Paran kadarsın Türk iktidarı

  • Türk Lirası (TL) bayram önce hızlanan değer kaybında yeni bir rekor kırdı. Dolar/TL 7’nin üzerine çıkarak, 7.30 bandını test etti; Euro/TL’de 8,65 ile bir kez daha rekor kırıldı.

 

Borsa İstanbul’da BIST 100 endeksi, güne yüzde 0,11 azalışla 1.090,61 puandan başladı, 1.057 ile günü tamamladı. TL’de yaşanan sert değer kayıpları devam ederken dolar/TL 7,27813’ü görerek tarihi zirveye ulaştı. Euro ise tarihi rekorunda 8,65 liradan işlem gördü. Üstelik Merkez Bankası ve kamu bankaları, 2019’un başından bu yana TL’yi desteklemek için piyasaya yaklaşık 110 milyar dolar satmasına rağmen, TL’nin çakılması engellenemiyor.

Swap faizlerinin tekrar normale dönmesiyle TL’deki değer kaybı hızlandı. Yaklaşık iki aydır 6,85 seviyesine demir atan dolar/TL, 7 seviyesinin üstüne çıktı. Dolar/TL dün güne 7’nin üstünde başlarken, 7.65’e kadar çıktı. Euro/TL ise 8,60’ın üstüne tırmanıp 8.65’i görerek tarihi rekorunu egale etti. Gram altın ise 481.50 TL’yi buldu.  İSTANBUL

 

Mali kriz geliyordu

 

Türkiye’deki ekonomik tablo, iktidarın manipülasyonlarıyla karartılamayacak kadar kötü olduğu için mali kriz de meydan okuya okuya geliyordu.

Merkez’in rezervleri

Para birimini desteklemek için elinizde cephane olması gerekiyor. Resmi verilere göre TCMB’nin uluslararası net rezervleri 30 milyar dolar civarında. Ancak, analistlerin hesaplamalarına göre swap mekanizmaları, yurt içi bankalardan sağlanan altın ve diğer mekanizmalar çıkarıldığında rezervler eksi (-) 31 milyar 391 milyon dolara düşüyor.

Cari açık

Merkez’in rezervlerinin yanında cari açık yüzünden dış aleme ödeme yapılmaya devam ediliyor. TÜİK’in dış ticaret verilerine göre Ocak-Haziran döneminde dış ticaret açığı geçen yıla göre yüzde 73,2 artarak 13 milyar 788 milyon dolardan, 23 milyar 874 milyon dolara yükseldi. Üstelik yurt dışına yapılan faiz ödemeleri veya bu sene kayıp yıl olarak tanımlanan turizm gelirleri dış ticaret verilerine dahil değil. Geçen yılki 34,5 milyar dolarlık turizm geliri bu sene en iyimser tahminle yüzde 70 azalacak. Bu da döviz ihtiyacının geçen seneye göre daha fazla olduğu anlamına geliyor.

Dış borç sabit

Dış borç sorunu rezervler ve cari açıkla beraber sürekli hatırlatılıyor. Merkez Bankası verilerine göre mayıs 2020 itibariyle gelecek 12 ay içinde çevrilmesi gerek 123 milyar 487 milyon dolar dış borç bulunuyor. Pek çok analiste göre bu tutar Merkez Bankası rezervlerinin üzerinde olmamalı. Ancak kasada hepsi emanetlerden oluşan brüt 89,5 milyar dolar rezerve karşılık 123,5 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç bulunuyor. Toplam dış borç ise 2020 ilk çeyrek sonu itibarıyla 431 milyar dolar. Bu tutar ise GSYH’nin yüzde 56,9’una karşılık geliyor. Bu oran 2001’in aynı döneminde yüzde 43,3’tü.

Döviz açık pozisyonu

Şirketlerin döviz varlıklarından daha fazla döviz yükümlülüğü bulunuyor. Böylece döviz açık pozisyonu önemli bir risk oluşturuyor. Daha önce Kasım 2000’de bankacılık krizini tetikleyen bu gösterge 2020’de yeniden gündemde. Döviz açık pozisyonu en yüksek olan reel sektör şirketi 45 milyar 623 milyon TL’lik (yaklaşık 7,5 milyar dolarlık) döviz açığıyla Türk Hava Yolları. Finans kesiminde de işler yolunda değil. 10 Temmuz itibarıyla kamu mevduat bankalarının döviz açık pozisyonu 66 milyar 452 milyon dolara dayanmış durumda. Döviz kurunun artması halinde bu döviz açıkları mali yükü kendiliğinden katlayacak.

Hazine dövizle borçlanıyor

Hazine sadece 28 Temmuz’da 3 milyar dolar borçlandığını duyurdu. Olası bir mali krizde piyasaya destek olacak Hazine son iki yılda sıfırı tüketmiş durumda. Kamu net borcu, 2020’nin ilk çeyrek sonu itibarıyla 782,2 milyar liraya çıktı. Mayıs’ta 19,9 milyar lira iç borç ödeyen Hazine buna karşılık 75,6 milyar lira tutarında borçlandı. İç borç çevrim oranı böylece Mayıs’ta yüzde 380’le rekor kırdı. Haziran’da da iç borç çevrim oranı yüzde 179,6 olarak kaydedildi.

İlgi azalıyor

Enflasyonun çift hanelerde kalmaya devam etmesine karşın Merkez Bankası’nın son bir yıl içerisinde politika faizini yüzde 24 seviyesinden yüzde 8,25’e kadar indirmesinin TL’nin cazibesini azalttığı ve yatırımcıların TL varlıklara olan ilgisinin azaldığı belirtiliyor. Bir yıldır para politikasında devam eden gevşeme döngüsü reel faiz oranlarını eksiye inmesine yol açtı. Bu da yatırımcıların, stresin arttığı dönemlerde TL varlıkların yeteri kadar yüksek getiri sağlayıp sağlamadığını sorgulamasına neden oldu. Haziran’ın ardından Temmuz’da da faiz oranını sabit tutan Merkez Bankası, yıl sonu enflasyon tahminini yükseltti. Artık Merkez Bankası’nın daha sıkı bir para politikasını benimseyip benimsemeyeceği merak ediliyor.

Ekonomik sıkıntılar

Türkiye ekonomisinin 2020’de 10 yıldan uzun bir süreden sonra ilk defa daralması bekleniyor. IMF’ye göre korona virüsü salgınının Türkiye ekonomisinde yüzde 5 daralmaya sebep olması bekleniyor. S&P Global’ın tahminlerine göre hükümet, GSYH’nin yüzde 5’i kadar rekor seviyede bütçe açığı açıklayacak.

Kredi sıkışıklığı

TL’deki değer kaybı, Türk hükümeti ve şirketlerin döviz borcunu geri ödemesini zorlaştırıyor. S&P Global, döviz kredilerin Nisan ayı itibarıyla toplam kredilerin yaklaşık yüzde 37’sini oluşturduğunu belirtti ve bunu ülke bankaları için önemli bir risk olarak değerlendirdi.

Bölgesel güç sevdası

TL uzun zamandır siyasetin fazlasıyla etkisi altında kalıyor. Bunlar arasında, Ankara’nın Rus yapımı S-400 füze sistemini satın alması ile birlikte ABD ilişkilerinde gerilimin tırmanması, Suriye konusunda Moskova ile yaşanan gerginlikler, Avrupa ülkeleriyle yaşanan göçmen sorunu ve yine Avrupa ülkeleriyle Kıbrıs adasının yakınlarındaki petrol ve gaz arama hakları konusunda yaşanan gerilim yer alıyor. Libya konusunda Moskova ile yeni bir gerilim yaşanma riski bulunuyor.

Döviz piyasası üzerinde daha sıkı kontrol uygulanması ve hükümetin daha düşük faiz oranları için baskı yapması da TL üzerindeki baskıları artırıyor. 

 

Savaş bütçesi

2020 yılı bütçesinin aslan payı savaşa ayrıldı. Geçen yıl ‘savunma ve güvenlik’ harcamalarına 102,8 milyar TL ayrılırken, 2020 yılı için resmi miktar 141, 1 milyar TL’ye yükseltildi.

Türk Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) bütçesi, 7,9 milyar lira artışla 53,9 milyar TL’ye yükseltildi. 2021 yılı için 57, 8 milyar TL, 2022 yılı için ise 62,2 milyar TL bütçe ayrılması planlandı.

Savunma Sanayii Başkanlığı’na ise 2020 yılı için 100 milyon 839 bin TL ödenek ayrıldı.

2019 yılında 1,1 milyar TL bütçe ayrılan Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’na (MİT) 2020’da ayrılan miktar ise 2 milyar 182 milyon 381 bin. Bu rakamın 1,2 milyar TL’si “istihbarat personeli” kalemine ayrıldı. MİT’e 2021 yılı için 2,3 milyar TL, 2022 yılı için de 2,4 milyar TL bütçe ayrılması öngörüldü.

Emniyet Genel Müdürlüğü’ne (EGM) için de 38,9 milyar TL ödenek ayrıldı.

2020 yılı bütçesinde yine Milli Güvenlik Kurulu’na (MGK) 1,4 milyon artışla 34,7 milyon TL, Jandarma Genel Müdürlüğü’ne 3,9 milyarlık bir artışla 22,9 milyar TL, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ise 1,1 milyar TL ödenek ayrıldı.

HDP’li Garo Paylan, Türk hükümetinin bir savaş bütçesi hazırladığını belirterek, şunları söylüyor: ”2014’te diyalog süreci sürerken bütün güvenlikçi kalemlerin toplamı yalnızca 40 milyar TL iken, 2020 yılı bütçesinde 160 milyar TL’ye yükseltildi. Bu da devletin güvenlikçi bir bakış açısına hapsolduğunu gösteriyor. Bütün kaynaklar S-400’lere, SİHA’lara, İHA’lara, tanka aktarılıyor.

Örtülü ödenekten 8-10 milyar TL harcanacak. On binlerce çete elemanına da Türkiye’nin bütçesinden maaş ödeniyor. Ödediğiniz her kuruş verginin yüzde 5’i Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na gidiyor. Bu yıl yıl 200 milyar TL gelir vergisi kesilecek, yüzde 95’ini yoksul vatandaşımız ödeyecek. Bunun 10 milyar TL’si Savunma Sanayi Destekleme Fonu’na gidecek.

Libya’dan Yemen’e kadar savaş iştahı var. Çark şöyle dönüyor; Erdoğan’ın bir damadı Maliye Bakanı. Bizden adaletsiz bir şekilde aldığı vergileri, Tayyip Erdoğan’ın diğer damadına topluyor ve bu damatta silah üretiyor, İHA, SİHA üretiyor. Her evde bir işsiz var. Herkes o işsiz çocuğuna bakarken, bu yolsuzluk çarkını, israf ve savaş döngüsünü düşünsün. Bu yüzden yoksulsunuz, bu yüzden işsizsiniz. İktidar vergileri alıyor savaşa ve saraya aktarıyor. Barışa dönersek her şeye kaynağımız olacak.”

 

Barut bitti

Birgün’e TL’nin değer kaybını değerlendiren Yalçın Karatepe’ye göre; dolar kurunu sabit tutmak için Merkez Bankası elindeki barutun hepsini kullandı. Barut bitti. Kurlar düşük seviyede tutulurken, borsadaki ve tahvil fiyatlarındaki artışı da fırsat bilenler varlıklarını satıp, düşük seviyelerden dolar alıp gitti.

Vatandaşların TL’ye güvenleri kalmadığı için eline para geçen ya döviz alıyor ya da altın. Kurumlar pek çok gerekçe ile artan miktarda döviz talep ediyor. Özel sektörün net dış borç miktarı 50 milyar dolara yakın azaldı. Yani şirketler döviz borçlarını azaltıyor. Bu talebi karşılayacak şekilde döviz arzı artmadığı için kurlar da yükseliyor. Yakın zaman kadar kamu bankaları üzerinden yaptıkları dolar satışlarının da sonuna gelindi sanırım, çünkü satacak dolar kalmadı. Merkez Bankası’nın rezervlerinin durumu ortada. Nereden bulup satacaklar? Dolar basamayacaklarına göre arzı artırma imkanı yok. Ancak döviz kazandırıcı faaliyetler ile döviz girişi olabilir ama o da yok. İhracat ilk 7 ayda geçen senenin yüzde 15 altında, ithalat çok daha yavaş azalıyor. Dış ticaret açığı büyüyor. Yabancı yatırımcılar kendilerine “sunulan” fırsatı kullanıp ülkeyi terk ediyor.

Özet olarak: Kura olması gereken oluyor. Olması gereken seviyelerin altında tutmak için gereksiz yere rezervleri heba ettiler. Artık TL’yi “savunacak” enstrümanları da kalmadı. Cephanenin bittiği bir dönemde “savunma” yapamazsınız, sadece mağlubiyet bayrağını çekersiniz. Bu da gösteriyor ki ülkenin ekonomik gerçekliğinin ortaya çıkardığı durumu manipüle etmek, sürdürülebilir bir strateji değilmiş. Biliyorsunuz gerçeğin er ya da geç gün yüzüne çıkma gibi bir özelliği vardır. Kurlarda da gerçeklik algı yaratma operasyonunu yeniyor diyebiliriz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.