Özsavunmaya ne zaman gerek kalmaz?

Kadın Haberleri —

.

.

  • Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Avukat Ruşen Seydaoğlu, özsavunmanın bel kemiğini toplumsallığın oluşturduğunu belirterek, “Kadın bakış açısına duyarlı bir toplumsallık inşa edilirse özsavunmaya bile gerek kalmayacaktır” dedi. 

HABER MERKEZİ

Özsavunma, toplumun korunması için fiziksel savunmanın ötesinde sosyal ve siyasal mekanizmaların oluşturmasını içerse de hayatta kalabilmek için kadınların başvurduğu bir savunma biçimi olarak tartışılıyor. Jineoloji Dergisi Yayın Kurulu Üyesi Avukat Ruşen Seydaoğlu, özsavunmanın toplumla olan ilişkisine dair Mezopotamya Ajansı’ndan Arjin Dilek Öncel ve Eylem Akdağ’ın sorularını yanıtlarken, “Toplumsallık özsavunmanın bel kemiğini oluşturuyor. Bir kadın yalnız oldukça şiddet riski altındadır. Ancak kendini koruması ve yaşadığı toplumun onu korumaya başlaması, kendi parçası olarak görmesi ve kadının değerlerinin toplumsal değerler olarak sahiplenilmesi karşısında, hiçbir zihniyet kadının kendi varlığını anlamlandırmasını kıramaz. Karşısında toplumsal örgütlü bir güç gördüğü sürece iktidarlar geri çekilmek zorunda kalıyor” dedi. 
 
Kadınla özdeşleşti

Şeydaoğlu, özsavunmanın, tüm canlıların varlıklarını sürdürmek için başvurdukları bir yöntemken, sadece kadınla özdeşleşmesine dair de şunları belirtti: “İnsanın doğa karşısında tahakküm kurmaya başlamasıyla kadın karşısında artık tahakkümcü zihniyeti devreye sokması çok döngüsel bir şey. Kadın-doğa özleştirilmesi, beraberinde erkek karşısında kadın, devlet karşısında halklar, patron karşısında işçi gibi farklı farklı formlara kavuşarak devam ediyor. Çünkü, ataerkil kurumsallaşıyor, kadının varlığı yok edilmeye çalışılıyor. Bu sürecin düşmanı, taşıdığı değerler sebebiyle kadın oluyor. Uzun yıllardır iktidarların saldırılarına rağmen, ayakta kalan kendi kültürünü, değerlerini sürdüren tek grup kadınlar. Kadınlar mücadele etmekten vazgeçmedi. Bugün dünyadaki bütün toplumsal hareketlerin öncülüğünü kadınlar yapıyor. Ortadoğu, Avrupa ya da Amerika’da ekonomik, ekolojik ya da cinsiyet temelli toplumsal ayaklanmalara kadınlar öncülük ediyor. Hangi grup içerisinde olursa olsunlar kadınlar direniş kültürünü devam ettiriyor. Haliyle de bizim karşımıza daha çok özsavunmada bulunan kadınlar çıkıyor. Özsavunma ile kadınları özdeşleştiren bir tablo oluşturuyor.”   
                                       
Yargılanma süreçleri

Özsavunma kullanan kadınların, yargılanma sürecinde yasaların uygulanmaması kadar, erkek egemen zihniyetle yargılama yapan bir sistem sorunuyla karşılaştıklarını ifade eden Avukat Şeydaoğlu, kendilerine sistematik şiddet uygulayan erkekleri öldüren Nevin Yıldırım, Çilem Doğan, Yasemin Çakal ve Melek İpek örneklerini vererek, kadınların kadın olduğu için tecavüzün sebebi olarak görülüp yargılandığını kaydetti. Yargının şiddet uygulayan kadını katleden erkeğe ‘iyi hal indirimleri’ yapılırken, hayatta kalmak için mecburen öldüren kadınlara bunları uygulamamasını, kadınların ‘tarihten gelen lanetlenmişlikleriyle’ ifade etti. 

Kadın eksenli toplumsallık

Meselenin özü sadece kadın eksenli bir toplumsallık oluşturabilmektir. Bunun için örgütlenebilmek, farkındalık kazanmak, direnmek gerek. Kadınlar binlerce yıldır her zaman ayakta kalmak için bir yolunu buldu. Kadınların bu tavrı özsavunmayı ortaya koyar. Yoksa erkekler öldürülerek  bitmeyecekler. Fiziksel olarak bitseler bile zihniyetleri bitmeyecek, başka bir varlıkta tezahürünü bulacak. Ama sahiden de demokratikleştirilmiş, kadın bakış açısına duyarlı bir toplumsallık inşa edilirse kadınların artık özsavunma kullanmasına bile gerek kalmayacaktır. Demokratikleşmeye  ve özgürlüğe dahil olmak özsavunmanın kendisi haline gelecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.