Özgürlük yürüyüşünün finali Ankara’da
Kadın Haberleri —

TJA, “Umutla özgürlüğe yürüyoruz”
- TJA’nın, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle Amed’den Ankara’ya başlattığı yürüyüş devam ediyor. Kadınlar, bugün Sincan Cezaevi önünde, 7 Ekim’de ise Meclis önünde taleplerini açıklayacak.
- Yürüyüşte yer alan TJA’lı Sebahat Tuncel, Türkiye’nin Kürt karşıtı politikalarının ülkeyi otoriter bir ortama sürüklediğini belirterek, Rojava’da Kürtlerin eşitliğini esas alan bir yönetime destek çağrısı yaptı.
Tevgera Jinên Azad (TJA) tarafından 1 Ekim’de Amed’den başlatılan “Umutla özgürlüğe yürüyoruz” şiarlı yürüyüş, Önder Apo’nun fiziki özgürlüğünün sağlanması ve Kürt sorununun demokratik çözümü talebiyle sürüyor. Kadınlar, 1 Ekim’de Amed’de başlattıkları yürüyüş boyunca, 7 merkezi noktada halkla buluşmalar ve atölyeler düzenleyerek Ankara’ya doğru ilerledi. Yürüyüş, bugün Sincan Kapalı Cezaevi önünde bir karşılamayla devam edecek ve 7 Ekim’de Meclis Parkı Çankaya Kapısı’nda yapılacak basın açıklamasıyla talepler kamuoyuyla paylaşılacak. Yürüyüşçüler, DEM Parti Kadın Grup toplantısına katılacak. Kadınlar, Kürt sorununun demokratik çözümü, Önder Apo ile görüşme, infaz yasalarının düzenlenmesi, kayyum politikalarına son verilmesi, ana dilde eğitim ve tüm halkların eşit-özgür ifade hakkı gibi talepleri dile getirecek.
Kadınlar cesaretle öncülük ediyor
Yürüyüşe katılan DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu Eş Sözcüsü Yüksel Mutlu, yürüyüşün kadın öncülüğünde nadir görülen bir güç ve motivasyonla gerçekleştiğini vurguladı. Jinnews’e konuşan Yüksel Mutlu, “Bu yürüyüş klasik bir yürüyüş değil. Kadınlar, kentlerde karşılamalar, köylerde atölyeler yaparak halkla buluşuyor. Kürt sorununun demokratik çözümü, kadın katliamları ve Öcalan’ın özgürlüğü gibi taleplerle tarih yazıyorlar. Gerçekten böylesi bir ortamda her zaman olduğu gibi en güçlü, en cesaretli çıkışları kadınlar başarmıştır” dedi. Yüksel Mutlu, yürüyüşün sadece Kürt sorunuyla sınırlı olmadığını, kadın yoksulluğu, katliamlar, doğa talanı ve farklı inançların eşitlik taleplerini kapsadığını belirtti. “Bu, Alevilerin, dışlanan kesimlerin, gençlerin, doğanın sorunudur. Demokrasi ve eşitlik isteyen herkesin mücadelesidir” diyen Yüksel Mutlu, tüm demokratik kesimlere katılım çağrısı yaptı. Ankara’daki kurumlarla yapılan görüşmelerin olumlu sonuçlar verdiğini ifade eden Yüksel Mutlu, halkın yürüyüşe ilgisinin yüksek olduğunu ve ilçelerin kadınları misafir etme talebinde bulunduğunu aktardı.
Tüm kesimlerin desteği önemli
Halkın özgürlük yürüyüşçüleri için “Keşke buraya da gelseler, keşke bizim şehrimizden de geçseler” gibi heyecanlı taleplerinin olmasına ilişkin Yüksel Mutlu, “Halk mücadeleyi, geçmişini, verdiği bedeli de biliyor. Kadınların öncülüğünü de biliyor. Mesela burada kadınları misafir etme noktasında ilçelerimizin hepsi talepkâr oldu. Atölyeler yapılıyor; bu aynı zamanda yarı eğitim gibidir” dedi. Yüksel Mutlu, son olarak şu çağrıyı yaptı: “Eşit yurttaşlık talebi olan, demokrasi isteyen, kadın katliamlarına ‘dur’ diyen, yoksulların, geleceksiz bırakılan gençlerin hepsinin sorunu demokrasidir. ‘Umutla özgürlüğe yürüyoruz’ şiarıyla gerçekleştirilen bu yürüyüşe hepimizin destek vermesi gerekiyor. Sadece Kürt olmak gerekmiyor ya da sadece Alevi olmak gerekmiyor. Bu ülkede demokrasiden, eşitlikten, adaletten, özgürlükten yana olan tüm kesimlerin o gün bu mücadeleye destek vermesi çok önemli, çok tarihi.”
Hafızayı tazeleyen bir mücadele
MA’ya konuşan TJA’lı Sebahat Tuncel, yürüyüşün yalnızca bir eylem olmadığını, Kürt halkının 50 yıllık mücadelesinin siyasal, sosyal ve ekonomik koşullarını hatırlatan bir hafıza tazeleme süreci olduğunu belirtti. “Nereden nereye geldik? Kürtlerin ödediği bedeller ve bugün barışın inşası sürecinde kadınların neden öncü olduğunu tartışıyoruz” diyen Sebahat Tuncel, köylerdeki buluşmalar ve atölyelerde halkın sürece dair görüşlerinin alındığını ve geleceğe yönelik fikirlerin ortaya çıktığını vurguladı. “Umutla özgürlüğe yürüyoruz’ şiarıyla, Kürt halkının eşitlik, özgürlük, demokrasi ve barış mücadelesinde önemli bir aşamadayız” dedi. Sebahat Tuncel, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın barışı yeniden konuşma imkânı sunduğunu ifade ederek, “Bu yürüyüşle, Kürt kadınları olarak barış sorumluluğunu üstlendiğimizi söylüyoruz. Sayın Öcalan’a özgürlük talep ederken, Kürt halkına, kadına ve doğamıza özgürlük istiyoruz” diye konuştu. Yürüyüş boyunca halkın yoğun ilgisiyle karşılaştıklarını belirten Tuncel, akşam buluşmalarında halkın evlerinde konaklayarak yapılan tartışmaların, yeniden bir buluşmaya vesile olduğunu vurguladı.
Kürtler dönüşüyor devlet de dönüşmeli
Sebahat Tuncel, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 52 yıllık mücadelenin demokratik ulus stratejisine evrildiğini belirttiğini hatırlatarak, “Sayın Öcalan bunu çok net söyledi; ulus devlet stratejisinden demokratik ulus stratejisine, silahlı mücadeleden demokratik siyasete geçileceğini söyledi. Yani bir dönüşüm var. Ve örgütünü de, yani bütün Kürt siyasi hareketini de buna göre dönüştürüyor. Ama sadece Kürt siyasi hareketini değil, devleti de buna göre dönüştürmeye davet ediyor. O yüzden devletin, yani silahlı mücadele koşullarında Kürtlere, Kürt siyasal hareketine yaklaşımıyla; demokratik siyaset döneminde politikası aynı olamaz. Kürtler açısından da bu böyledir. Yani Kürtler 50 yıllık mücadelesini böyle bir aşamaya getirdi ve şimdi başka bir evreye geçiyorlar. Kürtler buna göre kendini hazırlıyor. Yeni stratejinin yol ve yöntemlerini tartışıyorlar. Devletin de bunu yapması gerekir. Esas itibariyle, Terörle Mücadele Kanunu'nun kaldırılması ve silahları bırakmış bir örgütün gelip demokratik siyasete katılımının önünün açılması gerekir" diye belirtti.
Kürt karşıtı politikalar Türkiye’yi krize sürükledi
Yürüyüşün 6-8 Ekim Kobanê eylemlerinin yıl dönümüne denk geldiğine dikkat çeken Sebahat Tuncel, şöyle devam etti: "Kobanê'nin özgürleşmesi ve Türkiye'de yaşayan Kürtlerin Kobanê ile dayanışması, devlet tarafından kriminalize edilmiştir. HDP'ye yönelik siyasi soykırım operasyonları devreye konulmuş, binlerce Kürt siyasetçi gözaltına alınmış ve tutuklanmıştır. Hala arkadaşlarımız cezaevinde. Aslında bu bir dönemin politikasıdır. Çöktürme Planı'ydı. Daha sonra ortaya çıkan bu plan, AKP'nin 2013-2015 sürecinde diyalog ve müzakere yürütürken, bir yandan da Çöktürme Planı'nı devreye koyduğunu göstermektedir. Bu planın bir sonucu olarak demokratik siyaset alanı ortadan kaldırılmıştır. Bu sürecin bağlantısı burada yatıyor. Demokratik siyasete yönelik baskı ve zor politikası, en nihayetinde Türkiye'yi çözümsüzlük siyasetine, siyasi ve ekonomik krize sürüklemiştir. Ortadoğu'da da ciddi bir beka sorununun yaşanmasına neden olmuştur"
Yeni siyaset Rojava’dan başlamalı
Hükümetin Kuzey ve Doğu Suriye'ye dönük politikası ile Suriye politikasının değişmesi gerektiğini ifade eden Sebahat Tuncel, şunları söyledi: "Barış ve demokratik çözüm için Rojava gerçeğini doğru okumak gerekir. Türkiye'deki barış süreciyle Rojava'daki gelişmeleri birbirinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Türkiye'de barışı inşa etmeye çalışırken, Rojava'da Kürtlere karşı bir siyaset yürütmek isteyen bir politika sürdürülemez. Dolayısıyla, Türkiye'deki barış sürecine katkı sunacak her aktör, aynı zamanda Rojava halkının eşitlik ve özgürlük talebini de doğru anlamalıdır. Rojava'da demokratik bir entegrasyonla, Kuzeydoğu Suriye'deki Kürt halkının kendi sorunlarını çözmesine ve Şam yönetimiyle demokratik temelde bir ilişki kurmasına destek verilmelidir. Türkiye'nin mevcut politikası ne yazık ki çözüme değil, çözümsüzlüğe hizmet etmektedir. Bu anlayışın değişmesi ve yeni bir siyaset inşa edilmesi kaçınılmazdır." Demokratik siyaset alanının mümkün olabilmesi için yapılması gerekenleri ifade eden Sebahat Tuncel şöyle devam etti: “Demokratik siyaset için hukuki zemin; silahlı mücadeleyi geride bırakıp demokratik siyasete geçmek isteyen yapılar için gerekli hukuki ve siyasi zemin hazırlanmalıdır. Kürt karşıtı politikaların terk edilmesi; Türkiye, artık Kürtlere karşı yürüttüğü ayrımcı politikalardan vazgeçmeli; kardeşlik ve eşit yurttaşlık temelinde bir siyaset geliştirmelidir. Bu yeni siyaset, Rojava'dan başlamalıdır. Türkiye, Rojava'da Kürtlere karşı duran değil; onların özgürlüğünü ve eşitliğini esas alan demokratik bir yönetime destek sunmalıdır. Bu, yalnızca bölgesel barışı değil, Türkiye'deki iç barışı da güçlendirecektir. İç cephenin güçlenmesi, içerideki toplumsal barış ve birlikle mümkündür. Bu nedenle iktidarı, Kürt karşıtı politikalardan acilen vazgeçmeye; Kürtlerle eşit yurttaşlık temelinde, demokratik bir Ortadoğu’yu birlikte inşa etmeye ve Türk-Kürt ilişkilerini yeniden kurmaya davet ediyorum." HABER MERKEZİ
* * *
Önder Apo’dan yürüyüşe mesaj
Önder Apo, TJA’nın “Umutla özgürlüğe yürüyoruz” yürüyüşüne gönderdiği mesajda, kadınların özgürlük mücadelesinin demokratik müzakerelere önemli katkı sunduğunu belirterek, “Eşitlikçi bir dil hepimize kazandıracaktır” dedi.
Önder Apo’nun mesajı şu şekilde:
“TJA’lı kadınların başlatmış olduğu ‘umutla özgürlüğe yürüyoruz’ yürüyüşünün demokratik müzakerelere önemli bir katkı sunacağına inanıyorum.
Ben müzakereci demokrasinin bir gereği olarak konuşuyor, hareket ediyorum. Müzakereci demokrasi, uygarlığın 300 yıl savaşıp, kan dökmesinin ardından geliştirdiği güncel çözümdü.
Müzakere her ilişkide gereklidir ve esas alınmalıdır. Erkek-kadın ilişkilerinde bu yöntem esas alınabilir. Geleneksel ilişkide erkek hükümdardır, kadın ise buyruk ve itaat altındadır. Bu buyurganlık kabul edilemez. Kadınlar bunu kabul etmediği için özgürlüğe yürüyorlar.
Kadınlar için devletle, toplumla, aileyle, erkekle sorunlarını müzakereyle çözmelerini öneriyorum. Kimse birbirine otoriter ve buyurgan dil temelinde yaklaşmamalıdır. Eşitlikçi bir dil hepimize kazandıracaktır.
Bu temelde ‘Umutla özgürlüğe yürüyoruz’ yürüyüşündeki tüm kadın yoldaşları saygıyla selamlıyor, emekleri ve özgürlüğe olan bağlılıkları için kutluyorum.
Abdullah Öcalan
3 Ekim 2025”












