleri ve bu minvalde yaşanan sorunlar, bu tablonun yanında ‘devede kulak’ bile sayılmaz diyebiliriz.”

Kürt halkı cezalandırılıyor

“Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm” kampanyasının taleplerindeki hakikatin kopmaz bir şekilde birbirine bağlı olduğunu vurgulayan Çetinbaş, şöyle devam etti: “Zira Sayın Abdullah Öcalan Kürt halkı şahsında, Kürt halkı da Abdullah Öcalan şahsında cezalandırılıyor. Hatırlanacağı üzere Sayın Abdullah Öcalan büyük komployla yakalandığında ‘bu haliyle Kürt sorunu da bitti’ denildi. Açık ki, Sayın Öcalan’ı bitirdiklerini, dolayısıyla Kürt sorununu da bitirdiklerini düşünenler, bu iki hakikati birbirinden hiç ayırmadı. Uygulanan tüm hukuksuzluklar ve ağır tecrit de bugün bize bunu gösteriyor. Tam da bu yüzden bizler de bu hakikati bilince çıkarmalı ve Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün aynı zamanda Kürt sorununun demokratik çözümü olduğunu anlamalı ve en doğru şekilde anlatmalıyız.”  

Herkes sorumluluk duymalı

Kürtlerin birlik olamama ve tarihi sorumluluklarından kaçınma hallerine de dikkat çeken Çetinbaş, şunları ifade etti: “Bugün bütün bu gerçekler Sayın Öcalan’ın yoğun çabalarıyla ortadan kalkmıştır. Hep vurgulandığı gibi; ‘Artık Kürtler o eski Kürtler değillerdir’ ve tarihin tekerrürü de Kürtlerin kaderi değildir, olmamalıdır. Kaldı ki Sayın Öcalan’ın ortaya koyduğu paradigma sadece Kürtlerle de sınırlı değildir. Tüm halkların kurtuluşunu amaçlayan eşitlikçi, ekolojik, kadın özgürlükçü toplum paradigmasıdır. Dolayısıyla sadece Kürtler değil, tüm demokratik güçlerin, tarihi sorumluluklarını yerine getirmesi ve birimizin bir diğerine bırakmadan bu süreci sahiplenmesi gerekir. Birlik olursak başarabilir ve bu organize kötülüklerin üstesinden gelebiliriz. Bu aynı zamanda insan olmanın gereği olarak yaşama karşı sorumluluğumuzdur da…” ANKARA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.