Pinochet'nin hayaleti

Dünya Haberleri —

Jose Antonio Kast/foto:AFP

Jose Antonio Kast/foto:AFP

  • Şili’de Pinochet diktatörlüğü döneminde kaybedilenlerin yakınları, aşırı sağcı Kast'ın cumhurbaşkanı seçilmesine öfke duyuyor. Babası ve dört kardeşi kaçırılıp katledilen Corina Maureira, “Kast’ın suçlular için af yasası çıkarmasından korkuyorum. Çünkü binlerce kayıp için mücadele ettik” dedi.
  • Komünist Fernando Ortiz'in kızı Estela Ortiz, “Sonuçlar her ne kadar demokrasinin zaferi olsa da, Kast’ın temsil ettiği şeyler aslında halkın kolektif hafızasının bir başarısızlığıdır” derken, anne ve babası kaybedilen Luis Emilio Recabarren, seçim sonuçlarını “hayal kırıklığı” olarak tanımladı.

TİJDA YAĞMUR

Şili’de 14 Aralık’ta yapılan cumhurbaşkanlık seçimlerinde José Antonio Kast'ın elde ettiği büyük zafer, 1973-90 yılları arasındaki Augusto Pinochet diktatörlüğünün kurbanı olan nesli derinden sarstı. Cumhuriyetçi Kast, 1990'da demokrasinin geri dönüşünden bu yana Şili'nin ikinci sağcı cumhurbaşkanı oldu. Ancak, geleneksel sağcı ve Pinochet'in muhalifi olan Sebastián Piñera'dan farklı olarak, askeri rejimi açıkça destekleyen ilk cumhurbaşkanı oldu.

Kast, 11 Mart 2026'da Gabriel Boric'in yerine La Moneda Sarayı’nda göreve başlayacak. Solcu iktidar bloğunun adayı, komünist Jeannette Jara'yı yüzde 58 oy oranıyla geride bıraktı. Üç kez cumhurbaşkanlığına aday olan Kast, önceki kampanyalarının aksine, 2025 kampanyasında diktatörlük konusuna değinmekten kaçındı. İkinci tur seçimlerinden önce yaptığı bir açıklamada Miguel Krassnoff da dahil olmak üzere kayıplar dosyasında suç işleyenleri affedip affetmeyeceği sorularına yanıt vermedi.

Kongrede şu anda "insani nedenlerle" bir yasa tasarısının görüşüldüğünü belirtti. “Pazarlık olarak adlandırılabilecek şeye inanmıyorum. Adalete inanıyorum ve adalet, bilinçsiz bir şekilde ölümcül bir hastalıkla mücadele eden insanlara saygılı davranmaktır. Çünkü siz bir bedeni hapsedebilirsiniz, ama bilinci hapsedemezsiniz” dedi.

Kast belirsizlik ve korkuyu getirdi

Kast’ın getireceği af olasılığı, üzüntü ve acı çeken Corina Maureira'yı endişelendiriyor. Babası Sergio Maureira ile kardeşleri Sergio, José Manuel, Segundo Armando ve Rodolfo, 1973 yılında 10 köylüyle birlikte katledildi. Cenazeleri 1978 yılında Santiago'ya 37 kilometre uzaklıktaki Hornos de Lonquén madeninde bulundu. Bu, diktatörlüğün insan hakları ihlallerini inkar ettiği bir dönemde Şili'de bulunan ilk kayıplardı.

Corina, 1973 yılının Ekim ayında Carabineros polislerinin ailesini gözaltına aldığını gördüğünde 20 yaşındaydı. Annesi, en küçüğü 12 yaşında olan diğer sekiz çocuğuna bakmakla yükümlü kaldı. “Bu, her gün yüreğimizde taşıdığımız, ruhumuzun derinliklerinde sakladığımız bir acı. Onlar hakkında konuşmak, onları hayatta hissetmek demek. Benim için hafızayı canlı tutmak çok önemli, çünkü bunu yapmazsak onlar yok olur. Ve seçilen başkanın af çıkarma olasılığı beni korkutuyor. Korkum af yasasının çıkarılması, anıtların korunmasına yardım edilmemesi ve kayıpların aranmasının bırakılmasıdır. Biz sadece kendi kayıplarımız için değil binlerce kişi için mücadele ettik” diyor EL PAÍS'e. Bu nedenle, Boric'in 2023 yılında başlattığı Arama Planı'nın devam ettirilmesinin önemli olduğunu söylüyor.

Çaresizlik hissi

Gazeteci ve eski diplomat Odette Magnet, 14 Aralık gecesi hissettiklerini şu sözlerle dile getiriyor: “Acım ve üzüntüm birikti, uzun süre derin bir ağlama krizine girdim.” 16 Temmuz 1976'da Buenos Aires'te Arjantinli doktor olan eşi Guillermo Tamburini ile birlikte kaçırılan sosyolog kız kardeşi María Cecilia Magnet'i düşündüğünü söylüyor. İkisi de hala kayıp.

Magnet, bu hissin Kast'ın sessizliğinden kaynaklandığını söylüyor: “İnsan haklarını savunmak, Şili ve Latin Amerika'da kaybolan kişiler için verdiğimiz mücadeleyi desteklemek ve cesaretlendirmek için tek bir söz bile söylemedi.”

“İnsan hakları konusu Şili toplumunu, özellikle de sağcıları rahatsız etmeye devam ediyor. Ve insan tek başına konuşuyormuş gibi hissediyor. Sürekli bu konudan kaçındı ve çok ciddi olan olaylara dair hiçbir sorumluluk üstlenmedi. Kast, diktatörlüğün mirasçısı ve bir bakıma Pinochet'nin oğlu” diyor.

‘Kolektif hafızanın başarısızlığı’

Estela Ortiz, zorla kaybedilen Fernando Ortiz'in kızı. Babası Fernando Ortiz, eski DINA ajanı Adriana Rivas'ın kaçırıp kaybettiği yedi komünist aktivistten biriydi. Şu anda 75 yaşında olan Rivas, 2019’dan bu yana Avusturalya’da ve iadesi hala yapılmadı. Estela ayrıca, diktatörlük kurbanlarının ailelerine danışmanlık ve yardım sağlayan sembolik bir kurum olan Vicaría de la Solidaridad'ın analiz departmanı başkanı José Manuel Parada'nın da eşi.  Parada, reklamcı Santiago Nattino ve profesör Manuel Guerrero 28 Mart 1985'te kaçırılmış ve beş gün sonra boğazları kesilerek katledilmiş halde bulunmuşlardı.

Kast’ın seçilmesinin kendisinde öfke ve acı duygularını uyandırdığını dile getiriyor: "Bu karmaşık bir konu. Her ne kadar demokrasinin zaferi olsa da, onun temsil ettiği şeyler ve Pinochet'yi savunması aslında halkın kolektif hafızasının bir başarısızlığıdır. Ayrıca şunu da söylüyorum; o kadar mı kötü bir iş çıkardık? Demokrasiyi seven insanlar olarak, bir daha tekrarlanmaması gereken bir şeyin ülkenin çoğunluğunun hafızasında kalmasını nasıl sağlayamadık? İnsan hakları herkes içindir.”

Luis Emilio Recabarren de aynı fikirde. “Halkın bir seçim yaptığına katılıyorum, ancak bu seçim hafıza kaybını, kolektif bir unutmayı yansıtıyor” diyor. İsveç'te yaşayan Luis Emilio, seçim sonuçlarını “hayal kırıklığı” olarak tanımlıyor.

Luis Emilio, ailesi zorla kaybedildiğinde iki yaşından biraz büyüktü. Nisan 1976'da, diktatörlük ajanları, üç buçuk aylık hamile olan annesi Nalvia Mena'yı, babası Luis Emilio Recabarren González'i ve amcası Manuel Recabarren'i gözaltına aldı. Büyükbabası Manuel Recabarren onları aramaya çıktı ancak onları bir daha hiç görmedi. Luis Emilio, dedesi ve büyükannesi tarafından büyütüldü. Büyükannesi Ana González, Kayıp Tutukluların Aileleri Derneği'nin (AFDD) kurucularından biriydi.  2024 yılında Recabarren, El día en que mis padres desaparecieron (Ailemin Kaybolduğu Gün) adlı kitabını çıkaran Luis Emilio, bugün şöyle diyor: “Halkın hafızası zayıf olsa da, kutuplaşmaya düşmemek için insanlık değerleri etrafında daha fazla birleşmenin zamanı geldi. Şu anda en çok hissettiğim şey bu.”

 

* * *

Solun başarısızlığı

Arjantin’de doğan Şili asıllı edebiyatçı, oyun ve deneme yazarı, insan hakları aktivisti Ariel Dorfman, 1970-1973 yılları arasında sosyalist Başkan Salvador Allende'ye kültür danışmanlığı yaptı. Augusto Pinochet'nin askeri darbeyle iktidara gelmesinin ardından Ariel Dorfman, Şili'den kaçarak Kuzey Carolina'ya sürgüne gitti.

Dorfman, aşırı Kast’ın cumhurbaşkanı olarak seçilmesine ilişkin Democracy Now’da Amy Goodman’a şunları söyledi: “Kast, Pinochet'ten kurtulan ve 2006'da Pinochet öldüğünde sokaklarda dans eden ülkenin başkanı olacak. Kast, 1988'deki referandumda 22 yaşında genç bir öğrenciyken televizyonlarda Pinochet’i ne kadar sevdiğini ve sonsuza dek iktidarda kalmasını umduğunu söylemişti. Bu, siyasi ve etik bir deprem. Son 35 yılda değil, son yüz yılda inşa edilmiş olan işçilerin ekonomik ve sosyal haklarını, yerli halkın haklarını hedef alan bir ağa saldıracak. Annenin hayatı tehlikede olsa bile kürtaja karşı. Bu arada babası da bir Naziydi. 1942'de Almanya'nın Wehrmacht'ında subayken Nazi Partisi'ne katıldı. Sonra da sahte belgelerle Şili'ye geldi.

Merkez sol, uzun yıllar boyunca halkın sıkıntılarına sırt döndüğü için Kast bu boşluğu doldurabildi ve Salvadorlu diktatör Bukele’den danışmanlar aldı. Merkez sol ve solun genel olarak geçmişteki körlükleri, hataları veya kırılmaları dikkatle incelemesi, ülkeyi farklı bir proje olarak yeniden hayal etmek için ne yapmaları gerektiğini sorması gerekiyor. Son bir buçuk aydır Şili'deyiz ve gördüğüm şu; insanlar kopuk, huzursuz, işlerin yolunda gitmediğini düşünüyorlar.

‘Biri bize güvenlik öneriyor, net çözüm sunuyor, bazı demokratik kurumları kaldırmak pahasına da olsa. En azından güvende olalım, sokaklarda suçlular dolaşmasın’ diyorlar. İnsanlar bundan bıktı, yoruldu; sol buna çözüm sunmadı. Bu sadece Şili'de değil, dünyada böyle. Otoriterliğin yükselişi ancak adil ve eşit toplum isteyen bizlerin (sömürüye, süper zenginlerin her şeye karar vermesine, iklim felaketine devam etmek istemeyenlerin) başarısızlığı sayesinde mümkün.

Şimdilik azınlığız yüzde 42'yiz. Sayı önemli değil; sokakta insanlar böyle bir gerilemeye izin vermez. Kast orduyu halkı bastırmak için devreye koyarsa, Şili'nin yüz yıllık köylü, işçi, öğrenci katliamları tarihi var bu kez ordunun dirençli olacağını görür. Ordu, Pinochet diktasının maşası olmanın utancını yaşadı, istemiyorlar artık.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.